7 Kasımlarda
yeryüzündeki “ilk” emek iktidarının uygarlık tarihindeki yerini ve önemini
tartışmak, sosyalizmin kazanımlarını sıralamak ve Ekim Devrimi’ni bir kez daha
selamlamak gelenektir. Bu kez geleneğin biraz dışına çıkıp, kendimize “bugün”
ne yapalım sorusunu soralım.
Emek iktidarında
sağlığın “emeğin gereksinimleri” doğrultusunda başarıyla örgütlenebileceğini ve
bugün sağlık alanında yaşanan sorunların çoğunun tarihe karışacağını biliyoruz.
Örneğin sosyalist Türkiye’de, günümüzün en büyük sorunu olan sağlıkta
eşitsizlikler, bu soruna kaynaklık eden toplumsal eşitsizlikler ortadan
kaldırılacağı için tartışma konusu olmaktan çıkacaktır. Sosyalist Türkiye’de
insanlar, “aşırı teşhis” veya “tıpsallaştırma” gibi sağlık hizmeti üretiminin
“kapitalist” modelinin ürünleri olan sorunlar yerine, bugün sosyalist Küba’da
tartışılan “gerontofobi” (yaşlanmaktan/yaşlılardan korkma) veya “bisiklet
kullanımını teşvik” konularını gündemlerine alacaklardır. Fakat bugün sağlık
alanında karşı karşıya olduğumuz devasa sorunlar varken bunları bilmek içimizi
rahatlatmıyor. Acaba “bugün” sağlık sorunlarını çözmek için bir şeyler yapamaz
mıyız?
Bu soruyu
yanıtlamak kolay değil. Kolay değil, çünkü sağlıkta tanımladığımız sorunların
hemen hepsi mevcut üretim ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar. Bu ilişkilere
hitap etmeyen çözümlerin “havada” kaldığını/kalacağını biliyoruz. Maslow’un
“gereksinimler hiyerarşisini” anımsayın. Bu hiyerarşinin tabanını insanın su,
gıda ve barınma gibi “fizyolojik gereksinimleri” oluşturur. Maslow bu
gereksinimler karşılanmadan hiyerarşinin bir üst basamağına atlanamayacağını
savunur. Sağlıkta da durum farklı değildir. Sağlıkta hiyerarşinin tabanını
“sağlığın toplumsal belirleyicileri” oluşturur ve insanın sağlıklı
olabilmesinin ve kalabilmesinin bu “asgari” koşulları sağlanmadan sağlıktan söz
edilemez.
Bu gerçeği ünlü
şair Bertold Brecht’in “Bir İşçinin Hekime Çektiği Söylev” başlıklı şiirinde apaçık
görürüz:
“Seni gelince görmeye,
çıkartıyorlar üstümüzdekileri,
zor değil hastalığımızın nedenini
anlamak,
şöyle bir bak üstümüze başımıza,
o saat öğrenirsin her şeyi.
Çünkü elbiselerimizi yıpratan neyse,
odur vücudumuzu da yıpratan”
Bedenleri
yıpratanla, elbiseleri yıpratan aynı şeydir: “sağlıksız çalışma ve yaşam
koşulları”. Bir hekim elbiseleri yıpratan sağlıksız çalışma ve yaşam
koşullarına hitap etmeden, bedeni yıpratan hastalıklara hitap edebilir mi?
Elbiseleri yıpratan koşullar iyileştirilmeden, bedeni yıpratan koşullar
iyileştirilebilir mi?
Şair şiirinde
hekime bir soru sorar:
“Rutubetten, diyorsun, vücudunuzdaki
ağrı.
Duvarlarımızdaki leke de ondan.
Söyle öyleyse bize:
Rutubet nerden?”
Burada şair
“sağlığın toplumsal belirleyicileri” içinde en önemli olanlardan birine,
“barınma koşullarına” dikkat çekmektedir. İnsanların barınma koşulları
iyileştirilmeden, sağlıksız barınma koşullarından kaynaklanan sorunlar
iyileştirilebilir mi?
Günümüzün en
önemli sağlık sorunlarından obeziteyi ele alalım. İnsanların harcadıklarının
üzerinde kalori almalarından kaynaklanan bu sorun, diyabetten kansere birçok
başka sağlık sorununa da kaynaklık etmektedir. Aslında ilk bakışta sorunun
çözümü çok basit görünmektedir: “sağlıklı beslenme ve egzersiz”. Fakat aylık 1.000
TL “asgari ücretle” çalışan bir işçiye, bir kilo etin 40 – 50 TL, bir kilo
domatesin 3 – 4 TL, bir kilo iç cevizin 50 – 60 TL olduğu bir ülkede “sağlıklı
beslen” demek, Brecht’in şiirinde dediği gibi, “suda büyüyen kamışa, çık başka yerde yaşa” demeye benzer. Benzemez
mi?
Peki, bunlar
hekimlerin suçu mu? Hekimler mi insanların çalışma ve yaşam koşullarını
iyileştirecek? Hekimlerin görevi kendilerine başvuran hastaların ağrılarını
dindirmek değil mi? Kendisi de bir “hekim” olan Brecht, şiirinde bu konuda da
şunları söylüyor:
“Haklı çıkarmak için kendini
bunda benim suçum yok
diyeceksin ister istemez.
Bizim evin duvarındaki
ıslak lekeye git sor:
o da bundan başka bir şey demez”.
Şüphesiz kendinizi
Dr. Roger Stedman gibilerin sizi kandırmaya çalıştıkları gibi modern tıbbın “üçüncü
çağına” girmekte olduğuna da inandırabilir, “bugün” insanların çalışma ve yaşam
koşullarına hitap etmeden, “yorumlayıcı” (interpretive) bir hekim olarak
hastalarınıza yardımcı olabileceğinizi ummayı tercih edebilirsiniz. Genomics,
phenomics, proteomics, theranomics ve infonomics (Stedman’ın icadı bir söcük)
yardımıyla edindiğiniz bilgileri hastanızla ilişkilendirerek, hastanızın sağlık
sorunlarına “bireyselleştirilmiş” bazda çözüm olmayı düşleyebilirsiniz.
Biz de
hekimlerin “bugün” hastaları için yapabileceği en iyi şeyin, onların kendi
sorunları etrafında örgütlenmelerine ve mücadele etmelerine yardımcı olmak,
sağlık sorunlarının gerçek ve kalıcı çözümlerini göstermek, hekimlik bilgi ve
becerilerini bu amaçlar doğrultusunda kullanmak olduğuna inanıyoruz.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder