Translate

29 Mart 2020 Pazar

Ölüm kayıtlarında sınıf mücadelesi


Bugün Amerika (ABD) güne COVID 19 nedeniyle yaşamını yitiren 17 yaşındaki gencin acıklı öyküsüyle uyandı. Sol Portal’ın da, “ABD’de koronavirüs belirtileriyle gittiği acil servise alınmayan17 yaşındaki sigortasız genç öldü” başlığıyla verdiği haber, “sınıf mücadelesi” bakımından özellikle incelenmeye değer olduğundan daha detaylı ele almak istedik.


SIRADAN BİR ÖLÜM

Öykü Los Angeles’ta 17 yaşında bir gencin, birkaç gündür süren “solunum sıkıntısı” yakınmasıyla, 18 Mart Çarşamba günü, sigortalılara aylık veya yıllık prim ödeme karşılığında hizmet sunan bir sağlık kuruluşuna (Health Maintenance Organization) başvurmasıyla başlıyor. Sağlık kuruluşu genci “sağlık sigortası olmadığı” gerekçesiyle muayene etmiyor ve en yakın “devlet hastanesi” olan AV (Antelope Valley) Hastanesi’ne sevk ediyor.

Hastane yolunda gencin kalbi duruyor, ancak hastanede yeniden canlandırılıyor ve altı saat daha yaşatılıyor, fakat sonunda genç septik şoka girerek yaşamını yitiriyor. Bu arada hastanede gençten örnek alınmış ve koronavirüs testi için laboratuvara gönderilmiş, fakat testin sonucu gencin ölümünden sonra geliyor: Test pozitif. Hastane yönetimi ölümü Los Angeles Sağlık Müdürlüğü’ne test sonucu ile birlikte bildiriyor ve Müdürlük, 23 Mart Pazartesi günü, gencin ölüm nedenini COVID 19 olarak kayıtlara geçiriyor.

Buraya kadar her şey “sıradan” görünüyor. Ancak birkaç saat sonra gazetecilerin, gencin ABD’de COVID 19 tanısıyla yaşamını yitiren “en genç” vaka olduğunu keşfetmesiyle olay popülerleşiyor.

ŞUYUU VUKUUNDAN BETER

Şuyuu, yani dillenmesi, üzerine konuşulması, vukuundan, yani olayın kendisinden beter diye bir deyiş vardır. Aslında 17 yaşında bir gencin sigortası yok diye sağlık kuruluşunun kapısından geri çevrilmesi veya COVID 19 nedeniyle yaşamını yitirmesi yani “vaka” önemli değildir, önemli olan bunun “dillenmesi”, üzerine konuşulmaya başlanmasıdır.

Gazetecilerin “keşfinden” sonra kısa sürede gencin dramatik öyküsünün medyada yaygınlaşmasıyla Sağlık Müdürlüğü’nde ortalık karışıyor ve Müdürlük yetkilileri alelacele gencin ölümünün henüz araştırılmaya devam edildiğini, başka bir nedene bağlı olarak da ölmüş olabileceğini ilan ediyorlar. Sağlık Müdürlüğü topu ABD’nin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne (Centers for Disease Control and Prevention – CDC) atıyor. Oysa ortada 23 Mart 2020 Pazartesi günlü “ölüm kayıtları” var ve gencin ölüm nedeni hanesinde COVID 19 görülüyor.   

Gazetecilerin ısrarlı soruları karşısında Sağlık Müdürü Barbara Ferrer, testin “pozitif” çıkmasının, gencin mutlaka COVID 19 nedeniyle ölmüş olduğu anlamına gelmeyeceğini, gencin başka bir nedenle de ölmüş olabileceğini, fakat “mahremiyet” nedeniyle basına daha fazla bilgi veremeyeceklerini söylüyor.

Bu arada Los Angeles’in bağlı olduğu Kaliforniya Valisi Gavin Newsom devreye giriyor ve Los Angeles Sağlık Müdürlüğü’nü gencin ölüm nedenini henüz kesinleşmeden açıklamakla suçlayarak, “burada hız değil, kesinlik önemli” diyor. Oysa genç ayın 18’inde ölmüş, Sağlık Müdürlüğü ölüm nedenini 23 Mart’ta ilan etmiş…

Kamuoyunun dikkatini gencin ölümüne çeken Lancaster Belediye Başkanı Rex Parris’e göre genç 13 Mart Cuma günü tamamen sağlıklı bir durumdaymış, arkadaşlarıyla sosyalleşiyormuş ve daha öncesinde de bilinen hiçbir sağlık sorunu yokmuş. Daha sonra Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti de kayıtlara göre gencin bilinen bir sağlık sorunu olmadığını doğruluyor. Ayrıca Gencin Los Angeles’ta Uber şoförü olan babası ve ailesinin diğer üyelerine de test yapılıyor ve testler pozitif çıkıyor.

SINIF MÜCADELESİ BUNUN NERESİNDE?

Burada basit bir “ölüm kaydından” sınıf mücadelesi çıkartmaya çalıştığımı, açıkçası meseleyi “zorladığımı” düşünebilirsiniz. Burada öykünün kahramanının ABD’deki 27 milyon sigortasızdan biri olduğunu, bir taksi şoförü olan babası dolayısıyla “emekçi” bir aileden geldiğini falan tartışmayacağım. Sınıf mücadelesinin çok konuşmadığımız “ideolojik” yönünü ele alacağım.

Sınıf mücadelesi dendiğinde birçoklarının zihninde çatışmalar, grevler, havaya kaldırılmış sıkılı yumruklar canlanır. Fakat aslında bunlar, sınıf mücadelesini bir buzdağı gibi düşünürsek, buzdağının sadece görebildiğimiz kısmını oluşturur. Sınıf mücadelesinin suyun dibinde kalan devasa kütlesini, “gündelik yaşam” içindeki çoğumuzun sınıf mücadelesiyle hiç ilişkilendirmeyeceğimiz “ölüm kayıtları” gibi ufak tefek şeyler oluşturur, asıl savaş buralarda verilir. İşte bu ufak tefek şeyler birikir, birikir ve çatışmalara, grevlere, gökleri delen sıkılı yumruklara dönüşür.

Muhtemelen 17 yaşındaki Amerikalı gencin öyküsünü okurken bazılarınızın aklına “Kübra bebeğin” öyküsü gelmiştir. Hani ölüm nedeni olarak “açlık” yazılan, fakat daha sonra alelacele değiştirilen otopsi raporu… Nasıl bugün ABD’de 17 yaşındaki gencin ölüm nedeni tartışma konusu olmuşsa, on yıl kadar önce de Türkiye’de Kübra bebeğin ölümü tartışma konusu olmuştu.

Kayıtlara baktığımızda Los Angeles’ta 17 yaşındaki gencin öldüğü gün, 18 Mart’ta Los Angeles’ta 1.216 vaka ve 21 ölüm bildirildiğini görüyoruz. Muhtemelen Kübra bebeğin öldüğü günün kayıtlarına erişebilme şansımız olsa, Türkiye’de o gün ölüm nedeni olarak “açlık” yazılmamış olsa bile, benzer nedenlerle “yoksulluktan” ölmüş birçok bebek olduğunu görürüz. Fakat mesele maalesef bu insanların ölmesi (vukuu) değil, bunun dillenmesi, konuşulmaya başlanması (şüyuu)…

Egemen sınıflar, işçilerin ve emekçilerin “ne konuşacaklarını” da belirlemeye, denetlemeye çalışıyorlar. 27 milyon sigortasızın olduğu ABD’de bir gence sigortası olmadığı için gittiği sağlık kuruluşunda bakılmadığını ve sevk edildiği hastaneye giderken kalbinin durduğu konuşulsun istemiyorlar. Nüfusunun yarısına yakınının sefalet koşullarında yaşadığı, “resmi rakamlarla” sekiz milyon kişinin gelirinin asgari ücretin üçte birinden az olduğu bir ülkede bebeklerin “açlıktan” öldüğü konuşulmasın istiyorlar.

Bunlar olsun veya olmasın fark etmez, ama “konuşulmasın”. Çünkü konuşulursa, insanlar bir araya geldiklerinde filan dizide neler olduğunu değil de, sağlık sigortası olmayanların hastane yollarında öldüğünü, yoksul annelerin kendileri aç olduğundan bebeklerini emziremediklerinden el kadar bebeklerin öldüğünü konuşurlarsa… Belki bizimkiler çok bilmiyor, fakat Paris Komünü’nü, 1917 Ekim Devrimi’ni, Vietnam’ı, Küba’yı ezbere bilen egemen sınıflar, işte o yumrukların o zaman göğe yükseldiğini çok iyi biliyorlar.

Akif Akalın
KAYNAKLAR







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder