Birçoklarına “espri” gibi gelebilecek
bu soru aslında oldukça meşru bir sorudur. İsterseniz tarihi bir kez daha
mercek altına alalım. Eski takvim 25 Ekim, yeni takvimle 7 Kasım’da Kızıl
Muhafızlar (yani Bolşevikler önderliğinde silahlanan fabrika işçileri) ayaklandılar
ve 8 Kasım sabahı saat 2’de Kışlık Saray’ı ele geçirdiler. Hükumet 9 Kasım’da
kuruldu. 11 Kasım’dan itibaren ülkeyi Kararname’lerle yönetmeye başlayan Devrim
Hükumeti’nin ilk kararnameleri arasında sağlık hizmetlerinin
sosyalleştirilmesinin de (13 Kasım) bulunması tesadüf olabilir mi?
Ekim Devrimi üzerinden 96 yıl geçti.
Bu yazıyı kaleme almaya (klavyeye mi demeli artık?) karar verdiğimde şöyle bir
düşündüm, neredeyse 14 – 15 yaşımdan beri (hesabıma göre 40 yıla yakın) Ekim
Devrimi’nin yıldönümlerini kutlamışım…
Ekim Devrimi ile ilk kez yetmişli
yıllarda lise sıralarında tanıştığımı anımsıyorum. O yıllarda böyle “önemli” günler
çok büyük bir coşkuyla kutlanırdı. Esmer bir delikanlının gür bir sesle “… yıl
önce bugün, dünyanın altıda biri…” diye haykırdığını hala duyar gibiyim.
12 Eylül döneminde Ekim Devrimi’nin
yıldönümleri evlerde, gizli-saklı, küçük arkadaş toplantılarında kutlanırdı. Sosyalizmin
çözülmesinden sonra kutlamalar önce buruklaştı, sonra neredeyse “anmalara”
döndü.
Son yıllarda 7 Kasım’lar daha çok “muhasebe” günleri haline gelmeye başladı. Ben de burada Ekim Devrimi’nin sağlık noktasından kısa bir muhasebesini yapmaya çalışacağım…
Ekim Devrimi sağlık hizmetlerini sosyalleştirmek için mi yapıldı?
Birçoklarına “espri” gibi gelebilecek
bu soru aslında oldukça meşru bir sorudur. İsterseniz tarihi bir kez daha
mercek altına alalım. Eski takvim 25 Ekim, yeni takvimle 7 Kasım’da Kızıl
Muhafızlar (yani Bolşevikler önderliğinde silahlanan fabrika işçileri) ayaklandılar
ve 8 Kasım sabahı saat 2’de Kışlık Saray’ı ele geçirdiler. Hükumet 9 Kasım’da
kuruldu. 11 Kasım’dan itibaren ülkeyi Kararname’lerle yönetmeye başlayan Devrim
Hükumeti’nin ilk kararnameleri arasında sağlık hizmetlerinin
sosyalleştirilmesinin de (13 Kasım) bulunması tesadüf olabilir mi?
Bugün dünyanın her yerinde
devletlerin sağlık hizmetlerine ilişkin şu veya bu ölçüde görevleri vardır.
Çoğumuz bu durumun “ezelden” beri böyle geldiğini düşünürüz, fakat yanılırız.
1917 yılında dünyanın hiçbir ülkesinde sağlıkla ilgilenmek üzere kurulmuş ayrı
bir Bakanlık yoktu. Birçok “gelişmiş” ülkede sağlık, İçişleri Bakanlığı içinde
örgütlü birimlerle idare ediliyordu. Tarihte sağlığı ayrı bir Bakanlık kurarak
devletin bu alanda gerçek anlamda “rol aldığı” ilk ülke Sovyetler Birliği’dir.
Önce 1918 Şubat’ında bir Sağlık Departmanları Konseyi kurulmuş, daha sonra 18
Haziran 1918’de de dünyanın ilk Sağlık Bakanlığı kurulmuştur.
Kimilerinin aklına belki o dönemlerde
gelişmiş ülkelerde de bir Bakanlık olmasa da devletlerin sağlıkla ilgili
yükümlülükler üstlenmiş olabileceği gelebilir. Evet, Avrupa’nın birçok
ülkesinde devletler ortaçağdan beri limanlarda karantinalar kurmuş, belediyeler
bünyesinde sağlık örgütleri oluşturmuştu. Ancak 1917 sonunda dünyanın hiçbir
ülkesinde sağlık hizmetleri Rusya’da olduğu gibi “herkese eşit, ücretsiz
sağlık” ilkesiyle ve devlet eliyle örgütlenmemişti; yani dünyanın geri
kalanında sağlık hizmetlerinden yalnızca maddi durumları bu hizmetleri satın
alabilecek kadar iyi olanlar yararlanabiliyorlardı. Dünya üzerinde insanoğlunun
cüzdanında para olmasa da ihtiyaç duyduğunda bir sağlık kuruluşuna gidebildiği
ilk ülke Sovyetler Birliği olmuştur.
Sovyetler Birliği olmasaydı işçi sağlığı diye bir şey olur muydu?
Bu soru da birçoklarına “saçma”
görünebilir. Hatta bazıları Bismarck’ın daha 1880’lerde Almanya’da sigorta
uygulamasını başlattığını söyleyebilir. Doğrudur, Avrupa’da 1880’lerden
itibaren hastalık sigortası kurulmuş, Almanya başta olmak üzere bir dizi batı
Avrupa ülkesi işçilere prim karşılığında sigorta dispanserlerinde ve sigorta
hastanelerinde tedavi hizmetleri sunmaya başlamıştır. Fakat bunlar “bugün”
anladığımız anlamıyla çağdaş işçi sağlığı hizmetleri olmaktan çok uzaktır.
Bunlar yalnızca hasta olan işçilerin tedavi için aldıkları hizmetlerdir.
Sovyetler Birliği ise daha 10 Haziran
1918’de topladığı 1. Bütün Rusya Tıp-Hijyen Departmanları Kongresi’nde ülkedeki
hijyen çalışmalarının yönetimini merkezileştirmiş ve bu hizmetlerden bütün
toplumun yararlanmasını sağlayacak tedbirler almıştır. SBKP’nin 1919 yılında
toplanan 8. Kongresi’nde “herkese yüksek standartlarda ücretsiz önleyici ve
tedavi edici hizmetler” sağlanmasını kabul edilmiştir. Böylece 1921 yılında
Erisman Hijyen Enstitüsü ve 1923 yılında İş Hijyeni ve Meslek Hastalıkları
Enstitüsü kurulmuştur. Tarihte sağlık hizmetlerini hekimlerin
muayenehanelerinden ve hastanelerden çıkartarak fabrikalara ve tarlalara, işçi
sınıfının ayağına götüren ilk ülke Sovyetler Birliği olmuştur.
Her ne kadar Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün kuruluşu 1919 yılına dayansa da (ki bu örgütün kurulma kaygılarının
başında da Ekim Devrimi gelir), örgüt “işçi sağlığı” tanımını ancak 1950
yılında yapabilmiştir (!). “Batılı” ülkelerde hastalanan işçilerin muayene ve
tedavisinin ötesinde bugünkü anlamıyla işyeri hekimliği hizmetleri sunulmaya
başlaması ise 1970’li yıllarda başlamıştır. ABD’de işçi sınıfının uzun yıllar
alan mücadelesi sonunda İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası ancak 1970 yılında
kabul ettirilebilmiştir.
Sel gider kum kalır
Günümüzde sosyalizm Karayiplerdeki
küçük bir adaya sıkışmış görünebilir fakat Ekim Devrimi’nin (ve sosyalizmin)
kazanımları, çoğumuz farkında olmasak dahi yaşamaya devam ediyor. Kuşkusuz
sosyalizmin çözülmesinden bugüne emekçiler dünyanın her köşesinde birçok
haklarını yitirdiler ve hala yitirmeye devam ediyorlar. Fakat kapitalist
devletler bütün çabalarına rağmen sağlıkta 1917 öncesine dönemiyorlar.
Tamam, şimdi sağlık piyasaya açıldı ve artık bir hekim size ameliyat olmanız gerektiğini söylediğinde bunu gerçekten sağlığınız için mi, yoksa performans puanı toplamak için mi öneriyor bilemiyorsunuz. Evet, her geçen gün sağlığınız için cebinizden daha fazla para çıkıyor. Ancak 1917 öncesini anımsayın: Ekim Devrimi öncesinde zaten bunların hiçbiri yoktu. Sağlığın bir “hak” olduğu, bilincimize Ekim Devrimi sayesinde kazındı. Hiçbir güç bunu bilincimizden silemeyecek. Sel gidecek, kum kalacak ve sağlık bir gün yine hepimiz için “hak” olacak.
Tamam, şimdi sağlık piyasaya açıldı ve artık bir hekim size ameliyat olmanız gerektiğini söylediğinde bunu gerçekten sağlığınız için mi, yoksa performans puanı toplamak için mi öneriyor bilemiyorsunuz. Evet, her geçen gün sağlığınız için cebinizden daha fazla para çıkıyor. Ancak 1917 öncesini anımsayın: Ekim Devrimi öncesinde zaten bunların hiçbiri yoktu. Sağlığın bir “hak” olduğu, bilincimize Ekim Devrimi sayesinde kazındı. Hiçbir güç bunu bilincimizden silemeyecek. Sel gidecek, kum kalacak ve sağlık bir gün yine hepimiz için “hak” olacak.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder