Translate

20 Eylül 2022 Salı

İtalya’da yüz yıl sonra yine, yeniden faşizm

 


Son günlerde medyaya düşen bir haber tüyleri ürpertiyordu:

“1922 İtalya’sı Ekim ayının son günlerinde, ülkenin ve kıtanın tarihini değiştirecek bir eyleme tanıklık ediyordu. Benito Mussolini liderliğindeki Ulusal Faşist Parti iktidarı ele geçirmek için binlerce kara gömlekliyle başkente yürüyordu… Roma Yürüyüşü’nün 100. yıldönümüyle aynı günlerde İtalya yine tarihi bir değişime tanıklık edebilir”.

 

TARİH TEKERRÜR MÜ EDİYOR?

 

Olabilir mi? Gerçekten önümüzdeki hafta İtalya’da faşist bir hükumet kurulduğunu görebilir miyiz? 23 yıl faşist diktatörün tahakkümü altında perişan olmuş bir ulus, geçmişini, Bella ciao, Bandiera rossa, Roberto Benigni'nin yönettiği La vita e bella filmini  unutup faşizmi yeniden iktidara taşıyabilir mi? Seçimlere bir hafta kala yapılan kamuoyu yoklamalarına bakılırsa bunlar hiç de küçük olasılıklar değil.

 

İtalya’nın Giorgia Meloni liderliğindeki en güçlü faşist partisi (İtalya’nın Kardeşleri Partisi) seçmenlerin yüzde 25 – 26’sının desteğini alarak, merkez – sol Demokratik Parti’nin (yüzde 21) önüne geçmiş ve İtalya’nın “birinci” partisi konumuna yükselmiş. Gençliğinde Mussolini’nin faşist partisinin devamı olan hareketlerde de görevler alan Meloni’ye Mussolini’nin torunu destek veriyor.

 

Meloni, müttefikleri Matteo Salvini liderliğindeki İtalya’nın ikinci güçlü faşist partisi olan Lig Partisi (seçmen desteği yüzde 12) ve Silvio Berlusconi liderliğindeki merkez – sağ Haydi İtalya partisiyle (seçmen desteği yüzde 8) önümüzdeki hafta bir koalisyon hükumeti kurmayı planlıyor. Seçim sistemi bu partilerin yüzde 45 oyla parlamentoda belki Anayasayı bile değiştirebilecekleri bir çoğunluğa ulaşmalarına olanak veriyor.

 

İTALYA’YI FAŞİZME TAŞIYAN KOŞULLAR

 

Yıllardır yüzde 1 civarında dolaşan enflasyon, 2021 yılının ikinci yarısından beri her ay istikrarlı olarak artarak, geçtiğimiz ay yüzde 9,1 ile rekor kırdı. İnsanlar her gün ceplerindeki paranın hızla eridiğini hissediyor, yoksullaşıyor.

 

İşsizlik uzun süredir yüzde 8’lerde takılıp kalmış görünüyor. Fakat işsizlik 15 – 24 yaş grubu gençlerde yüzde 24 gibi ürkütücü bir hıza erişmiş durumda. Gençler iş bulabilmek için ülkelerini terk ederek Almanya’ya veya İngiltere’ye gitmek zorunda kalıyor.

 

Bu koşullar insanları faşist söylemlere daha açık hale getiriyor. Nitekim Meloni’nin hızlı yükselişi, Mussolini’nin yüz yıl önceki yükselişine çok benzetiliyor. 1919 yılında adı dahi bilinmeyen bir örgüt olan “Faşist Mücadele Birlikleri” (Fasci Italiani di Combattimento), Ulusal Faşist Parti’ye dönüşerek 1921 seçimlerinde sadece binde 4 oy almış, ancak 1922 yılında patlak veren kriz, adı duyulmadık bu partiyi kimse ne olduğunu anlayamadan iktidara taşımıştı.

 

Meloni’nin 2018 seçimlerinde seçmenlerin sadece yüzde 4’ünün oylarını alabilen İtalya’nın Kardeşleri Partisi de, dört yıldan kısa bir sürede oylarını “altıya” katlayıp, İtalya’da da birinci parti olmayı başardı.

 

FAŞİZME GEÇİŞTE BAŞKANLIK REJİMİ

 

Faşist ittifakın hükumet programındaki en önemli başlık, mevcut parlamenter sistemden, Türkiye’deki gibi “başkanlık rejimine” geçilmesi. Meloni, ısrarla cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini istiyor. Bunun için Anayasa değişikliği gerekli, fakat faşistler seçimlerde sağlayacakları çoğunlukla, referanduma gitmeden bu değişikliği yapabileceklerini umuyorlar.

 

İtalya’da sosyalist ve komünist partilerin dağılmasından sonra siyasi yelpazenin solunda yalnız kalan sosyal demokratlar, “tek adam” rejimine yol açacak bu girişime karşı çıkıyor ve parlamenter sistemi faşizme karşı bir emniyet supabı olarak görüyor. Merkez sağ partiler de, başkanlık rejiminin İtalya’yı diktatörlüğe götüreceğinden endişe ediyor. Ancak bu partiler seçimlerde faşist ittifakın karşısına birlikte çıkmayı düşünmüyorlar.

 

Mussolini’ye karşı savaşan direnişçilerin kurduğu İtalyan Ulusal Partizanlar Derneği, İtalyanları faşizme karşı birleşmeye çağırıyor fakat çok ciddiye alınmıyor. İtalyanlar Meloni’nin Mussolini gibi değil, Macaristan’ın lideri Orban gibi olacağına inanıyor.

 

AYNI SORUNLARDAN BESLENİYOR, AYNI DİLİ KONUŞUYORLAR

 

Avrupa’da yüksek enflasyon ve işsizlik altında ezilen işçiler ve gençler, umudu faşist partilerde arıyor ve faşist partilerin safları dolduruyorlar. İşsiz gençler için faşist partiler umut olmanın yanında sosyalleşme alanları. Hamasi söylemler, duygu yüklü milliyetçi marşlar ve faşist semboller, kendilerini kaybolmuş hisseden gençlerin “kimlik” gereksinimlerine hitap ediyor.

 

Faşist söylem dünyanın her yerinde aynı temalar üzerine kuruluyor: göçmen karşıtlığı, kutsal aile değerleri, din, kürtaj karşıtlığı, küresel güçler… Öyle ki, herhangi bir ülkede bir faşist lider mikrofonu eline aldığında, konuşan Trump mı, Orban mı, Le Pen mi, Meloni mi, Abascal mı, Akesson mu yoksa Bolsonaro mu anlayamıyorsunuz. Hepsi aynı dili konuşuyor.

 

TARİH DERS ALINMADIĞINDAN TEKERRÜR EDİYOR

 

İtalya Avrupa’da faşizmin iktidara geldiği ilk ülke. Mussolini 1922 Ekim’inde 20 bin kara gömlekli militanıyla Roma’ya yürümeye başladığında, kimse bu küçük grubun İtalya’nın sonraki çeyrek yüzyıl boyunca kaderine egemen olabileceğine inanmamıştı.

 

Gerçekten de İtalya’da faşizmin iktidara gelmesi olanaksızdı. 1921 seçimlerinden birinci parti olarak çıkan İtalya Sosyalist Partisi oyların yüzde 25’ini, Sosyal Demokrat Parti yüzde 4,65’ini ve İtalya Komünist Partisi yüzde 4,61’ini ve Bağımsız Sosyalistler binde 5’ini almıştı. Hani amiyane tabirle İtalyan solu faşistleri “tükürükle boğabilecek” güçteydi.

 

Fakat Mussolini İtalyanların inanmaz bakışları altında önce iktidarı aldı, iki yıl sonra İtalya’daki bütün siyasi partileri kapattı ve faşizme karşı birleşemeyenler, Bertolt Brecht’in dediği gibi faşizmin zindanlarında buluştular.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder