Son günlerde medyaya düşen bir haber
tüyleri ürpertiyordu:
“1922 İtalya’sı Ekim ayının son günlerinde, ülkenin ve
kıtanın tarihini değiştirecek bir eyleme tanıklık ediyordu. Benito Mussolini
liderliğindeki Ulusal Faşist Parti iktidarı ele geçirmek için binlerce kara
gömlekliyle başkente yürüyordu… Roma Yürüyüşü’nün 100. yıldönümüyle aynı
günlerde İtalya yine tarihi bir değişime tanıklık edebilir”.
TARİH TEKERRÜR MÜ EDİYOR?
Olabilir mi? Gerçekten önümüzdeki hafta İtalya’da faşist bir hükumet kurulduğunu görebilir miyiz? 23 yıl faşist diktatörün tahakkümü altında perişan olmuş bir ulus, geçmişini, Bella ciao, Bandiera rossa, Roberto Benigni'nin yönettiği La vita e bella filmini unutup faşizmi yeniden iktidara taşıyabilir mi? Seçimlere bir hafta kala yapılan kamuoyu yoklamalarına bakılırsa bunlar hiç de küçük olasılıklar değil.
İtalya’nın Giorgia Meloni
liderliğindeki en güçlü faşist partisi (İtalya’nın Kardeşleri Partisi)
seçmenlerin yüzde 25 – 26’sının desteğini alarak, merkez – sol Demokratik
Parti’nin (yüzde 21) önüne geçmiş ve İtalya’nın “birinci” partisi konumuna
yükselmiş. Gençliğinde Mussolini’nin faşist partisinin devamı olan hareketlerde
de görevler alan Meloni’ye Mussolini’nin torunu destek veriyor.
Meloni, müttefikleri Matteo Salvini
liderliğindeki İtalya’nın ikinci güçlü faşist partisi olan Lig Partisi (seçmen
desteği yüzde 12) ve Silvio Berlusconi liderliğindeki merkez – sağ Haydi İtalya
partisiyle (seçmen desteği yüzde 8) önümüzdeki hafta bir koalisyon hükumeti
kurmayı planlıyor. Seçim sistemi bu partilerin yüzde 45 oyla parlamentoda belki
Anayasayı bile değiştirebilecekleri bir çoğunluğa ulaşmalarına olanak veriyor.
İTALYA’YI FAŞİZME TAŞIYAN KOŞULLAR
Yıllardır yüzde 1 civarında dolaşan
enflasyon, 2021 yılının ikinci yarısından beri her ay istikrarlı olarak artarak,
geçtiğimiz ay yüzde 9,1 ile rekor kırdı. İnsanlar her gün ceplerindeki paranın
hızla eridiğini hissediyor, yoksullaşıyor.
İşsizlik uzun süredir yüzde 8’lerde
takılıp kalmış görünüyor. Fakat işsizlik 15 – 24 yaş grubu gençlerde yüzde 24
gibi ürkütücü bir hıza erişmiş durumda. Gençler iş bulabilmek için ülkelerini
terk ederek Almanya’ya veya İngiltere’ye gitmek zorunda kalıyor.
Bu koşullar insanları faşist söylemlere
daha açık hale getiriyor. Nitekim Meloni’nin hızlı yükselişi, Mussolini’nin yüz
yıl önceki yükselişine çok benzetiliyor. 1919 yılında adı dahi bilinmeyen bir
örgüt olan “Faşist Mücadele Birlikleri” (Fasci Italiani di Combattimento),
Ulusal Faşist Parti’ye dönüşerek 1921 seçimlerinde sadece binde 4 oy almış, ancak
1922 yılında patlak veren kriz, adı duyulmadık bu partiyi kimse ne olduğunu
anlayamadan iktidara taşımıştı.
Meloni’nin 2018 seçimlerinde
seçmenlerin sadece yüzde 4’ünün oylarını alabilen İtalya’nın Kardeşleri Partisi
de, dört yıldan kısa bir sürede oylarını “altıya” katlayıp, İtalya’da da
birinci parti olmayı başardı.
FAŞİZME GEÇİŞTE BAŞKANLIK REJİMİ
Faşist ittifakın hükumet
programındaki en önemli başlık, mevcut parlamenter sistemden, Türkiye’deki gibi
“başkanlık rejimine” geçilmesi. Meloni, ısrarla cumhurbaşkanının halk
tarafından seçilmesini istiyor. Bunun için Anayasa değişikliği gerekli, fakat
faşistler seçimlerde sağlayacakları çoğunlukla, referanduma gitmeden bu
değişikliği yapabileceklerini umuyorlar.
İtalya’da sosyalist ve komünist
partilerin dağılmasından sonra siyasi yelpazenin solunda yalnız kalan sosyal
demokratlar, “tek adam” rejimine yol açacak bu girişime karşı çıkıyor ve
parlamenter sistemi faşizme karşı bir emniyet supabı olarak görüyor. Merkez sağ
partiler de, başkanlık rejiminin İtalya’yı diktatörlüğe götüreceğinden endişe
ediyor. Ancak bu partiler seçimlerde faşist ittifakın karşısına birlikte
çıkmayı düşünmüyorlar.
Mussolini’ye karşı savaşan
direnişçilerin kurduğu İtalyan Ulusal Partizanlar Derneği, İtalyanları faşizme
karşı birleşmeye çağırıyor fakat çok ciddiye alınmıyor. İtalyanlar Meloni’nin
Mussolini gibi değil, Macaristan’ın lideri Orban gibi olacağına inanıyor.
AYNI SORUNLARDAN BESLENİYOR, AYNI DİLİ KONUŞUYORLAR
Avrupa’da yüksek enflasyon ve işsizlik
altında ezilen işçiler ve gençler, umudu faşist partilerde arıyor ve faşist partilerin
safları dolduruyorlar. İşsiz gençler için faşist partiler umut olmanın yanında
sosyalleşme alanları. Hamasi söylemler, duygu yüklü milliyetçi marşlar ve faşist
semboller, kendilerini kaybolmuş hisseden gençlerin “kimlik” gereksinimlerine
hitap ediyor.
Faşist söylem dünyanın her yerinde aynı
temalar üzerine kuruluyor: göçmen karşıtlığı, kutsal aile değerleri, din,
kürtaj karşıtlığı, küresel güçler… Öyle ki, herhangi bir ülkede bir faşist
lider mikrofonu eline aldığında, konuşan Trump mı, Orban mı, Le Pen mi, Meloni mi,
Abascal mı, Akesson mu yoksa Bolsonaro mu anlayamıyorsunuz. Hepsi aynı dili
konuşuyor.
TARİH DERS ALINMADIĞINDAN TEKERRÜR EDİYOR
İtalya Avrupa’da faşizmin iktidara
geldiği ilk ülke. Mussolini 1922 Ekim’inde 20 bin kara gömlekli militanıyla
Roma’ya yürümeye başladığında, kimse bu küçük grubun İtalya’nın sonraki çeyrek
yüzyıl boyunca kaderine egemen olabileceğine inanmamıştı.
Gerçekten de İtalya’da faşizmin
iktidara gelmesi olanaksızdı. 1921 seçimlerinden birinci parti olarak çıkan
İtalya Sosyalist Partisi oyların yüzde 25’ini, Sosyal Demokrat Parti yüzde
4,65’ini ve İtalya Komünist Partisi yüzde 4,61’ini ve Bağımsız Sosyalistler
binde 5’ini almıştı. Hani amiyane tabirle İtalyan solu faşistleri “tükürükle boğabilecek”
güçteydi.
Fakat Mussolini İtalyanların inanmaz
bakışları altında önce iktidarı aldı, iki yıl sonra İtalya’daki bütün siyasi partileri
kapattı ve faşizme karşı birleşemeyenler, Bertolt Brecht’in dediği gibi
faşizmin zindanlarında buluştular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder