Türkiye 31 Mart’ta yerel seçimlere gidiyor. AKP yerel seçim kampanyasını daha 28 Mayıs 2023 akşamı Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçildiğinin ilan edildiği dakikalarda başlatmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde çok ağır bir hezimete uğrayan muhalefet de, kendisini ancak 2023 yılının sonlarına doğru toparlayabildi ve yarışa katıldı. Ancak adaylarda seçim heyecanı giderek tırmanırken, seçmenlerin ezici çoğunluğu 31 Mart’tan çok 1 Nisan’a odaklanmış görünüyor.
BOŞ MEYDANLAR
Seçime bir ay kalmasına rağmen adayların kalabalıkları meydanlara getiremediğini görüyoruz. Bu durum hem iktidar, hem de muhalefet partileri için geçerli. 31 Mart’ta yapılacak seçim “yerel” seçim olmasına rağmen, başta Cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisi lideri sanki “genel” seçim yapılacak gibi meydanları dolaşıyor. Fakat nafile, toplum seçime çok ilgi göstermiyor.
Bu tabloda özellikle CHP tabanında ve solda 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde alınan ağır yenilginin yarattığı moral çöküntü oldukça etkili. Bu kesimler 14 Mart’ta Erdoğan iktidarının biteceğine kesin gözüyle bakıyorlardı ve yenilgiyi hala hazmedemediler. Hatta kimilerine göre bu kesimlerde “sandıktan umudu kesme hali” daha 28 Mayıs’ta ortaya çıktı ve sandığa yansıdı.
Muhalefetin bu kez kampanyasında, son 10 seçimdir tekrarladığı “bu seçim çok kritik”, “köprüden önce son çıkış” gibi klişeleri de kullanamadığını görüyoruz. Ancak bu klişeler yerine toplumda heyecan yaratabilecek, insanların meydanları doldurmalarını ve sandığa gelmelerini sağlayabilecek yeni sloganlar üretilemediği de ortada.
CHP dışındaki muhalefet de, Millet İttifakı’nın dağılmasıyla birlikte iddiasını büyük ölçüde yitirmiş durumda. Özellikle toplum içinde yüzde 5’in altında temsil edilen partilerin “yerel” seçimlerde çok fazla şansları olmadığı düşünüldüğünde, bu kesimin toplum içinde bir heyecan yaratamamasını normal karşılamak gerekiyor.
MARKETLER VE DÖVİZ BÜROLARI
Seçmenlerin 31 Mart’tan çok 1 Nisan’a ilişkin kaygı taşıdıklarını marketlerden ve döviz bürolarından anlıyoruz. AKP’lisi, CHP’lisi... seçmenlerin büyük çoğunluğu, seçimi kim kazanırsa kazansın, 1 Nisan sabahından itibaren çok büyük bir zam dalgasının geleceğini ve okkalı bir devalüasyonun kaçınılmaz olduğunu düşünerek, cebindeki parayı son kuruşuna kadar, hatta olanağı varsa kredi alarak, borçlanarak ya temel gıda maddelerine veya dövize yatırıyor.
Açıkçası seçmen çok da haksız sayılmaz. Hükumetin yerel seçimlerde başta İstanbul olmak üzere muhalefetin elindeki önemli yerleri geri alabilmek için aylardır zamları ertelediğini AKP’lisi, CHP’lisi... herkes biliyor. Birçok şehirde geçtiğimiz aylarda fırıncılar ekmek fiyatına yaptıkları zamları geri almak zorunda kaldılar, fakat vatandaş simit 10 liraya satılırken, ekmeğin artık daha ucuza olamayacağının farkında.
SOSYALİSTLERİN SANDIK SEVDASI
Aslında kuramsal olarak seçimlerin, haydi genel seçimler bir derece, fakat “yerel” seçimlerin sosyalistler açısından bir “kürsü” olmaktan öte anlamı olmadığını biliyoruz. Sosyalistler tarihsel olarak “henüz” halkın umudunu kesmediği sandığı yok saymıyorlar ve propaganda yapmak için bir fırsat olarak değerlendiriyorlar.
31 Mart seçimlerinde ise karşımızda çok farklı bir resim duruyor. Neredeyse düzen partilerinin adaylarının dahi seçimlerin sonucunun pek bir şey değiştiremeyeceğini itiraf ettikleri bir ortamda sosyalistler, başta Kadıköy olmak üzere birçok yerde kendi aralarında yarışa girmiş görünüyor. Halka seçimleri kazanmaları halinde “bir şeyleri değiştireceklerini” vaat ediyorlar.
Elbette işçilerin ve emekçilerin gündemlerinde zerre kadar yer almayan seçimlerin, sosyalistlerin gündeminin odağı haline gelmesi bize çok şey anlatıyor. Halkın çok umut beslemediği sandığa sosyalistlerin bu kadar sarılmaları, liberal ideolojinin solun bütün kesimleri üzerinde ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.
1 NİSAN SONRASI
1 Nisan sonrasında ufukta 2028 yılına kadar bir seçim görünmemesi, “sandık siyasetinin” egemen olduğu Türkiye’de insanların daha da umutsuzluğa düşmelerine neden oluyor. Geçimlerini emek-güçlerini satarak sağlamak zorunda olan, başkaca bir yan gelirleri olmayan kesimler, önümüzdeki dört yılı nasıl geçireceklerini kara kara düşünüyorlar.
Ana muhalefet partisi CHP’yi de, eğer 31 Mart’ta İstanbul’u yitirirse oldukça zor bir dönemin beklediğini kestirmek için kahin olmaya gerek yok. Muhtemelen son kurultayda yenik düşenler, yerel seçimlerde alınacak bir seçim yenilgisinin faturasını kesmek için uzun süre beklemeyecekler. CHP’de yeniden kurultaylar dönemi başlayacak gibi görünüyor.
1 Nisan sonrası İYİ Parti için de çok aydınlık görünmüyor. MHP ile yarışta üstünlük sağlayamayan İYİ Parti, şimdiden önemli istifalarla sarsılıyor. 31 Mart’tan sonra bu istifaların artarak devam edeceğini tahmin etmek zor değil. Akşener’in parti içindeki iktidarını 2028’e kadar sürdürebilmesi çok olası görünmüyor.
Uzun zamandır “sandık siyaseti” güden sosyalistleri de 1 Nisan’dan sonra oldukça uzun bir “tatil” dönemi bekliyor. Gerçi her şerde bir hayır vardır derler, belki de sosyalistler önümüzdeki dört yıl boyunca sandık gelme olasılığı görünmeyince siyaset tarzlarını değiştirip, “sosyalist siyaset tarzını” benimseyebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder