Translate

17 Kasım 2022 Perşembe

Karanlıkta körebe oynamak

 


Attila İlhan’ın Aynanın İçindekiler dizisi içinde yayınladığı “O Karanlıkta Biz” başlıklı romanında Ahmet Ziya, “...ne amansız bir körebe oynamaktayız bre, hem gözlerimiz bağlıdır, hem etraf zifirî karanlık; kimin kim olduğunu kestirebilmek, imkân harici...” der. İlhan’ın günümüzden seksen yıl öncesini tarif ederken kullandığı bu tanımlama, bugünü de mükemmel anlatıyor.

 

DÖRDÜNCÜ GÜN

 

Dört gün önce genç bir kadın, hepimizin gözü önünde İstiklal Caddesi’nde oturduğu bir banka bombayı bıraktı ve hızla uzaklaştı. Ardından (şimdilik) 6 kişiyi aramızdan alan ve onlarca yaralı bırakan bir patlama. Sonra gece yarısı polis operasyonu, kadının evinde kıskıvrak yakalanması ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nde çekilmiş bir fotoğrafının basına servis edilmesi.

 

İlk bakışta her şey ayan beyan ortada görünürken, İçişleri Bakanı’nın kendinden çok emin ifadelerle eylemi bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarttıklarını söylemesine rağmen, aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmayabileceği kuşkuları doğdu.

 

İçişleri Bakanı failin PKK ve arkasındaki azmettirici veya planlayıcının ABD olduğunu, bunların ayakkabı numaralarının dahi bilindiğini açıklarken, hatta ABD Büyükelçiliği’nin taziyesini reddederken, Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı Biden ile samimi bir görüşme yapması kafaları karıştırdı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı tarafından atanan İçişleri Bakanı’nın “katil” ilan ettiği biriyle, daha katledilenlerin cenazesi dahi kalkmadan samimi görüntüler vermesi çok normal görünmüyordu.

 

Ertesi gün PKK'nın eylemi üstlenmediğini, HDP’nin ve Demirtaş’ın saldırıyı kınadığını öğrendik. Ardından MHP’li bir başkanın saldırgan kadın ile telefon görüşmeleri yaptığı ortaya çıktı. MHP’li başkan bunun bir kumpas olduğunu, kendi adına çıkartılmış bir kimlikle telefon alındığını söyledi  

 

SURİYELİ Mİ, SOMALİLİ Mİ, PKK’LIMI, ÖSO’LUMU?

 

İlk gün “ayakkabı numarasından” bahsederken, üçüncü günün sonunda saldırganının “nereli” veya “hangi örgütten” olduğuna ilişkin bilgiler bile bulanmaya başladı. ABD ile kurulabilecek tek somut bağlantı, tişörtünün üzerindeki New York yazısıydı. Türkiye’ye ne zaman girdiğinden, girdiğinden beri neler yaptığına, nerelerde kaldığına ilişkin birbiriyle çelişen “bilgiler” havada uçuşmaya başladı.

 

Gözler Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde ÖSO’ya operasyon düzenlediği haberiyle PKK’dan ÖSO’ya çevrilirken, Suriye’nin kuzeyinde iktidar kavgası veren İslamcı grupların adları da telaffuz edilmeye başlandı. Bu arada Suriye’den de saldırganın Sultan Murat Tugayı üyesi olduğuna ilişkin bir iddia geldi.  

 

Son olarak Azez’de Hüsam adlı (veya kod adlı) birinin gözaltına alınmasıyla birlikte gözaltındakilerin sayısının 51’e ulaştığı söylendi (ikisi serbest bırakıldı), fakat hala bombayı saldırgana verdiği iddia edilen B.’den (Bilal’miş) haber yok.

 

SEÇİM KAMPANYASINDAN, ORTADOĞU’DA YENİDEN PAYLAŞIMA

 

Saldırı sonrasında saldırının amacına yönelik o kadar çok senaryo üretildi ki, hepsini buraya almaya sayfalar yetmez, fakat bunlar arasında en çok konuşulan iki tanesi önemli.

 

Birincisi, 13 Kasım eyleminin, aynen 2015 yılında olduğu gibi kanlı bir sürecin başlangıcı olabileceği iddiasıydı. Buna göre 2023 seçimlerine kadar seçmen davranışını yönlendirmek için benzer olaylar yaşanması çok muhtemeldi.

 

İkincisi, eylemi Ortadoğu’da kartların yeniden dağılmasının bir işareti olarak görüyordu. “Dış politika uzmanları” hemen ekranlarda spekülasyon yarıştırmaya başladılar. İçişleri Bakanı’nın “mesajı aldık” ifadesi de bu senaryoyu destekliyordu.

 

Velhasılı kelam, “zifiri karanlıkta körebe” oynamaya devam. Bu Türkiye’nin “kaderi” haline geldi. Belki de fıtratımızda var. Kimbilir?

 

SOMUT GELİŞMELER

 

İlk saatlerde hemen her şeyin apaçık ortada göründüğü eyleme ilişkin şimdiye kadar görebildiğimiz tek “somut” gelişme, İstiklal Caddesi üzerindeki bank ve saksıların kaldırılması oldu.

 

Yetkililerin hemen harekete geçerek teröristler İstiklal Caddesi’nde bir daha bir banka oturup, saksı içine bomba bırakamasınlar diye hemen bank ve saksıları kaldırmaları çok dikkat çekti. Artık teröristlerin İstiklal Caddesi’nde bir banka oturup, saksıya bomba bırakamayacaklarını öğrenince hepimizin yüreğine su serpildi. Bundan sonra güvenle İstiklal Caddesi’ne gidebilecektik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder