Toplumcu tıbbın mimarı Friedrich
Engels ömrünün büyük bir bölümünü İngiltere’de geçirmiş bir Alman’dır. 1842
yılında, henüz 22 yaşındayken, ailesinin İngiltere’deki tekstil işletmesinde
çalışmak üzere Manchester’a gelir. Burada kaldığı 21 ay boyunca işçilerin ve
emekçilerin maruz bırakıldıkları çalışma ve yaşam koşullarını gözlemler ve
1845’de ülkesine döndüğünde, Almanlara kapitalist sanayileşmenin nelere yol
açtığını göstermek için “İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu” başlıklı kitabını
yayınlar.
Engels’in Manchester’a ikinci gelişi beş yıl sonra, 1849’da gerçekleşir ve bu kez aile işletmesinden emekli olduğu 1870 yılına kadar Manchester’da kalır. 1870’de Londra’ya taşınan Engels, 1895 yılında ömrünü bu şehirde tamamlar. Engels’in Manchester’a üçüncü ve son gelişi ise ölümünden 122 yıl sonra, 2017 yılında gerçekleşir.
İNGİLTERE’DE İŞÇİ SINIFININ DURUMU
1800’lü yıllarda İngiltere kapitalist
sanayileşmenin merkezi haline gelirken, “insani maliyet” giderek dayanılmaz bir
hal almıştır. Edwin Chadwick’in 1842 yılında yayınlanan “İngiltere’de Çalışan
Nüfusun Sağlık Koşulları” başlıklı raporuna göre ülkede işçiler, hizmetçiler,
ustalar ve aileleri ortalama 19 yıl yaşarken, soylular, profesyoneller ve
aileleri ortalama 44 yıl yaşıyorlardı.
Chadwick’den üç yıl sonra,
Chadwick’in raporundan ve verilerinden geniş ölçüde yararlanarak kaleme aldığı
“İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu” başlıklı kitabını yayınlayan Friedrich
Engels, “İşçi sınıfının sefil durumunun nedeni, o ufak tefek yakınma
konularında değil, ama kapitalist sistemin kendisinde aranmalıdır” diyordu.
İNGİLİZCE BASKIYA ÖNSÖZ
İşçi sınıfının oldukça hareketli
olduğu yıllarda Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde bulunan Engels, 1848
devrimlerinin yenilgisinden sonra 1849 yılında yeniden Manchester’a döner.
İngiltere’de İşçi Sınıfı’nın durumu Almanya’da Almanca olarak yayınlanmış, 1885
yılında ABD’de İngilizce baskısı yapılmış fakat Avrupa’ya yeterince
erişememiştir. Kitap 1892 yılında İngiltere’de İngilizce olarak yeniden
yayınlanır.
Engels İngilizce baskı için kaleme
aldığı önsözde, kitaptaki 48 yıl öncesinin İngiltere’sinin artık “geçmişin” bir
parçası olduğunu, kapitalist üretim büyüdükçe kapitalistlerin kitapta anlatılan
ufak tefek dolandırıcılık ve yağmalara gereksinimi kalmadığını, imalatçıların kendi
işçileri üzerinden adi hırsızlıklarla rekabet etmesinin artık bir değer ifade
etmediğini söylüyor.
Bu süreçte sömürüyü arttırabilmek
için çocuk işçileri ölümüne, günde 16 saat çalıştırmaya gerek kalmamış, 1847
yılında 10 saatlik işgünü yasalaştırılmıştı. Kapitalistler sendikalarla
dalaşmanın kendilerine daha çok zarar verdiğini, sendikaları manipüle etmenin
çok daha avantajlı olduğunu öğrenmişlerdi.
“Kolera, tifüs, çiçek ve öteki salgın
hastalıkların tekrar tekrar ortaya çıkması, İngiliz burjuvaya eğer kendini ve
ailesini bu hastalıklardan koruyacaksa, kasaba ve kentlerde hijyen kurallarına
hemen uyulması gereğini göstermiştir. Böylece bu kitapta anlatılan en göze batar
rezillikler ya tümden ortadan kalkmış ya göze daha az çarpar olmuştur.
Kanalizasyon, varsa iyileştirilmiş, yoksa yeniden yapılmıştır”.
Şüphesiz kapitalistlerin “kendi”
sağlıklarını korumak için aldığı bu tedbirler, pandemi sürecinde de tanık
olduğumuz gibi bulaşıcı ve salgın hastalıkların esas kurbanları olan işçiler ve
emekçiler için de büyük fayda sağlamıştır. Ancak Engels işçilerin “barınma”
sorununda hiçbir esaslı gelişme olmadığını da belirtir.
ŞİMDİ ENGELS ÇIKIP MANCHESTER’A GELSE
İngiltere’nin tarihi sanayi kenti
Manchester’da bir grup mimar ve şehir plancı, kent ve kentleşme sorunlarını
tartışmak üzere 2009 yılında “Urbis Research Forum” adında enformal bir sohbet
ortamı oluşturmuşlar. Grup 2010 yılında, Friedrich Engels’in 190. doğum gününde
gerçekleştirdikleri toplantıyı, İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu başlıklı
kitabında 1842 – 1844 dönemi Manchester mimarisini de çok ayrıntılı bir biçimde
resmeden Engels’e ithaf etmiş.
29 Kasım 2010’da yapılan toplantıya Steve
Hanson (Hereford College of Arts) ve Mark Rainey (University of Manchester)
panelist olarak katılmış ve “Şimdi Engels çıkıp Manchester’a gelse…” demişler.
1844 – 2010, dile kolay, 166 yıl. 166
yıl önce tarihin ilk “sanayi şehri” olan Manchester, şimdi sanayi neoliberal
işbölümüyle başka ülkelere kaydırıldığından, bir “sanayi sonrası” (post
industrial) şehir. Sohbet boyunca Manchester’a Engels’in gözünden bakmış ve geçen
166 yıl boyunca şehirde nelerin değiştiğini, nelerin çok değişmeden kaldığını
konuşmuşlar.
Bu söyleşinin üzerinden yedi yıl
geçmiş ve “şaka” gerçek olmuş. Engels, son ayrılışından (1870) 147 yıl sonra,
2017 yılında gerçekten üçüncü kez Manchester’a dönmüş.
Ukrayna’daki anti-komünist rejimin
2015 yılında ülkede komünist dönemi çağrıştırabilecek her şeyi yasaklamasından
sonra kırılarak bir kenara atılan bir Engels heykeli, 16 Temmuz 2017’de
Manchester’a getirilerek Tony Wilson meydanında yeniden dikilmiş.
21. YÜZYILDA İŞÇİ SINIFININ DURUMU
Heykeli Tony Wilson meydanına dikildiğinde,
Engels İngiltere’den son kez ayrılalı 122 yıl olmuştu. İki büyük Yeniden
Paylaşım Savaşı yaşanmış, İngiltere dünya üzerindeki emperyalist hakimiyetini artık
birlikte hareket etmek zorunda kaldığı ABD’ye kaptırmış, kapitalist sistem
karşısında sosyalist sistem önce kurulmuş ve sonra yıkılmıştı.
İngiliz işçi sınıfı bu sürecin ilk
yarısında büyük mücadeleler vermiş, Engels’in sağlığında bir emekçinin hayal
dahi edemeyeceği kazanımlar elde etmiş, İngiliz sermayesini dünyadaki en cömert
sosyal devletine razı olmak zorunda bırakmış, fakat ikinci yarısında Thatcher
döneminden başlayarak bütün kazanımlarını büyük bir hızla yitirmeye başlamış,
21. yüzyılda çok ağır bir işsizlik – enflasyon kıskacına yakalanmıştı.
Engels’in bıraktığı İngiltere’de doğuşta
yaşam beklentisi (DYB) 1765’den beri, 100 yıldan fazla bir süredir düzenli
olarak artarak uzuyordu. Engels’ten sonra da Birinci ve İkinci Yeniden Paylaşım
Savaşları sırasında dahi DYB artmaya devam etmişti. Ancak 2020 yılına
gelindiğinde süreç ilk kez tersine döndü. İngiltere’nin Manchester’ı da içine
alan kuzeybatısında ortalamada DYB erkeklerde 1,6 yıl ve kadınlarda 1,2 yıl
azaldı.
Elbette “ortalamalar” bize gerçeğin
çok küçük bir bölümünü gösterir ve çoğu kez gerçeğin önünde bir perde olurlar.
İngiltere’de DYB süreleri ülkenin varlıklı kesimleri ile yoksul kesimleri
kıyaslanarak değerlendirildiğinde, günümüzde zenginlerin yoksullardan
ortalamada 10 yıl daha uzun bir yaşam sürdükleri görülür. Elbette bugün zenginler
ile yoksullar arasındaki DYB farkı Engels’in zamanındaki gibi 25 yıl değil diye
sevinecek değiliz.
Bilindiği gibi DYB üzerinde etkili en
önemli faktörlerden biri Bebek Ölüm Hızı’dır (BÖH). İngiltere’de bugün yine
zenginler ile yoksulları BÖH yönünden kıyaslayan araştırmalar, BÖH’nı zengin
kesimlerde binde 3, yoksullar arasında binde 6,8 buluyorlar. İki kattan daha
büyük bir fark!
Çağımızın en büyük sağlık sorunları
da İngiltere’nin zenginleri ile yoksulları arasında çok eşitsiz dağılıyor. 4 –
5 yaş grubunda obezite sıklığı zenginler arasında sadece yüzde 9,1 iken,
yoksullar arasında yüzde 15,9’a kadar yükseliyor. 10 – 11 yaş grubunda da
zenginler arasında yüzde 19 olan obezite sıklığı, yoksullar arasında yüzde
30,5’e kadar çıkıyor. Obeziteye boşuna yoksulların hastalığı denmiyor.
Sağlıkta sınıfsal eşitsizliklerin
kalp hastalıkları, diyabet, kanser ve hatta ilk günlerde sınıf tanımadığı iddia
edilen COVID 19 yönünden aynı deseni izlediği görülüyor. COVID 19 salgınında Manchester’ın
en yoksul mahallelerinde COVID 19’a bağlı ölüm hızı, en zengin mahallerinkinin
2,3 katı daha yüksek bulundu.
Manchester’a üçüncü gelişinde İngiltere’de
hala zenginlerin yoksullara göre daha az hastalanıp, daha sağlıklı ve uzun bir
ömür sürdüğünü gören Engels muhtemelen hiç şaşırmamıştır. Çünkü Engels sağlıkta
eşitsizliklerin kaynağının “sınıfsal eşitsizlikler” olduğunu, sınıfsal
eşitsizlikler ortadan kaldırılmadan sağlıkta eşitsizliklerin giderilemeyeceğini
çok iyi biliyordu.
Engels değil miydi “İşçi sınıfının
sefil durumunun nedeni, o ufak tefek yakınma konularında değil, ama kapitalist
sistemin kendisinde aranmalıdır” diyen?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder