Geçtiğimiz hafta TTB’nin davetlisi
olarak İstanbul’da bir konferans veren Dünya Tabipleri Birliği Başkanı Sir
Michael Marmot, bir soru üzerine Küba’da yiyecek sıkıntısı bulunduğunu ve son
yıllarda Küba’nın bu sorunu çözmek için tarımda özelleştirmeye gittiğini
söylemişti (1). Aslında bu konuda daha yeni yayınlanmış bir kitap bunun tam
tersini söylüyordu (2), fakat koskoca Dünya Tabipler Birliği başkanı da yalan
söylüyor olamazdı. Bu nedenle konuyu biraz daha araştıralım dedik.
KÜBALILAR NE YİYOR?
Dil sorunumuz nedeniyle Küba’ya
ilişkin bilgilerimiz İngilizce kaynaklarla sınırlı, fakat bu gidişle bu yaştan
sonra İspanyolca öğrenmek zorunda kalacağız gibi görünüyor.
Google arama motoruna “what do cuban
people eat” yazdığımızda karşımıza çıkan ilk bilgi Küba’da devletin “herkese”
1962 yılından beri aylık olarak “libreta” (Libreta de Abastecimiento), yani
“gıda karnesi” verdiği oldu (3). Sistemi dönemin Ekonomi Bakanı meslekdaşımız
Dr. Ernesto Che Guevara kurmuş.
Kübalılar gıda karneleriyle
gereksinimlerini yaşadıkları yerlerdeki “bogeda” adı verilen kurumlardan
karşılıyormuş. Ayrıca et, tavuk ve balık için “carniceria” denen kurumlar
varmış. Libreta “bireyin” özelliklerine göre değişiyormuş; örneğin 7 yaş altındaki
çocuklar, yaşlılar ve hamile kadınlara günde 1 litre süt veriliyormuş. Yine 65
yaş üzerindekiler için farklı libreta içeriği varmış. Bunun dışında “özel
diyet” uygulanan bireylerin (örneğin diyabetikler) libretası buna göre düzenleniyormuş. Dahası
özel günler (doğum günü, evlilik yıldönümü) için kek, rom, bira ekleniyormuş
(4). Bu işlerle ilgili devlet kurumu olan OFICODA her yıl büyün yurttaşlar için
libreta hazırlıyor ve dağıtıyormuş.
Aslında libreta içeriğine ilişki çok
sayıda kalori hesabı ve gıda türlerine göre miktarlar içeren veriler ve
tablolar da buldum fakat yazıyı rakama boğmamak için burada vermiyorum. Arzu
edenler yine Google arama motorunu kullanarak bu verilere erişebilirler.
SIR MARMOT’NUN EŞİNİN GÖREMEDİKLERİ
Sir Marmot’un eşinin Havana
sokaklarında göremediklerini görenlerden biri Telesur muhabirlerinden Medea
Benjamin. Benjamin röportaj yaptığı 90 yaşındaki Aleida Fernandez hipertansiyon
hastasıymış ve hekim libretasına ayda üç kez balık eklenmesini istemiş. Böylece
devlet Aleida’nın gereksindiği proteini almasını garanti altına alıyormuş (4).
Ben bir “emekli” olduğumdan, Kübalı
emeklilerin durumunu merak ettim. Küba’da emekliler ayda 15 dolar maaş
alıyormuş. Sağlık ve kira gibi giderleri olmayan Kübalı emeklilerin aylık gıda
masrafı 2 dolar kadarmış (gelirin yüzde 13,3’ü). Elbette bu 2 dolar, aylık
gıdalarının gerçek maliyetinin yalnızca yüzde 12’si, maliyetin kalanını devlet
sübvanse ediyormuş. Ben moralim bozulmasın diye aylık gıda harcamamın emekli
maaşımın yüzde kaçını oluşturduğu hesabına girmek istemedim.
Sir Marmot’un eşi Küba’ya “turist”
olarak gittiğinden Küba yurttaşlarının yararlandıkları bu tür hizmetlerden
yararlanamazdı kuşkusuz. Gördüğü vitrinler de turistlere satış yapılan
mağazaların vitrinleri olmalı. Zaten yerel bir bogeda veya carniceriaya
girseydi dahi, buradan alış veriş yapamazdı, çünkü buralarda yalnızca Küba
parası ve libreta geçiyor.
KÜBA'NIN GIDALARI ORGANİK
Kapitalist dünyada ancak zenginlerin
mutfaklarına girebilen “organik” gıdalar, Küba’da uygulanan organik tarım
sayesinde “herkesin” mutfağına giriyor. 1990’larda Küba’da yaşayan ve “Meastra”
filmini çeken ve Küba tarımı üzerinde çalışan Catherine Murphy ile yapılan bir
röportaj bu konudaki son gelişmeleri yansıtıyor (5).
Küba’ya organik tarım Havanalıların 1990’larda
evlerinin bahçelerinde, balkonlarında ve teraslarında kendi gereksinimlerini
yetiştirmeye başlamalarıyla girmiş. Bunun üzerine Küba devleti kent içinde ve
yakınındaki arazilerin bu amaçla kullanımına yönelik düzenlemeler yapmış.
Özellikle Küba Kadınlar Federasyonu’nun çabalarıyla “permakültür” uygulamaları
yaygınlaşmış ve büyük bir eğitim etkinliği başlatılmış.
Ülkede kısa zamanda yaygınlaşan
kentsel organik tarım hareketi, ülkenin taze sebze gereksiniminin yüzde 30 –
50’sini karşılar hale gelmiş. Adada daha önce yetişmeyen brokoli, kabak,
patlıcan gibi ürünler yetiştirilmeye başlamış. Bu gelişme yalnızca “gıda
güvencesini” iyileştirmekle kalmamış, Küba kentlerinin “görünümünü” de
değiştirmiş.
KÜBA’NIN ORGANİK TARIMI AYNI ZAMANDA ÇEVRE DOSTU
Kapitalist ülkelerdeki tarım
uygulamalarının çoğu, üretimi arttırabilmek için çevreyi mahvediyor. Dahası
yine üretimi arttırabilmek için uygulanan genetik teknikler, gıdaları “gıda”
olmaktan çıkartıyor. Oysa Küba tarımı yenilikçi biyoteknolojiyi kullanarak
çevre dostu tarım pratikleri geliştiriyor (6).
Geleneksel teknolojiler yerine
geliştirilen çevre – dostu ve biyolojik olarak parçalanabilen teknolojilerden
biri olan “Gavac” sayesinde kimyasal insektisid kullanımı azaltılmış. Biyolojik
gübre, solucan, kompost kullanımı ve hayvan otlakları bütünleştirilerek verim
arttırılırken daha çevre dostu ve insan sağlığına faydalı tarıma kavuşulmuş
(7).
2010 verileriyle yalnızca Havana’da
meyve ve sebze üretimi 10 yılda 10 kat arttırılarak yılda 4 milyon tona
ulaşmış. Ancak bu Kübalılar 4 milyon tonluk meyve ve sebzeleri Sir Michael
Marmot ve eşinden gizlemeyi başarmış görünüyorlar.
Şimdi bizim ev bilgisayarında Google
arama motoruna “what do Cuban people eat” yazarak 10 – 15 dakikada ulaşabildiğimiz
bu bilgilere, Dünya Sağlık Örgütü’nün Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri
Komisyonu başkanının erişememiş olması mümkün mü? Fakat Sir Michael Marmot ve
eşi Kübalıların yararlandıkları hizmetlerden yararlanmak istiyorlarsa, henüz
fırsatı kaçırmış değiller. Kendi ülkelerinde Küba’daki gibi sosyalist bir düzen
kurulması için mücadele eden örgütlerden birine katılabilir, hükumetlerinden
bütün İngiliz yurttaşları için “gıda güvencesi” sağlanmasını talep edebilirler.
Akif Akalın
DİPNOTLAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder