Bir şeyin metalaşması
(meta haline veya alınır – satılır bir mal haline) gelmesi için, başkaları için
kullanım değeri yaratması ve değişim yolu ile el değiştirmesi gerekir. Yararlı
olan veya insanların belli bir gereksinimini karşılayan her şeyin bir “kullanım değeri” vardır.
Fakat bu şeyin, bir meta haline
gelebilmesi (metalaşması) için, “değişim” (ticaret) alanına girmesi gerekir. Bu
nedenle herhangi bir şey değişim (alım – satım) amacıyla üretiliyorsa, artık
metalaşmadan söz edebiliriz.
Tarih boyunca tıp bilgisi, alınıp – satılmak için
değil, insanların yararına “kullanılmak”
için üretilmiş ve gereksinimi olanlar tarafından tüketilmiş, böylece bir meta haline
dönüşmekten korunmuştur. Lyotard’a (1984: 3 - 6) göre toplumlar postendüstriyel
ve kültürler postmodern çağa girerken, bilginin statüsü de değişmiştir. Bugün bilgi sağlayıcıların ve
kullanıcıların sağladıkları ve kullandıkları bilgi ile ilişkisi, meta
üreticileri ve tüketicilerinin, ürettikleri ve tükettikleri metalarla ilişkilerinin
biçimini almıştır. Bilgi artık satılmak
üzere üretilmektedir ve yeni bir üretimde fiyatlanmak üzere tüketilmektedir.
Her iki durumda da amaç değişimdir. Bilgi,
kendi başına bir amaç olmaktan çıkmış ve “kullanım
değerini” yitirmiştir.
Kuşkusuz Lyotard
burada bilginin “kullanım değerini”
yitirdiğini söylerken, mutlak anlamda
kullanım değerinin yitirildiğini kastetmemektedir; bu ifadeyle bilginin değişim değerinin öne çıktığını ve metalaştığını vurgulamaktadır. Ancak
burada altı çizilmesi gereken asıl nokta, kapitalist üretim tarzının şampuan
veya araba üretiminde geçerli olan kurallarının, artık tıp bilgisi üretimi (ve
tüketimi) için de geçerli olduğudur.
Yukarıdaki
ifadelerden de anlaşılacağı gibi, bir ürünün değişim değeri, esas olarak kullanım
değerine bağımlıdır; yani kullanım değeri olmayan, diğer bir deyişle insanın
bir gereksinimine karşılık gelemeyen bir şeyin, değişim değeri de olamaz. Fakat
bu noktada pazarlama ve reklamcılık gibi başka mekanizmalar devreye sokularak
bir ürün için “gereksinim” yaratmak mümkündür. Ürünler çeşitlendirilerek,
gerçekte bir gereksinime karşılık gelmeyen ürünler, ihtiyaç gibi
gösterilebilir. Kuşkusuz bu durumda daha fazla üretimin amacı, insan
gereksinimlerini karşılamaktan çok, tüketimi körükleyerek, daha fazla satış ve
dolayısıyla daha fazla kar elde etmektir. Üretilen ürünlere talebin
arttırılması için birçok mekanizma devreye sokulur ve amaca ulaşılmaya
çalışılır.
Tıpta bu
mekanizmalar “aşırı tanı” ve “tıbbileştirme” (medikalizasyon)
üzerinden işlemektedir. Geçtiğimiz yıl çevirisini yaptığımız Aşırı Teşhis başlıklı kitapta, aşırı
tanı üzerinden aslında sağlıklı olan bireylerin nasıl tıbbi-sanayi kompleks
için müşteriler haline getirildiği ayrıntılı bir şekilde aktarılmıştır (Welch,
2013). Tıbbileştirme ise sözcük
anlamı olarak bir konu, sorun ya da durumun, tıbbi terimler ve tıbbi dille
tıbbi çerçeve içinde, tıbbi müdahale ile tedavi edilecek bir durum olarak ifade
edilmesidir (Sezgin, 2011: 59). Bu mekanizma ile aslında hiçbir sağlık sorunu
olmayan bireyler önce kapitalist tıp tarafından “hasta” veya “anormal” olarak
tanımlanmakta, daha sonra bunlar da tıbbi-sanayi kompleks için müşteriler
haline getirilmektedirler.
Tıp dergilerinin
günümüzde içine düştüğü durumu oldukça dramatik bir şekilde ortaya koyan Cem
Tezi (2010: 372 – 373) araştırma sistemi finansmanı ve en saygın tıp dergilerinin
ilaç endüstrisine bağımlı olduğunu belirtmekte ve bu en saygın dergilerde yayımlanan
randomize çalışmaların ezici çoğunluğunun endüstri sponsorluğunda
gerçekleştirildiğini ifade etmektedir.
Şüphesiz bu
gelişmeler tıp eğitimi veren okulları, bütün bu süreçlerde birer “aracı kurum” haline getirmektedir. Tıbbi
bilgi üretiminin hemen tamamen tıbbi-sanayi kompleksin denetimine girdiği bir
ortamda tıp eğitimi, aslında insanların yararına kullanılmak için değil,
piyasada satılmak üzere üretilen bilgileri hekim adaylarına “aşılamakta” ve
artık hekimden çok, tıbbi-sanayi kompleks için “satış elemanları” yetiştirmeye başlamaktadır.
Akif Akalın
Kaynaklar
Lyotard, JF. (1984).
The Postmodern Condition: A Report on Knowledge. Manchester University Press.
Marx, K. (2004).
Kapital. Cilt 1. Ankara: Sol Yayınları.
Sezgin, D.
(2011). Tıbbileştirilen Yaşam, Bireyselleştirilen Yaşam. İstanbul: Ayrıntı.
Terzi, C.
(2010). Hekimler Geçerli ve Güvenilir Bilgi İçin Tıbbi Literatüre Güvenemezler.
Toplum ve Hekim, 25 (5): 346 – 379.
Welch, HG., Schwartz,
LM. ve Woloshin, S. (2013). Aşırı Teşhis. Çev. Akif Akalın. İstanbul: İNSEV.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder