“Her ne pahasına olursa olsun”! “Ne
olursa olsun”! “Amasız, fakatsız…”.
Pandeminin başından beri ne çok
duyduk bu gösterişli, heyecan verici “hamasi” deyişleri. Kulağa ne kadar
yiğitçe geliyorlar değil mi?
Fakat söz konusu “pahanın”, “amanın
ve fakatın” sevdiklerimizin yaşamı olduğunu gördük. “Her ne pahasına” derken
aslında “sevdiklerinizin yaşamı pahasına” diyorlardı.
Gerçi bugüne dek 63 bin sevdiğimizi yitirmemize rağmen bu gerçekleri hala görmemekte, anlamamakta inat edenlerin sayısı hiç de az değil.
HER NE PAHASINA OLURSA OLSUN ÇARKLAR DÖNMELİ
Geçen yıl “her ne pahasına olursa
olsun çarklar dönmeli” diyen koroyu anımsıyor musunuz? Hani şu 15 günlük kapanma
tedbirinin virüsten daha zararlı olduğunu savunanlar korosu.
Sermayenin çarkların (artık değer
üretiminin) kesintiye uğramasına karşı çıkmaları anlaşılır bir şey. Fakat
korodaki sendikacılara, kendilerine “solcu”, “sosyalist” diyenlere ne demeli?
Oysa 15 gün, bilemediniz 1 ay çarklar
durdurulabilseydi, yitirdiğimiz 63 bin canımızın çok büyük bir bölümü bugün
aramızda olacaklardı.
Aslında başta hükumet, Sağlık
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu olmak üzere herkes, salgının
kontrol altına alınabilmesi için virüsün toplum içinde dolaşımını durdurmak
gerektiğini çok iyi biliyordu.
Hatırlayın, her gün “evde kal”
çağrısı yapılıyordu. Gerçekten de salgını kontrol altına almanın tek yolu evde kalmaktı.
Fakat insanlar keyfinden mi sokağa çıkıyor? İşyerlerini kapatmazsanız insanlar
nasıl evlerinde kalacaklar? İnsanlar işe gitmek için sokağa çıkıyor, toplu
taşıma kullanıyor.
OKULLAR AMASIZ, FAKATSIZ AÇILMALI
Yaz sonunda Türk Tabipler Birliği
(TTB), Eğitim Sen, Türk Eğitim Sen, Eğitim İş, Öğretmenler Sendikası, Eğit Der,
Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Öğretmenleri Derneği ile Öğrenci Veli Derneği bir
basın açıklaması yaparak, “Türkiye artık tercihini çocuklar ve gençlerden yana
yapmalı, her basamakta okulları amasız, fakatsız açmalı ve açık tutmalıdır”
dediler.
Peki, bu “ama, fakat” diyenler
kimlerdi? Hükumet mi, yoksa Eğitim Bakanlığı mı? Çok eskiye gitmeyelim,
yalnızca Ağustos ayından beri neler konuşulduğuna, kimlerin “ama, fakat”
dediğine bakalım.
Önce Ağustos başında Fransa ve İtalya
öğretmenler, üniversite öğrencileri ve personeli, toplu taşıma kullanıcıları
için en az 1 doz aşı olmak veya son 6 ay içinde hastalığı geçirmiş olmak veya
son 48 saatte negatif PCR şartı getirdi. ABD Hastalık Kontrol Merkezleri 12 yaş
üzeri çocukların aşılanmasını istedi, kapalı alanlarda maske şartı koydu.
İsrail okullar açılmadan bütün
öğrencilerin taramadan geçirilip, taşıyıcıların belirlenmesini şart koştu.
Okulda bir öğrencinin hastalanması halinde, bütün okula 7 gün boyunca test
yapılarak, hastaların ve testi pozitif çıkanların izole edilmesi
kararlaştırıldı.
Ağustos’un ilk haftasında ABD’de
çocuklarda hastalık hızla artmaya başladı. Çocuk vakalar 94 bine erişti (toplam
vakaların yüzde 15’i, Eylülde bu oran ikiye katlandı). Hastalık Kontrol
Merkezleri okullarda Delta varyantının kolayca yayılabileceğini açıkladı.
Yunanistan öğrenci ve öğretmenlere
aşı sertifikası veya hastalığı son 6 ayda geçirmiş olduğunu kanıtlama veya
haftada 2 negatif PCR sonucu zorunluluğu getirdi. Küba okulların açılmasını,
bütün öğrencilerin aşılanmasından sonra biçiminde erteledi.
SALGININ SEYRİ NE OLURSA OLSUN
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Hüseyin
Kaya, “Salgının seyri ne olursa olsun 1,5 yıldır kapalı olan okulların ve
üniversitelerin açık kalması için gerekli önlemlerin alınması gerekiyor” derken
acaba ne dediğinin farkında mıydı? “Salgının seyri ne olursa olsun” ne demek?
Her şeyden önce yaş, cinsiyet, meslek
vb ayırt etmeden bütün toplumu etkileyen bir salgınla mücadelede “okulların”,
toplumun genelinden ayrı, izole olarak ele alınması kabul edilemez. Topluma
yönelik tedbirler, “adı üzerinde” bütün toplumu kapsayan tedbirlerdir.
Dahası okul demek sadece öğrenci ve
öğretmen demek değildir. Eğitimin müstahdeminden, servis şoförüne,
kantincisinden bekçisine kadar birçok bileşeni vardır ve alınacak tedbirler
bunları da kapsamalıdır. Sadece öğretmen ve öğrencilerin aşılanması hiçbir
sorunu çözmez.
Ya veliler? Öğrenciler tek başlarına
mı yaşıyor? Bir evleri ve bu evlerde onlardan başka kalanlar yok mu? Fakat
eğitimci – sendikacı Hüseyin Kaya’ya göre salgının seyri hiç önemli değil… Okullar
açık olsun da, ne olursa olsun!
Bekleyin, havalar biraz daha soğusun,
yoğun bakım yatakları küçük çocuklarla dolmaya, çocuk cenazeleri kaldırılmaya
başlasın, “ne olursa olsun” demek ne demekmiş göreceksiniz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder