Translate

5 Mayıs 2020 Salı

İşçilerin sağlığının korunması, işçilerin kendi işi olmalıdır


Bu hafta İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) haftası. Salgın nedeniyle salon toplantıları yapamayan kuruluşlar basın açıklamalarıyla yetiniyor. TMMOB açıklamasında, 2012'de İSG Kanunu'nun çıkartılmasından sonra iş kazalarının arttığını belirtmiş. Muhtemelen “yetkililer” bu durumu ‘eskiden de bu kadar kaza oluyordu, yasadan önce “bildirimler” kötüydü, zamanla düzeldi, bu nedenle sayı artmış görünüyor’ diyerek açıklayacaklar. Elimizde başka veri olmadığı için çaresiz inanacağız…


TMMOB sorunu, İSG mevzuatını “sermaye çıkarları belirlediği için vakalar sürekli artıyor'' şeklinde teşhis etmiş. Örgüt çözüm önerilerini de şöyle sıralıyor: “Yapılacak tüm düzenlemelerde asıl sorumluluğun işverende olduğu hususu yer almalı; işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalıdır”. Ayrıca düzenlemelerin sendikalar, meslek odaları ve bilim insanları tarafından yapılmasını, bütün çalışanları kapsamasını, sigortasız - sendikasız çalışmanın yasaklanmasını talep ediyor.

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İŞÇİLERDE ARANMALI

TMMOB’un web sayfasında birkaç talep daha var, fakat biz sorunların gerçek çözümünü “işçilerde” görüyoruz. Bunun nedeni çok basit; kazalarda ve meslek hastalıklarından asıl zararı kim görüyor, kim hastalanıyor, kim sakatlanıyor, kim ölüyor? İşçi. O zaman sorun işçinin “kendi” sorunudur ve ancak “kendisi” çözebilir.

İşçi, kendi sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yasayı kendisi çıkartmalı ve yasanın işyerlerinde uygulanmasını bizzat denetlemelidir. İSG müfettişleri işçiler arasından seçilerek, sendikalar tarafından eğitilmelidir. İşyeri denetimlerinde İSG müfettişlerine işyerinde örgütlü sendika temsilcisi ve teftiş edilen birimdeki işçilerin temsilcisi eşlik etmelidir.

İSG’de işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ancak “ikincil” bir rol oynayabilir. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları “kendi başlarına” asla işçilerin (hatta kendilerinin) sağlığını koruyamaz, güvenliğini sağlayamazlar.

İşçiler, kendi sağlık ve güvenliklerini korumalarında kendilerine yardımcı olacak işyeri hekimlerini ve iş güvenliği uzmanlarını da kendileri yaratmalıdır. Peki, bunu nasıl yapabilirler?

Birincisi, bizzat kendileri tıp ve mühendislik fakültelerine girerek. Bunun için işçilerin ve işçi çocuklarının üniversitelere “öncelikli” olarak alınması, eğitimleri boyunca bütün masraflarının devlet tarafından karşılanması gereklidir. Doktor ve mühendis fabrikada kendi babasına, annesine, kardeşlerine hizmet etmelidir.

İkincisi, tıp fakültelerinin ve mühendislik fakültelerinin sermayenin gereksinimleri doğrultusunda hazırlanmış olan müfredatlarını değiştirip, işçi sınıfının gereksinimleri doğrultusunda müfredatlar oluşturulmasını sağlayarak. Müfredat içinde İSG konularını arttırarak.

Üçüncüsü, ülkenin genel sağlık sisteminden “ayrı” örgütlenmiş İSG sistemini kaldırarak, ülkenin sağlık sistemini, “üretim birimleri” temelinde yeniden örgütleyerek, dahası işyerlerindeki “sağlık hücrelerinden” başlayarak, İSG sisteminin bütün basamaklarında “bizzat” yer alarak.

Bu süreçlerde işçilerin ekonomik – demokratik mücadele örgütleri olan sendikalara önemli görevler düşmektedir. Çalışma Bakanlığı’nın yetkileri sendikalara devredilmeli ve yukarıda sıralanan tedbirlerin alınmasında yönetimlerinde işçilerin bulunduğu sendikalar birinci derecede sorumlu olmalıdır.

İşçiler kendi sağlık ve güvenliklerini ancak bu şekilde güvenceye alabilirler.

Akif Akalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder