Bu yıl 8 Mart’a yine şirket reklamları
damgasını vurdu. Dardanel geçen yıl olduğu gibi bu yıl da çalıştırdığı
işçilerin çoğunluğunun “kadın” olduğunu vurgulayan bir reklam spotu hazırlarken,
Boyner İstanbul Sözleşmesi’ni öne çıkarttı.
Oysa 30 – 40 yıl öncesine kadar bir şirketin 8 Mart için reklam vermesi hayal dahi edilemezdi. Peki, ne oldu da sermaye 8 Mart’ı sevmeye, sahiplenmeye ve kutlamaya başladı? Sermaye mi değişti, yoksa 8 Mart mı?
Aslında bugünkü kutlamaların yalnızca
“adına” bakarak dahi, değişenin 8 Mart olduğunu söyleyebiliriz. Anımsayın, 30 –
40 yıl öncesine kadar dünyada ve Türkiye’de 8 Mart, Dünya “Emekçi” Kadınlar
Günü olarak kutlanıyordu, şimdi adı Dünya “Kadınlar” Günü oldu.
40 yıl önce sendikalar 8 Mart’ı, 1
Mayıs “provası” gibi görürdü. Hatta sendikalar ve emek örgütleri 1 Mayıs
hazırlıklarına, 8 Mart öncesinde, 8 Mart’ı da içine alacak şekilde başlardı. Diğer
bir deyişle 8 Mart, 1 Mayıs’ın organik bir parçasıydı. 8 Mart’a bakarak, nasıl
bir 1 Mayıs’a gidildiğini tahmin edebilirdiniz.
8 Mart’ın Dünya “Emekçi” Kadınlar
Günü’nden, Dünya “Kadınlar” Günü’ne evrilmesi sürecini, emekçilerin
sosyalizmden uzaklaşarak ve sermayenin yörüngesine girmesi belirledi.
Sermaye, sosyalizmden uzaklaşan
emekçilere kucağını açarken, emekçilerin 8 Mart gibi, 1 Mayıs gibi “sınıf
mücadelesi” bakımından önemli sembollerini de, kendi gereksinimleri
doğrultusunda, sınıfsal içeriklerinden arındırarak yeniden örgütledi.
Artık bu sembol günlerin “korkulacak”
bir yanı kalmamıştı. Hatta 8 Mart’ın “Sevgililer Gününü” izlemesi, Sevgililer
Günü’nde sevgilisine hediye alamayanlar için bir telafi fırsatı olabilirdi. 1
Mayıs da turizm açısından önemli bir fırsattı. Kasvetli kış günlerinden sonra 1
Mayıs kaçamağı herkese ilaç gibi geldi.
Elbette geçen 40 yılda sermaye
ideolojisinin yörüngesine girenler sadece emekçiler değil. Kendilerini işçi
sınıfının partisi olarak tanımlayan partiler de bu yörüngeye girdiler. Bu hafta
adında “komünist” sözcüğü geçen bir partinin “teorik” yayın organında 8 Mart
üzerine yayınlanan bir makalede bu durumu apaçık görmek mümkün.
Sermaye ideolojisi yörüngesindeki makalede
kadın, “sınıfsal” konumundan tamamen arındırılmış olarak, toplumsal cinsiyetine
vurgu yapılarak ele alınıyor. Örneğin bu makale 40 yıl önce kaleme alınsaydı, “en
azından” makale içindeki bütün kadın sözcüklerinin önüne “emekçi” sözcüğü
konarak, kadının sınıfsal konumuna vurgu yapılırdı.
Muhtemelen yazar bu eleştiriyi
gördüğünde, makalesinde “emekçi” kadınların sorunlarını anlattığını söyleyecektir.
Doğrudur, fakat Dardanel reklamında da “emekçi” kadınlar var. İşçi sınıfının
partisinin “teorik” yayın organının “emekçi” vurgusu, herhalde Dardanel reklamının
ötesine geçebilmeliydi.
8 Mart’a Kadınlar Günü yerine “Emekçi” Kadınlar Günü demek, 8 Mart konulu yazılarda kadın sözcüğünün başına “emekçi” yazmayı asla unutmamak ve önemsemek biçimsel değil “ilkesel” bir tutumdur. Her şey bir yana, sermayenin 8 Mart’ı “Kadınlar Günü” olarak sunma çabası dahi, kadın sözcüğünün başına “emekçi” eklenmesini mücadelenin bir parçası kılar.
Kapitalizm genel olarak kadınları değil, “emekçi kadınları” eziyor ve emekçi kadınları ezenler ve sömürenler arasında “kapitalist kadınlar” da var. Bunları vurgulamak, bu gerçeklerin altını çizmek, sınıf bilincini yaymak ve yaygınlaştırmak açışından önemlidir.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder