Translate

18 Temmuz 2021 Pazar

Salgında yine, yeniden başa döndük


Turizm sezonunu kaçırmama kaygısıyla plansız ve programsız açılmanın başladığı 1 Temmuz tarihini, salgının “dördüncü pikinin” başlangıç tarihi olarak belirleyebiliriz. Bu kez pikin nerelere kadar tırmanacağını, kaç ocak söndürüp, kaç yurttaşımızı aramızdan alacağını kestirebilmek çok daha güç.

 

Ancak salgının başından beri bütün gelişmeleri öngördüğümüz gibi, dördüncü pikin gelişini de öngördüğümüzü ve elmizden geldiğince topluma duyurmaya çalıştığımızı anımsatalım.

 

DÖRDÜNCÜ PİK GÜNLÜKLERİ

 

Tarih 20 Haziran. Nisan ortasında 60 bini geçen günlük vaka sayısı 5 bine inmiş. Hükumet “normalleşme” hazırlıkları yaparken  Turizm dördüncü piki erken başlatabilir başlıklı yazımızda elimizden geldiğince toplumu uyarmaya çalışıyoruz:

 

“Rusya … Türkiye’ye uçuşları serbest bırakıyor. Bu durum aşıların koruyucu etkisinin çok daha düşük olduğu varyantların ülkemize kolayca girmesine ve yayılmasına, sonbahar gibi beklenen dördüncü pikin çok daha önce ortaya çıkmasına neden olabilir”.

 

Tarih 9 Temmuz. Artık Türkiye’de günlük vaka sayısı 5 binin altına inmiyor. Aşılama oranlarının yükselmesine rağmen vaka sayısında azalma olmuyor. Bu kez Ahlaki yoksunluk ve epidemiyolojik salaklık başlıklı yazımızla Dünya Sağlık Örgütü yetkilisinin uyarısını topluma duyurmaya çalışıyoruz:

 

“Ülkeler Covid-19 yasaklarını kademeli olarak kaldırmalı. Aksi takdirde bütün kapanma süreci boyunca elde ettikleri kazanımları yitirirler”.

 

Son olarak geçtiğimiz hafta, 13 Temmuz’da yayınlanan Yeni varyantlara karşı tek çare aşı mı? başlıklı yazımızda, topluma salgının yeniden tırmanmaya başladığını göstermeye çabaladık:

 

“Değerli okurlarımız, lütfen iki dakikanızı ayırıp, https://www.worldometers.info/coronavirus/#countries web sayfasına bir göz atın … Nisan sonunda ‘inişe’ geçen vaka sayılarının ve ölümlerin Haziran sonundan itibaren ‘artmaya’ başladığını göreceksiniz. Yani salgının, sizi kandırmaya çalıştıkları gibi bittiği veya hız kestiği yok”.

 

YİNE HER ZAMANKİ GİBİ GELİŞMELER BİZİ DOĞRULADI

 

13 Temmuz’dan sonra Türkiye’de uzun süre 5 binlerde seyreden günlük vaka sayıları, “yaz aylarında olmamıza rağmen, yani insanların kapalı ortamlardan çok virüsün yayılma şansının azaldığı açık havada sosyalleşmelerine rağmen, yüzde 40 kadar bir artışla 7 binlere yükseldi.

 

Türkiye gibi plansız ve programsız açılan ülkelerde de aynı eğilimi görüyoruz. Dünyada 21 Haziran’da 280 bine kadar inen günlük vaka sayısı, 13 Temmuz’da sert bir yükselişle 560 bini aştı.

 

Daha önceki değerlendirmelerimizde bugüne kadar yaşanan her pikin, bir öncekinden daha yüksek vaka sayılarına eriştiğini, olası bir dördüncü pikte de benzer bir desenin beklenebileceğini söylemiştik.

 

Günlük vaka sayıları 2020 Nisan ortasındaki ilk pikde 14 binlere, 2020 Aralık ortasındaki ikinci pikde 33 binlere ve bu yıl Nisan ortasındaki üçüncü pikde 63 binlere ulaşmıştı. Geçtiğimiz hafta başlayan dördüncü pikde günlük vaka sayısının 120 binleri bulabileceğinden endişeliyiz. Dostumuz Kayıhan Pala’da rakam telaffuz etmeden bu öngörümüzü paylaşıyor.

 

AÇ – KAPA, AÇ – KAPA NEREYE KADAR?

 

Bayram tatiline 16 Temmuz’u dahil edip – etmemek konusunda dahi otellerin doluluk oranlarına ilişkin son verileri bekleyen ve otellerin dolduğu anlaşılınca 16 Temmuz’u bayrama ekleyip tatili 11 güne çıkartmaktan vazgeçen hükumet, yeniden kapanma için yine hastanelerin “iflas” noktasına gelmesini bekleyecektir.

 

Hastaneler ve yoğun bakım yatakları tıklım tıklım dolduğunda yine bildik yarım – yamalak kapanma tedbirlerine başvurulacağını öngörmek için kahin olmak gerekmez. Yine gençleri ve yaşlıları eve kapatma, haftasonları sokağa çıkma yasakları, okulların açılmasını erteleme vb.

 

Nereye kadar?

 

BİZ KIRK KİŞİYİZ, BİRBİRİMİZİ BİLİRİZ

 

Biz hiçbir zaman hükumetin veya Sağlık Bakanlığı’nın bu salgını nasıl yöneteceğini bilemediğini, salgını yönetmeyi beceremediğini iddia etmedik. Hatta aksine salgının nasıl yönetileceğini bizden çok daha iyi bildiklerine eminiz.

 

Ancak sermaye hükumetin ve Sağlık Bakanlığı’nın elini kolunu bağlıyor, salgını “bilimin” ışığında yönetmelerine izin vermiyor. Sermaye “kırmızı çizgisini” daha salgının ilk günlerinde çizdi: her ne pahasına olursa olsun üretim sürecek! Hükumet ve Sağlık Bakanlığı da salgını sermaye birikimine halel gelmeyecek şekilde yönetmeye çabalıyor.

 

Hani derler ya, “biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz”. Sağlık Bakanlığı’nda ve Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu’nda görevli meslekdaşlarımızı çok iyi tanıyoruz. Her biri bu salgının üstesinden gelmek için ne yapılması gerektiğini en az bizim kadar biliyor. Fakat çaresizler, ellerinden bir şey gelmiyor.

 

SALGINDAN ZARAR GÖRENLER SALGIN YÖNETİMİNE

 

Yine salgının ilk gününden beri söylediğimiz çözümü bir kez daha yineleyelim. Eğer bu salgın bitsin, normal yaşama dönülsün isteniyorsa, toplumun salgından kâr sağlayan, salgın sayesinde köşeyi dönen kesimleri değil, salgından zarar gören, salgında yakınlarını yitiren kesimleri salgın yönetimine el koymalıdır.

 

Ancak salgına salgından zarar görenler müdahale ettiklerinde salgın bilimin ışığında yönetilebilir ve salgının üstesinden gelinebilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder