Translate

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Açlık: En büyük sağlık sorunu

Dünyada her yıl, 6 milyonun üzerinde çocuk açlık ve beslenme yetersizliğinden yaşamını yitiriyor (Black, 2003) ve günümüzde açlık, dünya nüfusunun karşı karşıya olduğu en büyük sağlık sorunu olarak gösteriliyor (Navarro, 2004).





Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre dünyada 800 milyon kişi, bir başka deyişle her 8 kişiden biri açlık çekiyor. Her yıl, 21 milyon düşük doğum ağırlıklı bebek dünyaya geliyor, okul öncesi çağında 161 milyon çocuk kronik beslenme yetersizliği, dünya nüfusunun üçte biri ise vitamin ve mineral yetersizliği nedeniyle hasta (WHO, 2007b).

Uzmanlara göre açlığın nedeni dünyada bir kıtlık olması ya da besin üretiminin yetersizliği değil. Aksine uzmanlar, günümüzde besin üretiminin dünyada yaşayan herkesi fazlasıyla doyurabilecek düzeyde olduğunu söylüyor (McIntyre, 2002). Gereksiniminin çok üzerinde gıda üreten ve dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan ABD, sınırları içinde gıda güvencesinden* yoksun, yani bir sonraki öğünü belirsiz olan 20 milyon aile barındırmasıyla bu durumun en çarpıcı örneğini oluşturuyor (Magdoff, 2004).

Sanılanın aksine, gıda bolluğu içinde açlık yalnızca gelişmiş kapitalist ülkelere mahsus değil, dünyanın en yoksul ülkelerinde, örneğin Bangladeş’te de aynı durum yaşanıyor (Navarro, 2004). Sonuç olarak sorun, insanların temel gıda gereksinimlerini karşılayacak düzeyde gıda üretilememesinden değil, insanların gereksinimlerinin çok üzerinde üretilen gıdaları satın almak için yeterli paraları olmamasından, yani yoksulluktan kaynaklanıyor.

Kuşkusuz, sağlık söz konusu olduğunda akla önce hekimler ve hekimlerin bu soruna nasıl yaklaşacağı geliyor. Fakat bu sağlık sorunu, diğer sağlık sorunlarından biraz farklı. Eğer sorunun kaynağı, milyonda bir görülen, örneğin besinlerin barsak kanalından emilememesine neden olan bir enzim eksikliği veya görevini yapamaması olsaydı, hekim hemen bir reçete yazabilirdi. Oysa burada sorun, insanların yiyecek satın alamamaları.

Hani biraz para olsa, hekim yine bu azıcık para ile nasıl daha dengeli beslenilebileceği konusunda yardımcı olabilirdi. Halbuki sorun belki tıbbi yönden açlık, fakat aslında daha doğru bir tanı “yoksulluk” olabilir ve tıp eğitiminde yoksulluk konusu müfredat programlarında yer almıyor. Bu durumda, bu sağlık sorununun çözümü için insanlara hekimler dışında bir adres gösterme gereği ortaya çıkıyor.

İnsanlık bu tür sorunlarla ilk kez karşılaşmıyor. Ortaçağ İngiltere’sinde giderek artan yoksulluğun etkilerini giderebilmek için kabul edilen Yoksulluk Yasaları, yoksulları esas olarak üç gruba ayırıyordu: çalışamayacak durumda olanlar (özürlüler), çalışabilecek durumda olup iş bulamayanlar (işsizler) ve çalışabilecek güçte olmalarına rağmen çalışmayanlar (dilenciler).

Yasalar ilk gruptakilere kamusal yardımı, ikinci gruptakiler için iş olanakları yaratılmasını ve son gruptakilerin de çalışmaya zorlanmasını, çalışmadıkları takdirde cezalandırılmalarını öngörüyordu. Bu yaklaşım, İngiltere’de 20.ci yüzyıla damgasını vuran sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinin temeli olarak kabul ediliyor. Böylelikle, bu tür sorunların çözümünde hekimler değil, sosyal devlet adres gösterilmiş oluyor. Fakat bu yaklaşım herkes tarafından benimsenen bir yaklaşım değil.

Açlık ve yoksulluk sorunlarının çözümüne ilişkin Yoksulluk Yasalarına muhalefet, henüz bu yasaların mürekkebi kurumadan yükselmişti. Yoksulluk Yasalarına karşı kaleme aldığı makalesinde Townsend, işsizlere iş vermeyi ve dilencilerin çalışmaya zorlanmasını “emek üzerine yasal baskı kurmak” olarak yorumluyor ve bu uygulamanın toplumda huzursuzluğa yol açmaktan başka bir işe yaramayacağını savunuyordu. İnsanları zorla çalıştırmak yerine, aç kalmalarına izin vermek, insanları çalışmaya güdülemenin en iyi yoluydu. Açlık, en vahşi hayvanı dahi uysallaştırır, terbiye eder ve uygarlaştırırdı. Açlık, en inatçıyı, yola gelmezi dahi itaatkar kılar, emirlere boyun eğdirirdi (Towsend, 1786).

Bir din adamı olan Towsend’in bu görüşleri, ilerideki yıllarda Malthus tarafından daha da geliştirilerek, yoksullara kamusal yardım yapılmasına karşı yürütülen kampanyalarda kullanıldı (Marx, 1867). Yani herkes açlığı bir sorun olarak görmüyor, hatta bazılarına göre açlık, insanları eğitmek ve disiplin için bir araç. Bu anlamda açlığı belki bir sorun olarak değil, tam tersine, uygarlığın ilerlemesine katkıda bulunan, olmazsa olmaz bir araç olarak görmek gerekiyor. İşte soruna yaklaşımdaki bu farklılıklar nedeniyle, günümüzün en önemli sağlık sorunu olarak altının çizilmesine ve 1980’lerin başından beri akademisyenlerin gündeminde ilk sıraları işgal etmesine rağmen, henüz, ne genel kabul gören bir açlık tanımı yapılabilmiş, ne de açlık tanısı konabilmesi için gerekli nesnel göstergeler üzerinde bir uzlaşma sağlanabilmiştir (Radimer, 1990).

Bu durum, tarihin gördüğü en yüksek sayıda devlet başkanının biraraya gelerek altına imza koyduğu Birleşmiş Milletler Millennium Deklerasyonu içinde yer alan, dünya üzerinde açlığı ortadan kaldırma vaadini (United Nations, 2000), daha baştan kağıt üzerinde kalmaya mahkum etmekte ve kurumun ciddiyetini ve otoritesini tartışmalı bir hale getirmektedir.

Bu deklerasyondan esinlenerek, dünya üzerinden açlığı ve yoksuluğu ortadan kaldırmayı, Millennium Kalkınma Hedefleri arasında birinci sıraya koyan DSÖ, ortaya açlık ve yoksullukla savaşımda kullanılabilecek sadece iki gösterge koyabilmiştir (WHO, 2007a). Bu göstergelerden biri beş yaş altındaki düşük ağırlıklı çocuk prevalansı, diğeri ise minimum diyet gereksinimini karşılayamayanların nüfusa oranıdır. Açlık üzerine tartışmalar, açlığın toplumsal boyutunu oluşturan gıda güvencesi noktasında düğümlendiğinden (Holben, 2007) DSÖ bundan daha iyisini yapamamaktadır.

Açlık olgusunu yoksulluktan, yoksulluğu işsizlikten bağımsız olarak ele almak olanaksız olduğundan ve açlığa yol açan yoksulluk ve gerekse işsizlik nedenleri üzerine görüş birliğine varılamadığından, çağımızın bu en ölümcül hastalığının etyolojisi açıklanamamakta, neticede tedavi edilememektedir. Düşmanın tanımının açıkça yapılamadığı, açlık tanısı koyduracak nesnel ve pratik göstergelerin ortaya konmadığı, ülkeden ülkeye, hatta ülkeler içinde bölgeden bölgeye değişebilecek vücut ağırlığı ve yine toplumdan topluma değişebilecek kültürel bir öge olan diyet miktarı değişkenleri üzerinden yürütülecek bir savaş, baştan yitmeye yazgılıdır.

(*) İngilizce security ve safety sözcüklerinin her ikisi de Türkçeye güvenlik olarak çevrilmekte ve anlam hatasına yol açmaktadır. Yazıda food safety, gıda güvenliği olarak değerlendirilmekte ve bundan gıdanın sağlık bakımından güvenli olması anlatılmak istenmektedir ve food security, gıda güvencesi olarak değerlendirilmekte ve bundan yeterli miktarda gıdanın sağlanması anlatılmak istenmektedir.

Akif Akalın (2007)

KAYNAKÇA

Black, R.E., Morris, S.S. ve Bryce, T. (2003). Where And Why Are 10 Million Children Dying Every Year? Lancet. 361: 2226 – 2233.

Holben, DH. (2007). The Concept and Definition of Hunger and İts Relationship to Food Insecurity. Erişim: 4 Mayıs 2007. http://www7.nationalacademies.org/cnstat/Concept_and_Definition_of_Hunger_Paper.pdf

Magdoff, F. (2004). A Precarious Existence: The Fate of Billions? Monthly Review. Erişim: 4 Mayıs 2007. http://www.monthlyreview.org/0204magdoff.htm

Marx, K. (1867). Capital. V.1 Ch. 25. Sec. 4. Erişim: 4 Mayıs 2007.
http://socserv.mcmaster.ca/econ/ugcm/3ll3/marx/cap1/chap25

McIntyre, L. (2002). Food Insecurity as a Determinant of Health. Paper presented at The Social Determinants of Health Across the Life-Span Conference, Toronto, November 2002.

Navarro, V. (2004). The World Health Situation. International Journal of Health Services. 34 (1): 1 – 10.

Radimer, K.L., Olson, C.M. ve Campbell, C.C. (1990). Development of Indıcators to Assess Hunger. The Journal of Nutrition. 120 (11): 1544 – 1548.

Townsend, J. (1786). A Dissertation on the Poor Laws. Erişim: 4 Mayıs 2007. http://www.efm.bris.ac.uk/het/townsend/poorlaw.htm

_________United Nations. (2000). United Nations Millennium Declaration. Erişim: 4 Mayıs 2007. http://www.un.org/millennium/declaration/ares552e.htm

_________WHO. (2007a). Millennium Development Goals. Erişim:  4 Mayıs 2007.
http://www.who.int/mdg/goals/goal1/en/

_________WHO. (2007b). Millennium Development Goals. Erişim: 4 Mayıs 2007.

http://www.who.int/mdg/goals/goal1/nutrition/en/index.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder