Yirminci yüzyıl dünya tarihinde kadınların, binlerce yıllık aradan sonra ilk kez toplumsal yaşam içinde yeniden erkeklerle birlikte yer alabildiği bir yüzyıl oldu. Toplumun sınıflara bölünmesi ve özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte eve hapsedilen kadınlar, Fransız devrimi sonrasında yeniden toplumsal yaşama katılabilmek için büyük bir mücadele içine girdiler. Avrupa’da kadınların “oy hakkı” mücadeleleri ve ekonomik hakları için savaşımları atbaşı gitti. Dünyada emekçi kadınların özgürleşebildikleri ilk ülke Sovyetler Birliği oldu. İzleyen yıllarda Sovyet kadınının elde ettiği kazanımlar bütün dünyada kadınlara örnek oldu ve özellikle 1960’lı yıllardan itibaren kadınlar Türkiye de içinde dünyanın birçok coğrafyasında erkekler ile aralarındaki farkı azaltmaya başladılar.
1980’lerde Reagan – Thatcher ekürisi
eliyle başlatılan neo-liberal saldırı yalnızca emeğin yeniden köleleştirilmesine
değil, aynı zamanda kadınların da toplumsal yaşamdan uzaklaştırılmasına giden
yolu açtı. Sosyalizmin çözülmesi sürecinde özgür Sovyet kadınlarını genelevlere
düşüren sermaye, kadınları 21. yüzyılda nelerin beklediğinin de ilk
işaretlerini veriyordu. Özellikle Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde
kadınlara yapılan muamele insanlığın hafızalarından uzun yıllar
silinmeyecektir.
21. yüzyıl emekçi kadınlar için, 20. yüzyılda
kazandıkları bütün hakların yavaş yavaş ellerinden alınmaya başladığı bir
dönemin başlangıcı oldu. Bu süreci Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün (UÇÖ) raporlarından izleyebilmek mümkün. UÇÖ’nün kadın emekçiler üzerine yayınladığı
son rapor, kadınların çalışma yaşamındaki dezavantajlarını beş kategoride ele
alıyor: işsizlik, istihdam, işgücüne katılım, kırılgan istihdam ve sektorel –
mesleki dışlanma. 21. yüzyılın ilk 10 yılında çalışma yaşamında emek genel olarak büyük kayıplara
uğradı, fakat bu kayıplar toplumsal
cinsiyet yönünden değerlendirildiğinde kadınların
kayıplarının çok daha büyük olduğu ve kadın ve erkek arasındaki uçurumun
giderek derinleştiği görüldü.
Kadın istihdamında son yıllarda
yaşanan en kritik gelişmelerden biri, kadın istihdamının hızla hizmet
sektöründe yoğunlaşması oldu. Emek sömürüsünün oldukça yoğun ve yaygın olduğu,
emekçilerin çoğu kez güvencesiz ve düzensiz çalışmak zorunda kaldığı bu
sektörde kadın yoğunlaşması, çalışma yaşamında kadın ile erkek arasındaki
uçurumun derinleşmesinde en önemli etmenlerden biri oldu. Diğer yandan
özellikle 2008 mali – ekonomik krizinin sonuçlarının ortaya çıktığı 2011 ve
2012 yıllarında, bu krizden de en çok kadın emekçilerin zarar gördüğü ortaya
çıktı. Bu dönemde küresel ölçekte yitirilen ve hala kurtarılamayan 29 milyon
işin büyük çoğunluğu kadınların işleriydi. Bu süreç halen devam ediyor ve UÇÖ
2013 yılı içinde 2,5 milyon işin daha yitirilmiş olabileceğini belirtiyor.
Yüzyılın başında kadın işsizliği
erkek işsizliğinden yalnızca yüzde 0.5 yüksek iken, 2012 yılında 13 milyon
kadının daha işsiz kalmasıyla fark yüzde 0.7’ye yükseldi. UÇO, 2017’ye kadar bu
eğilimin değişeceğine ilişkin ufukta hiçbir işaret olmadığını ifade ediyor. Kadın
işsizliğinin en yüksek olduğu coğrafyalar Afrika, Güney ve Gündeydoğu Asya ve
Latin Amerika. Yirminci yüzyıl boyunca kadın ve erkek arasında işgücüne
katılımda sürekli olarak azalan uçurum ise 2002 yılından itibaren azalmamaya, sabit seyretmeye başladı.
20. yüzyılda küresel ölçekte başarılamamış
olsa dahi bir ahlaki norm haline
gelen eşit işe eşit ücret teması,
yüzyılın sona ermesiyle birlikte tarihe karışmaya başladı. 2013 yılında
yayınlanan bir UÇÖ yayını, toplumsal cinsiyetler arasındaki ücret
eşitsizliğinin, yalnızca geri bıraktırılmış ülkelere özgü değil, evrensel bir sorun olduğunun altını
çizdi. Bugün dünyada kadınlar, erkeklerin ücretinin yüzde 77.1’ini
kazanabiliyorlar. Bir başka deyişle toplumsal cinsiyetler arasındaki ücret farkı
uçurumu yüzde 22.9 olarak ifade ediliyor. Bu fark kamu sektöründe en az iken,
özel sektörde en fazla. 1980’li yıllarda başlayan neo-liberal saldırı sonucu
kamu sektörünün daralması (özelleştirmeler) bu yönüyle en çok kadın emekçileri
vurmuş oldu.
21. yüzyılda kadın emeğinin
değersizleşmesinin en önemli göstergelerinden biri de, özellikle gelişmiş
ülkelerde başlayan ve giderek çevre ülkelere yayılan unvan faklılaşması oldu. 20. yüzyılda aynı işi yapan erkek ve kadın
aynı unvanı kullanırken, geçtiğimiz 10 yılda kadınlara daha ikincil unvanlar layık görülmeye başlandı.
Erkek iş unvanı: Kadın
iş unvanı:
Satış elemanı Satış asistanı
Yardımcı yönetici Yönetici yardımcısı
Bilgi yöneticisi Kütüphaneci
Uçuş görevlisi Hostes
Yardımcı Sekreter
Şef Ahçı
Hizmet elemanı Temizlikçi
Bu şekilde aynı işlere farklı unvanlar
verilerek 20. yüzyıl boyunca UÇÖ sözleşmeleriyle güvence altına alınmaya
çalışılan eşit işe eşit ücret ilkesi uygulamada işlevsiz kılındı.
Kuşkusuz Türkiye’de kadınların
durumu, dünya kadınlarına göre çok daha büyük bir hızla kötüleşiyor. 21. yüzyıl
Türkiyeli kadın için istihdamdan çekilme ve eve kapanma yüzyılı oldu. 20. yüzyıl
boyunca artan kadın istihdamı, özellikle son yıllarda büyük bir hızla azalıyor.
DİSK-AR’ın geçtiğimiz ay içinde
yayınladığı Kadın İstihdamı ve Güvencesizlik Raporu’na göre Türkiye’de
çalışabilir durumdaki kadınların işgücüne katılma oranı yalnızca yüzde 30.7’ye
düşmüş ve kadınların yarısından fazlası güvencesiz çalışıyor. Yeni işsizlerin
yüzde 90’ının kadın olduğunun belirtildiği rapor, Türkiye’de emekçi kadınların
son 10 yılda ne hallere düştüğünü gösteriyor. Ancak raporun satır araları
okunduğunda bu günlerin Türkiye’deki emekçi kadınlar için iyi günler olduğu, kadınları gelecekte çok daha kötü günlerin
beklediği anlaşılıyor.
Vatan gazetesinde geçtiğimiz günlerde
yayınlanan bir haber tüyler ürpertici. Bu habere göre genelevlerde çalışan
kadınlar arasında eğitimli kadınların oranı artıyor. Haberci gittiği genelevde
çalışan kadınlar arasında mühendis ve öğretmenler gördüğünü ifade ediyor.
8 Mart Dünya EMEKÇİ Kadınlar Günü
kutlu olsun.
Akif Akalın
Kaynakça:
DİSK-AR. (2014). Kadın İstihdamı ve
Güvencesizlik Raporu. İstanbul.
ILO. (2012). Global Employment Trends
for Women. Geneva.
ILO Social Dialogue Sector. (2012). Gender Equality and Social Dialogue: An
Annotated Bibliography. Geneva.
Oelz, M., Olney, S. ve Tomei, M.
(2013). Equal Pay: An Introductory Guide. Geneva.
Vatan Gazetesi. (2014). Genelevde
Çalışan Eğitimli Kadınlar. 16 Şubat 2014.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder