Temmuz sıcağında sıradan bir gün.
Öğle saatlerine doğru ekranların altından kırmızı harflerle Hendek’teki havai
fişek fabrikasında patlamalar meydana geldiği haberi akıyor.
Anında ilk tepki MHP’li belediye başkanından: “merak etmeyin” diyor, “can kaybı yok”…
İki saat içinde “olay yerine” üç Bakanın
gelişi, MHP’li belediye başkanını yalanlıyor. Mesele ciddi. Fakat Sayın Vali
önce, “sadece 10 yaralı var” diyor, bir saat sonra “56 yaralı var, ama can
kaybımız yok çok şükür” diyor.
İki işçinin yaşamını yitirdiği
haberini vermek, Sağlık Bakanı’na düşüyor. Bakan, son zamanlarda ölüm
haberlerini sosyal medyadan ilan etmenin verdiği alışkanlıkla olacak, iki
işçinin öldüğünü yine “twitter” hesabından duyuruyor.
Öğleden sonra durum anlaşılıyor: yurdumda
sıradan bir işçi cinayeti daha…
NEDEN CİNAYET DİYORUZ?
Neden iş kazası demiyoruz da, “işçi
cinayeti” diyoruz? Cinayet sözcüğü biraz “ağır” olmuyor mu?
Engels, günümüzden 175 yıl önce “cinayeti”
şöyle tanımlıyor:
“Toplum binlerce insanı yaşamın
gereklerinden yoksun bıraktığı, içinde yaşayamayacakları konumlara soktuğu
–kaçınılmaz sonuç olan ölüm gelinceye dek o koşullarda kalmaya yasanın güçlü
eliyle zorladığı–, binlerce mağdurun yok olacağını bildiği ve gene de bu
koşulların sürmesine izin verdiği zaman, toplumun yaptığı, bir bireyin yaptığı
gibi ve aynı kesinlikte cinayettir; örtülü, kasıtlı cinayettir; hiç kimsenin
kendisini savunamadığı bir cinayettir; kimse katili görmediği için, mağdurun
ölümü doğal göründüğü için cinayet gibi olmayan cinayettir; çünkü suç bir şeyi
yapmaktan çok yapmamanın sonucudur. Ama cinayettir.”
Hendek’teki olayın detaylarına
baktığımızda, Engels’in tarif ettiği örüntüyü apaçık görüyoruz.
Bu patlama, aynı işyerinde geçtiğimiz
10 yıl içinde meydana gelen altıncı patlama. Daha önceki patlamalarda da yine
ölümler ve ağır yaralanmalar yaşanmış. Bu süreçte fabrikanın sahipleri,
işyerinin adını (Coşkunlar, Büyük Coşkunlar, Venüs Coşkunlar, Yertaş) ve yerini
(Sakarya, Niğde, Sivas) değiştirerek, fakat işçilerin canını alan üretim
koşullarında hiçbir değişiklik yapmadan, üretime son zamanlarda gençlerin
diline pelesenk olan sözcükle, “aynen” devam etmişler.
Burada “aynen” Engels’in dediği gibi
cinayet, bir şey yaparak değil, “yapmayarak” gerçekleştiriliyor. Kanunen
alınması gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri “alınmayarak”
gerçekleştiriliyor. İşte bunun için olaya iş kazası yerine “işçi cinayeti”
demeyi tercih ediyoruz. Çünkü işçi cinayeti terimi olayı daha iyi tanımlıyor.
NE OLURSA OLSUN ÜRETİM DEVAM ETMELİ
İngilizcede “Show must go on” şeklinde
bir deyiş vardır. Bu deyişle sahne sanatçılarının özel yaşamlarında ne yaşarsa
yaşasınlar, ister en yakınlarını yitirmiş olsunlar, ister 40 derece ateşle
yansınlar, gösterinin devam etmesi gerektiği anlatılır.
Bu deyiş dilimize “ne olursa olsun
üretim devam etmeli” şeklinde tercüme edilmiştir. Üretim koşulları işçinin
yaşamını tehlikeye atıyormuş, işçi yaralanabilir veya sakatlanabilirmiş ne gam?
Üretim devam etmeli, ne pahasına olursa
olsun sürmeli…
Show must go on deyişinin en güzel
yorumlarından birini Queen’in “Bohemian Rhapsody” içinde yer alan aynı isimli
parçasında görüyoruz. Queen şarkıda “Ne için yaşıyoruz, ne aradığımızı bilen
var mı” diye soruyor.
BİZE HER GÜN KIRMIZI PAZARTESİ
Gerçekten bir işçi, bir emekçi ne
için yaşar bu dünyada? Maden ocağında göçük altında kalan babasından boşalan
yeri doldurmak, ağabeyinin düştüğü inşaat iskelesine tırmanmak, daha dün komşusunun
can verdiği havai fişek fabrikasında yarım kalan işi tamamlamak için mi? Hayatın
anlamı bu mudur? İşçi bunun için mi dünyaya gelir?
Tarihe baktığımızda havai fişek
fabrikasında ortalama 2 – 3 yılda bir büyük patlamalar yaşandığını görüyoruz.
Son patlama 27 Ocak 2018’de meydana gelmiş ve iki işçi yaşamını yitirmiş.
Buradan hareketle fabrikada bir sonraki patlamanın muhtemelen 2022 yılı
sonlarına doğru meydana geleceğini ve fabrikada çalışacak işçilerin
yaralanabileceklerini, sakat kalabileceklerini veya yaşamlarını
yitirebileceklerini söyleyebiliriz.
Bu sözler size Gabriel Garcia Marquez’in
“Kırmızı Pazartesi” romanını mı anımsattı? Doğrudur. Belki “bize her yer
şanzelize” sözlerini üreten Ankaralı gençler, işçilerimiz için de “bize her gün
kırmızı pazartesi” diye bir şarkı yazarlar.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder