Translate

1 Şubat 2017 Çarşamba

Hekimler ve terör

Sınıfın Sağlığı 2016 içinde “terör” konusunu ikinci kez gündemine almak zorunda kaldı. Bu konuda ilk yazımızı Mart ayında kaleme almış ve Türkiye’nin terör olaylarında yaşamını yitirenler bakımından dünyada “ikinci” sıraya yerleştiğini (birinci Irak), Türkiye’de terörün daha da tırmanabileceğinden endişe duyduğumuzu belirtmiştik (*). Ne yazık ki yıl içinde terör olayları giderek arttı ve son Beşiktaş ve Kayseri saldırıları yine aramızdan onlarca canımızı aldı.


Hekimlerin insan yaşamını tehdit eden olaylar karşısında daha duyarlı olmalarının bir nedeni de, hekimliğin doğrudan insan hayatıyla ilgili bir meslek olmasıdır. Son tahlilde hekimin ve hekimliğin amacı, insanın bir soluk daha fazla alabilmesi için elinden geleni yapmaktır ve bütün meslek yaşamları boyunca ölümle savaşırlar. Bu nedenle bir hekim her zaman yaşamdan yana olmak ve “yaşamı savunmak” zorundadır.

Hekim yaşamı savunurken, savunduğu yaşamın milliyetine, dinine, siyasi görüşüne veya daha genel bir ifadeyle “kimliğine”, kim olduğuna bakmaz, bakamaz. Bu durum özellikle “savaş hekimliğinde” en dramatik haliyle karşımıza çıkar. Çatışmanın karşı tarafında olan bir “düşman askeri” yaralanıp revire getirildiğinde, artık “düşman” değil, hastadır. Hekim, “bu asker daha yarım saat önce bize ateş ediyordu” diye düşünmez, düşünemez; bilgi ve becerileriyle hastası için en iyisini yapmaya, hayatta kalmasını sağlamaya çalışır.      

Bu satırlar kimilerine “romantik” görünebilir, fakat hekimlik gerçekten böyle bir meslektir. Kapitalizm dahi hekimlik değerlerini aşındıramamıştır. Kuşkusuz mesleğin bütün mensupları bu değerleri yeterince özümseyememiş veya benimseyememiş olabilir, fakat “hekim” dendiğinde akla böyleleri değil, bulduğu aşıyı önce kendisinde deneyen Kübalı hekim Concepción Campa Huerga gibiler gelir.

Böyle bir mesleğin mensuplarının terör karşısında sessiz veya “tarafsız” kalmaları düşünülemez. Yukarıda belirttiğimiz gibi hekim her zaman “yaşamdan” yanadır. Ancak bunu “nasıl ifade ettiği” de önemlidir ve hekimliğe yakışır olmalıdır.

Geçtiğimiz gün Bursa’da bir grup hekim, teröre karşı tutumlarını hastalarının karşısına “çevik kuvvet üniforması” giyerek ifade etmişler. Bu hekimlerden biri (şayet doğruysa) “Bizler birer sağlık polisiyiz. Emniyet güçlerimizin yanında olduğumuzu göstermek için böyle bir karar aldık. Bugün polis tişörtlerimizle hizmet veriyoruz” demiş. Açıkçası bu “ifade tarzının” hekimliğe çok yakışmadığını düşünüyoruz.

Yazarlarımızdan Ebru Basa soL Portal’da yayınlanan yazısında “meslek etiğine bağlı hekimlerin herhangi bir meslek grubuna yakın olmak ve genellikle birlikte hareket etmek gibi bir tercihi olamaz, olmamalıdır” demiş. Çok doğru. Herkes “kendi işini” yapmalı. Polisin hekimliğe özenmesi ne kadar yanlışsa, hekimin de polisliğe özenmesi o kadar yanlıştır. Elbette bütün hekimler terör saldırılarında yaşamlarını yitiren polis ve askerlerin acısını yüreklerinde duyuyor, fakat bu acı asker veya polis üniforması giyilerek ifade edilemez.

Aramızda terör karşısında aslında Sakarya Üniveristesi’nde görevli Profesör Dr. Derya Özçelik gibi tepkisini gösterenler de var. Hafta sonu tatili için geldiği Nişantaşı’ndaki evinde patlamayı duyunca, hemen en yakın hastaneye giderek cerrah olduğunu, yardım etmek istediğini söylüyor ve yaralılara yardım ediyor. Show yapmak aklının ucundan dahi geçmiyor.

Tıp Bu Değil ekibinden dostumuz Osman Elbek de bir yazısında, Bursa’da bir grup hekimin acısını çevik kuvvet üniforması giyerek ifade etmesinin yanlışlığını vurgulamış: “… üstümüze başımıza herhangi bir yerden taraf olduğumuzu gösterecek bir alamet takmayız. Takmayız ki; herkes rahat ve eşit hissetsin kendisini bizim karşımızda. Takmayız ki; hekimler arasında kişisel olarak politik ve ideolojik farklılıkların bu mesleğe sirayet etmediğini anlatmak isteriz tüm topluma”.

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi Türkiye ne yazık ki bir terör batağına batmış durumda ve kısa sürede bu bataktan kurtulabilecek gibi görünmüyor. Bunun nedenlerini tartışmak yazımızın sınırlarını aşar, fakat hekimler olarak terörün karşısında durmanın ancak hekimlik mesleğinin değerlerini savunarak ve koruyarak mümkün olduğunun altını ısrarla çizmek istiyoruz.

Herhangi bir terör eylemi karşısında asla terörü gerçekleştirenin “kimliğine” bakılarak tutum alınamaz. Örgütün ismi ne olursa olsun, hepsi insanlığa karşı suç işlemektedir. Hekimlerimizden teröre karşı, hekimliğin onuruna yakışır tepkiler vermelerini bekliyoruz.
  
(*) Akalın, A. (2016). Günümüzün en önemli sağlık sorunu. soL Portal. 16 Mart 2016. http://haber.sol.org.tr/blog/sinifin-sagligi/akif-akalin/gunumuzun-en-onemli-saglik-sorunu-149353



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder