Turizm sezonunu
kaçırmama kaygısıyla plansız ve programsız açılmanın başladığı 1 Temmuz
tarihini, salgının “dördüncü pikinin” başlangıç tarihi olarak belirleyebiliriz.
Bu kez pikin nerelere kadar tırmanacağını, kaç ocak söndürüp, kaç yurttaşımızı
aramızdan alacağını kestirebilmek çok daha güç.
Ancak salgının başından beri bütün gelişmeleri öngördüğümüz gibi, dördüncü pikin gelişini de öngördüğümüzü ve elmizden geldiğince topluma duyurmaya çalıştığımızı anımsatalım.
DÖRDÜNCÜ PİK GÜNLÜKLERİ
Tarih 20
Haziran. Nisan ortasında 60 bini geçen günlük vaka sayısı 5 bine inmiş. Hükumet
“normalleşme” hazırlıkları yaparken Turizm
dördüncü piki erken başlatabilir başlıklı yazımızda elimizden geldiğince
toplumu uyarmaya çalışıyoruz:
“Rusya …
Türkiye’ye uçuşları serbest bırakıyor. Bu durum aşıların koruyucu etkisinin çok
daha düşük olduğu varyantların ülkemize kolayca girmesine ve yayılmasına,
sonbahar gibi beklenen dördüncü pikin çok daha önce ortaya çıkmasına neden
olabilir”.
Tarih 9 Temmuz.
Artık Türkiye’de günlük vaka sayısı 5 binin altına inmiyor. Aşılama oranlarının
yükselmesine rağmen vaka sayısında azalma olmuyor. Bu kez Ahlaki
yoksunluk ve epidemiyolojik salaklık başlıklı yazımızla Dünya Sağlık Örgütü
yetkilisinin uyarısını topluma duyurmaya çalışıyoruz:
“Ülkeler
Covid-19 yasaklarını kademeli olarak kaldırmalı. Aksi takdirde bütün kapanma
süreci boyunca elde ettikleri kazanımları yitirirler”.
Son olarak
geçtiğimiz hafta, 13 Temmuz’da yayınlanan Yeni
varyantlara karşı tek çare aşı mı? başlıklı yazımızda, topluma salgının
yeniden tırmanmaya başladığını göstermeye çabaladık:
“Değerli
okurlarımız, lütfen iki dakikanızı ayırıp, https://www.worldometers.info/coronavirus/#countries
web sayfasına bir göz atın … Nisan sonunda ‘inişe’ geçen vaka sayılarının ve
ölümlerin Haziran sonundan itibaren ‘artmaya’ başladığını göreceksiniz. Yani
salgının, sizi kandırmaya çalıştıkları gibi bittiği veya hız kestiği yok”.
YİNE HER ZAMANKİ GİBİ GELİŞMELER BİZİ DOĞRULADI
13 Temmuz’dan
sonra Türkiye’de uzun süre 5 binlerde seyreden günlük vaka sayıları, “yaz
aylarında olmamıza rağmen, yani insanların kapalı ortamlardan çok virüsün
yayılma şansının azaldığı açık havada sosyalleşmelerine rağmen, yüzde 40 kadar
bir artışla 7 binlere yükseldi.
Türkiye gibi
plansız ve programsız açılan ülkelerde de aynı eğilimi görüyoruz. Dünyada 21
Haziran’da 280 bine kadar inen günlük vaka sayısı, 13 Temmuz’da sert bir
yükselişle 560 bini aştı.
Daha önceki
değerlendirmelerimizde bugüne kadar yaşanan her pikin, bir öncekinden daha
yüksek vaka sayılarına eriştiğini, olası bir dördüncü pikte de benzer bir
desenin beklenebileceğini söylemiştik.
Günlük vaka
sayıları 2020 Nisan ortasındaki ilk pikde 14 binlere, 2020 Aralık ortasındaki
ikinci pikde 33 binlere ve bu yıl Nisan ortasındaki üçüncü pikde 63 binlere
ulaşmıştı. Geçtiğimiz hafta başlayan dördüncü pikde günlük vaka sayısının 120
binleri bulabileceğinden endişeliyiz. Dostumuz Kayıhan Pala’da rakam telaffuz
etmeden bu öngörümüzü paylaşıyor.
AÇ – KAPA, AÇ – KAPA NEREYE KADAR?
Bayram tatiline
16 Temmuz’u dahil edip – etmemek konusunda dahi otellerin doluluk oranlarına
ilişkin son verileri bekleyen ve otellerin dolduğu anlaşılınca 16 Temmuz’u
bayrama ekleyip tatili 11 güne çıkartmaktan vazgeçen hükumet, yeniden kapanma
için yine hastanelerin “iflas” noktasına gelmesini bekleyecektir.
Hastaneler ve
yoğun bakım yatakları tıklım tıklım dolduğunda yine bildik yarım – yamalak kapanma
tedbirlerine başvurulacağını öngörmek için kahin olmak gerekmez. Yine gençleri
ve yaşlıları eve kapatma, haftasonları sokağa çıkma yasakları, okulların açılmasını
erteleme vb.
Nereye kadar?
BİZ KIRK KİŞİYİZ, BİRBİRİMİZİ BİLİRİZ
Biz hiçbir zaman
hükumetin veya Sağlık Bakanlığı’nın bu salgını nasıl yöneteceğini bilemediğini,
salgını yönetmeyi beceremediğini iddia etmedik. Hatta aksine salgının nasıl
yönetileceğini bizden çok daha iyi bildiklerine eminiz.
Ancak sermaye
hükumetin ve Sağlık Bakanlığı’nın elini kolunu bağlıyor, salgını “bilimin”
ışığında yönetmelerine izin vermiyor. Sermaye “kırmızı çizgisini” daha salgının
ilk günlerinde çizdi: her ne pahasına olursa olsun üretim sürecek! Hükumet ve
Sağlık Bakanlığı da salgını sermaye birikimine halel gelmeyecek şekilde
yönetmeye çabalıyor.
Hani derler ya,
“biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz”. Sağlık Bakanlığı’nda ve Sağlık
Bakanlığı’nın Bilim Kurulu’nda görevli meslekdaşlarımızı çok iyi tanıyoruz. Her
biri bu salgının üstesinden gelmek için ne yapılması gerektiğini en az bizim
kadar biliyor. Fakat çaresizler, ellerinden bir şey gelmiyor.
SALGINDAN ZARAR GÖRENLER SALGIN YÖNETİMİNE
Yine salgının
ilk gününden beri söylediğimiz çözümü bir kez daha yineleyelim. Eğer bu salgın
bitsin, normal yaşama dönülsün isteniyorsa, toplumun salgından kâr sağlayan,
salgın sayesinde köşeyi dönen kesimleri değil, salgından zarar gören, salgında
yakınlarını yitiren kesimleri salgın yönetimine el koymalıdır.
Ancak salgına
salgından zarar görenler müdahale ettiklerinde salgın bilimin ışığında
yönetilebilir ve salgının üstesinden gelinebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder