İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı (İNSEV) Kasım
2011’de küreselleşmenin sağlık üzerine etkileri üzerine oldukça kapsamlı bir
çalışmayı dilimize kazandırmıştır. “Küreselleşme
ve Sağlık: Süreç, Kanıtlar ve Politika”* adıyla yayınlanan bu çalışma,
küreselleşmenin sağlık üzerine etkilerini sağlığın toplumsal belirleyicileri
üzerinden incelemektedir. Kitabın editörlerinden Labonté ve Shrecker, çalışma
için kaleme aldıkları “giriş” bölümünde, küreselleşmenin özellikle sağlıkta
eşitsizlikler üzerine olan doğrudan ve dolaylı etkileriyle ilgilendiklerini
belirtmektedirler.
Küreselleşme
Literatür incelendiğinde birçok yazarın küreselleşmeyi,
kapitalizmin evrimi içinde gelinen yeni bir aşama olarak açıklama eğiliminde
oldukları görülür. Küreselleşmeyi
kapitalizmin evrimi içinde yorumlayanlar, küreselleşmeyi ekonomik gelişmenin
“doğal” ve zorunlu bir ürünü olarak görmektedirler (Kızılçelik, 2003: 89;
Erkizan 2002: 70 - 73). Labonté ve arkadaşları ise küreselleşmeyi ekonominin
değil, sermayenin “ideolojik” tercihlerinin bir ürünü olarak
değerlendirmektedirler. 1970’lerin başlarından itibaren ekonomik ve politik
yaşamda meydana gelen köklü değişimler, sermayenin ideolojik bir tercih
temelinde planlı ve programlı olarak yürüttüğü politikaların ürünleridir.
Sermaye, küreselleşme planını 1970’lerden
itibaren G7 ülkeleri (Kanada, İtalya, Fransa, Japonya, Almanya, Birleşik
Krallık ve ABD) hükümetleri, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve
Dünya Ticaret Örgütü (WTO) aracılığı ile uygulamaya koymuştur. Dünya Bankası ve
IMF, yapısal uyum kredisi verme karşılığında, kredi alan ülkelerde piyasa
egemenliğini sağlayacak şartlar oluşmasını sağlamakta birincil rol oynamıştır.
Bir başka deyişle 1970’lerin başlarında dünyanın birçok ülkesinde oldukça
yaygın olan sosyal devlet uygulamaları, zaman içinde sürdürülebilir olmaktan
çıktığı için veya bu uygulamaları ülkelerin ekonomileri artık
destekleyemediğinden değil, sermayenin “piyasanın egemenliğini” sağlama
planının uygulamaya girmesiyle ortadan kaldırılmıştır.
Sağlıkta Eşitsizlikler
Sağlıkta eşitsizlikler oluşmasının ve
gelişmesinin mekanizmaları, bireyler arasında sosyal tabakalaşma (sınıflaşma), etkenlere
maruziyette farklılık, savunmasızlıkta farklılık ve farklı sonuçlar olarak
tanımlanmaktadır. Çalışmada küreselleşmenin bu mekanizmalar üzerindeki etkileri
ve bireyler, sınıflar ve toplumlar arasında sağlıkta eşitsizlikleri nasıl
arttırdığı örneklerle açıklanmaktadır. Sağlığın ekonomi politiği bütün açıklığı
ile sergilenmekte ve örneğin ithalatta serbestleşme gibi ilk bakışta sağlıkla
hiç ilgisi yokmuş gibi görünebilen bir uygulamanın, nasıl ithalatta
serbestleşmeye giden ülkelerde birey ve sınıf bazında sağlıkta eşitsizliklerin
arttığını birçok ülke deneyimleriyle sergilenmektedir:
İthalat
serbestleşmesi → yerli piyasalara hizmet sunan sektörlerde bazı emekçilerin
gelirlerinin azalması veya emekçilerin kayıt-dışı ekonomiye kaymaları → sosyal tabakalaşmanın artması (gelirleri
azalan veya işlerini yitirenlerin toplumsal gradyanda daha alt basamaklara
inmesi) → bu emekçilerin sağlıklarına
ilişkin yeni tehlikelere maruz kalmaları → gelir kaybı nedeniyle emekçilerin
beslenme, barınma veya temel sağlık hizmetlerine erişiminin bozulması → işsiz
kalan emekçilerin geçimlerini sürdürebilmek için en tehlikeli işlerde çalışmayı
kabullenmek zorunda kalmaları, en uç örnekte geçimini seks işçiliği ile
sağlamak zorunda kalmak…
Kanıt Standartları
Bilindiği gibi halk sağlığının en büyük
sorunu, sağlığı olumsuz etkileyen etkenler ile sağlıksızlık arasında
nedensellik ilişkisi kurarken, bazen aşılmaları neredeyse imkansız olan
engellerdir. Gecikme dönemi oldukça uzun olan sorunlarda ve çok sayıda etkenin
olaya karıştığı durumlar araştırmacıların işini güçleştirir. Örneğin sigaranın
sağlık üzerine olumsuz etkilerini kanıtlayabilmek için yarım yüzyıla varan bir
süreç gerekmiştir (Davis, 2007). Bugün aynı zorlu süreç elektromanyetik
alanların (cep telefonları ve baz istasyonları) sağlık üzerine olumsuz
etkilerini kanıtlama çabalarında gözlenmektedir (Davis, 2010). Araştırmacıların
yanlış pozitif sonuçlardan (tip I hata) kaçınma kaygısı, sağlık alanındaki
araştırmaların ortaya somut sonuçlar koyabilmesini engellemektedir.
Küreselleşmenin sağlık üzerine etkilerini
“kanıtlamakta” da aynı sorun karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Türkiye’nin Avrupa
Birliği tarafından dayatılan koşullardan birini kendi hukukuna almasıyla
meydana gelebilecek olumsuz sağlık sonuçlarını, bütün değişkenlerin kontrol
altında tutulduğu laboratuar koşullarında veya epidemiyolojik çalışma
tasarımlarında kullanılan bir ispat derecesiyle ortaya koyabilmek olanaksızdır.
Bu durumda aslında klasik kara koyun örneği geçerlidir. Doğada kara koyun
bulunabileceğini kanıtlamak için tek bir kara koyunun varlığını göstermek
yeterlidir. Fakat doğada kara koyun olmadığını kanıtlayabilmek için doğadaki
bütün koyunlar tek tek gözlenmelidir. Aksi halde birçok durumda sigaraya karşı
etkin önlemler alınması için yarım yüzyıl yitirildiği gibi, küreselleşmenin
sağlığa olumsuz etkilerini engellemek için çok uzun zaman yitirilecektir.
Kitaptan Bazı Bölümler
Cornia ve arkadaşları küreselleşme ile
mortalite eğilimlerini değerlendirerek, 1980’ler ve 1990’larda uygulanan
küreselleşme politikaları sonucu doğuşta beklenen yaşam süresindeki
iyileşmenin, bu süreçteki bütün olumlu etkenlere (soğuk savaşın bitmesi, doğum
oranlarında keskin düşüş, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması,
biyomedikal devrim vs) rağmen istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş
gösterdiğini ortaya koymaktadırlar (Labonté ve ark, 2011: 46 – 74).
Koivusalo ve arkadaşları küreselleşmenin,
ulusal hükümetlerin ülkelerindeki toplumsal eşitsizlikleri azaltabilecek
politikalar üretebilmelerini nasıl sınırlandırdığını örneklerle anlatarak,
özellikle ticaret anlaşmalarının sağlık üzerine olası olumsuz etkileri telafi
edebilecek önlemler alma zorunluluğunun altını çizmektedirler (Labonté ve ark,
2011: 120 – 138).
Lister ve Labonté küreselleşmenin sağlık
sistemleri üzerinde oluşturduğu baskıları ve sağlık “reformlarını”
değerlendirerek, Alma-ata Deklarasyonu’ndan sağlıkta özelleştirmeye ve
piyasalaştırmaya giden yolda sağlık hizmetlerinin metalaştırılmasına yol açan
sağlık politikalarını irdelemektedirler (Labonté ve ark, 2011: 200 – 226).
Packer ve arkadaşları küreselleşmenin
sağlıkta beyin ve emek göçünü nasıl teşvik ettiğini ve yönlendirdiğini ve bu
göçlerin özellikle dezavantajlı ülkelerde sağlık üzerine olumsuz sonuçlarını
ortaya koymakta ve bu olumsuzlukların giderilebilmesine yönelik öneriler
getirmektedirler (Labonté ve ark, 2011: 234 – 253).
Correa kamuoyunda pek sık tartışılmayan bir
konuyu, küreselleşmeyle yaygınlaşan fikri mülkiyet hakları ve sağlıkta
eşitsizlikler arasındaki ilişkiyi değerlendirerek, patent düzenlemeleriyle
nasıl milyonlarca insanın yaşamının tehdit edildiğini ortaya koymaktadır. İlaç
endüstrisindeki patent uygulamalarını değerlendiren yazar, kürselleşme ile
insanların tıbbi tedaviye erişimlerinin nasıl kısıtlandığını ve bunların trajik
sonuçlarını sergilemektedir (Labonté ve ark, 2011: 285 – 309).
Lee ve arkadaşları sağlıkta küresel
yönetişimi ele alarak, toplum sağlığı sorumluluğunun devlet, piyasa ve sivil
toplum üçgeninde şekillenmesinde başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere küresel
aktörlerin rolünü tartışmaktadır (Labonté ve ark, 2011: 316 – 337).
Akif Akalın
KAYNAKLAR
Davis DL. (2007).
The Secret History of the War on Cancer. New York, NY: Basic Books.
Davis DL. (2010).
Cepteki Tehlike: Disconnect. İstanbul: İnno Yayıncılık.
Erkizan, HN.
(2002). Küreselleşmenin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri Üzerine.
Doğu-Batı Düşünce Dergisi, 18. (Şubat, Mart, Nisan).
Kızılçelik
S. (2003). Küreselleşme, Beden ve Şizofreni. CÜ Tıp Fakültesi Dergisi,
25(4): 89 – 94.
Labonté R,
Schrecker T, Packer C ve Runnels V. (Ed). (2011). Küreselleşme ve Sağlık:
Süreç, Kanıtlar ve Politika. İstanbul: İNSEV Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder