1917 Ekim’inde Sovyet yönetiminin
önündeki en büyük sorunlar arasında “sağlık” sorunları ilk sıralarda yer
alıyordu. Bunda Çarlık döneminin olumsuz mirasının büyük payı vardı. Sağlığın
ve tıbbın “sermayenin” gereksinimleri doğrultusunda örgütlenmiş olduğu Çarlık
Rusya’sı, Sovyet yönetimine çok yüksek mortalite ve morbidite hızları
bırakırken, bunlarla mücadele edebilmek için gereken yeterli sayıda sağlık
kurumu ve personeli bırakmamıştı.
Ekim Devrimi’nin ilk yıllarında
sağlık emekçileri arasında komünistler azınlıktaydı. Haziran 1918’de yapılan
Birinci Bütün Rusya Sağlık Emekçileri Kongresi’ne 45’i hekim, 14’ü feldsher,
7’si eczacı, 4’ü tıp öğrencisi ve biri hemşire olmak üzere katılan 75 delegeden
(4 katılımcının mesleği bilinmiyor) yalnızca 28’i Bolşevik Parti üyesiydi. 25
Şubat – 2 Mart 1920 tarihlerinde düzenlenen İkinci Bütün Rusya Sağlık
Emekçileri Kongresi’ne de 125’i komünist, 312 delege katılmıştı. Bu durum
sağlık emekçisi yetiştiren okullara emekçi çocuklarının da girebilmesi için
gerekli düzenlemeler yapılana kadar böyle devam etti (*).
İkinci Kongre’de ülkede tıbbi
hizmetlerin örgütlenmesine geniş yer verildi. Kongre aynı zamanda yeni sağlık
emekçilerinin yetiştirilmesi sorununu da ele aldı ve tıp eğitiminin
örgütlenmesi için bir taslak plan hazırladı. Bütün Rusya Sağlık Emekçileri
Sendikası’nın raporunun sunulduğu, denetim komisyonu seçiminin yapıldığı ve
ülkedeki saniter hizmetler ve tıbbi hizmetler ile örgütsel raporun ele alındığı
Kongre’de, 1 Mart 1920 tarihli oturumda Lenin de sağlık emekçilerine hitaben
bir konuşma yaptı:
“Yoldaşlar. Halk Komiserleri Konseyi adına Kongrenizi
selamlamama izin verin. Burada Kongre’nin amaçları ve yaptığınız çalışma
üzerine uzun konuşmaya gerek yok. Belki savaş cephesi dışında sizinki kadar çok
fazla fedakarlık isteyen başka bir alan yoktur. Dört yıllık emperyalist savaş
insanlığa birkaç milyon sakat ve bir dizi salgın verdi.
Çok büyük, zor ve sorumluluk isteyen bir görev omuzlarınıza
yüklendi. Savaş cephesindeki mücadele, emperyalistlerin girişimlerinin sonuç
vermediğini gösterdi. Askeri alanda en büyük güçlükler arkamızda kaldı, fakat
şimdi barışçıl gelişme görevine başlamak zorundayız. Kanlı cephede kazandığımız
deneyimi, daha büyük sempatiyle karşılaşacağımız kansız cepheye uygulayacağız.
Komünist işçilerle yan yana sorumluluk gerektiren görevler
işgal eden binlerce uzmanın, çok sayıda subay ve generalin hizmetini sağlamakta
başarılı olduk. İç savaşın bütün kararlılığını ve deneyimini salgınlara karşı
savaşa uygulamak zorundayız.
Zaman, tıp mesleğinin üyelerinin de işçi sınıfına güvensizlik
duyduğu bir zamandı; zaman, onların da burjuva sistemin restorasyonunu
düşlediği bir zamandı. Ancak şimdi onlar da Rusya’da kültürün gelişmesini
sağlamanın, yalnızca proletarya ile birlikte olanaklı olabileceğine ikna
oldular. Ağır yoksulluğa, hastalıklara ve pisliğe yalnızca bilim insanları ile
işçiler arasındaki işbirliği bir son verebilir. Ve bu yapılacaktır.
Hiçbir karanlık güç bilim insanları, proletarya ve teknolojistlerin
birliğine karşı duramaz”.
Gerçekten de Rusya’da devrim
öncesinde zaten olumsuz olan sağlık koşulları, Birinci Paylaşım Savaşı
sürecinde daha da kötüleşmiş, salgın hastalıklar, gıda, ilaç, yakıt ve temizlik
malzemesi sıkıntısıyla daha da alevlenmişti. Bu dönemde Rusya’nın karşı karşıya
kaldığı en önemli sağlık sorunu tifüs hastalığıydı.
1913 yılında on binde 7,3 düzeyinde
olan tifüs vakaları, savaşın da etkisiyle 1918 yılında on binde 21,9’a
ulaşmıştı. Ancak ülkenin devrimden sonra içine düştüğü iç savaş nedeniyle
salgınla yeterince mücadele edilememesi sonucunda vaka sayısı 1919 yılında on
binde 265,3’e ve Lenin’in sağlık emekçilerine hitap ettiği 1920 yılında 393,9’a
kadar yükselmişti.
Lenin tifüsün yalnızca insan sağlığı
için değil, aynı zamanda sosyalist devrimin geleceği için de bir tehdit haline
geldiğini görüyordu. Bolşevik Parti’nin 2 – 4 Aralık 1919 tarihlerinde
gerçekleştirilen Sekizinci Konferansı’nda, 2 Aralık’ta sunduğu “Merkez Komitesi
Politik Raporu” içinde şu ifadelere yer vermişti:
“… sorunumuz, bite karşı, tifüs taşıyan bite karşı savaş
sorunudur. Açlıktan tükenmiş, hasta, ekmeği, sabunu ve yakıtı olmayan bir
toplumda tifüs sosyalizmi inşa etmemizi önleyecek bir felaket haline gelebilir”.
Lenin bu toplantının hemen ardından 5
– 9 Aralık 1919 tarihlerinde gerçekleştirilen Yedinci Bütün Rusya Sovyetler
Kongresi’nde, 5 Aralık’ta yaptığı konuşmasında sorunu daha da dramatik bir
biçimde ele alıyordu:
“Bize saldıran üçüncü felaket, birliklerimizi yere seren bit
ve tifüstür. Yoldaşlar, nüfusun yoksul, güçten düşmüş, maddi kaynaklardan
yoksun olduğu, bütün yaşamın, kamusal yaşamın durduğu tifüs bölgelerindeki
korkunç durumu hayal etmek olanaksız. Bundan dolayı diyoruz ki, ‘Yoldaşlar, her
şeyi bu soruna yoğunlaştırmak zorundayız. Ya bit sosyalizmi yenecek, ya
sosyalizm biti yenecek!’. Ve yoldaşlar burada da, başka yerlerde kullandığımız
aynı yöntemleri kullanarak başarıya ulaşmaya başlıyoruz. Kuşkusuz hala tifüse
karşı sıkı bir savaş yerine zenginlerden muayene ücreti almayı tercih eden,
önyargılar taşıyan, işçilerin iktidarına inancı olmayan bazı hekimler var.
Fakat bu hekimler azınlıktır, daha da azalıyorlar ve insanların bütün
güçleriyle mücadele ettiğini gören çoğunluk, insanların mücadeleleriyle temel
medeniyeti koruma sorununu çözme arzusunu anlıyor. Bu hekimler, bu meşakkatli
ve güç konuda, askeri uzmanlardan daha az adanmışlıkla hareket etmiyorlar. Bu
hekimler kendilerini çalışan insanların hizmetine koşmaya isteklidir. Bu krizden
de çıkmaya başladığımızı söylemeliyim. Yoldaş Semaşko (**) bana bu çalışma hakkında bilgi verdi. Cepheden gelen haberlere göre 1
Ekim’de cepheye 122 hekim ve 476 asistan geldi. Moskova’dan 150 hekim
gönderildi. 15 Aralık’ta 800 hekimin daha tifüse karşı savaşta yardımcı olmak
için cepheye ulaşacağına inanmak için nedenlerimiz var. Bu ıstıraba büyük ilgi
göstermek zorundayız.
Kaynaklarımızı birleştirmeye odaklanmalıyız: tahıl, yakıt ve
tifüse karşı savaş… Tahıl temin edebilirsek, yakıt teminini arttırmayı
başarabilirsek, bütün çabalarımızı Rusya’da tifüsü silip süpürmeye
adayabilirsek – kültürsüzlükten, yoksulluktan, gerilikten ve cehaletten
kaynaklanan tifüsü – bu kansız savaşa, kanlı savaşta kazandığımız bütün
gücümüzü ve deneyimimizi adayabilirsek, neticede savaştan çok daha insani ve
kolay olan bu çabada daha da büyük başarılar kazanacağımızdan emin olabiliriz”.
(*) Bu konuda detaylı bilgi için bkz:
Toplumcu Tıp: Sovyetler Birliği Deneyimi. Yazılama Yayınevi. 2010.
(**) Nikolay A. Semaşko. Devrim’in
ilk Sağlık Bakanı.
KAYNAKLAR
V. I. Lenin. (1919). Eighth
All-Russia Conference Of The R.C.P(B.)
https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1919/dec/02.htm
V. I. Lenin. (1919). Seventh
All-Russia Congress Of Soviets.
https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1919/dec/05.htm
V. I. Lenin. (1920). Speech Delivered At The
Second All-Russia Congress Of Medical Workers.
https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1920/mar/01a.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder