Translate

1 Şubat 2017 Çarşamba

Sınıfın Sağlığı – 2016 değerlendirmesi

Yeni bir yıla girerken geçen yılı değerlendirmek ve gelecek yıla ilişkin planlar yapmak, umutlar yeşertmek adettendir. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Sınıfın Sağlığı açısından kısa bir durum değerlendirmesi yapacağız.


2016’YA GİRERKEN NELER SÖYLEMİŞTİK?

24 Aralık 2015’de yayınlanan “Yeni yıla girerken Sınıfın Sağlığı” başlıklı yazımızda, toplumda ve aydınlar arasında sağlıkta “sınıf” bakışını yaygınlaştırmayı, sağlığa “sınıf mücadelesi” perspektifinden yaklaşmayı amaçladığımızı belirtmiştik. Bu yolda önemli adımlar atmış olmakla birlikte, ulaşmayı arzu ettiğimiz yerin hala çok uzağında olduğumuzun farkındayız. Ne yazık ki toplumun ve aydınların büyük çoğunluğu sağlık alanında “sermaye ideolojisinin” etkisi altında kalmaya devam ediyor.

2015 yılında 7 toplumcu sağlık söyleşisi gerçekleştirmiş olduğumuzu ve 2016’da söyleşilerimizi sürdüreceğimizi, söyleşi yapılan il sayısını attırmak istediğimizi belirtmiştik. Açıkçası bu konudaki hedeflerimize ulaşamadık ve söyleşi yaptığımız illere yalnızca Isparta’yı ekleyebildik.

2016’DA HANGİ KONULARI TARTIŞTIK?

Sınıfın Sağlığı 2016 yılında okurlarıyla 59 kez buluşmuş. Fahri Arslan, Çağlayan Üçpınar, Necati Çıtak, Ebru Basa ve Akif Akalın olmak üzere 5 yazar çeşitli konuları ele almışlar.

Yayınlanan yazıları konularına göre değerlendirdiğimizde, amacımıza uygun olarak 33 yazının çeşitli sağlık sorunlarına “toplumcu yaklaşımı” ve “sağlığın toplumsal belirleyicilerini” ele aldığı görünüyor.

Konular arasında 7 yazıyla ikinci sırayı “sağlıkta gericileşme ve piyasalaşma” alıyor. Bu çok doğal, çünkü 2016 yılı Türkiye’de sağlıkta gericileşme ve piyasalaşmanın “zirve” yaptığı bir yıl oldu. 2016 sonunda İstanbul’da açılan “cin hastanesi” şimdilik kapatılmış olsa da, önümüzdeki yıl bizi sağlıkta nelerin beklediğinin ipuçlarını verdi.

Üçüncü olarak yeryüzünde halen toplumcu tıbbın uygulanmakta olduğu tek ülke olan Küba üzerine yazılar yayınlamışız. Küba konusunda yayınlanan 6 yazının ikisi Küba’nın sağlıktaki başarılarına gölge düşürmeye yönelik saldırılara yanıt niteliğinde. Ayrıca bu yıl Küba’nın “biyoteknoloji” alanındaki başarılarını mercek altına aldık ve 6 bölümlük bir yazı dizisi oluşturduk. Yine Fidel’in ardından, Fidel’in Küba’nın biyoteknolojideki başarılarına “kişisel” katkısını konu alan bir yazımız yayınlandı.

Geçen yıl işçi sağlığını konu alan 4 yazı yayınlamışız. Önceki yıla göre bu konuya daha az yer vermişiz. Bunu bir eksiklik olarak görüyor, önümüzdeki yıl gidermeyi umuyoruz. Ayrıca geçtiğimiz yıl içinde “terör” sorununu üç kez ele almışız ve meslek örgütüne ilişkin bir yazı yayınlamışız (Tabip Odası seçimlerine yönelik bir yazı).

TOPLUMCU SAĞLIK SÖYLEŞİLERİ

2016 yılında yalnızca yedi söyleşi gerçekleştirebildik. Bunlardan dördü İstanbul’da yapıldı. Yıl içinde Isparta, İzmir ve Çanakkale’de birer söyleşi düzenlendi.

Söyleşilerimize sağlıkçılar kadar sağlık dışından da dostlarımızın katılması çok sevindirici oldu. Dostlarımız arasında sağlık üzerine konuşmak için mutlaka sağlıkçı olmak gerekmediği, sağlık dışından mesleklerin de sağlık üzerine söyleyecekleri birçok şey olduğu anlayışı istediğimiz hızla olmasa da yaygınlaşıyor.

Ancak bütün çabalarımıza rağmen henüz “kol emekçilerine” ulaşamadık. Bilindiği gibi Sınıfın Sağlığı, “işçilerin sağlığı işçilerin elinde olmalıdır” sloganıyla yola çıkmıştı. Blogumuzun “kol emekçilerine” ne kadar ulaşabildiğini bilmiyoruz, fakat bugüne kadar bir kez olsun bir sanayi sitesinde veya fabrikada söyleşi yapamamış olmamız büyük bir eksikliktir.

2017’YE İLİŞKİN BEKLENTİLERİMİZ

Hastalıkları bireysel – biyolojik bir olgu olarak gören tıp bilimi değil, “sermaye ideolojisidir”. Toplumcu yaklaşım ise hastalıkları kapitalist üretim ilişkilerinin baskıcı doğasının bir sonucu olarak görür ve bu nedenle hastalıklarla mücadelede, kapitalist üretim ilişkilerini değiştirmeyi amaçlayan sosyopolitik ve ekonomik müdahaleleri önerir.

Oysa aydınlarımızın (hatta sağlıkçılarımızın) çoğu hastalığı dışsal bir ajanın veya ajanların insan bedeninde neden olduğu patolojik değişim olarak algılıyor ve sosyalist aydınların çoğu (hekimler dahil), konu sağlık olduğunda farkında olmaksızın toplum içinde burjuva ideolojisinin kendisini yeniden üretmesine hizmet ediyor.

Sağlıkta toplumcu yaklaşımı kavramak için tıp veya sağlık alanında lisans eğitimi almak gerekmez. Toplumcu tıbbın kurucusu Engels’in tıp veya sağlık üzerine hiçbir eğitimi olmadığı unutulmamalı. Toplumcu düşünceye sahip biri, sorunlara tarihsel – diyalektik maddeci yöntemle yaklaşarak sağlıkta toplumcu yaklaşıma ulaşabilir.

Bu anlayışla 2017 yılında sağlıkçı olmayan dostlarımızla daha fazla sağlık üzerine konuşmak istiyoruz. Sağlıkçı olmayan dostlarımızı Sınıfın Sağlığı’na yazmaya, söyleşilerimize daha fazla katılmaya davet ediyoruz.

Bir maden işçisinin “işçi sağlığı ve iş güvenliği” üzerine konuşmasından, yazmasından daha doğal ne olabilir? Mimarların, inşaat mühendislerin “konut sağlığı”, felsefecilerimizin “tıp etiği”, ziraatçılarımızın, gıda mühendislerimizin “sağlıklı beslenme” üzerine söyleyecek sözü yok mu? Ya öğretmenlerimiz? Eğitimle sağlık arasındaki ilişkiyi onlar tartışmayacak da kim tartışacak?

Bütün Sınıfın Sağlığı okurlarına ve toplumcu tıp dostlarına mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yeni yıl diliyoruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder