Son yıllarda
ülkemizde Toplumcu Tıp, gerek hekimler
ve gerekse tıp dışından aydın kesimler arasında yoğun ilgi çekmeye başladı. Bir
yandan Toplumcu Tıp alanındaki
literatür hızla genişlerken (1), diğer yandan sağlığa ve tıbba toplumcu yaklaşımı benimseyenlerin
ülkemizin birçok yerinde bir araya gelerek, bu alanda çalışmalar başlattıkları
gözleniyor. Kendilerini bu alanda geliştirmek isteyen tıp öğrencilerinden ve
genç hekimlerden Toplumcu Tıp
üzerine mezuniyet sonrası bir eğitim (uzmanlık, yüksek lisans veya doktora)
olmadığı konusunda sorular gelmeye başladı. Oysa Toplumcu Tıp, tıp içinde ayrı bir disiplin değil, sağlığın ve
tıbbın emeğin veya toplumların ezici
çoğunluğunu geçimlerini emekleriyle sağlayanlar oluşturduğundan toplumun gereksinimlerine göre
örgütlenmesidir (Akalın, 2013).
İster birinci basamak
uzmanlığı (genel pratisyenlik), ister temel bilimler veya hastaneye dayalı klinik
dalların uzmanlıkları olsun, her disiplin, kendi çalışma alanını sermayenin gereksinimleri yerine, toplumun gereksinimlerine göre gözden
geçirebilirler. Bunun için ayrı bir eğitim almaya veya uzmanlaşmaya gerek
yoktur.
Sağlık
sorunlarına yaklaşımda toplumcu yaklaşım ile bireyci (biyomedikal) yaklaşım
arasındaki temel farklılık, bireyci yaklaşım sağlık sorunlarını biyolojiye
(bireye) indirgerken, toplumcu yaklaşımın sorunlara daha geniş tarihsel ve
toplumsal bir perspektifle yaklaşmasıdır. Toplumcu tıbbın bu yaklaşımına “nedenlerin
nedenleri” yaklaşımı da diyebiliriz.
Örneğin tütün
kullanımı birçok sağlık sorunu için (2) çok önemli bir risk faktörüdür ve hemen
bütün hekimlerin uğraş alanına girer. Tütün kullanımı, bizzat birçok hastalığın
oluşumuna ve gelişimine neden olduğu gibi, başka nedenlere bağlı sağlık
sorunlarında da hastalığın gidişini olumsuz etkiler. Örneğin maden ocaklarında
çeşitli tozlara maruz kalan işçilerde yapılan bir çalışmada çok çarpıcı
sonuçlara ulaşılmıştır:
Asbeste maruz
kalmayan ve tütün kullanmayanlarda akciğer kanseri mortalitesi yüzbinde 11
iken, asbeste maruz kalan fakat tütün kullanmayanlarda mortalite 5 kat artmakta
ve yüzbinde 58’e yükselmekte, asbeste maruz kalmayan tütün kullanıcılarda
mortalite yüzbinde 122’ye çıkarken, hem asbeste maruz kalıp, hem de tütün
kullananlarda yüzbinde 601’e fırlamaktadır (Hammond, 1979: 487).
Tıbba ve sağlığa
bireyci ve toplumcu yaklaşımlar arasında bu “gerçekleri” ele almak ve
sorunların çözümüne ilişkin önerilerde çok temel farklılıklar vardır.
Bireyci pratik,
sorunu “bireye” indirger ve “mağduru suçlayan” bir yaklaşımla, asbeste
maruz kalan işçinin sağlıksız davranışına bağlar ve insanlara tütün kullanmayı
bırakmalarını önerir. İlk bakışta “doğru” gibi görünen bu yaklaşım, aslında
yalnızca “malumun ilamıdır” ve hiçbir sorunu çözmez. Bireyci pratik içindeki
hekimler aslında balon fıkrasındaki köylü gibidirler. İki arkadaş balonla
seyahat ederken fırtınaya yakalanır ve bilmedikleri bir yere sürüklenirler.
Sonunda fırtına diner ve balon alçalır. Aşağıda bir köylü görür ve sorarlar: “Neredeyiz
hemşerim?” Köylü başını kaldırıp balona bakar ve “balondasınız” der.
Arkadaşlardan biri diğerine, “bu köylü halk sağlıkçı olmalı” der, “doğru
söylüyor fakat söylediği bir işe yaramıyor”.
Toplumcu pratik,
sorunları bireylere indirgemek yerine, en bireysel görünen sorunları dahi “toplumsallaştırmaya”
çalışır ve insanların “tütün kullanımı” yanında, “neden” tütün kullandıklarıyla
da ilgilenir. Sorunlara “nedenlerin nedenleri” perspektifinden yaklaşan
toplumcu tıp yaklaşımına sahip hekimler, kendilerine başvuranlara “tütün
kullanmayı bırak” demekle yetinmezler, onları tütün kullanmaya iten sosyal ve
ekonomik koşullara da eğilirler. Çünkü insanları tütün kullanmaya sevk veya
teşvik eden koşullar ortadan kaldırılmadıkça, insanların sağlıksız
davranışlarını kendi çabalarıyla değiştirebilme şansları oldukça düşüktür.
Bu noktada
hekimlerin bir kısmı, toplumcu tıbbın “nedenlerin nedenleri” yaklaşımını doğru
bulmakla birlikte, bu yaklaşım çerçevesinde yapılacakların “kendi işleri”
olmadığını düşünmektedir. Onlara göre hekimlik (tıp) kendisini, sağlık
sorunlarının bireyler üzerindeki etkileriyle sınırlandırmalıdır. Sorunların
kökenine inmek ve bunlara hitap etmek hekimlerin (tıbbın) işi değildir.
İnsanların neden tütün kullandığı (veya diğer sağlıksız davranışlara yöneldiği)
başka disiplinleri ilgilendirmelidir.
Aslında toplumcu
bakış açısına sahip hekimler de, bütün sorunları tıbbın (hekimlerin) çözebileceği
iddiasında değildir. Bu sorunlar, her şeyden önce “toplumsal” sorunlar olmaları
nedeniyle, diğer toplumsal sorunlar gibi ancak çok-disiplinli yaklaşımlarla
çözülebilirler. Bu nedenle sağlık hizmetinin bir “ekip hizmeti” olduğu
düşüncesi, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de daha çok kabul görmeye
başlamıştır. Şüphesiz bu ekip yalnızca sağlık çalışanlarından (hekim, hemşire
ve diğer sağlık meslekleri) değil, tıp dışından mesleklerden profesyonellerin
de (sosyologlar, psikologlar, eğitimciler, şehir planlamacılar, iletişimciler
vb) katılımıyla oluşturulmalıdır.
Son yıllarda
Dünya Sağlık Örgütü’nün de (DSÖ) toplumcu
bir çizgiye yaklaşması umut vericidir. DSÖ tarafından yayınlanan posterlerde
(3) yer alan “neden insanları hasta eden koşulları değiştirmeden insanların
hastalıklarını tedavi edelim?” sorusu, toplumcu tıp anlayışının 21. yüzyıldaki en
iyi ifadelerinden biridir.
Akif Akalın
Dipnotlar:
(1) Son dört yıl
içinde bu alanda 6 yeni kitap, 5 çeviri kitap ve çok sayıda makale yayınlanmıştır.
(2) Bu kapsamda
obeziteden kronik hastalıklara ve kansere kadar toplumda yaygın görülen birçok sağlık
sorunu için benzer şeyler söylenebilir.
Kaynaklar
Akalın, MA.
(2013). Toplumcu Tıbba Giriş: Toplumcu Tıp Ders Notları. İstanbul: Yazılama.
Hammond, EC.,
Selikof, IJ ve Seidman, H. (1979). Asbestos exposure, cigarette smoking and
death rates. Annals New York Academy of
Sciences, 330: 473 – 490.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder