Translate

15 Mart 2014 Cumartesi

Sağlık(sızlık) Yıllığı 2013: Sağlıkta Yıkımın Güncesi

Günümüz standartlarına göre kesinlikle “yaşlı” sayılamayacak biri olmama karşın, tıp fakültesine girdiğim yılların koşullarıyla bugünü kıyasladığımda, yüzyıllar geçmiş duygusuna kapılıyorum. Bizim zamanımızda Türkçe basılmış çok az tıp kitabı vardı. Derslerde hocanın ağzından çıkan her sözcüğü yakalamak için yarışır, ders notlarımızı ciltletip, kitap gibi saklardık. Bugün öğrenciler, aklınıza gelebilecek her şeye cep telefonlarının ekranlarından birkaç dokunuşla ulaşabiliyorlar. Çağımıza bu nedenle bilgi çağı deniyor olmalı.


Günümüzde bilgiye ulaşmak gerçekten çok kolaylaştı. Aslında çoğu kez siz bilgiye ulaşmak için özel bir çaba harcamasanız da, bilgi size zorla ulaşıyor. Bilgi, sayısız kanaldan ve yetişilemez bir hızda akıyor. Herhalde insanlar tarihin hiçbir döneminde bu denli yoğun bir bilgi bombardımanına uğramamışlardı. Fakat insanlara ulaşan bilgilerin büyük çoğunluğu inanılmaz bir hızla tüketilerek, hiçbir iz bırakamadan sanki buharlaşıveriyor. Oysa bilginin bilince dönüşmesi ve hayatı değiştirmeye katkı sunması beklenir.

Bilinci kabaca, kendinin ve etrafında olup bitenlerin farkında olmak şeklinde tanımlayabiliriz. İnsanların etraflarında olup bitenin farkına varmalarında medyanın çok büyük bir rol üstlendiğini biliyoruz. Ancak etrafımızda olup bitenlerin farkına varabilmemiz için bilgilerin işlenmesi gerek. Bir toplumdaki aydınların rolü de bu noktada ortaya çıkıyor. Aydınlar bilginin bilince dönüşmesine yardımcı olarak, etrafımızda olup bitenleri daha iyi anlamamıza ve anlamlandırmamıza yardımcı oluyorlar. Sağlık(sızlık) Yıllığı 2013 de, geçtiğimiz yıl içinde Türkiye’de sağlık alanındaki gelişmeleri eğitimli gözlerin merceğinden geçirerek bilince çıkartmamıza yardımcı oluyor.

Editörler kitabı, 2013 yılında sağlık alanında olup bitenleri kronolojik bir dizge içinde, aylık dönemler halinde sunacak tarzda tasarlamışlar. Yöntem olarak kitabın ayrı bir bölümünde de sağlıkla ilgili olayları belli başlıklar (özelleştirme, gericilik, hekime şiddet vb) altında toplayarak ele alsalardı, çalışma daha etkili olabilirdi. Fakat her ayın sonuna o ay içinde iş cinayetlerinde yaşamlarını yitiren emekçilerin sayılarını vermeleri, okurun bu konuya dikkatini çekmek bakımından gerçekten oldukça etkili ve etkileyici bir yöntem. Yine bu sayede 2013 yılı içinde iş cinayetlerinin pik yaptığı Ağustos ayında, medyanın bu cinayetleri neredeyse tamamen görmezden geldiğini de açıkça görebiliyoruz.

Editörler her bölüme (ay) sağlığın farklı bir alanına ilişkin makaleler alarak Yıllığı zenginleştirmişler. Bu makaleler arasında özellikle Metin Çulhaoğlu ve Erhan Nalçacı’nın makaleleri dikkate değer. Türkiye’de nesnel durumu en iyi analiz eden aydınlar arasında ilk sıralarda yer alan Çulhaoğlu, makalesinde Yıllığın konusu olan 2013 yılının politik değerlendirmesini yaparak, 2013 yılı içinde meydana gelen sağlık olayları için mükemmel bir politik bağlam çiziyor. Özellikle 2013 yılına damgasını vuran sağlıkta gericileşme (domuz kanı, haram tedavi, hacamat vb), Çulhaoğlu’nun hükumetin 2013 yılında “daha bağnaz kitle desteğini pekiştirme” politikasına yöneldiğinin altını çizmesiyle daha da anlamlı hale geliyor.

Türkiye’de sağlığa sınıf bakışını ilk tanıştıran* yazarlar arasında yer alan Erhan Nalçacı, makalesinde toplumsal etkene, yani sağlıksızlıkların içinde oluştuğu ve geliştiği toplumsal ve ekonomik bağlama dikkati çekiyor. Ülkemizdeki bütün sağlık sorunlarının altında bir toplumsal etmen olarak AKP hükumetinin politikalarının yattığına vurgu yapan Nalçacı’nın makalesi, 2013 yılında kelimenin tam anlamıyla “patlayan” sağlıkçıya şiddet olaylarından, iş cinayetlerine kadar birçok olayla bu politikalar arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor.

Geçtiğimiz yılın olaylarının bir Yıllık içinde sunulması, sağlıkta Türkiye’nin nereden nereye gittiğini görmemizi kolaylaştırıyor. Örneğin Ocak ayının başındaki Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde ortaya çıkan kadrolaşma skandalının sporadik bir vaka olmadığını, Ağustos ayında RTE Üniversitesi’ndeki skandalı ve Kasım ayındaki Kamu Hastane Birlikleri’ne CEO atamalarını gördüğünüzde daha iyi kavrıyorsunuz.

2013 yılı, Türkiye’de politikanın insan bedeni üzerinden yapıldığı, biyopolitika ve biyoiktidar kavramlarının gündelik yaşamımızda somutlaştığı bir yıl oldu. Yıllık, yıl içinde tanık olduğumuz sezaryen ve kaç çocuk sahibi olmak gerektiğine ilişkin tartışmaları derli toplu bir şekilde gözlerimizin önüne seriyor. Benzerlerine Hitler Almanya’sında tanık olduğumuz bu politikaların sosyologlarımız tarafından daha yakından mercek altına alınacağını umuyoruz.

Kuşkusuz geçtiğimiz yılın en önemli olayı Haziran Direnişi’ydi. Direniş sırasında sağlıkçıların barikatların ardında Paris Komünü günlerini çağrıştıran hizmetleri Yıllık’ta hak ettiği yeri bulmuş. Beyazıt İlhan’ın Haziran Direnişi sırasında Türk Tabipleri Birliği’nin tutumunu değerlendirdiği makale de tarihsel bir belge niteliğinde. 
   
Geçmişte Sağlık(sızlık) Yıllığı 2013 tarzında çalışmaları Türk Tabipleri Birliği yapardı. Bu çalışmalarda geçen yıl yitirdiğimiz Dr. Ata Soyer’in çok büyük payı vardır. Dr. Ata Soyer, Türk Tabipleri Birliği içinde görev yaptığı sürece örgütün toplumcu çizgide kalması için büyük çaba göstermiş ve başarılı olmuştur. Sağlık(sızlık) Yıllığı 2013 tam da Dr. Ata Soyer’in aramızdan ayrıldığı yıl yayınlanarak, Soyer’in çeyrek yüzyılı aşkın bir süre taşıdığı bayrağın yere düşmediğini, genç sağlıkçılar tarafından taşınmaya devam ettiğini kanıtlamıştır. 

Akif Akalın

* Erhan Nalçacı’nın da yazarları arasında yer aldığı Sınıfsız Toplum Yolunda Türkiye İçin Sağlık Tezi başlıklı kitap ülkemizde sağlığı sınıf bakışıyla ele alan ilk çalışmalardan biridir.    

Editörler: Hande Arpat, Ekin Sönmez, Osman Güven
Mart 2014, Yazılama Yayınevi 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder