Translate

12 Mart 2024 Salı

Emekliler ektiklerini mi biçiyor?

 


Bugün Türkiye’de ayda 10 bin TL maaşa ya da “açlığa” mahkum emekliler, emekçiler içinde “en alttakileri” oluşturuyor. Aslında emekçiler arasında en alttakileri asgari ücretlilerin oluşturacağı düşünülür, fakat Türkiye’de emekli maaşları asgari ücretin çok altına düştü.


Peki bu nasıl oldu? Geçmişte ikramiyeleri ile başlarını sokabilecekleri mütevazı bir ev dahi alabilen ve aldıkları maaşla kimseye muhtaç olmadan geçinebilen emekliler nasıl bu hale düştü? Emekliler bugün, 1990 – 2010 döneminde çalışırlarken ektiklerini biçiyor olabilirler mi?

4 Mart 2024 Pazartesi

Kadınlar günü mü, “emekçi” kadınlar günü mü?

 


Liberal sol 8 Mart yaklaşırken “kadınlar günü” etkinlikleri için duyurular yapmaya başladı. 1990’lardan beri Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nü “sınıfsal” içeriğinden arındırarak, 8 Mart’a “toplumsal cinsiyet” misyonu yüklemeye çalışan liberal sol, sonunda bizim gibi birkaç dinozor dışında herkesi 8 Mart’ın “emekçi kadınlar” günü değil, “kadınlar” günü olduğuna ikna etmiş görünüyor. Liberal ideolojinin hegemonyası altında ezilen sosyalist sol, bu mevziyi de kaybediyor.

28 Şubat 2024 Çarşamba

31 Mart mı, 1 Nisan mı?


 

Türkiye 31 Mart’ta yerel seçimlere gidiyor. AKP yerel seçim kampanyasını daha 28 Mayıs 2023 akşamı Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçildiğinin ilan edildiği dakikalarda başlatmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde çok ağır bir hezimete uğrayan muhalefet de, kendisini ancak 2023 yılının sonlarına doğru toparlayabildi ve yarışa katıldı. Ancak adaylarda seçim heyecanı giderek tırmanırken, seçmenlerin ezici çoğunluğu 31 Mart’tan çok 1 Nisan’a odaklanmış görünüyor.

20 Şubat 2024 Salı

Sol sosyal çürümeden muaf değil


 

Aslında hepimiz çürüdüğümüzün farkındaydık, fakat Sosyolog Dr. Zeliha Burtek’in bir sokak röportajında kurduğu cümleler, “sosyal çürüme” olgusunu gündemin ilk sıralarına yerleştirdi. Burtek sosyal çürümeyi “etik denen şeyin, yaşam felsefesinin yok olması” olarak tanımlıyordu.


Burtek başka bir röportajında Türkiye’deki sosyal çürümenin iki yönüne dikkat çekiyordu: birincisi çürüme tek tek bütün bireyler tarafından “içselleştirilmiştir”, ikincisi çürüme yaşamın “bütün” alanlarına yayılmıştır diyordu.

13 Şubat 2024 Salı

Elli yıl sonra Zavallılar

 


Yılmaz Güney’in “Zavallılar” filmini ilk izlediğimde ortaokulu yeni bitirmiştim. Yaz tatiliydi. Her yerde “çirkin kralın” insanın yüreğini bakışlarıyla deldiği afişleri asılıydı. Mutlaka izlemeliydim, fakat babam izin vermiyordu. Güney’in “katil” olmasından değil, faşistlerin Zavallılar filmini gösteren sinema salonlarını basıp, izleyicilere saldırmasından korktuğundan. Ama ben yine de sinemaya gizlice gitmiş, şansıma başıma bir iş gelmeden filmi izleyebilmiştim.