Tıp fakülteleri esas
olarak hekim yetiştirmek amacıyla
kurulmuş eğitim kurumlarıdır. Eğitim sürecinde hekim adaylarına ileride
mesleklerini icra ederken gereksinim duyacakları bilgi ve beceriler
kazandırılır. Bu beceriler arasında mesleki klinik beceriler önemli bir yer
tutar. Tıp fakülteleri hekim adaylarının bu mesleki klinik becerileri
kazanabilmeleri için kendi bünyelerinde sağlık hizmetleri de sunarlar. Bu
bağlamda tıp fakültesi hastanelerinin asıl amacı topluma sağlık hizmeti
sunmaktan çok, hekim adaylarının eğitimlerine katkıda bulunmaktır. Ancak
Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bir parçası olarak tıp fakültesi
hastaneleri sıradan hizmet kurumlarına dönüştürülmüş ve asli görevleri olan
hekim eğitimi geri planlara atılmıştır. Kuşkusuz bunun önemli sonuçları vardır
ve bu durum artık araştırmalarla dokümante edilmeye başlamıştır.
İstanbul Tıp
Fakültesi’nde eğitim gören 283 son sınıf öğrencisi üzerinde yapılan bir
araştırmada öğrencilere “Enjeksiyon ve Cerrahi Dikiş Uygulamaları Konusundaki
Deneyimleri” başlıklı 18 beceriyi içeren bir geri bildirim formu uygulanmıştır.
Geri bildirim formunda, öğrencilerin uygulamalar için yeterli zaman bulma
durumu, kendilerini yeterli ve yetersiz buldukları uygulamalar, yetersizliğin
nedenleri ve daha iyi bir eğitim için önerilerin de bulunduğu sekiz maddelik
açık uçlu soru sorulmuştur.
Çalışmada
öğrencilerin %89.6’sının intravenöz kan alma, %71.6’sının cerrahi dikiş ve
düğüm atma, %71.6’sının intramüsküler ilaç uygulama, %69.4’ünün anjiokat
pansumanı yapma, % 68.1’nin serum takma, %66.1’inin intravenöz kanül takma,
%64.6’sının intramüsküler ilaç hazırlama, %62.9’unun intravenöz ilaç hazırlama,
%60.2’sinin intravenöz ilaç uygulama, %57.1’nin serum solüsyonu hazırlama
uygulamasını en az 1 kez yaptığı görülmüştür. Öğrencilerin yalnızca %36’sı yaptıkları uygulamalarda kendilerini
yeterli bulmuştur.
İstanbul Tıp
Fakültesi’nde yapılan başka bir çalışmada son sınıf öğrencileri intörn
eğitimleri ile ilgili teorik ve klinik bilgileri en çok klasik kitaplardan,
daha sonra asistanlardan, üçüncü sırada da hocalardan öğrendiklerini
belirtmişlerdir. Yine aynı çalışmada son sınıf öğrencilerinin %27.6’sı teorik
konularda yeterli ancak pratik konularda yetersiz, %46.6’sı hem teorik hem
pratik uygulamalarda yetersiz olduklarını belirtmişlerdir. Öğrenciler uygulama
yapamama nedenlerini; uygulamayı bilmemek, gereksiz işler yaptırılması,
öğretecek kimsenin olmaması, uygulamaları yapmanın zorunlu olmaması olarak
sıralamışlardır.
Çalışmada
öğrencilerin %63’nün çeşitli beceriler açısından kendilerini yetersiz
hissettiklerini belirtmeleri kısa bir süre sonra pratisyen hekim olarak
çalışacak olmaları açısından düşündürücüdür. Oysa hekim adayının tıp fakültesini
bitirdiğinde, hekimlik mesleğini icra edebilecek ve birinci basamakta kendisine
başvuran insanların sorunlarını çözmeye yardımcı olacak bütün bilgi ve
becerilerle donanmış olması gerekir. Bu başarılamadığında hekimler mesleki
yetersizlikleri nedeniyle kendilerine başvuranlara yardımcı olamayacak ve sevk
etmek zorunda kalacaklardır. Böylece birinci basamak hizmet kurumları
işlevsizleşmekte ve hastanelerdeki yoğunluk daha da artmaktadır.
Dünyanın birçok
ülkesinde ve Türkiye’de yapılan araştırmalar, bir toplumdaki sağlık
sorunlarının yüzde 90’ının bireylerin sağlık sistemiyle ilk temas noktası olan
birinci basamakta çözülebileceğini göstermektedir. Şüphesiz bunun için
hekimlerin tıp fakültelerinde bu sorunları çözebilecek bilgi ve becerilerle
donatılmış olmaları gerekir. Tıp fakültelerinin eğitim kurumları olmaktan
çıkartılıp, kar amaçlı hizmet kurumlarına dönüştürülmesiyle birlikte tıp
fakülteleri de hekim yetiştiren kurumlar olmaktan çıkmış, birer ticari kuruluşa
dönüşmüşlerdir. Bunun sonucu olarak bu kurumlarda mesleklerini icra edebilmek için
gerekli bilgi ve becerilerle donatılamayan hekimler, hekimlik yapabilmek için
bu eksiklerini tamamlayabilecekleri bir uzmanlık eğitimine yönelmektedirler.
Sonuç olarak
Türkiye’de tıp fakültelerinin artık hekim yetiştirmekten çok, uzmanlık
eğitimine aday tıp fakültesi mezunları yetiştirdiğini söyleyebiliriz.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder