Translate

4 Mart 2014 Salı

Emekçi kadınların durumu her yıl daha da kötüleşiyor

Yirminci yüzyıl dünya tarihinde kadınların, binlerce yıllık aradan sonra ilk kez toplumsal yaşam içinde yeniden erkeklerle birlikte yer alabildiği bir yüzyıl oldu. Toplumun sınıflara bölünmesi ve özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte eve hapsedilen kadınlar, Fransız devrimi sonrasında yeniden toplumsal yaşama katılabilmek için büyük bir mücadele içine girdiler. Avrupa’da kadınların “oy hakkı” mücadeleleri ve ekonomik hakları için savaşımları atbaşı gitti. Dünyada emekçi kadınların özgürleşebildikleri ilk ülke Sovyetler Birliği oldu. İzleyen yıllarda Sovyet kadınının elde ettiği kazanımlar bütün dünyada kadınlara örnek oldu ve özellikle 1960’lı yıllardan itibaren kadınlar Türkiye de içinde dünyanın birçok coğrafyasında erkekler ile aralarındaki farkı azaltmaya başladılar.


1980’lerde Reagan – Thatcher ekürisi eliyle başlatılan neo-liberal saldırı yalnızca emeğin yeniden köleleştirilmesine değil, aynı zamanda kadınların da toplumsal yaşamdan uzaklaştırılmasına giden yolu açtı. Sosyalizmin çözülmesi sürecinde özgür Sovyet kadınlarını genelevlere düşüren sermaye, kadınları 21. yüzyılda nelerin beklediğinin de ilk işaretlerini veriyordu. Özellikle Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde kadınlara yapılan muamele insanlığın hafızalarından uzun yıllar silinmeyecektir.

21. yüzyıl emekçi kadınlar için, 20. yüzyılda kazandıkları bütün hakların yavaş yavaş ellerinden alınmaya başladığı bir dönemin başlangıcı oldu. Bu süreci Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (UÇÖ) raporlarından izleyebilmek mümkün.  UÇÖ’nün kadın emekçiler üzerine yayınladığı son rapor, kadınların çalışma yaşamındaki dezavantajlarını beş kategoride ele alıyor: işsizlik, istihdam, işgücüne katılım, kırılgan istihdam ve sektorel – mesleki dışlanma. 21. yüzyılın ilk 10 yılında çalışma yaşamında emek genel olarak büyük kayıplara uğradı, fakat bu kayıplar toplumsal cinsiyet yönünden değerlendirildiğinde kadınların kayıplarının çok daha büyük olduğu ve kadın ve erkek arasındaki uçurumun giderek derinleştiği görüldü.

Kadın istihdamında son yıllarda yaşanan en kritik gelişmelerden biri, kadın istihdamının hızla hizmet sektöründe yoğunlaşması oldu. Emek sömürüsünün oldukça yoğun ve yaygın olduğu, emekçilerin çoğu kez güvencesiz ve düzensiz çalışmak zorunda kaldığı bu sektörde kadın yoğunlaşması, çalışma yaşamında kadın ile erkek arasındaki uçurumun derinleşmesinde en önemli etmenlerden biri oldu. Diğer yandan özellikle 2008 mali – ekonomik krizinin sonuçlarının ortaya çıktığı 2011 ve 2012 yıllarında, bu krizden de en çok kadın emekçilerin zarar gördüğü ortaya çıktı. Bu dönemde küresel ölçekte yitirilen ve hala kurtarılamayan 29 milyon işin büyük çoğunluğu kadınların işleriydi. Bu süreç halen devam ediyor ve UÇÖ 2013 yılı içinde 2,5 milyon işin daha yitirilmiş olabileceğini belirtiyor.

Yüzyılın başında kadın işsizliği erkek işsizliğinden yalnızca yüzde 0.5 yüksek iken, 2012 yılında 13 milyon kadının daha işsiz kalmasıyla fark yüzde 0.7’ye yükseldi. UÇO, 2017’ye kadar bu eğilimin değişeceğine ilişkin ufukta hiçbir işaret olmadığını ifade ediyor. Kadın işsizliğinin en yüksek olduğu coğrafyalar Afrika, Güney ve Gündeydoğu Asya ve Latin Amerika. Yirminci yüzyıl boyunca kadın ve erkek arasında işgücüne katılımda sürekli olarak azalan uçurum ise 2002 yılından itibaren azalmamaya, sabit seyretmeye başladı.

20. yüzyılda küresel ölçekte başarılamamış olsa dahi bir ahlaki norm haline gelen eşit işe eşit ücret teması, yüzyılın sona ermesiyle birlikte tarihe karışmaya başladı. 2013 yılında yayınlanan bir UÇÖ yayını, toplumsal cinsiyetler arasındaki ücret eşitsizliğinin, yalnızca geri bıraktırılmış ülkelere özgü değil, evrensel bir sorun olduğunun altını çizdi. Bugün dünyada kadınlar, erkeklerin ücretinin yüzde 77.1’ini kazanabiliyorlar. Bir başka deyişle toplumsal cinsiyetler arasındaki ücret farkı uçurumu yüzde 22.9 olarak ifade ediliyor. Bu fark kamu sektöründe en az iken, özel sektörde en fazla. 1980’li yıllarda başlayan neo-liberal saldırı sonucu kamu sektörünün daralması (özelleştirmeler) bu yönüyle en çok kadın emekçileri vurmuş oldu.

21. yüzyılda kadın emeğinin değersizleşmesinin en önemli göstergelerinden biri de, özellikle gelişmiş ülkelerde başlayan ve giderek çevre ülkelere yayılan unvan faklılaşması oldu. 20. yüzyılda aynı işi yapan erkek ve kadın aynı unvanı kullanırken, geçtiğimiz 10 yılda kadınlara daha ikincil unvanlar layık görülmeye başlandı. 

Erkek iş unvanı:                    Kadın iş unvanı:
Satış elemanı                            Satış asistanı
Yardımcı yönetici                     Yönetici yardımcısı
Bilgi yöneticisi                          Kütüphaneci
Uçuş görevlisi                          Hostes
Yardımcı                                 Sekreter
Şef                                          Ahçı
Hizmet elemanı                        Temizlikçi

Bu şekilde aynı işlere farklı unvanlar verilerek 20. yüzyıl boyunca UÇÖ sözleşmeleriyle güvence altına alınmaya çalışılan eşit işe eşit ücret ilkesi uygulamada işlevsiz kılındı.

Kuşkusuz Türkiye’de kadınların durumu, dünya kadınlarına göre çok daha büyük bir hızla kötüleşiyor. 21. yüzyıl Türkiyeli kadın için istihdamdan çekilme ve eve kapanma yüzyılı oldu. 20. yüzyıl boyunca artan kadın istihdamı, özellikle son yıllarda büyük bir hızla azalıyor.

DİSK-AR’ın geçtiğimiz ay içinde yayınladığı Kadın İstihdamı ve Güvencesizlik Raporu’na göre Türkiye’de çalışabilir durumdaki kadınların işgücüne katılma oranı yalnızca yüzde 30.7’ye düşmüş ve kadınların yarısından fazlası güvencesiz çalışıyor. Yeni işsizlerin yüzde 90’ının kadın olduğunun belirtildiği rapor, Türkiye’de emekçi kadınların son 10 yılda ne hallere düştüğünü gösteriyor. Ancak raporun satır araları okunduğunda bu günlerin Türkiye’deki emekçi kadınlar için iyi günler olduğu, kadınları gelecekte çok daha kötü günlerin beklediği anlaşılıyor.  

Vatan gazetesinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haber tüyler ürpertici. Bu habere göre genelevlerde çalışan kadınlar arasında eğitimli kadınların oranı artıyor. Haberci gittiği genelevde çalışan kadınlar arasında mühendis ve öğretmenler gördüğünü ifade ediyor.   


Şüphesiz bunlar kader değil. 1917 Ekim Devrimi ile tarihin gidişi nasıl çevrildiyse, bugünkü kötü gidişat da geri döndürülebilir. Ancak bunun için önce kadınlarımızın nereye doğru gittiklerini görmeleri, durumu kavramaları ve çok geç olmadan ayağa kalkmaları gerekiyor.

8 Mart Dünya EMEKÇİ Kadınlar Günü kutlu olsun.

Akif Akalın

Kaynakça:

DİSK-AR. (2014). Kadın İstihdamı ve Güvencesizlik Raporu. İstanbul.

ILO. (2012). Global Employment Trends for Women. Geneva.

ILO Social Dialogue Sector. (2012).  Gender Equality and Social Dialogue: An Annotated Bibliography. Geneva.

Oelz, M., Olney, S. ve Tomei, M. (2013). Equal Pay: An Introductory Guide. Geneva.

Vatan Gazetesi. (2014). Genelevde Çalışan Eğitimli Kadınlar. 16 Şubat 2014.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder