DOĞAL AFETLERE HAZIRLIK: SAĞLIK (*)
Türkiye Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremiyle yine çok sayıda “önlenebilir” kayıplar yaşadı, yine tedbirsizlik ve ihmal milyonlarca insanımızı perişan etti. “Resmi” açıklama can kaybının 50 bin civarında olduğunu söylüyor, fakat hepimiz pandemide olduğu gibi gerçek kayıpların açıklananın kat kat üzerinde olduğunu biliyoruz.
6 Şubat sabahının erken saatlerinden itibaren doğal bir afetin, nasıl bir “sosyal felakete” evrildiğine tanık olduk. Enkaz altındaki insanlar seslerini duyurmaya çabalarken, enkazların üzerindekiler çaresizlik içinde yakarışları dinlediler, milyonlarca insan da bunları ekranlarda izledi. On binlerce insan göz göre göre, bağıra bağıra yaşamını yitirdi.
Oysa doğal afetlere yönelik hazırlıklar yapılsaydı, gerekli tedbirler alınsaydı, Kahramanmaraş depremi, daha önce yaşadığımız doğal afetler gibi bir “sosyal felakete” dönmeyebilir, on binlerce insanımızı yitirmeyebilirdik.
Doğal afetlerin sağlık etkileri iki ana başlık altında toplanabilir:
1. Doğrudan etkiler: Ölüm ve yaralanmalar
2. Sağlığın sosyal belirleyicileri üzerinden dolaylı etkiler: Beslenme, barınma, su, hijyen, sağlık hizmeti gibi sağlığın sosyal belirleyicilerinin afetten olumsuz etkilenmesiyle sağlık durumunun kötüleşmesi
Ölüm ve yaralanmalar:
Kural olarak her tür kazada ölümlerin yüzde 10 kadarı ilk beş dakika ve yüzde 45’i ilk yarım saat içinde meydana gelir. Bu nedenle yaralanmalarda “ilkyardım” yaşamsal önem taşır.
Sağlık hizmetleri ne kadar gelişmiş ve yaygın olursa olsun, her insanın başında 7 / 24 bir sağlıkçının bulunması olanaksızdır. Ambulans hizmetinin en gelişkin olduğu ülkelerden biri olan İngiltere’de dahi ambulanslar, “normal zamanlarda” yaşamı tehdit eden durumlardaki çağrılara ortalama 7 dakikanın üzerinde erişebilmektedirler.
Bir çalışma Türkiye’nin büyük şehirleri içinde trafiği göreli daha düzenli olan Ankara’da dahi 112 Ambulans hizmetinin çağrılara ortalama 13,6 dakikada erişebildiğini göstermiştir.
O halde trafik kazaları veya iş kazalarında olduğu gibi doğal afetlerde de, yaşam kurtarmak için kritik olan ilk beş dakika ve yarım saat içinde yaralıya müdahale edebilmek için, eğitimli ve deneyimli ilkyardımcılara gereksinim vardır.
Yaralı insanların yaralanma anında yakınında bulunabilecek ve ilkyardım hizmeti verebilecek insanlar genellikle yakınları, dostları veya mesai arkadaşlarıdır. O halde doğal afetler ve kazalarda can kaybını en aza indirebilmek için bütün topluma yönelik, yaygın ve kapsamlı bir ilkyardım eğitimi örgütlenmelidir.
Ülkemizde ilkyardım eğitimi “ticarileştirilmiş” ve özel sektöre devredilmiştir. Son yıllarda açılan İlkyardım Eğitimi Merkezleri, ücretli ilkyardım eğitimleri düzenlemekte ve bu eğitimler çok sınırlı bir toplum kesimine ulaşmaktadır. Oysa bir deprem ülkesi olan Türkiye’de sözcüğün tam anlamıyla “herkesin” ilkyardım bilgi ve becerileriyle donatılması gerekir. Bu ilkyardım eğitiminin “örgün eğitim” içine alınmasıyla mümkündür.
Böyle bir eğitimde ilk ve orta okullarda öğrencilere ilkyardım bilinci aşılanırken, lise ve üniversite öğrencilerine her yıl “uygulamalı” ilkyardım eğitimi verilmelidir. Yine belediyeler ve halk eğitim merkezleri çalışanlar için ve halka açık gönüllü ilkyardım eğitimleri düzenleyebilirler. Bu eğitimler mutlaka “ücretsiz” olmalı ve ilkyardım becerileri kazandırılabilmesi için “uygulama ağırlıklı” verilmelidir.
Doğal afetlerde ilkyardımcılar 1. Olay yerinin emniyetini sağlayacaklar, 2. Yaralının durumunu değerlendirecek ve triyaj yapacaklar ve gerekli durumlarda 3. Kanamaları durduracak, kırık ve çıkıkları hareketsiz hale getirecek ve sağlıkçı gelene kadar yaşamı destekleyici tedbirler alacaklardır.
Kronik aciller:
Doğal afetlerin sağlık üzerindeki en yaygın olumsuz etkilerinden biri, altyapıları tahrip ederek kronik hastalığı olanların (kanser, diyabet, diyaliz hastaları, kalp hastaları vb) yaşamlarını sürdürebilmek için gereksindikleri tıbbi bakıma ve tıbbi donanım, ilaç ve malzemelere erişememelerine neden olmasıdır.
Kronik hastalar arasında kemoterapi ve radyoterapileri veya diyaliz tedavileri devam edenlerin hızla depremden etkilenmemiş bölgelerdeki sağlık kuruluşlarına sevk edilmesi gereklidir. Diğer kronik hastaların tedavilerinin devam edebilmesi için deprem bölgesinde eczacılık hizmeti de sunabilen seyyar sahra hastaneleri kurulmalıdır.
Bulaşıcı ve salgın hastalıklar:
Özellikle kanalizasyon şebekesinin tahribatı ile kanalizasyonun içme suyuna karışması nedeniyle su ile bulaşan hastalıklar riski oldukça büyüktür. Yine afetzedelerin geçici barınmaları için kurulan çadır ve konteynır yerleşimlerinde hijyenin sağlanamaması halinde bulaşıcı hastalıkların gelişmesi ve yayılması kolay olacaktır.
Deprem bölgesinde hızla su temini ve seyyar tuvaletlerin tesisi için istihkam (askeri mühendislik) tedbirleri alınması gereklidir. Yine sürveyans çalışmaları hemen başlatılmalı, vektör (kemirgen, sivrisinek vb) kontrolüne yönelik tedbirler alınmalı ve aşılama çalışmaları sürdürülmelidir.
Akıl ve ruh sağlığı sorunları:
Afetzedelerde doğal afetlerden hemen sonra şok ve zamanla travma sonrası stres sendromu, anksiyete (kaygı bozukluğu), depresyon gibi akıl ve ruh sağlığı sorunları gelişmesi beklenebilir. Afetzedelere yardımcı olmak için “profesyonel” desteğe gereksinim olacaktır. Bu destek doğal afetten etkilenmeyen bölgelerden sağlanabilir.
Son olarak afet planlamaları yapılırken, afetlerde özellikle yolların (ulaşım), su şebekesinin, elektrik ve doğalgaz hatlarının ve iletişim kanallarının tahrip olabileceği, kritik görevlilerin yaşamlarını yitirmiş olabilecekleri göz önünde bulundurulmalıdır.
(*) 10 Haziran 2023 tarihinde Çanakkale - Kepez Belediyesi ve Kepez Kent Konseyi tarafından düzenlenen Kepez Doğal Afet Bilgilendirme Çalıştayı’nda sunulmuştur.
PPT SUNU:
https://drive.google.com/file/d/1wC0vXWtnC7Ho2DlIOO-5ex2tejepfQZK/view
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder