Sınıfın Sağlığı okurları tatil öncesinde “Küba’nın sağlıktaki başarılarını tam olarak
anlayabilmemiz için, sosyalizmin diğer alanlarda da neler söylediğini ve
yaptığını bilmeye gereksinimimiz var” dediğimiz makalemizi anımsayacaklar (Küba’da sosyalizm yalnız sağlıkta mı?). Bu kez MEDICC Review’un son sayısında
yayınlanan, Jorge Peña Díaz tarafından
kaleme alınmış, Küba’nın ulaşım ve tarım politikalarındaki yeniliklerin
değerlendirildiği ve şehir planlamasında yenilikçi ve toplumcu bir alternatifin
sunulduğu bir makaleyi paylaşıyoruz.
KÜBA’NIN ŞEHİR PEYZAJININ SAĞLIK İÇİN İKİNCİ BİR YENİLİK TURUNA
GEREKSİNİMİ VAR
1990’larda Küba ekonomisi Avrupa
sosyalizminin çözülmesi ve sıkılaşan ABD ambargosundan aldığı darbeyle hızla
inişe geçti. Düşüşün şiddetli etkilerini hafifletmek için özellikle Havana gibi
büyük şehirlerde kentsel peyzajımızı dönüştüren tedbirler alındı. En önemli
tedbirlerden biri caddelere bisiklet yolları açılması oldu. Yakıt kıtlığı
nedeniyle neredeyse yok olan kamusal taşımanın yerini almak üzere 1 milyondan
fazla bisiklet ithal edildi. İkinci olarak kent sakinlerini kendi gıdalarının,
özellikle sebzelerinin üretimine katan kent bostanları türedi.
Bu görünürde farklı iki olgu, krizin
etkilerini asgarileştirmeksizin, insanların daha fazla egzersiz yapması, daha
az yağ ve karbonhidrat, daha fazla taze sebze tüketmesi anlamına geldi. Caddelerdeki
kamyonların, eski arabaların ve otobüslerin daha az karbondioksit salmasıyla ve
ürünlerin uzaklardan getirilmesi için daha az dizel kullanılmasıyla, insanlar
daha temiz hava soludu.
Fakat ekonomi en karanlık döneminden
kademeli olarak çıkarken, bisiklet ve kent bostanları birbirlerine zıt
kaderlerle karşılaştılar: bisiklet yolları kaybolarak, yerlerini bir tür turist
cazibesi olan fakat emisyonları en sağlam akciğerleri dahi tehdit eden eski
arabalara bıraktı. Diğer yandan kent bostanları yaşadı ve birçok yerde serpildi
– gerçi bunların kesinlikle daha iyi planlanabileceklerini ve
genişletilebileceklerini söyleyebilirim.
Neden bisikletler, arabalar ve çok
iyileştirilmeyen kamusal ulaşım sitemi lehine rafa kaldırıldı? Benim bakışım
öznel, fakat insanların zihninde iki tekerlek ile yoksulluk arasında bir ilişki
kurulduğuna bahse girerim: bisiklete binmek, başka seçeneğimiz olmadığında
yaptığımız bir şeydi. İlginç bir şekilde, bisikletlerin Avrupa ve Kuzey Amerika
şehirlerinde bir trendi temsil ettiği, sunduğu egzersizin faydalarının kabul
edildiği, hatta bisiklet kiralamanın ucuz bir seçenek olduğu bir zamanda (*),
Küba’da bisikletler, geçmişin anımsamak istemediğimiz, nesli tükenmekte olan
bir şehir kalıntısı oldu.
Bisikletler aynı zamanda, ülke ithal
ikamesi ve gıda güvencesi için çabaladığından bir öncelik olarak kalan kentsel bostanların
aksine, politik ihmalin kurbanı da olmuş olabilirler. Bostanlar ilk yapılmaya
başlandıklarından on yıllar sonra, hükumetin yenilenmiş vurgusuyla bir rönesans
yaşıyor. Üretimleri ve satışları artıyor. Ulusal bir otorite, açıkça bostanların
Havana’yı yeşil yapraklı sebzelerde (sağlıklı bir diyetin en önemli
bileşenlerinden biridir) kendisine yeter hale getirdiğini söyleyecek kadar
ileri gitti.
Ancak madalyonun diğer yüzünde,
sağlık sektöründen çeşitli uzmanlar, nüfus tarafından tüketilen aktüel meyve ve
sebze miktarının günlük alım için tavsiye edilenin çok uzağında olduğunu
bildiriyorlar. Miktar ve çeşitlilik yeterli değil; ürünlerin çoğunun hala
kırsal kesimden getirildiği çiftçi pazarlarındaki fiyatlar çok yüksek ve
dahası, birçok Kübalı yeterli sebze yemek alışkanlığına sahip değil. Sebzeler
temel Küba diyetinin parçası değil ve yüzyıllardır değilse de, on yıllardır
olmadılar. Yeni bir sorun da ortaya çıkıyor; sağlık otoriteleri bazı bostanlardaki
ürünlerde bulaş izi buldu. Bu yakından izlem gerektiren bir durum.
Bunlar ne anlama geliyor ve bu ikisi,
bisikletler ve bostanlar, bugünün aynı zamanda rekor sayıda uluslararası ziyaretçi
ve turist için cazibe merkezi olan Havana’sıyla ve filizlenen bir küçük işletme
senaryosuyla nasıl ilişkili? Havana’da ve diğer büyük Küba şehirlerinde
sakinler diyetlerini daha iyisi için değiştirmeye ve yeniden bu kez egzersiz
için bisiklete dönmeye nasıl yüreklendirilecekler? Böyle bir yenilik nasıl başkentimiz için
gerekli dönüşümün parçası haline gelebilir?
Yanıtın, soruna sağlığa öncelik
vererek daha bütüncül bakmak için, şehir planlamacıları, sağlık uzmanlarını,
kent çiftçilerini, belediyeleri ve toplum liderlerini, sporcuları, dinlence
yöneticilerini, okulları bir araya getiren, kent yaşamına çok disiplinli bir
yaklaşımda yattığına inanıyorum. Şehir peyzajını daha sağlığı teşvik eden bir
ortama çevirmek için bir araya gelmeye gereksinimimiz var.
Kent bostanlarını daha geniş bir
çerçeve içinde düşünmeye gereksinimimiz var: kent bostanları yalnızca taze
sebze üretmez, aynı zamanda bu yıl ısısı rekor yüksekliğe ulaşan şehre serin
alanlar sağlar. Kent bostanları aynı zamanda zemin sıkışması ve aşırı
kalabalıklaşma gibi diğer olumsuz etkileri de hafifletir. Kent bostanlarının
sağlık faydaları çok disiplinli eylemle doğru bir şekilde izlendiğinde, zararlı
tarımsal kimyasalları sınırlamayı da garanti edebilir. Egzersiz üzerine
yenilenmiş politika vurgusu bizi yalnızca bisiklet kullanmaya ve bisiklet
yollarını yeniden kurmaya yöneltmemeli, aynı zamanda bisiklet üretimine de
yöneltmelidir; böylece akla bisiklet geldiğinde maliyet bir etken olmayacaktır.
Bisiklete binmeyi –yürümenin yanında- hemen hemen yaşam tarzı haline getirmiş
şehirlerden öğrenebiliriz. Geriye yoksulluğa değil, sağlığa giden yol.
Fakat yineliyorum, bütün bu çabalar
çok disiplinli planlama ve eylemle yapılacaktır. Tropikal iklimimizde
bisikletçilerin, rotalarında gölge ve içme suyuna erişim gereksinimi göz önüne
alınmazsa, bisiklet sürmekten hoşlanacaklarını bekleyemeyiz. Kent bostanlarının
şehrin her yerinde yaşayanlar için yalnızca mali olarak değil, aynı zamanda
fiziksel olarak da erişilebilir olmaları için stratejik olarak planlanmalarına
gereksinim vardır. Şehirlerimizde sürmekte olan dönüşümler bizsiz, içinde
yaşayan insanlar, şehirleri önemseyen profesyoneller, yeni bir tür proaktif
bütüncül şehir planlaması yaklaşımını başlatabilecekler olmaksızın olmamalıdır.
Beraberce vizyonu üretebilir ve sadece “insan deposu” olmayan bunun yerine,
sakinlerin sayesinde, sevimli, yaşanabilir ve bilinçli bir şekilde sağlıklı
çevresi olan bir şehir yaratabiliriz.
(*)Viljoen A, Bohn K, Howe J.
Continuous Productive Urban Landscapes. Oxford: Architectural Press, ELSEVIER;
2005.
Jorge Peña Díaz
KAYNAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder