Translate

18 Nisan 2020 Cumartesi

Küba’da insanlar ne yiyor?

Geçtiğimiz hafta TTB’nin davetlisi olarak İstanbul’da bir konferans veren Dünya Tabipleri Birliği Başkanı Sir Michael Marmot, bir soru üzerine Küba’da yiyecek sıkıntısı bulunduğunu ve son yıllarda Küba’nın bu sorunu çözmek için tarımda özelleştirmeye gittiğini söylemişti (1). Aslında bu konuda daha yeni yayınlanmış bir kitap bunun tam tersini söylüyordu (2), fakat koskoca Dünya Tabipler Birliği başkanı da yalan söylüyor olamazdı. Bu nedenle konuyu biraz daha araştıralım dedik.


KÜBALILAR NE YİYOR?

Dil sorunumuz nedeniyle Küba’ya ilişkin bilgilerimiz İngilizce kaynaklarla sınırlı, fakat bu gidişle bu yaştan sonra İspanyolca öğrenmek zorunda kalacağız gibi görünüyor.

Google arama motoruna “what do cuban people eat” yazdığımızda karşımıza çıkan ilk bilgi Küba’da devletin “herkese” 1962 yılından beri aylık olarak “libreta” (Libreta de Abastecimiento), yani “gıda karnesi” verdiği oldu (3). Sistemi dönemin Ekonomi Bakanı meslekdaşımız Dr. Ernesto Che Guevara kurmuş.  

Kübalılar gıda karneleriyle gereksinimlerini yaşadıkları yerlerdeki “bogeda” adı verilen kurumlardan karşılıyormuş. Ayrıca et, tavuk ve balık için “carniceria” denen kurumlar varmış. Libreta “bireyin” özelliklerine göre değişiyormuş; örneğin 7 yaş altındaki çocuklar, yaşlılar ve hamile kadınlara günde 1 litre süt veriliyormuş. Yine 65 yaş üzerindekiler için farklı libreta içeriği varmış. Bunun dışında “özel diyet” uygulanan bireylerin (örneğin diyabetikler)  libretası buna göre düzenleniyormuş. Dahası özel günler (doğum günü, evlilik yıldönümü) için kek, rom, bira ekleniyormuş (4). Bu işlerle ilgili devlet kurumu olan OFICODA her yıl büyün yurttaşlar için libreta hazırlıyor ve dağıtıyormuş.

Aslında libreta içeriğine ilişki çok sayıda kalori hesabı ve gıda türlerine göre miktarlar içeren veriler ve tablolar da buldum fakat yazıyı rakama boğmamak için burada vermiyorum. Arzu edenler yine Google arama motorunu kullanarak bu verilere erişebilirler.

SIR MARMOT’NUN EŞİNİN GÖREMEDİKLERİ

Sir Marmot’un eşinin Havana sokaklarında göremediklerini görenlerden biri Telesur muhabirlerinden Medea Benjamin. Benjamin röportaj yaptığı 90 yaşındaki Aleida Fernandez hipertansiyon hastasıymış ve hekim libretasına ayda üç kez balık eklenmesini istemiş. Böylece devlet Aleida’nın gereksindiği proteini almasını garanti altına alıyormuş (4).

Ben bir “emekli” olduğumdan, Kübalı emeklilerin durumunu merak ettim. Küba’da emekliler ayda 15 dolar maaş alıyormuş. Sağlık ve kira gibi giderleri olmayan Kübalı emeklilerin aylık gıda masrafı 2 dolar kadarmış (gelirin yüzde 13,3’ü). Elbette bu 2 dolar, aylık gıdalarının gerçek maliyetinin yalnızca yüzde 12’si, maliyetin kalanını devlet sübvanse ediyormuş. Ben moralim bozulmasın diye aylık gıda harcamamın emekli maaşımın yüzde kaçını oluşturduğu hesabına girmek istemedim.  

Sir Marmot’un eşi Küba’ya “turist” olarak gittiğinden Küba yurttaşlarının yararlandıkları bu tür hizmetlerden yararlanamazdı kuşkusuz. Gördüğü vitrinler de turistlere satış yapılan mağazaların vitrinleri olmalı. Zaten yerel bir bogeda veya carniceriaya girseydi dahi, buradan alış veriş yapamazdı, çünkü buralarda yalnızca Küba parası ve libreta geçiyor.

KÜBA'NIN GIDALARI ORGANİK

Kapitalist dünyada ancak zenginlerin mutfaklarına girebilen “organik” gıdalar, Küba’da uygulanan organik tarım sayesinde “herkesin” mutfağına giriyor. 1990’larda Küba’da yaşayan ve “Meastra” filmini çeken ve Küba tarımı üzerinde çalışan Catherine Murphy ile yapılan bir röportaj bu konudaki son gelişmeleri yansıtıyor (5).

Küba’ya organik tarım Havanalıların 1990’larda evlerinin bahçelerinde, balkonlarında ve teraslarında kendi gereksinimlerini yetiştirmeye başlamalarıyla girmiş. Bunun üzerine Küba devleti kent içinde ve yakınındaki arazilerin bu amaçla kullanımına yönelik düzenlemeler yapmış. Özellikle Küba Kadınlar Federasyonu’nun çabalarıyla “permakültür” uygulamaları yaygınlaşmış ve büyük bir eğitim etkinliği başlatılmış.

Ülkede kısa zamanda yaygınlaşan kentsel organik tarım hareketi, ülkenin taze sebze gereksiniminin yüzde 30 – 50’sini karşılar hale gelmiş. Adada daha önce yetişmeyen brokoli, kabak, patlıcan gibi ürünler yetiştirilmeye başlamış. Bu gelişme yalnızca “gıda güvencesini” iyileştirmekle kalmamış, Küba kentlerinin “görünümünü” de değiştirmiş.

KÜBA’NIN ORGANİK TARIMI AYNI ZAMANDA ÇEVRE DOSTU

Kapitalist ülkelerdeki tarım uygulamalarının çoğu, üretimi arttırabilmek için çevreyi mahvediyor. Dahası yine üretimi arttırabilmek için uygulanan genetik teknikler, gıdaları “gıda” olmaktan çıkartıyor. Oysa Küba tarımı yenilikçi biyoteknolojiyi kullanarak çevre dostu tarım pratikleri geliştiriyor (6).

Geleneksel teknolojiler yerine geliştirilen çevre – dostu ve biyolojik olarak parçalanabilen teknolojilerden biri olan “Gavac” sayesinde kimyasal insektisid kullanımı azaltılmış. Biyolojik gübre, solucan, kompost kullanımı ve hayvan otlakları bütünleştirilerek verim arttırılırken daha çevre dostu ve insan sağlığına faydalı tarıma kavuşulmuş (7).

2010 verileriyle yalnızca Havana’da meyve ve sebze üretimi 10 yılda 10 kat arttırılarak yılda 4 milyon tona ulaşmış. Ancak bu Kübalılar 4 milyon tonluk meyve ve sebzeleri Sir Michael Marmot ve eşinden gizlemeyi başarmış görünüyorlar.  

Şimdi bizim ev bilgisayarında Google arama motoruna “what do Cuban people eat” yazarak 10 – 15 dakikada ulaşabildiğimiz bu bilgilere, Dünya Sağlık Örgütü’nün Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri Komisyonu başkanının erişememiş olması mümkün mü? Fakat Sir Michael Marmot ve eşi Kübalıların yararlandıkları hizmetlerden yararlanmak istiyorlarsa, henüz fırsatı kaçırmış değiller. Kendi ülkelerinde Küba’daki gibi sosyalist bir düzen kurulması için mücadele eden örgütlerden birine katılabilir, hükumetlerinden bütün İngiliz yurttaşları için “gıda güvencesi” sağlanmasını talep edebilirler. 

Akif Akalın

DİPNOTLAR







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder