Translate

27 Eylül 2021 Pazartesi

Pahası, sevdiklerimizin yaşamıymış

 


“Her ne pahasına olursa olsun”! “Ne olursa olsun”! “Amasız, fakatsız…”.

 

Pandeminin başından beri ne çok duyduk bu gösterişli, heyecan verici “hamasi” deyişleri. Kulağa ne kadar yiğitçe geliyorlar değil mi?

 

Fakat söz konusu “pahanın”, “amanın ve fakatın” sevdiklerimizin yaşamı olduğunu gördük. “Her ne pahasına” derken aslında “sevdiklerinizin yaşamı pahasına” diyorlardı.

 

Gerçi bugüne dek 63 bin sevdiğimizi yitirmemize rağmen bu gerçekleri hala görmemekte, anlamamakta inat edenlerin sayısı hiç de az değil.

 

HER NE PAHASINA OLURSA OLSUN ÇARKLAR DÖNMELİ    

 

Geçen yıl “her ne pahasına olursa olsun çarklar dönmeli” diyen koroyu anımsıyor musunuz? Hani şu 15 günlük kapanma tedbirinin virüsten daha zararlı olduğunu savunanlar korosu.

 

Sermayenin çarkların (artık değer üretiminin) kesintiye uğramasına karşı çıkmaları anlaşılır bir şey. Fakat korodaki sendikacılara, kendilerine “solcu”, “sosyalist” diyenlere ne demeli?  

 

Oysa 15 gün, bilemediniz 1 ay çarklar durdurulabilseydi, yitirdiğimiz 63 bin canımızın çok büyük bir bölümü bugün aramızda olacaklardı.

 

Aslında başta hükumet, Sağlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu olmak üzere herkes, salgının kontrol altına alınabilmesi için virüsün toplum içinde dolaşımını durdurmak gerektiğini çok iyi biliyordu.

 

Hatırlayın, her gün “evde kal” çağrısı yapılıyordu. Gerçekten de salgını kontrol altına almanın tek yolu evde kalmaktı. Fakat insanlar keyfinden mi sokağa çıkıyor? İşyerlerini kapatmazsanız insanlar nasıl evlerinde kalacaklar? İnsanlar işe gitmek için sokağa çıkıyor, toplu taşıma kullanıyor.

 

OKULLAR AMASIZ, FAKATSIZ AÇILMALI

 

Yaz sonunda Türk Tabipler Birliği (TTB), Eğitim Sen, Türk Eğitim Sen, Eğitim İş, Öğretmenler Sendikası, Eğit Der, Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Öğretmenleri Derneği ile Öğrenci Veli Derneği bir basın açıklaması yaparak, “Türkiye artık tercihini çocuklar ve gençlerden yana yapmalı, her basamakta okulları amasız, fakatsız açmalı ve açık tutmalıdır” dediler.

 

Peki, bu “ama, fakat” diyenler kimlerdi? Hükumet mi, yoksa Eğitim Bakanlığı mı? Çok eskiye gitmeyelim, yalnızca Ağustos ayından beri neler konuşulduğuna, kimlerin “ama, fakat” dediğine bakalım.

 

Önce Ağustos başında Fransa ve İtalya öğretmenler, üniversite öğrencileri ve personeli, toplu taşıma kullanıcıları için en az 1 doz aşı olmak veya son 6 ay içinde hastalığı geçirmiş olmak veya son 48 saatte negatif PCR şartı getirdi. ABD Hastalık Kontrol Merkezleri 12 yaş üzeri çocukların aşılanmasını istedi, kapalı alanlarda maske şartı koydu.

 

İsrail okullar açılmadan bütün öğrencilerin taramadan geçirilip, taşıyıcıların belirlenmesini şart koştu. Okulda bir öğrencinin hastalanması halinde, bütün okula 7 gün boyunca test yapılarak, hastaların ve testi pozitif çıkanların izole edilmesi kararlaştırıldı.

 

Ağustos’un ilk haftasında ABD’de çocuklarda hastalık hızla artmaya başladı. Çocuk vakalar 94 bine erişti (toplam vakaların yüzde 15’i, Eylülde bu oran ikiye katlandı). Hastalık Kontrol Merkezleri okullarda Delta varyantının kolayca yayılabileceğini açıkladı.

 

Yunanistan öğrenci ve öğretmenlere aşı sertifikası veya hastalığı son 6 ayda geçirmiş olduğunu kanıtlama veya haftada 2 negatif PCR sonucu zorunluluğu getirdi. Küba okulların açılmasını, bütün öğrencilerin aşılanmasından sonra biçiminde erteledi.

 

SALGININ SEYRİ NE OLURSA OLSUN

 

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Hüseyin Kaya, “Salgının seyri ne olursa olsun 1,5 yıldır kapalı olan okulların ve üniversitelerin açık kalması için gerekli önlemlerin alınması gerekiyor” derken acaba ne dediğinin farkında mıydı? “Salgının seyri ne olursa olsun” ne demek?

 

Her şeyden önce yaş, cinsiyet, meslek vb ayırt etmeden bütün toplumu etkileyen bir salgınla mücadelede “okulların”, toplumun genelinden ayrı, izole olarak ele alınması kabul edilemez. Topluma yönelik tedbirler, “adı üzerinde” bütün toplumu kapsayan tedbirlerdir.

 

Dahası okul demek sadece öğrenci ve öğretmen demek değildir. Eğitimin müstahdeminden, servis şoförüne, kantincisinden bekçisine kadar birçok bileşeni vardır ve alınacak tedbirler bunları da kapsamalıdır. Sadece öğretmen ve öğrencilerin aşılanması hiçbir sorunu çözmez.

 

Ya veliler? Öğrenciler tek başlarına mı yaşıyor? Bir evleri ve bu evlerde onlardan başka kalanlar yok mu? Fakat eğitimci – sendikacı Hüseyin Kaya’ya göre salgının seyri hiç önemli değil… Okullar açık olsun da, ne olursa olsun!

 

Bekleyin, havalar biraz daha soğusun, yoğun bakım yatakları küçük çocuklarla dolmaya, çocuk cenazeleri kaldırılmaya başlasın, “ne olursa olsun” demek ne demekmiş göreceksiniz…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder