Bu yıl Dünya Sağlık Günü, bütün
hızıyla devam eden bir virüs pandemisinin gölgesinde kutlanıyor. Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ) ilk kez 1950 yılında kutlanan ve bugün yetmişincisini kutladığımız
günü, COVID 19 mücadelesinde en ön safta yer alan hemşire ve ebelere adadı.
DSÖ insanlardan, daha sağlıklı bir
dünyada yaşamamıza yardımcı olan hemşirelere ve ebelere teşekkür etmelerini
istiyor. Binlerce kez teşekkür ederiz.
Elbette kuru bir teşekkür yetmez.
Bugün hemşirelerin ve ebelerin ekonomik ve özlük haklarının güçlendirilmesi
gerektiğini de hatırlamak gerek. Sağlık emekçileri içinde emeklerinin
karşılığını en az alabilen kesimlerin hemşireler ve ebeler olduğunu unutmamak
gerek.
DSÖ bugün yayınladığı “Dünya’da
Hemşireliğin Durumu” raporunda, hemşire ve ebe sayısının ne kadar yetersiz
olduğuna dikkat çekiyor. Dünya’da 10 bin
kişiye düşen hemşire sayısı 36,9 iken, Afrika’da bu rakam sadece 8,7.
Türkiye’nin de bu alanda sicili oldukça kötü, ortalamada 3 hemşire ve ebenin
işini bir emekçi yapıyor.
Diğer yandan son 5 yıldır “resmi”
Dünya Sağlık Günü’ne “alternatif” olarak “Sağlığın Ticarileştirilmesine Karşı
Eylem Günü” oluşturan Halkların Sağlık Hareketi (People’s Health Movement), bu
yıl “Sağlığımız Satılık Değil” sloganıyla bugünü yine bir mücadele gününe
çevirmeye çalışıyor.
Ancak bu yıl COVID 19 pandemisi
nedeniyle geçen yıllarda olduğu gibi toplantı ve gösteriler, salonlar ve
meydanlardan “dijital” ortamlara taşındı. Halkların Sağlık Hareketi 3 Nisan’da
yayınladığı bir bildiride, “Özel, kâr amacı güden hastaneler COVID 19 tehdidine
karşılık verebilir mi?” diye soruyor.
Özel sigorta şirketlerinin
koronavirüse karşı koruma sağlamadıklarını ve yoğun bakım ihtiyacı olacaklara
öncelik vermeyeceklerini belirten Halkların Sağlık Hareketi, sağlıkta
kapitalizmin asla çözüm olamadığını, aksine kendisinin bir sorun olduğunu bir
kez daha görmemizi sağlıyor.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder