Sağlık kültürünün toplumun “yüksek eğitimli” kesimleri
arasında dahi yaygınlaşamadığı ülkemizde[1], insanların sağlık ve
hastalıklar konusundaki bilgi ve bilinç düzeyleri çok sınırlıdır. Sağlık ve
hastalıkların nedenleri ve bu durumları belirleyen faktörler toplumumuzun ezici
çoğunluğu için hala bir “sır” olmaya devam etmektedir.
Sağlık ve hastalıklar konusundaki bilinçsizlik, sağlık
hizmetlerinden yalnızca tıbbi hizmetlerin (hekimlik hizmetleri) anlaşılmasında
da önemli bir faktördür. Kabaca tanımlamak gerekirse ortalama bir yurttaşımız
için sağlık hizmeti, bir rahatsızlığı olduğunda gittiği hekimin kendisine bir
reçete yazması veya ameliyat etmesidir.
Oysa sağlığın ve hastalığın köklerinin insanların maddi yaşam
ve çalışma koşullarında, toplumsal yaşamın derinliklerinde yattığının[2] farkına varıldığında, insanların
sağlık hizmeti algısı değişir ve hekimlik hizmetleri sağlık hizmetinin “tamamı”
olmaktan çıkar, sağlık hizmetlerinin bir parçası haline gelir. Küba deneyimi bu
algı değişiminin toplumun sağlığı üzerinde ne kadar önemli olduğunun en somut
kanıtıdır.
1970’li yıllarda dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer
alan Küba’nın sağlık alanında elde ettiği başarılar birçok “batılı” bilim
insanının dikkatini çekmiştir. Yeterli sağlık personeli olmamasına[3], sağlık alanındaki altyapı
eksikliklerine, teknolojik bakımdan geri kalmışlığına ve en önemlisi sağlık
için ayırabilecek yeterli kaynakları olmamasına karşın sağlık göstergelerinde
kısa zamanda büyük iyileşmeler sağlamış olan Küba mercek altına alınmıştır.
Batılı bilim insanları Küba’da sağlık alanında elde edilen
başarıların arkasında, bu ülkede yaşayan insanların sosyal ve ekonomik
koşullarında meydana gelen iyileşmelerin büyük rol oynadığını ve bunda ülke
içinde mal ve hizmetlerin toplum içinde daha adil dağıtımının kilit bir rolü
olduğunu göstermişlerdir[4]. Bu durumu ABD’de
tüberküloz mortalitesinin antibiyotiklerin keşfi öncesi dönemde yaşam
koşullarının iyileştirilmesiyle azalmasına benzeten bilim insanları, Küba’da
beslenme, güvenli su kaynakları, vektör kontrolü ve barınma koşullarının
iyileştirilmesinin enfeksiyon hastalıklarının gerilemesine neden olduğunu
tespit etmişlerdir[5].
Küba yöneticileri 1959 devrimi öncesinde bağımlı oldukları
emperyalist merkezlerin talepleri doğrultusunda yalnızca şeker kamışı ve turizm
endüstrilerine yoğunlaştıklarından, Küba halkının beslenme gereksinimlerini
karşılamak için gerekli yatırımlar yapılmamış ve Küba okyanus ortasında bir ada
olmasına karşın Kübalılar en kolay ve ucuz yoldan elde edilebilecek balık
proteininden dahi yoksun kalmışlardır. Devrim hükumeti ilk iş olarak
Kübalıların beslenme gereksinimlerini karşılayabilmek için süt ürünleri,
narenciye ve balıkçılık alanında önemli adımlar atmış ve kısa zamanda büyük
başarılar elde etmiştir[6]. Okullarda çocuklara günde
1 litre süt dağıtılmaya başlanmış ve hamile ve emziren kadınların süt ürünleri
tüketimi arttırılmıştır. Böylece Küba’da insanların hastalıklara karşı
dirençleri ve hastalıklarla baş edebilme kapasiteleri artmıştır. Küba devriminin efsanevi önderi Dr. Ernesto
Che Guevara “Çocukların beslenmesi ve
eğitimi, toprak sahiplerinin topraklarının, her gün bu topraklarda ter
dökenlere dağıtılması görevi, Küba’da devrimin başardığı en büyük toplumsal tıp
çalışmalarıdır” derken[7] bunu kastetmektedir.
Kuşkusuz sağlığın toplumsal belirleyicileri beslenmeyle
sınırlı değildir. Barınma, erken çocukluk bakımı, gelir, istihdam eğitim vb.
gibi sağlığın diğer toplumsal belirleyicileri de en az beslenme kadar önemlidir[8]. Fakat en az bunlar kadar
önemli olan diğer bir unsur, bireylerin ve toplumun kendi sağlık sorunlarına
kendilerinin sahip çıkmalarıdır.
Küba’da devrim sonrasında Devrimi Savunma Komiteleri (DSK)
kurulmuştur. Başlangıçta Kübalıların mahallelerinde yaşayanları karşıdevrimci
sabotajlara karşı korumak amacıyla kurdukları bu komiteler, daha sonra sağlık
alanında da önemli görevler üstlenmişlerdir.
DSK’nin görevleri arasında bağışıklama, sanitasyon ve sağlık eğitimi
gibi toplum sağlığı etkinliklerinin örgütlenmesi vardır.
Diğer yandan Kübalı kadınların yüzde 75’inden fazlasının üyesi olduğu Küba Kadınlar Federasyonu (KKF), kadın sağlığı etkinliklerine destek olmaktadır. KKF doğum kontrolüne ilişkin sağlık eğitimi programları düzenler ve çalışan annelerinin çocuklarına yönelik gündüz bakımı programlarını koordine etmektedir.
Ancak bu örgütlerin sağlık alanındaki en önemli işlevleri,
sağlık hizmetlerine toplum katılımının temel mekanizmaları olmalarıdır. Küba 3 –
5 bin nüfuslu bölgelere ayrılmış ve her bölgedeki DSK ve KKF komitelerine,
sağlıkçılarla birlikte bölgedeki sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi görevi
verilmiştir. Yani Türkiye dahil birçok ülkede olduğu gibi toplumun sağlık
gereksinimleri uzmanlar veya devlet tarafından belirlenmemekte, bizzat hizmeti
alacak insanlar tarafından örgütlenmektedir. Böylece tıbbi hizmetler ve sosyal
hizmetlerin de bütünleştirilmesi sağlanmaktadır.
Bütün bu yazılanların ardında bizim Türkiye’de oldukça
yabancısı olduğumuz bir düşünce yatmaktadır: Hastalık “bireysel” değil,
“toplumsal” bir olgudur (sorundur) ve hastalıklarla mücadele etmek, hastaları
iyileştirmek toplumun yükümlülüğüdür[9]. 1850’li yıllarda
temellerini F. Engels ve R. Virchow’un attığı bu düşünceye (toplumcu tıp) göre[10] bir bireyin hasta olması
o bireyin “kusuru” değil, toplumun başarısızlığıdır ve sağlık sorunlarının
çözümü de bireysel değil toplumsal olmak zorundadır.
Akif Akalın
İstanbul, 21 Ağustos 2013
KAYNAKLAR
Deppe, HU. (2011). Sağlık Hizmetlerinin Doğası:Metalaştırmaya Karşı Dayanışma. (Kapitalizmde Sağlık içinde. İstanbul: YordamKitap).
Younge, RG. (1982). Health Care: Lessons from China and Cuba.Journal of the National Medical Association, 74(4): 391 – 395.
[1]
Ülkemizde yapılan araştırmaların çoğunda bireylerin eğitim düzeylerinin, sağlık
davranışları üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı tespit edilmektedir. Oysa
gelişmiş batılı ülkelerde neredeyse her eğitim yılının, bireylerin sağlıklı
davranışları benimsemeleri üzerinde anlamlı fark yarattığı görülmektedir.
[2]
Deppe, 2011: 43.
[3]
Küba devriminden sonra ülkedeki hekimlerin ve öğretim üyelerinin çok büyük bir
kısmı ülkeyi terk etmiştir. Bu konuda detaylar için bkz: Suárez ve ark, 2008:
5.
[4]
Bu konuda çok sayıda kaynak vardır fakat bizce en çarpıcı olan ABD ve Küba’yı
sağlık hizmetleri bakımından kıyaslayan Sicko filmidir.
[5]
Younge, 1982: 392.
[6]
Tropikal iklime uyum sağlayan yeni inek türleri yetiştirilmiştir.
[7]
Anderson ve ark., 2005: 30.
[8]
Bu konuda deyatlı bilgi için bkz: Marmot, 2009.
[9]
Deppe, 2011: 43
[10]
Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Akalın, 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder