Dün bilim insanları İngiliz Tıp Dergisi’nde (British Medical Journal) bir “açık mektup” yayınladılar. Mektupta birçok ülkenin pandemiyle “sadece aşı” yaparak mücadele ettiğini, fakat bunun yeterli olmadığını, aşı yanında halk sağlığı tedbirlerinin de alınması gerektiğini ifade ettiler.
HALK SAĞLIĞI TEDBİRLERİ OLMADAN OLMAZ
Aslında mektupta bilmediğimiz hiçbir
şey yok. Pandeminin başından beri söylediklerimiz Omikron vesilesiyle bir kez
daha yineleniyor. Bulaşı önlemek için sıkı tedbirler alınan ülkelerde hem
ölümlerin, hem de ekonomik zararın daha düşük olduğu anlatılıyor.
Uzmanlar pandemiyle mücadele için
önerdikleri “aşı yetmez” (vaccines-plus) stratejisi çerçevesinde özetle şunların
yapılması gerektiğini savunuyorlar: aşının yanında halk sağlığı tedbirlerinin
uygulanması, üretim kısıtlamasına ilişkin ölçütler getirilmesi ve testlerde
pozitif bulunarak izole edilenlerin mali yönden desteklenmeleri.
Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü’nün artık
COVID 19 enfeksiyonunun “damlacık yoluyla” değil, “hava yoluyla” bulaştığını
açıklaması ve halk sağlığı tedbirlerinin hava yoluyla bulaşı önleyecek tarzda
güçlendirilmesi gerektiğini söylüyorlar.
ÖLÜMLERDEN ÖLÜM BEĞENMEK
Mektup yayınlanır yayınlanmaz sosyal
medyada büyük tepkiyle karşılaştı. Aşı yetmez, “halk sağlığı tedbirleri” de
aşıya eşlik etmeli ifadesinin, şu veya bu ölçüde yeni kapanmaları davet
anlamına geldiğini bilenler veya “hissedenler” hemen mektuba karşı saldırıya
geçtiler.
Aşı yetmez stratejisini “yeni bir
fantezi” olarak niteleyenler, her zamanki gibi “sol gösterip, sağ vuruyor”. Günümüzde
hükumetlerin izole edilen yurttaşları mali olarak desteklemelerinin mümkün
olmadığını, böyle bir talebin asla karşılan(a)mayacağını ifade ediyorlar.
Halk sağlığı tedbirleri
uygulandığında, yani virüsün yayılmasını önlemek için sıkı tedbirler alınması
halinde çocukların okullarından geri kalacağını, emekçilerin evlerine ekmek
götüremeyeceklerini savunuyorlar.
Özetle söyledikleri şu: evet, belki
halk sağlığı tedbirleri alın(a)madığı için “virüsten” ölüyoruz, fakat halk
sağlığı tedbirleri alınırsa bu kez “açlıktan” öleceğiz.
Ve ölümlerden ölüm beğeniliyor,
açlıktan ölmektense, virüsten ölmek tercih ediliyor.
Bu “tercih”, eve ekmek götürülemediği
takdirde açlıktan ölümün “kesin” olduğu, fakat COVID 19’a yakalanan herkesin
ölmediği şeklinde “rasyonelleştiriliyor”.
DÜŞEREK Mİ, AÇLIKTAN MI ÖLEYİM?
Neredeyse tıpa tıp aynı bir
rasyonelleştirmeye on yıl kadar önce katıldığım bir toplantıda da tanık
olmuştum.
Tuzla tersanelerindeki işçi
cinayetlerine karşı bir İşçi Sağlığı Platformu oluşturulmuştu. Platform, Petrol-İş
Sendikası’nda bir toplantı düzenlemişti. Toplantıda söz alan bir tersane işçisi
aynen şu cümleleri kurmuştu:
“Ben biliyorum, o direğin tepesine
çıkarsam düşüp ölürüm. Bilmediğimden değil! Çıkmazsam işten atılırım, açlıktan
ölürüm. Ben direkten düşerek mi öleyim yoksa açlıktan mı öleyim; bu ikisi
arasında tercih yapmak durumundayım. Benim önümde yaşam tercihi yok zaten!”
EMEKÇİLERİN ÖNÜNE YAŞAM SEÇENEĞİ KOYMAK ZORUNDAYIZ
Pandemi, işçi cinayeti, sel felaketi,
deprem... Adını siz koyun. İstisnasız bütün felaketlerin dönüp dolaşıp,
yoksulun ve emekçinin başında patladığını biliyoruz.
Emekçi çaresiz. Çünkü 1980’lerden
beri dünyaya egemen olan neoliberal sağcı politikalar emekçinin önünden “yaşam”
seçeneğini kaldırıyor. Önünde bir
“yaşam” seçeneği göremeyen emekçi, her zaman ölümlerden ölüm beğenmek zorunda
kalıyor.
Emekçi bu ruh hali içindeyken birisi
çıkıp “aşı yetmez, halk sağlığı tedbiri de alınsın” deyince, çılgına dönüyor.
Çünkü binlerce yıldır “açlıkla terbiye edildi”. Aç kalmanın ne demek olduğunu
çok iyi biliyor.
Çünkü binlerce yıldır açlıkla terbiye
edilmiş bu insanlar, “gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan”
günlerin gelebileceğine inanamıyor.
Değerli meslektaşım Dr. Akalın,
YanıtlaSilYazınızdaki saptamalar çok yerinde...
Sağ, seçenek üretmiyor / üretemiyor..
Sol bu boşluğu doldurmalı, dolduracak.
Saygı ile. 04.01.22
Dr. Ahmet SALTIK