Geçtiğimiz aylarda kamu ve özel işyerlerinde bir “İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği (İSİG) eğitimi” furyası başladı. İşverenler 6331 sayılı yasa
gereği işçilerine (çalışanlarına) bu eğitimi vermek zorunda. Aksi halde
işyerini denetime gelen iş müfettişleri, işverenlere para cezası kesiyor.
İşverenler de para cezası ödememek için İSİG eğitimlerini hızlandırdılar.
Okurlar, “ne var bunda, ne güzel işte, işçiler eğitilsin” diye
düşünebilir. Ancak verilen eğitimlere bakıldığında, bu eğitimlerin yasa ve
yönetmeliklerde bu eğitimler için belirlenen amaçlara hizmet etmedikleri ve
sırf “yapılmış görünsün” diye yapıldıkları anlaşılıyor. Kuşkusuz burada
sendikaların da büyük eksikliği var; sendikalar “en azından” buna göz yumuyor
ve üyelerinin eğitimden gerekli faydayı sağlamaları için üstlerine düşeni
yapmıyorlar.
İşçilerin
eğitimi yeni mi zorunlu oldu?
Aslında işçilerin eğitimi konusu, 6331 sayılı yasanın çıkmasıyla ortaya
çıkmış bir konu değildir. ILO’nun 3 Haziran 1981 tarihinde kabul edilen 155
sayılı Sözleşmesi (İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme), “tüm
çalışanların eğitim gereksinimini karşılayacak şekilde, tüm seviyelerde eğitim
ve öğretimin örgütlenmesi için gerekli önlemlerin alınması” zorunluluğu getirmiştir.
İşverenler, yeterli sağlık ve güvenlik düzeyine ulaşılması amacıyla bütün
çalışanların ileri düzeyde eğitimini, kalifikasyonunu ve motivasyonunu sağlayan
bir eğitim sunmak ve işletmelerindeki işçi ve işçi temsilcilerine İSİG
konusunda yeterli eğitim vermekle yükümlüdür (Madde 5, 14 ve 19).
Türkiye bu Sözleşme’yi 2004 yılında
imzalamıştır, fakat daha bu sözleşmeyi imzalamadan önce de, kendi mevzuatında işçilerin
eğitimine ilişkin bazı değişikliklere gitmiştir. 1983 yılında 1475 sayılı İş
Kanunu’nda (eski yasa) değişiklik yapılarak, “işverenler, makinaların
kullanılmasından doğacak tehlikelerden ve bu hususta önceden alınabilecek
tedbirlerden işçileri münasip bir şekilde haberdar etmek zorundadırlar” hükmü
getirilmiştir (Madde 73).
2003 yılında kabul edilen “yeni” İş
Kanunu (4857 Sayılı Kanun), eski yasadaki işverenin işçilerini eğitme
yükümlülüğünü daha da genişletmiştir: “İşverenler
işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını
denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması
gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve
gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar” (Madde 77).
Bu arada Avrupa Birliği (AB), İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği alanındaki mevzuatına temel olmak üzere 1989 yılında 89/391
sayılı “İSİG Çerçeve Direktifi” yayınlamıştır. Bu Direktif de, işverenlere
işçilerine İSİG konularında eğitim yükümlülüğü getirmiştir. Türkiye her ne
kadar bir AB üyesi ülke olmasa da, AB’ne girmeyi hedeflediğinden, kendi
mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlaştırma çabası içindedir ve dolayısıyla Direktifte
yer alan hükümleri iç hukukuna yansıtmaktadır.
Özetle, işverenlerin işçilerine İSİG
konularında eğitim verme yükümlülüğü, “gösterilmeye” çalışıldığı gibi “yeni”
bir yükümlülük değildir. Bu yükümlülük en azından son 10 yıldır fiilen mevzuatta
olmasına rağmen, hatta 4857 sayılı yasa ile bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen
işverenlere 500 milyon TL (dönemin parasıyla) ceza öngörülmesine rağmen, eğitimlerin
yaygın olarak yapılmadığını, denetlenmediğini ve sendikaların yasanın bu
hükmünün yerine getirilmesi noktasında talepkar olmadıklarını biliyoruz.
6331 sayılı Yasa ne değiştirdi?
2012 yılında 6331 sayılı Yasa kabul
edilince, diğer yasalardaki İSİG hükümleri iptal edildi ve İSİG ile ilgili
bütün hükümler tek bir yasa altında toplandı (bu bağlamda 4857 sayılı Kanun’un
77. Maddesi de kaldırıldı).
6331 sayılı yasanın 16. Maddesi “işçilerin bilgilendirmesi”
başlığını taşımaktadır. Bu maddeye göre işveren, çalışanları ve çalışan
temsilcilerini işyerinin özelliklerini de dikkate alarak aşağıdaki konularda
bilgilendirir:
a) İşyerinde karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik riskleri,
koruyucu ve önleyici tedbirler.
b) Kendileri ile ilgili yasal hak ve sorumluluklar.
c) İlk yardım, olağan dışı durumlar, afetler ve yangınla mücadele
ve tahliye işleri konusunda görevlendirilen kişiler.
Ayrıca işveren;
a) 12 nci maddede belirtilen ciddi ve yakın tehlikeye maruz kalan
veya kalma riski olan bütün çalışanları, tehlikeler ile bunlardan doğan
risklere karşı alınmış ve alınacak tedbirler hakkında derhal bilgilendirir.
b) Başka işyerlerinden çalışmak üzere kendi işyerine gelen
çalışanların birinci fıkrada belirtilen bilgileri almalarını sağlamak üzere,
söz konusu çalışanların işverenlerine gerekli bilgileri verir.
c) Risk değerlendirmesi, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
koruyucu ve önleyici tedbirler, ölçüm, analiz, teknik kontrol, kayıtlar,
raporlar ve teftişten elde edilen bilgilere, destek elemanları ile çalışan
temsilcilerinin ulaşmasını sağlar.
6331 sayılı yasanın 17. Maddesi de “çalışanların eğitimi” başlığı
taşımaktadır:
İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini
almasını sağlar. Bu eğitim özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş
değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi halinde veya yeni teknoloji
uygulanması halinde verilecektir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni
risklere uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla
tekrarlanır. Çalışan temsilcileri özel olarak eğitilir. Mesleki eğitim alma
zorunluluğu bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde,
yapacağı işle ilgili mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenler çalıştırılamaz.
İş kazası geçiren veya meslek hastalığına yakalanan çalışana işe
başlamadan önce, söz konusu kazanın veya meslek hastalığının sebepleri, korunma
yolları ve güvenli çalışma yöntemleri ile ilgili ilave eğitim verilir. Ayrıca,
herhangi bir sebeple altı aydan fazla süreyle işten uzak kalanlara, tekrar işe
başlatılmadan önce bilgi yenileme eğitimi verilir.
Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde; yapılacak
işlerde karşılaşılacak sağlık ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve
talimatları içeren eğitimin alındığına dair belge olmaksızın, başka
işyerlerinden çalışmak üzere gelen çalışanlar işe başlatılamaz. Geçici iş
ilişkisi kurulan işveren, iş sağlığı ve güvenliği risklerine karşı çalışana
gerekli eğitimin verilmesini sağlar.
Bu madde kapsamında verilecek eğitimin maliyeti çalışanlara
yansıtılamaz. Eğitimlerde geçen süre çalışma süresinden sayılır. Eğitim
sürelerinin haftalık çalışma süresinin üzerinde olması hâlinde, bu süreler
fazla sürelerle çalışma veya fazla çalışma olarak değerlendirilir.
Çalışma Bakanlığı bu eğitimlerin nasıl yapılacağına ilişkin bir
Yönetmelik yayınlamıştır. Buna göre;
Eğitim programı “en az” aşağıdaki konuları kapsayacaktır (Ek – 1):
1. Genel konular
a) Çalışma mevzuatı ile ilgili bilgiler,
b) Çalışanların yasal hak ve sorumlulukları,
c) İşyeri temizliği ve düzeni,
ç) İş kazası ve meslek hastalığından doğan hukuki sonuçlar
2. Sağlık konuları
a) Meslek hastalıklarının sebepleri,
b) Hastalıktan korunma prensipleri ve korunma tekniklerinin
uygulanması,
c) Biyolojik ve psikososyal risk etmenleri,
ç) İlkyardım
3. Teknik konular
a) Kimyasal, fiziksel ve ergonomik risk etmenleri,
b) Elle kaldırma ve taşıma,
c) Parlama, patlama, yangın ve yangından korunma,
ç) İş ekipmanlarının güvenli kullanımı,
d) Ekranlı araçlarla çalışma,
e) Elektrik, tehlikeleri, riskleri ve önlemleri,
f)İş kazalarının sebepleri ve korunma prensipleri ile
tekniklerinin uygulanması,
g) Güvenlik ve sağlık işaretleri,
ğ) Kişisel koruyucu donanım kullanımı,
h) İş sağlığı ve güvenliği genel kuralları ve güvenlik kültürü,
ı) Tahliye ve kurtarma
Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni riskler de dikkate
alınarak aşağıda belirtilen düzenli aralıklarla tekrarlanır:
a) Çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yılda en az bir
defa.
b) Tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iki yılda en az bir
defa.
c) Az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde üç yılda en az bir
defa.
İş kazası geçiren veya meslek hastalığına yakalanan çalışana işe
dönüşünde çalışmaya başlamadan önce, kazanın veya meslek hastalığının
sebepleri, korunma yolları ve güvenli çalışma yöntemleri ile ilgili ilave
eğitim verilir. Herhangi bir sebeple altı aydan fazla süreyle işten uzak
kalanlara, tekrar işe başlatılmadan önce bilgi yenileme eğitimi verilir.
Özel politika gerektiren grupların ve özel görevi bulunan
çalışanların eğitimi:
İşyerinde onbeş yaşını bitirmiş ancak onsekiz yaşını doldurmamış
genç çalışanlar, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel
politika gerektiren grupların özellikleri dikkate alınarak gerekli eğitimler
verilir. Destek elemanlarına ve çalışan temsilcilerine, görevlendirilecekleri
konularla ilgili de eğitim verilir. İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin
maliyeti çalışanlara yansıtılamaz. Eğitimlerde geçen süre çalışma süresinden
sayılır.
Eğitim programlarının hazırlanması:
İşveren, yıl içinde düzenlenecek eğitim faaliyetlerini gösteren
yıllık eğitim programının hazırlanmasını sağlar ve onaylar. Eğitim
programlarının hazırlanmasında çalışanların veya temsilcilerinin görüşleri
alınır. İşe yeni alımlarda veya değişen şartlara göre yeni risklerin ortaya
çıkması durumunda yıllık eğitim programlarına ilave yapılır. İlgili mevzuatın
değişmesi veya çalışma şartlarına bağlı olarak yeni risklerin ortaya çıkması
halinde yıllık eğitim programına bağlı kalmaksızın çalışanların uygun eğitim
almaları sağlanır.
Eğitim süreleri ve konuları:
Çalışanlara verilecek eğitimler, çalışanların işe girişlerinde ve
işin devamı süresince belirlenen periyotlar içinde;
a) Az tehlikeli işyerleri için en az sekiz saat,
b) Tehlikeli işyerleri için en az on iki saat,
c) Çok tehlikeli işyerleri için en az on altı saat olarak her
çalışan için düzenlenir.
Eğitim sürelerinin konulara göre dağıtımında işyerinde yürütülen
faaliyetler esas alınır. Eğitim sürelerinin bütün olarak değerlendirilmesi esas
olmakla birlikte dört saat ve katları şeklinde işyerindeki vardiya ve benzeri
iş programları da dikkate alınarak farklı zaman dilimlerinde de
değerlendirilebilir.
Eğitimin temel prensipleri:
Eğitimin verimli olması için, eğitime katılacakların ihtiyacı olan
konuların seçilmesine özen gösterilir. Eğitim, çalışanların kolayca
anlayabileceği şekilde teorik ve uygulamalı olarak düzenlenir. Eğitimler
çalışanlara bireysel ya da gruplar halinde uygulanabilir. Çalışanların, iş
sağlığı ve güvenliği konusunda sahip olması gereken bilgi, beceri, davranış ve
tutumlarının ayrı ayrı ve ölçülebilir bir biçimde ortaya konması esastır.
İşverenin kendi belirleyeceği bir yöntem ile bireysel seviye
tespiti yapılarak çalışanların eğitim öncesi seviyesi ve Ek-1’de yer alan
konular (konular yukarıda verilmiştir) dışında almaları gereken eğitimler
belirlenir. İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri; çalışanlarda iş sağlığı ve
güvenliğine yönelik davranış değişikliği sağlamayı ve eğitimlerde aktarılan
bilgilerin öneminin çalışanlarca kavranmasını amaçlar.
Verilen eğitimin sonunda ölçme ve değerlendirme yapılır.
Değerlendirme sonuçlarına göre eğitimin etkin olup olmadığı belirlenerek
ihtiyaç duyulması halinde, eğitim programında veya eğiticilerde değişiklik
yapılır veya eğitim tekrarlanır.
Çalışanlara işe başlamadan önce verilecek iş sağlığı ve güvenliği
eğitimleri hariç olmak üzere, Ek-1’de (yukarıda verilmiştir) birinci bölümde
belirtilen genel konular işverence gerekli ve yeterli sistemin kurulması
halinde uzaktan eğitim şeklinde verilebilir.
Eğitimi verebilecek kişi ve kuruluşlar:
a) İşyerinde görevli iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri
tarafından,
b) İşçi, işveren ve kamu görevlileri kuruluşları veya bu
kuruluşlarca kurulan eğitim vakıfları ve ortaklaşa oluşturdukları eğitim
merkezleri, üniversiteler, kamu kurumlarının eğitim birimleri, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ile Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim
kurumları ve ortak sağlık ve güvenlik birimleri tarafından, eğiticilerin
Ek-1’deki eğitim programında yer alan konulara göre uzmanlık alanları dikkate
alınarak belirlenmesi kaydıyla verilir.
Eğitim verilecek mekânın nitelikleri:
Eğitimler, uygulamaların da yapılmasına imkân verecek uygun ve
yeterli bir mekânda yapılır. Eğitim mekânlarında, uygun termal konfor şartları
ve yeterli aydınlatma sağlanır. Eğitimde kullanılacak araç ve gereçlerin, günün
teknolojisine uygun olması sağlanır.
Sendikaların
rolü
Sendikaların “öncelikle” 6331 sayılı Kanun’un 16. Maddesi’nde
kendilerine tanınan hakkı kullanarak işverenlerden “iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
koruyucu ve önleyici tedbirler, ölçüm, analiz, teknik kontrol, kayıtlar,
raporlar ve teftişten elde edilen bilgileri” talep etmeleri gerekir. Eğer
bunlar yoksa veya erişmelerine izin verilmiyorsa, işverenlerini Çalışma
Bakanlığı’na şikayet etmeleri mümkündür.
İkinci olarak, sendikaların
eğitimlerin yasanın 17. Maddesine uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetlemeleri
ve işvereni bu konuda uyarmaları gerekir. Sendikalar bu görevlerini yaparken
eğitimlerin Yönetmeliğe uygun yapılamasına dikkat edeceklerdir.
Yönetmelikte “eğitim programlarının
hazırlanmasında çalışanların veya temsilcilerinin görüşleri alınır” hükmü
bulunmaktadır. Sendikalar işvereni bu hükmü yerine getirmesi noktasında
zorlamalı ve eğitim programının hazırlanmasına katkıda bulunmalıdır. İşverenin
sendikaların eğitim programına katkısını reddetmesi durumunda, Çalışma
Bakanlığı’na şikayet mümkündür.
Eğitimler nasıl olmalı? Sendikalar neler yapmalı?
Kuşkusuz yasanın yeni olması
nedeniyle bir “geçiş süreci” yaşanacaktır. Yasa çıkmadan önce işe alınan
çalışanların da bu eğitimden geçmeleri zorunludur. Ancak yasaya göre eğitim “çalışan
işe başlamadan önce” verilmelidir. Bu nedenle sendikaların yeni işe giren
çalışanların işe başlamadan önce İSİG eğitimi almaları noktasında müdahil
olmaları gerekir.
İSİG eğitimleri “sürekli”
eğitimlerdir. Sendikaların, işyerinin tehlike sınıfına göre eğitimlerin
yinelendiğini takip etmeleri gereklidir. Ancak burada belirlenen periyotlarda verilecek “en
az” eğitim sayısı tanımlanmaktadır. Sendikaların işverenleri belirlenen sayıların üzerine çıkmaları için zorlamaları yararlı olacaktır. Yine eğitim
sürelerinin “en az” ne kadar olacağı da tehlike sınıfına göre belirlenmiştir.
Eğitim programı yapılırken sendika temsilcisi işverene, bu en az sürelerin
uzatılması için demokratik baskı uygulamalıdır.
Yasa ve Yönetmelik incelendiğinde,
eğitimde amacın çalışanları “kendi işyerlerindeki” sağlık ve güvenlik
risklerine karşı korumak olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu anlamda halen
yapılmakta olduğu gibi bütün işçiler için “genel” bir eğitim programı olamaz.
Eğitimin “işyerine özgü” olması zorunludur. Sendikaların işyerinin risk
değerlendirmesini inceleyerek, işçilerin maruz kalabilecekleri etmenleri
değerlendirmesi ve işçilere “öncelikle” bu risklere ilişkin eğitim verilmesini
sağlamaları gereklidir. Aksi halde çalışanlar eğitimden gerekli faydayı
sağlayamayacaklar, eğitimler yasak savmak için yapılmış olacaktır.
Son olarak sendikaların Yönetmeliği
çok iyi okumaları ve çalışanların hiçbir ayrım gözetmeden bir salona toplanıp
eğitim yapılmasının Yasa’ya ve Yönetmeliğe aykırı olduğunun farkında olmaları
gerekir. Yönetmelik açıkça “özel politika gerektiren grupları” tanımlamış ve
eğitimlerin hangi özel koşullarda ve nasıl yapılacağını belirlemiştir. Bunlara
uyulmasını sağlamak sendikaların görevi ve sorumluluğudur.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder