Bugünlerde Türkiye’nin içinde yüzdüğü karanlık çoğumuzun umutsuzluğunu derinleştiriyor, kendimizi çırpındıkça batıyor hissediyoruz. Nereye baksanız bir çürüme, kokuşmuşluk görüyorsunuz.
Dün sosyal medyaya düşen bir haber sözcüğün tam anlamıyla kan dondurucuydu. Erciş’te bir hekim 16 saatlik nöbetinde 647 hasta bakmıştı. Herhalde yalnızca yüzlerine bakmıştır… Kuşkusuz bu Guinness’e girecek türden bir rekor, fakat zaten hekimlerin çoğu zaten günde (8 saatte) ortalama 100 hastaya bakmıyorlar mı? Bu hekim arkadaş yalnızca durumu biraz abartmış görünüyor.
Toplumun yarısı bu durumdan hiç rahatsız değil gibi görünüyor. Hatta aralarında daha militan olanlar, durumdan şikayetçi olanlara “AKP’den önce doktorun kapısının önünden geçemiyordunuz, şimdi 1 dakikalığına da olsa muayene olabiliyorsunuz” diyorlar. Peki, bu durumdan gerçekten kendileri çok memnun mu?
Daha önce birkaç kez paylaşmıştım. İstanbul Tıp Fakültesi’nde öğrencilere simülasyonla hasta muayenesi öğretilir. Bu derste öğrenciler bir muayene odasında hasta rolü yapan insanlarla görüşme yapar ve onları muayene ederler. Süreç kameraya alınır ve daha sonra öğrenci bir öğretim üyesiyle birlikte videoda kendisini izler, eksiklerini görür.
Bu uygulama ortalama yarım saat sürer. Öğrencilerin çoğu bu uygulamayı çok yararlı bulmasına rağmen, uygulamanın “gerçekle” örtüşmediğinden yakınırlar. Çünkü “gerçek” yaşamda bir hekimin hastasını muayene etmek için ortalama 5 (yazı ile beş) dakikası vardır. Bu nedenle uygulama “gerçekçi” görülmez.
Değerlendirme toplantılarında birçok öğrenci bunu açıkça ifade eder: “hocam bir hastaya sizin öğrettiğiniz gibi yarım saat ayırmak imkansız, bize 5 (yazı ile beş) dakikada hasta muayene etmeyi öğretseniz daha yararlı olmaz mı?”
Dilimizde “beş dakikada Beşiktaş” diye bir deyiş vardır. Deyişin kaynağı, Üsküdar’dan Beşiktaş’a motorla geçişin beş dakika sürmesinden gelir. Bir işin “çok kısa sürede” yapılacağını ifade etmek için kullanılır. Peki, hasta muayenesinde “beş dakikada Beşiktaş” olur mu?
Olur! Neden olmasın? Eğer amaç muayene olmak değil, bir hekime “görünmekse”, beş dakikada Beşiktaş olur elbette. Fakat sonunda hastalığınıza tanı konur mu, tedavi olur musunuz, onu bilemem. Ama değil 5, Erciş vakasında görüldüğü gibi bir hekime 1 dakikada “görünmek” ve hekimin size 1 dakika “bakması” da mümkün. Hatta biraz daha çabayla bu 30 saniyeye de inebilir…
Belki bu gidişle “toplu muayene” uygulamasına da geçilebilir. Örneğin 10 hasta hekimin odasına birlikte girer, hekim hepsine topluca bir göz atar ve belki önceden hazırlanmış standart reçeteler eczanelere Medulla aracılığıyla toplu halde gönderilebilir. Nasıl olsa yıllardır “toplu açılışlara” alışmadık mı? Toplu muayeneye de alışırız.
Peki, gerçekten “kitapta yazdığı gibi” bir hastaya yarım saat ayırmak olanaksız mı? Kesinlikle olanaklı. Dünyanın birçok yerinde “yarım saat” uygulaması yürürlükte. Bunu farklı ülkeler, kendi meşreplerine göre uyguluyor. Örneğin Küba’da hekimler yalnız günün yarısında hasta kabul ediyor. Kanada’da kamu sigortası hekimlere yarım saatte bir hasta hesabıyla günde en çok 12 hasta için ödeme yapıyor. Başka ülkelerde de benzer uygulamalar var.
Peki Türkiye’de “günün sonunda” hastalar gerçekten beş dakikada mı muayene ediliyor? Kesinlikle hayır. Beş dakikada gerçekten tanı koymak mümkün olmadığından, hasta şikayeti için en az 5 – 6 kez hekime görünüyor ve sonunda “kitapta yazan” yarım saat bir şekilde tamamlanıyor. Bu arada hasta günlerce doktor kapısında sürünmüş, ne gam?
İnanmadınız mı? İspatı çok kolay. Türkiye’nin herhangi bir yerinde, özel – kamu fark etmez, herhangi bir hastanesinde hekim kapısında bekleyen herhangi bir hastaya sorun: “Rahatsızlığınız için hekime kaçıncı gelişiniz?” Yanıtı göreceksiniz.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder