Sağlıkta eşitsizlik dendiğinde, yoksulların
yoksullukları nedeniyle yeterli beslenemediği, barınma koşullarının kötü olduğu,
iyi bir eğitim alamadıkları, gereksinim duyduklarında sağlık hizmetlerine veya
tedavi olanaklarına erişemedikleri için zenginlere göre dezavantajlı oldukları
düşünülür. Kuşkusuz bunlar çıplak gözle görülebilecek gerçeklerdir fakat resmin
yalnızca küçük bir bölümünü oluştururlar. Gözümüzü yakın çevremizden
sınırlarımızın ötesine çevirdiğimizde, bir başka deyişle toplumumuzu diğer
toplumlarla karşılaştırdığımızda tablo değişmeye başlar.
Sağlık göstergeleri arasında en sık
kullanılanlar yaşam beklentisi ve bebek ölüm hızıdır. Toplumlar ve toplumların
farklı kesimleri bu göstergelere bakılarak sağlık durumları bakımından
kıyaslanırlar. Whitehall çalışmaları bir toplum içinde toplumsal eşitsizlik
yokuşunun her basamağında sağlık bakımından anlamlı farklılıkların bulunduğunu
ortaya koymuştur. Ancak gelir düzeyi ile sağlık göstergeleri arasındaki ilişki
toplum içinde değil, toplumlar arasında değerlendirildiğinde Whitehall
çalışmalarının sergilediği dramatik tablo kaybolmaktadır.
GSMH’dan kişi başına 40 bin dolar
düşen ABD ve 20 bin doların altında kalan Portekiz doğuştan yaşam beklentisi
bakımından karşılaştırıldığında bu iki ülke arasında anlamlı bir fark
bulunmadığı görülmektedir (76 yıl). Örneklem genişletilerek diğer ülkeler
tabloya eklendiğinde de, GSMH’dan 20 bin doların üzerinde pay alan ülkeler
arasında doğuştan yaşam beklentisi bakımından büyük farklar olmadığı
görülmektedir. Yani toplum içinde zenginlerle yoksullar arasında görülen sağlık
farklılıkları, toplumlar arasında kaybolmaktadır. ABD’de gelir düzeyi Portekiz’in
iki katı olmasına karşın doğuştan yaşam beklentisi arasındaki fark 1 yıl dahi
değildir.
Eğer insanlar arasında sağlık
bakımından eşitsizliklerin kaynağı zenginlik
olsaydı, ülkelerin zenginliklerine göre sıralandığı tablo ile sağlık durumları
bakımından sıralandıkları tablo üst üste konduğunda bire-bir eşleşmeleri
gerekirdi. Oysa örneğin dünyanın en zengin ülkesi olan ABD’nin sağlık
göstergelerinin, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Küba’nın sağlık
göstergelerinden çok iyi olmadığını biliyoruz. O halde sağlıkta eşitsizliklerin
kaynağı zenginlik olamaz. Gerçekten de toplumlar zenginliklerine göre değil, eşitsizlik düzeylerine göre sıralandıklarında
sağlık göstergeleri ile eşitsizlik düzeyleri arasında çok anlamlı bir ilişki
ortaya çıkmaktadır.
Bir toplumun eşitlik düzeyi, o
toplumun en zengin yüzde 20’lik kesiminin en yoksul yüzde 20’sinden ne kadar
zengin olduğu ile tanımlanmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre Kuzey
ülkeleri olarak tanımlanan Finlandiya, Norveç ve İsveç gibi ülkelerde en zengin
yüzde 20’lik dilimle en yoksul yüzde 20’lik dilim arasındaki zenginlik farkı 4
kattan azken, Portekiz ve ABD gibi ülkelerde bu fark 8 kattan fazladır. TÜİK
verilerine göre Türkiye’deki fark da 8 kat civarındadır. Toplumun en zenginleri
ile en yoksulları arasındaki farkın büyüklüğü, o toplum içindeki gelir
dağılımının adaletsizliğini ve eşitsizliğin daha büyük olduğunu göstermektedir.
Toplumlar zenginlik düzeylerine göre
sıralandığında, zenginlik düzeyleri ile sağlık düzeyleri arasında anlamlı bir
ilişki görülmezken, eşitlik düzeylerine göre sıralandıklarında, daha eşit
toplumların, daha eşitsiz toplumlara göre çok daha sağlıklı oldukları
gözlenmektedir. Ülkeler, toplum içindeki eşitlik düzeylerine göre
sıralandığında doğuştan yaşam beklentisi, bebek ölüm hızı gibi göstergeler daha
eşit toplumlarda çok iyi iken, eşitsiz toplumlarda oldukça kötüdür. Bu durum
bize önemli olanın gelir düzeyi değil, gelir/zenginlik
eşitsizliği olduğunu göstermektedir. İnsanları yoksulluk değil, eşitsizlik hasta etmektedir.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder