Merhaba,
Çanakkale Düşünce Topluluğu olarak önümüzdeki hafta Çarşamba akşamı (6 Ekim) yapacağımız üçüncü söyleşimizde “Tarım” konusunu ele alacağız. Bu kez bir konuğumuz olacak: ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri AD öğretim üyesi Prof. Dr. Harun Baytekin.
Bildiğiniz gibi söyleşilerimizin
amacı hepimizi yakından ilgilendiren sorunlar üzerine konuşmak ve “anlamaya” çalışmak.
Söyleşilerde ülkemizde düşün iklimine hakim olan “taraftar” kültürünün dışına
çıkarak, tartışmanın taraflarının iddialarını ve bu iddiaların dayanaklarını
öğrenmeye, sorunları tarihsel ve toplumsal bir çerçeve içinde değerlendirmeye
çalışıyoruz.
Aslında Türkiye tarımına ilişkin iki
rakam tarım alanındaki tartışmanın ana eksenini ortaya koyuyor: 1988 yılında
kişi başına 380 kg olan buğday üretimi, 2019 yılında 230 kg’a kadar düşerken,
1980’de 85 milyon baş olan hayvan (sığır, manda, koyun ve keçi) varlığımız 66 milyon başa gerilemiş...
Üretim geriliyor, fakat insanlar
hayatta kalabilmek için beslenmek zorunda. Bu nedenle gıda açığı ithalatla
karşılanmaya çalışılıyor ve her yıl tarımda daha fazla ithalat yapıyoruz. Ancak
ithalatımız sadece bununla sınırlı değil, tarımsal girdilerimizi de (tohum,
gübre, ilaç, mazot vb) ithal ediyoruz. Hatta işlenmiş gıda ihracatımız bile
ithalata dayalı.
Yani uzun sözün kısası, 1980’lere
kadar yeryüzündeki tarımda kendi kendine yeten birkaç ülkeden biri olan
Türkiye, bugün “dışa bağımlı” hale gelmiş.
Diğer yandan 21. yüzyılın ilk çeyreğinde
hala topraklarımızın dörtte üçünde tarımsal üretim için ortaçağda olduğu gibi
“yağışa bağlıyız”. Topraklarımızın sadece yüzde 28’ini (6,6 milyon hektar) sulayabiliyoruz.
Peki, bunların nedenleri neler?
Türkiye 1980 öncesindeki gibi yeniden gıda güvencesine kavuşabilir mi?
Elbette katılımcılar kendilerini
bunlarla sınırlamak zorunda değil. Konunun katılımcıların daha çok ilgi
duyacağı başka yönleri de tartışılabilir.
Gördüğünüz gibi konuşulacak çok şey
var. O halde işin aslını merak ediyorsanız, söyleyecek sözünüz varsa, gelin
birlikte konuşalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder