29 Ekim 2014 tarihinde, Türkiye’nin
yarı resmi haber ajansı olan Anadolu
Ajansı, İngilizce web sayfasından “Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün rakamlarına göre Türkiye’nin ölümcül iş kazalarında Avrupa’da
birinci ve dünyada üçüncü sırada” olduğunu duyurdu (Anadolu Ajansı, 2014).
Bu veriye, devletin yarı resmi bir yayın organı tarafından sunulması nedeniyle güvenmek zorundayız.
Eurostat verilerine göre 2011 yılında
Avrupa Birliği’nde (28 Avrupa ülkesi), toplam 3.691 işçi iş kazalarında yaşamını
yitirmiştir (2014). Türkiye’de yılda ortalama 1.500 işçinin iş kazalarında
yitirildiği göz önüne alındığında durumun ne kadar ciddi olduğu apaçık
görülmektedir. Fakat durum aslında görünenden çok daha vahimdir. Avrupa Birliği
ve Türkiye’nin, ölümcül iş kazaları bakımından kıyaslanabilmesi için, ölen işçi
sayıları değil, ölüm hızları karşılaştırılmalıdır. İş kazaları nedeniyle ölüm
hızı, bir yılda iş kazalarından ölen işçi sayısının, o yılki sigortalı işçi
sayısına bölünmesi ve 100.000 ile çarpılmasıyla yüz binde olarak elde edilir.
Buna göre 28 Avrupa ülkesinde ortalama hız yüzbinde 1.94’dür.
Yine Anadolu Ajansı’nın yukarıdaki
haberine göre Türkiye’de bu hız yüzbinde 18 olup, AB hızı yüzde 2 kabul
edildiğinde, AB ortalamasının tam 9 katıdır. AB içinde iş kazalarından ölüm
hızı en yüksek olan ülke Portekiz olup, 2011 verileriyle bu hız yüzbinde 4.3’dür.
Bu durumda da Türkiye, “Avrupa şampiyonu” Portekiz’i dahi, amiyane tabirle
dörde katlamaktadır ki bu hiç de övünülebilecek bir başarı değildir. Hızın
yüzbinde 1’in altında olduğu Hollanda ile bir kıyas yapmaya kalkmak dahi utanç
verici olsa gerek.
Bu satırların yazarı, yıllardır
çeşitli eğitim ortamlarında tıp fakültesi öğrencilerine, hekimlere,
mühendislere ve çeşitli mesleklerden olup sağlık alanında yüksek lisans ve doktora yapan öğrencilere
verdiği dersler içinde zaman zaman yeri geldikçe bu tür rakam ve kıyaslamalara da
yer vermektedir. Öğrencilerinin “büyük çoğunluğundan” aldığı tepki, bu durumun
gerçeği yansıtmasının “mümkün olmadığı” şeklindedir. Öğrenciler, Türkiye’nin iş
kazalarından ölümler konusunda sicilinin “bu kadar” bozuk olmasına inanmak (veya
kabul etmek) istememekte ve hemen verilerin “güvenilirliğini” sorgulama gereksinimi
duymaktadırlar. Birçok öğrenci açıkça “yani Türkiye iş kazalarından ölümler
bakımından Afrika, Ortadoğu, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya ülkelerinden, işçilerin köle gibi
çalıştırıldığı Çin’den de mi, hatta adını dahi bilmediğimiz, haritada yerini bulamayacağımız ülkelerden bile daha mı kötü” diye şaşkınlıklarını ifade etmektedir.
Dikkati çeken diğer bir husus,
genellikle yukarıdaki gerçekleri duyan öğrencilerin, bu gerçeklerle hayatlarında
“ilk kez” karşılaşıyor olmalarıdır. Çoğu kez sınıftan tek bir öğrenci dahi çıkıp,
daha önce de benzer şeyler duymuş olduğunu ifade etmemektedir. Türkiye’nin iş
kazaları nedeniyle ölümlerde Avrupa “şampiyonu” olduğunun ve dünya ölçeğinde de
derece yaptığının, bu ülkenin en yüksek düzeyde eğitim alan/almış yurttaşları arasında dahi bilinmemesi, en azından “hayret” vericidir ve bir "araştırma konusu" olmayı kesinlikle hak etmektedir.
Bu durum “Miles yasasını”
anımsatmaktadır. Kuşkusuz Miles yasası bürokrasi bağlamında ifade edilmiştir fakat
sanıyorum bizim durumumuza da hitap etmektedir. Miles yasası, “duruşunuz,
nerede oturduğunuza bağlıdır” der (Miles, 1978: 399). Gerçekten de Türkiye’nin “aydınlarının”
ölümcül iş kazaları karşısındaki “duruşlarını” Miles yasası ile (oturdukları
yer ile) açıklamak mümkündür.
Her ne kadar üniversite mezunu aydınların
bir bölümü ister kamu, ister özel sektörde çalışsınlar, kendilerini ücret
karşılığında çalışan “emekçiler” olarak tanımlasalar da, hatta bu düşünceye
sahip olanların çoğu kamu veya özel sektörde kendi alanlarında örgütlü
sendikalara üye dahi olsalar, her yıl iş kazaları nedeniyle yaşamını yitiren
emekçiler içinde bu kesimlerin oranı ihmal edilebilecek kadar azdır. Hatta kimi
zaman bir üniversite öğrencisi, harçlığını çıkartmak için girdiği bir inşaatta
iş kazası sonucu yaşamını yitirdiğinde, bu durum kendilerini emekçi olarak
gören aydınlar arasında “infial” uyandırmaktadır.
Gerçekten de ülkemizdeki iş kazaları nedeniyle ölüm
istatistiklerine bakıldığında, ölümlerin daha çok tarım
(özellikle mevsimlik işçiler), inşaat ve maden sektörlerinde çalışan “en
eğitimsiz” işçi kesimleri arasında yoğunlaştığı görülmektedir. Kuşkusuz
hekimlik veya öğretmenlik yaparken uğradıkları şiddet veya şantiyelerde
mühendislik yaparken kazalar nedeniyle yaşamlarını yitiren üniversite mezunu
emekçiler de vardır, fakat bu ölümler, işçi sınıfının diğer kesimlerinin maruz
kaldığı ölümlerle kıyaslandığında gerek sayı, gerekse oran olarak oldukça
düşüktür.
Miles yasası nedeniyle, yaşamlarını
iş kazalarında yitiren emekçilerin oturdukları yerden faklı bir yerde oturmakta
olan aydınlarımızın gündemine yalnızca çok büyük sayıda ölümlerin yaşandığı iş
kazaları oldukça kısa bir süre için girebilmekte ve bir sonraki büyük sayıda
ölümün yaşanacağı yeni iş kazasına kadar aralarda gerçekleşen gündelik 3 – 5 işçinin
yaşamını yitirdiği iş kazaları görmezden gelinmektedir. Türkiye’de işçiler
aydınların gündemine girebilmek için “toplu” halde ölmek zorundadır, perakende
ölümler üzerine konuşmaya değer bulunmamaktadır.
Akif Akalın
Kaynaklar
Anadolu Ajansı. (2014). Employers to blame for mine accident: Turkey
president. 29 October 2014 21:37 (Last updated 30 October 2014 08:44). http://www.aa.com.tr/en/turkey/412353--employers-to-blame-for-mine-accident-turkey-president.
(Erişim: 31 Ekim 2014).
Eurostat (2014). Health and safety at work statistics.
Number of serious and fatal accidents at work, 2011. http://epp.eurostat.ec.europa.eu/statistics_explained/index.php/Health_and_safety_at_work_statistics.
(Erişim: 31 Ekim 2014).
Miles, RE Jr. (1978). The origin and
meaning of Miles Law. Public Administration Review, 38: 399 – 403.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder