Translate

5 Mart 2021 Cuma

Çanakkale’yi Dardanel mi turuncuya boyuyor?

 


Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanı dört renkli haritayı yayınladığında, Çanakkaleliler illerini yüksek riskli “turuncu” alanda görerek çok şaşırdılar. Çanakkale’nin “mavi” alanda olması bekleniyordu, fakat herkes hiç değilse orta riskli sarı bölgede olacağını umuyordu.

 

Çanakkale’nin yerel gazeteleri geçen hafta konuyu mercek altına aldılar. Çanakkale Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alper Şener, 540 bin nüfuslu Çanakkale’deki yüz binde 81’lik vaka hızının (veya 500’e yakın vaka) il merkezinden çok ilçeler ve köylerden kaynaklandığını belirtti.

 

DÜNYADA BİLİM İNSANLARININ VERİYE ERİŞEMEDİĞİ TEK ÜLKE TÜRKİYE

 

Açıkçası elimizde ilçe ve köylerdeki vaka sayılarına ilişkin herhangi bir veri olmadığından, Şener’in kişisel gözlemlerine güvenmekten başka çaremiz yok. Elbette bu durum dünyanın Sağlık Bakanlığı’nı ilk kuran (1920 yılında) ülkelerinden biri olan ülkemiz adına çok utanç verici.

 

Bugün bilim insanlarımız dünyanın herhangi bir ülkesindeki, küçümsemek amacım yok fakat dünya haritasında yerleri zor bulunabilen ülkelerdeki COVID 19 vakalarına ilişkin aklınıza gelebilecek her türlü veriye erişebiliyor, fakat Türkiye’deki duruma ilişkin Sağlık Bakanlığı’nın lütfettikleri dışında hiçbir veriye erişemiyorlar.

 

Bakanlığın verilerinin de gerçeği ne kadar yansıttığı çok tartışmalı. Anımsanacağı gibi Büyükşehir belediyeleri mezarlıklardan gelen verileri açıklamaya başlayınca, Sağlık Bakanlığı inandırıcı olabilmek için açıkladığı rakamları yükseltmek zorunda kaldı.

 

KAYNAĞIN BULUNMASINA İZİN VERİLMİYOR

 

Çanakkale’ye dönersek, yine yerel basından Çanakkale’de birçok yerleşim yerinin “karantinaya” alındığını öğreniyoruz. Karabiga’nın Örtülüce köyü, Yenice’nin Taban ve Nevruz köyleri, Ayvacık’ın Arıklı köyü, Çan’ın Mallı köyünün iki hafta süreyle karantinaya alındığını görüyoruz.

 

Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy da yerel medyada vakaların “ikiye katlandığını” söyleyerek, kaygılı olduklarını ifade etmiş.

 

Şimdi bütün Çanakkalelilerin aklında şu soru var: bu vakalar nereden geliyor?

 

Vakaların Çanakkale merkezinden çok çevredeki köy ve ilçelerde olması aslında bir “ipucu” olabilir. Aslında salgınla bilimin ışığında, tıp kitaplarında yazılı olduğu gibi, bilinçli bir mücadele verilseydi, filyasyon ve sürveyans çalışmalarıyla vakaların nereden geldiği bugünkü bilgisayar teknolojisinin de yardımıyla birkaç “dakika” içinde ortaya konabilirdi.

 

Oysa Türkiye salgınla bilimin değil sermaye birikiminin gereksinimleri doğrultusunda mücadele ettiği için Çanakkale’deki vakaların kaynağına erişebilmek mümkün değil.

 

OLAĞAN ŞÜPHELİ DARDANEL

 

Elimizdeki tek “olağan şüpheli”, Çanakkale’nin en büyük sanayi kuruluşlarından biri olan ve binlerce işçi çalıştıran Dardanel fabrikası.

 

Bilindiği gibi geçtiğimiz yıl medyada Dardanel fabrikasının, işçilerin COVID 19 nedeniyle evlerinde karantinaya alınması üzerine, siparişleri yetiştirebilmek için Hıfzıssıhha Kurulu’ndan bir karar çıkarttırarak, işçileri 14 gün fabrikaya hapsettiği haberleri çıkmıştı. Bu dönemde sarı sendika DİSK Dardanel’in bu tutumunun iş yasalarına aykırı olduğunu ifade etmiş fakat konunun üzerine gitmemişti.

 

Bu salgında Dardanel fabrikası Çanakkale için gerçekten çok özel bir rol oynuyor.

 

Birincisi, Çanakkale’de mesai saatleri içinde en çok işçiyi yan yana getiren tek mekan Dardanel. Binlerce işçi yalnız mola ve yemek sırasında değil, çalışırken de dip dibe olduklarından virüs “kapalı” mekanda kolayca yayılabilir.

 

İkincisi, Dardanel işçilerinin hemen tamamına yakını çevre köylerden ve ilçelerden servislerle işe gelip gidiyor. Bilindiği gibi toplu taşıma araçları hastalığın yayılmasında en büyük kaynaklardan biri.

 

Üçüncüsü ve en önemlisi Dardanel hastalığın “bütün Çanakkale’ye” yayılmasında rol oynuyor olabilir. Örneğin A köyünden gelen bir taşıyıcı, işyerinde aynı tezgahta çalıştığı B köyünden bir iş arkadaşına hastalığı bulaştırabilir ve böylece hastalık A köyünden belki kilometrelerce uzakta bulunan B köyüne yayılabilir.


KEŞKE SALGINLA BİLİMİN REHBERLİĞİNDE MÜCADELE EDİLEBİLSEYDİ

  

Yukarıda da belirttiğimiz gibi keşke Türkiye de, dünyanın geri kalan 200’e yakın ülkesi gibi salgınla bilimin ışığında, tıp kitaplarında yazılı olduğu gibi mücadele etseydi, keşke Türkiye’de de filyasyon ve sürveyans çalışmaları yapılsaydı da biz burada tahmin yürütmek zorunda kalmasaydık.

 

İnanın, o kadar basit ki kaynağı bulmak. Sadece hastalara ne iş yaptıkları, nerede çalıştıkları, hangi araçlarla işe gidip geldikleri sorulsa, kaynak hemen ortaya konabilir. Kaynağı bulunca burada alacağınız tedbirle sorunu “kaynağından” çözebilirsiniz.

 

Fakat ne yazık ki, sermaye Türkiye’de salgınla bilimin ışığında, tıp kitaplarında yazılı olduğu gibi mücadele edilmesine, hastalığın kaynağının bulunup kurutulmasına izin vermiyor. Biz de kaynağı bulamadığımızdan, vaka çıkan köylerimizi karantinaya alıp, kendimizi kandırıyoruz.


Akif Akalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder