Son günlerde Brezilya’da seçimleri kıl payı farkla kazanan Lula’nın “Biliyoruz ki cennetin kapılarını açmadık, ama en azından cehennemin kapısını kapatmayı becerdik” deyişi, Türkiye’de solun diline pelesenk oldu. Söze “hele bir AKP gitsin de…” diye başlayan bu kesimlerin “ehven-i şer” politikası güttükleri apaçık ortada. Fakat ehven-i şer politikası başarı getirebilir mi?
TARİHİMİZİN EN UZUN İKTİDARI
Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığı
da hesaba katıldığında 1994 yılından beri Türkiye’nin gündeminin en ön
sıralarında ve 2000’lerin başından beri Türkiye’nin gündemini belirliyor.
Neresinden baksanız 30 yıla yakın bir zaman. Dile kolay…
Türkiye tarihine damga vuran diğer
liderler arasında Mustafa Kemal, 1920’den saysak dahi yalnızca 18 yıl, İsmet
İnönü 22 yıl, Demirel kısa - uzun kesintilerle 32 yıl iktidar sürmüşler.
Erdoğan önümüzdeki seçimleri de kazanırsa, Demirel’in rekorunu kırıp, Türkiye
tarihine en uzun süre damgasını vuran siyasetçi olacak.
Fikret Kızılok, Demirel Cumhurbaşkanı
seçildiğinde dayanamamış, “Demirbaş” şarkısını yazmıştı. 1960’lı yıllardan 1990’lara
tarihteki önemli olayları sıralıyor ve bu süreçte “Süleyman hep başbakan,
başbakan hep Süleyman” diyordu. Şarkı Süleyman Demirel’in 1993 yılında
Cumhurbaşkanı seçilmesine atıfla “Nerede kalmıştık, silindir şapkamı verin”
dizeleriyle bitiyordu.
Kızılok yaşasaydı bugün de muhtemelen
Erdoğan için böyle bir şarkı besteleyecekti…
HAYALSİZ VE UMUTSUZ SOL
Artık Türkiye solunun tamamına yakın
bir bölümünün Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına çıkartılacak “ortak
adayı” destekleyeceği kesinleşti. Ortak adayın kim olacağı önemli değil
görünüyor. Defalarca “artık dünyada sağ – sol diye bir şey kalmadı” diyen,
hatta bu söylemin kitabını yazan, dolayısıyla “solcu” olmadığını açıkça ifade
eden Kılıçdaroğlu da olabilir, “kızkardeş” Akşener de, hatta üzerinde
uzlaşabilecekleri herhangi bir sağcı lider de (Abdullah Gül?).
Solcular böylece Türkiye’de “karanlığa
son verilip, aydınlığa yol açılacağına” inanıyorlar. Yani Kılıçdaroğlu ve
Akşener’in başını çektiği, Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Uysal Türkiye’nin
önünü aydınlatacaklar. Solcular muhtemelen 2023 Türkiye’sinde “en gerçekçi”
seçeneğin Erdoğan karşısına çıkartılacak adayı desteklemek olduğunu
düşünüyorlar. Bu aday İmamoğlu veya Yavaş, hatta Abdullah Gül olsa bile.
Oysa solun efsanevi liderlerinden Che
Guevara solculara gerçekçi olup, imkansızı istemelerini öğütlemişti ("se
realista y pide lo imposible!"). Türkiye’de solcular Che’nin öğüdünü
çoktan unutmuş, “gerçekçilik” batağına saplanmış görünüyor. Oysa liderleri “gerçekçi”
davransalardı, tarihteki hiçbir devrim gerçekleşemezdi. 1917’de en gerçekçi
seçenek Çarlığa karşı Kerenski hükumetini desteklemek değil miydi?
Bugün geleceğe ilişkin bütün hayallerini
ve umutlarını yitirmiş bir solumuz var. Gerçi dillerinde hala eşitlik,
özgürlük, adalet gibi retorikler eksik değil, fakat artık bunlara inanmıyorlar.
Sağın Türkiye’yi “karanlıktan aydınlığa” çıkartabileceğine ihtimal verilmesi
başka türlü nasıl açıklanabilir?
HERŞEY HAYALLERLE BAŞLADI
Bugün solun kimileri eski sosyalist
ülkelerde yaşam bulmuş, kimileri hala gerçekleştirilememiş hayallerinin büyük
bölümü Thomas More’un on altıncı yüzyıldaki ütopyasına dayanır. More’un 1500’lü
yılların başlarında hayal ettiği dünya bugün hala çok uzaklarda.
Yüzyıllardır insanlar daha eşit, daha
adil, daha özgür bir yaşam – düzen hayaliyle mücadele ettiler. Bu hayaller
olmasa ne Fransız Devrimi gerçekleşebilir, ne de kısa bir süre için dahi olsa
sosyalizm ete kemiğe bürünebilirdi.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok.
Mustafa Kemal tarihimizin en büyük hayalperestlerinden biri değil mi? 1923
yılındaki en gerçekçi seçenek Cumhuriyet ilan etmek yerine Osmanlı tahtına
çıkmak değil miydi? Evet, Cumhuriyet’in ömrü çok kısa oldu, fakat bugün dahi onun
kurduğu Cumhuriyetten arta kalanlara dayanarak mücadele ediyoruz.
Yahya Kemal tarihin derinliklerinden dizeleriyle
sanki bugünün solcularına sesleniyor: “Çıktığın yolda, bugün, yelken açık,
yapyalnız, gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız, yürü! Hür maviliğin bittiği
son hadde kadar! İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder