Toplum içinde yoksulların mental
işlevlerine ilişkin olumsuz önyargılar oldukça yaygındır. Yoksulların sağlık
alanındaki olumsuz / zararlı davranışları, örneğin bağışıklama gibi önleyici
hizmetlerden daha az yararlanmaları, kendilerine önerilen tedavilere uymamaları
(yakınmaları azalınca ilacı bırakmak veya hiç kullanmamak), hekim randevularına
gecikmeleri veya unutmaları, sigara ve/veya alkol kullanmaları genellikle düşüncesizliklerine bağlanarak açıklanır
ve durum çoğu kez eğitimsizlikleriyle
de ilişkilendirilir. Daha eğitimli olanların, aynı zamanda daha düşünceli
olacakları ve bunu davranışlarına da
yansıtacakları varsayılır.
Akademi, yoksulların olumsuz /
zararlı davranışları arkasında eğitimsizliklerinin yattığının altını çizmekle
birlikte, toplumdan farklı olarak, çevresel
faktörlere de dikkat çeker. Örneğin hekim randevularına sürekli geç kalan
bir yoksulun davranışı, kamusal ulaşım araçlarının yoksul mahallelerinde,
zengin mahallelerinde olduğu kadar dakik olmamasıyla da açıklanabilir. Yine
yoksul ailelerin çocuklarının kendilerine rol model bulmakta çok şanslı
olamayabilecekleri, özellikle doğru annelik-babalık davranışlarını ailesinde
göremeyen çocukların, gelecekte kendi kurdukları ailelerde bu konuda olumlu
davranışlar sergileyebilmelerinin çok güç olduğu, böylece yalnızca yoksulluk
değil, yoksulluğa bağlı zararlı davranışların da kuşaktan kuşağa miras
kalabildiği ileri sürülmektedir.
Öte yandan konunun ideolojik boyutunu da göz ardı etmemek
gerekir. Toplumcu düşünce insanların yoksullukları (veya olumsuz maddi yaşam
koşulları) nedeniyle hastalandıklarını savunurken, liberal düşünce aksine
hastalanan insanların çalışma yeteneklerini yitirdikleri için
yoksullaştıklarını ileri sürer. Kuşkusuz yoksulluk ve hastalık çoğu kez bir
kısır döngü içinde hem birbirlerini geri – besler, hem de izler fakat bunların
hangisinin önce geldiği sağlık
politikalarının belirlenmesi bakımından çok önemlidir (1).
Geçen yılın ortalarında yayınlanan
bir çalışma yukarıdaki tartışmaya çok farklı bir boyut kazandırmıştır. Araştırmacılar
insanların sınırlı bir bilişsel
sisteme sahip olmaları gerçeğinden yola çıkarak, yoksulların toplum tarafından düşüncesizlikle açıklanan davranışlarına
farklı bir açıklama getirmişlerdir. İnsanların bilişsel sisteminin sınırlı
olması, bireylerin zihinlerinin belli bir sorunla dolu / meşgul olması
durumunda zihinlerinde başka şeyleri düşünebilmek için yeterli yer kalmaması
anlamına gelmektedir.
Araştırmacılara göre yoksulların
zihni sürekli olarak düzensiz ve yetersiz gelirlerini yönetmek, giderlerini
karşılamak için çeşitli cambazlıklar ve zorlu ödünleşimler yapmakla (bir şeyi
elde etmek için başka bir şeyden vazgeçmek) meşguldür / doludur. Öyle ki, yoksulların
zihni mali kararlar vermek durumunda olmadıkları zamanlarda dahi bu mali konularla
o denli doludur ki, dikkatlerini başka bir konuya yoğunlaştırmakta güçlük
çekerler. Potansiyel bir çarpışmaya odaklandığında havadaki diğer uçakları
görmezden gelen bir hava trafik kontrolörü gibi, sürekli mali kaygılarına
odaklanan yoksul da, diğer sorunlarını “göremeyebilir”.
Araştırmacılar bu hipotezlerini
sınamak amacıyla iki farklı tasarım kullanmışlardır. Birinde maddi durumu iyi
ve kötü olan deneklere, onları gündelik mali talepler (çok önemli sonuçları
olmayacak mali sorunlar) üzerine düşünmeye sevk eden testler uygulamışlardır. Yapılan
testlerde zenginlerin yoksullara göre daha az hata yaptıkları gözlenmiştir.
Diğerinde ise yıl içinde yalnızca hasat zamanı gelir elde eden şeker kamışı
üreticileriyle çalışmışlardır. Üreticiler hasat zamanı zenginliği, diğer
dönemde yoksulluğu döngüsel olarak
yaşamaktadır. Böylece yazarlar aynı çiftçiyi “zenginken” ve “yoksulken” sınama
olanağı bulmuşlardır. Çiftçiler hasat öncesi ve sonrasında teste tabi tutulduklarında,
hasat öncesi dönemde daha fazla hata yaptıkları görülmüştür (2).
Yani yoksullar aslında mental
işlevleri bakımından (düşünceli olmak) zenginlerden daha geride değillerdir,
fakat zenginlere göre zihinlerini kullanabilmek bakımından dezavantajlıdırlar.
Dikkatlerini diğer konular üzerinde yoğunlaştırma güçlüğü çeken yoksullar,
çevrelerinde düşüncesizlik olarak yorumlanan davranışlar sergilemektedirler.
Akif Akalın
Dipnotlar
1. Bu konuda daha detaylı bir
tartışma için bkz: Akalın, MA. (2013). Toplumcu Tıbba Giriş. İstanbul:
Yazılama. S: 33 – 36.
2. Mani, A., Mullainathan, S.,
Shafir, E. ve Zhao, J. (2013). Poverty Impedes Cognitive Function. Science,
341: 976 – 980.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder