Translate

24 Aralık 2023 Pazar

Vatan, vatandaşlık ve şehitler

2023 yılının son haftasına girerken iki gün üst üste gerçekleşen saldırılarda 12 askerin yaşamını yitirdiği haberleri medya manşetlerine taşındı. Dün birçok gazetede askerlerin “vatan için şehit” oldukları ifade ediliyordu.


Kaderin acı bir cilvesi olsa gerek, yine dünkü medyanın öne çıkan manşetlerinden biri de, “Dünyada parayla vatandaşlık satışının yarısından fazlasını Türkiye yaptı” şeklindeydi ve “şehit” haberlerinin hemen yanında yer alıyordu.


Gazeteler İtalyan gazeteci ve sosyolog Marco D’Eramo’nun New Left Review dergisinin Sidecar ekinde 15 Aralık 2023 tarihinde yayınlanan “Vatandaşlık Satmak” başlıklı makalesinden alıntılar yapıyor, yabancılar için Türkiye’den vatandaşlık satın almanın avantajlarını sıralıyorlardı.


VATANDAŞLIĞIN METALAŞMASI


Modern anlamda vatan ve vatandaşlık kavramları 1789 Fransız Devrimi’nin ürünleri. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalandığı yıllarda coğrafyamızda sıkça telaffuz edilen “vatan” kavramı, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ana teması oldu ve belki de bu nedenle Türkiye’de “vatandaşlık”, dünyanın başka coğrafyalarında yaşayan insanlara ifade ettiğinden daha “derin” anlamlar taşıdı.


Cumhuriyet dönemi boyunca ulusça sımsıkı sarılınan bu kavramlar, 12 Eylül faşist darbesi sonrasında dünyadaki neoliberal saldırının bir parçası olarak Türkiye’nin de liberalleştirilmesiyle birlikte sulandırılmaya başladı ve yirmi birinci yüzyılda sözcüğün tam anlamıyla sahipsiz bırakıldı.


Bilindiği gibi yirminci yüzyılın son çeyreğinde Türkiye’de ve dünyada sosyalizm karşısında büyük bir zafer kazanan kapitalizm, yalnızca 1917 – 1980 yılları arasında yitirdiği (kapitalist – emperyalist sistem dışına çıkan) coğrafyaları geri kazanmakla kalmadı, aynı zamanda başta sosyal güvenlik, sağlık ve eğitim olmak üzere birçok alanda işçi sınıfına 1880’lerden beri vermek zorunda kaldığı tavizleri hızla geri aldı.


Türkiye’de ve dünyada 1980’li yıllarda başlatılan özelleştirme ve piyasalaştırma kampanyasıyla, yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar sosyalleştirilen bütün hizmetler hızla metalaştırılırken (piyasada alınıp – satılabilir mal haline getirilirken), “vatandaşlık” da bu furyanın dışında kalmadı.


BİR YATIRIM ARACI OLARAK VATANDAŞLIK


İkibinli yıllarda özelleştirmeler ve piyasalaştırma uygulamaları artık son sınırlarına ulaşmaya başladığında, kapitalizm bu kez her şeyi finansallaştırmaya, yatırım aracı haline getirmeye başladı ve vatandaşlık da oldukça karlı bir yatırım aracına dönüştü.


İtalyan gazetecinin makalesinde Türkiye’nin son yıllarda küresel vatandaşlık pazarından en çok nasiplenen ülke haline geldiği ifade ediliyor. 2023 yılında dünyada 50 bin kadar zengin vatandaşlık satın alırken, bu satışların yarısı (25 bin kadarı) Türkiye’de gerçekleşmiş.


Dünyanın birçok ülkesinden, kendilerini ülkelerinde bir şekilde güvende hissetmeyen veya ağır vergilere maruz kalmak istemeyen zenginler, Türkiye’nin diğer ülkelere göre oldukça avantajlı görülen yatırımcı göçmen programına başvurarak, yatırımları karşılığında ikamet izni veya vatandaşlık satın alıyorlar.

 

Yabancı zenginler Türkiye’de 400 bin ABD doları karşılığında emlak satın alarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabiliyor. Bu emlak daha önce arsa veya tarla gibi araziler de olabiliyordu, fakat geçtiğimiz haftalarda Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun “Türk vatandaşlığının istisnai kazanılması” başlıklı 20. maddesi, “döviz tutarındaki kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmuş ya da üzerinde yapı bulunan arsa vasıflı taşınmaz” şeklinde değiştirildi.


TÜİK verilerine göre 2022 yılında yurt dışından Türkiye'ye göç edenlerin sayısı, 2021 yılına göre yüzde 33 azalarak 500 bine yakın bir rakamda kalmış. Türkiye’ye göç edenler arasında ilk sırayı Rusya Federasyonu vatandaşları alıyormuş. Anımsanacağı gibi Mevlüt Çavuşoğlu kendisine yöneltilen bir soru üzerine “Rus oligarkların” Türkiye’ye gelmelerinde bir sakınca görmediğini söylemişti.


2022 yılında Türkiye’ye göçen her dört kişiden biri Rusya Federasyonu vatandaşıymış ve onları sırasıyla Ukrayna, İran, Afganistan ve Irak vatandaşları izliyormuş.


Bu rakamlar doğruysa Türkiye’ye göç eden her 20 kişiden biri, yatırımcı göçmen olarak gelen zenginlerden oluşuyor. Emlakçılar yatırımcı göçmenlerin Türkiye’de yılda ortalama 10 bin kadar konut satın aldıklarını söylüyorlar. Yabancıların bu konutları üç yıl mülkiyetlerinde tutmaları gerekiyor. Daha sonra dilerlerse satabilir ve taşınmazlara yatırdıkları parayı dövize çevirip yurt dışına serbestçe çıkartabilirler.


ÇOK AKILLICA BİR YATIRIM


Aslında yabancıların Türkiye’den vatandaşlık satın almaları için başka yollar da var. Örneğin bir yabancı 500 bin ABD doları ile Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) girerek de vatandaşlık satın alabilir. Ancak BES içinde üç yıl kalması gerekiyor ve bu Türkiye gibi ekonomide bir hafta sonrasını dahi görmenin mümkün olmadığı bir ülkede çok riskli bir seçenek.


Oysa yabancıların hiç risk almalarına gerek yok. Yine TÜİK verilerine bakılırsa yabancılar en çok İstanbul ve Antalya’dan konut satın alıyorlarmış. Bu çok akıllıca bir yatırım, çünkü üç yıl sonra satın aldıkları konutları iki katına elden çıkartarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını “bedavaya” getirmeleri, hatta yerine göre şansları yaver giderse üste para kazanmaları mümkün. Zaten yatırım karşılığı vatandaşlık satan diğer ülkelerde böyle bir şansları olmadığından Türkiye’yi tercih ediyorlar.


Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını cazip hale getiren diğer bir faktör de, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ile 110 ülkeye girilebilmesiymiş. Tabii vatandaşlığını satın almamış olan bizler için bu olanaktan yararlanabilmek çok kolay değil, fakat kabul edilmeli ki bu yabancı zenginler için büyük bir nimet. Belki kendi pasaportlarıyla gidebilmelerinin olanaksız olduğu coğrafyalara, Türkiye Cumhuriyeti pasaportuyla, küçük bir vize ücreti karşılığında gidebilirler.


VATANDAŞLIK SATIN ALANLARIN KALBİNE DE ATEŞ DÜŞTÜ MÜ?


Dün Milliyet gazetesinin manşetinde “Türkiye'nin kalbine şehit ateşi düştü” cümlesi okunuyordu. Kuşkusuz “Türkiye” derken “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları” kastediliyordu.


Şimdi neresinden baksanız vatandaşlıklarını parayı sayıp satın alan binlerce yabancı zengin de Türkiye Cumhuriyeti’nin nüfus cüzdanına ve pasaportuna sahip, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.


Merak ediyorum, acaba hafta sonu Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağlarıyla bağlı bu yabancı zenginlerin yüreğine de ateş düştü mü?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder