Yeni bir yıla girerken geçen yılı
değerlendirmek ve gelecek yıla ilişkin planlar yapmak, umutlar yeşertmek
adettendir. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Sınıfın Sağlığı açısından kısa bir
durum değerlendirmesi yapacağız.
2016’YA GİRERKEN NELER SÖYLEMİŞTİK?
24 Aralık 2015’de yayınlanan “Yeni
yıla girerken Sınıfın Sağlığı” başlıklı yazımızda, toplumda ve aydınlar
arasında sağlıkta “sınıf” bakışını yaygınlaştırmayı, sağlığa “sınıf mücadelesi”
perspektifinden yaklaşmayı amaçladığımızı belirtmiştik. Bu yolda önemli adımlar
atmış olmakla birlikte, ulaşmayı arzu ettiğimiz yerin hala çok uzağında
olduğumuzun farkındayız. Ne yazık ki toplumun ve aydınların büyük çoğunluğu
sağlık alanında “sermaye ideolojisinin” etkisi altında kalmaya devam ediyor.
2015 yılında 7 toplumcu sağlık
söyleşisi gerçekleştirmiş olduğumuzu ve 2016’da söyleşilerimizi
sürdüreceğimizi, söyleşi yapılan il sayısını attırmak istediğimizi
belirtmiştik. Açıkçası bu konudaki hedeflerimize ulaşamadık ve söyleşi
yaptığımız illere yalnızca Isparta’yı ekleyebildik.
2016’DA HANGİ KONULARI TARTIŞTIK?
Sınıfın Sağlığı 2016 yılında
okurlarıyla 59 kez buluşmuş. Fahri Arslan, Çağlayan Üçpınar, Necati Çıtak, Ebru
Basa ve Akif Akalın olmak üzere 5 yazar çeşitli konuları ele almışlar.
Yayınlanan yazıları konularına göre
değerlendirdiğimizde, amacımıza uygun olarak 33 yazının çeşitli sağlık
sorunlarına “toplumcu yaklaşımı” ve “sağlığın toplumsal belirleyicilerini” ele
aldığı görünüyor.
Konular arasında 7 yazıyla ikinci
sırayı “sağlıkta gericileşme ve piyasalaşma” alıyor. Bu çok doğal, çünkü 2016
yılı Türkiye’de sağlıkta gericileşme ve piyasalaşmanın “zirve” yaptığı bir yıl
oldu. 2016 sonunda İstanbul’da açılan “cin hastanesi” şimdilik kapatılmış olsa
da, önümüzdeki yıl bizi sağlıkta nelerin beklediğinin ipuçlarını verdi.
Üçüncü olarak yeryüzünde halen
toplumcu tıbbın uygulanmakta olduğu tek ülke olan Küba üzerine yazılar
yayınlamışız. Küba konusunda yayınlanan 6 yazının ikisi Küba’nın sağlıktaki
başarılarına gölge düşürmeye yönelik saldırılara yanıt niteliğinde. Ayrıca bu
yıl Küba’nın “biyoteknoloji” alanındaki başarılarını mercek altına aldık ve 6
bölümlük bir yazı dizisi oluşturduk. Yine Fidel’in ardından, Fidel’in Küba’nın
biyoteknolojideki başarılarına “kişisel” katkısını konu alan bir yazımız
yayınlandı.
Geçen yıl işçi sağlığını konu alan 4
yazı yayınlamışız. Önceki yıla göre bu konuya daha az yer vermişiz. Bunu bir
eksiklik olarak görüyor, önümüzdeki yıl gidermeyi umuyoruz. Ayrıca geçtiğimiz
yıl içinde “terör” sorununu üç kez ele almışız ve meslek örgütüne ilişkin bir
yazı yayınlamışız (Tabip Odası seçimlerine yönelik bir yazı).
TOPLUMCU SAĞLIK SÖYLEŞİLERİ
2016 yılında yalnızca yedi söyleşi
gerçekleştirebildik. Bunlardan dördü İstanbul’da yapıldı. Yıl içinde Isparta,
İzmir ve Çanakkale’de birer söyleşi düzenlendi.
Söyleşilerimize sağlıkçılar kadar
sağlık dışından da dostlarımızın katılması çok sevindirici oldu. Dostlarımız
arasında sağlık üzerine konuşmak için mutlaka sağlıkçı olmak gerekmediği,
sağlık dışından mesleklerin de sağlık üzerine söyleyecekleri birçok şey olduğu
anlayışı istediğimiz hızla olmasa da yaygınlaşıyor.
Ancak bütün çabalarımıza rağmen henüz
“kol emekçilerine” ulaşamadık. Bilindiği gibi Sınıfın Sağlığı, “işçilerin
sağlığı işçilerin elinde olmalıdır” sloganıyla yola çıkmıştı. Blogumuzun “kol
emekçilerine” ne kadar ulaşabildiğini bilmiyoruz, fakat bugüne kadar bir kez
olsun bir sanayi sitesinde veya fabrikada söyleşi yapamamış olmamız büyük bir
eksikliktir.
2017’YE İLİŞKİN BEKLENTİLERİMİZ
Hastalıkları bireysel – biyolojik bir
olgu olarak gören tıp bilimi değil, “sermaye ideolojisidir”. Toplumcu yaklaşım
ise hastalıkları kapitalist üretim ilişkilerinin baskıcı doğasının bir sonucu
olarak görür ve bu nedenle hastalıklarla mücadelede, kapitalist üretim
ilişkilerini değiştirmeyi amaçlayan sosyopolitik ve ekonomik müdahaleleri
önerir.
Oysa aydınlarımızın (hatta
sağlıkçılarımızın) çoğu hastalığı dışsal bir ajanın veya ajanların insan
bedeninde neden olduğu patolojik değişim olarak algılıyor ve sosyalist
aydınların çoğu (hekimler dahil), konu sağlık olduğunda farkında olmaksızın
toplum içinde burjuva ideolojisinin kendisini yeniden üretmesine hizmet ediyor.
Sağlıkta toplumcu yaklaşımı kavramak
için tıp veya sağlık alanında lisans eğitimi almak gerekmez. Toplumcu tıbbın
kurucusu Engels’in tıp veya sağlık üzerine hiçbir eğitimi olmadığı
unutulmamalı. Toplumcu düşünceye sahip biri, sorunlara tarihsel – diyalektik
maddeci yöntemle yaklaşarak sağlıkta toplumcu yaklaşıma ulaşabilir.
Bu anlayışla 2017 yılında sağlıkçı
olmayan dostlarımızla daha fazla sağlık üzerine konuşmak istiyoruz. Sağlıkçı
olmayan dostlarımızı Sınıfın Sağlığı’na yazmaya, söyleşilerimize daha fazla
katılmaya davet ediyoruz.
Bir maden işçisinin “işçi sağlığı ve
iş güvenliği” üzerine konuşmasından, yazmasından daha doğal ne olabilir?
Mimarların, inşaat mühendislerin “konut sağlığı”, felsefecilerimizin “tıp
etiği”, ziraatçılarımızın, gıda mühendislerimizin “sağlıklı beslenme” üzerine
söyleyecek sözü yok mu? Ya öğretmenlerimiz? Eğitimle sağlık arasındaki ilişkiyi
onlar tartışmayacak da kim tartışacak?
Bütün Sınıfın Sağlığı okurlarına ve
toplumcu tıp dostlarına mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yeni yıl diliyoruz.
http://haber.sol.org.tr/blog/sinifin-sagligi/akif-akalin/sinifin-sagligi-2016-degerlendirmesi-180202
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder