Dünya’da İşçilerin Yas Günü ilk kez 28 Nisan 1984 tarihinde, benim de
Toronto Belediyesi Halk Sağlığı biriminde görevli olduğum dönemde üyesi olmaktan
onur duyduğum Kanada Kamu Emekçileri
Sendikası (CUPE) tarafından anılmıştır. Ertesi yıl Kanada’daki bütün
sendikaların üyesi olduğu Kanada
Emek Kongresi (CLC) 28 Nisan’ı resmi olarak İşçilerin Yas Günü ilan etmiştir.
İşçilerin Yas Günü olarak 28 Nisan tarihinin seçilmesinin nedeni, Kanada’da
1914 yılında bu gün İşçi Sigortası Yasası’nın
kabul edilmiş olmasıdır.
1990 yılında federal hükumetin İşçilerin Yas Günü Yasası’nı kabul
etmesiyle birlikte 28 Nisan, kapitalizmin tezgahlarında yaralanan ve yaşamını
yitiren işçiler ve emekçilerin devlet tarafından da anıldığı bir yas günü
haline gelmiştir. Yasaya göre 28 Nisan’da Kanada Meclisi bayraklarını yarıya
indirmektedir. 2001 yılında ise Uluslararası
Çalışma Örgütü (UÇÖ) 28 Nisan’ı, Dünya
İşte Güvenlik ve Sağlık Günü ilan etmiştir.
1985 yılından bugüne 80’den fazla
ülke 28 Nisan’ı İşçilerin Yas Günü
olarak anmaya başlamıştır. Anmanın iki amacı vardır: işyerlerinde yaralananları
ve ölenleri anmak ve işyerlerinde daha fazla yaralanma ve ölüm olmaması için
mücadele etmek.
Uluslararası Çalışma Örgütü geçen yıl 28 Nisan’da yayınladığı bir raporda, dünyada yılda
2.3 milyon işçi ve emekçinin kapitalizmin tezgahlarında yaşamını yitirdiğini,
bunların 2 milyona yakınının meslek hastalıklarına bağlı ölümler ve geri
kalanının iş kazaları nedeniyle meydana gelen ölümler olduğunu açıkladı. Her
gün dünyada ortalama 1 milyon kadar iş kazası veya meslek hastalığı gelişiyor
ve bu hastalık ve kazalar nedeniyle her gün 5.500 işçi ve emekçi yaşamını
yitiriyor.
Meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin
tamamının, iş kazalarına bağlı ölümlerin çok büyük bir kısmının önlenebilir ölümler olduğunu biliyoruz.
Bu emekçiler, kapitalistler bu ölümleri önlemek için gerekli önlemleri almadıkları için yaşamlarını yitirdiler,
yitiriyorlar. Bu nedenle bu ölümlere iş
cinayetleri diyoruz, ölen işçilerin ve emekçilerin katilleri, onların
sırtından kazanç sağlayan sermaye sahipleridir.
Aslında sermayedarların işyerlerinde
kazalar ve meslek hastalıkları olmasın diye alması gereken önlemlere harcanacak
paradan çok daha fazlası yitiriliyor. UÇÖ’ne göre iş kazaları ve meslek
hastalıkları nedeniyle küresel ölçekte yılda 1.25 trilyon dolar yitiriliyor. Bu
rakamın çok küçük bir bölümü işçi sağlığı ve iş güvenliği için harcanmış
olsaydı, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önemli bir bölümü önlenmiş olurdu.
Bu gerçekler, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirenlere
iş cinayetlerine kurban gittiler
dememizin diğer bir nedenidir.
Türkiye, iş kazaları sonucu ölümlerde
dünyada ilk üç ülke arasındadır (kimi yıllar ikinci, kimi yıllar üçüncü sırada
yer almaktadır). Fakat bu durum yalnızca buzdağının görünen kısmıdır.
Yukarıdaki UÇÖ raporunda da belirtildiği gibi iş kazaları sonucu ölümler,
mesleki ölümlerin yalnızca altıda birini
oluşturmaktadır. O halde ülkemizde iş kazalarından yılda ortalama 1.500 işçi ve
emekçi yaşamını yitirdiğine göre, yılda en az 9 bin işçi ve emekçi de meslek
hastalıkları nedeniyle yaşamlarını yitiriyor olmaktadır. Devletin ve sermayenin
bu ölümlerin kayıtlarını tutmuyor olması, ölümlerin meydana gelmediği anlamına
gelmez.
Bugün iş kazaları ve meslek hastalıkları
nedeniyle yaralanan veya yaşamlarını yitiren bütün dünya emekçilerini saygıyla
anıyor, işçilerin ve emekçilerin bu önlenebilir
ölümlerine bir son verebilmek için Türkiye İşçi Sınıfı’nı bilinçlenmeye, kendisi
için sınıf olmaya, örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder