Translate

22 Nisan 2014 Salı

İşçilerin yas günü

Dünya’da İşçilerin Yas Günü ilk kez 28 Nisan 1984 tarihinde, benim de Toronto Belediyesi Halk Sağlığı biriminde görevli olduğum dönemde üyesi olmaktan onur duyduğum Kanada Kamu Emekçileri Sendikası (CUPE) tarafından anılmıştır. Ertesi yıl Kanada’daki bütün sendikaların üyesi olduğu Kanada Emek Kongresi (CLC) 28 Nisan’ı resmi olarak İşçilerin Yas Günü ilan etmiştir. İşçilerin Yas Günü olarak 28 Nisan tarihinin seçilmesinin nedeni, Kanada’da 1914 yılında bu gün İşçi Sigortası Yasası’nın kabul edilmiş olmasıdır.


1990 yılında federal hükumetin İşçilerin Yas Günü Yasası’nı kabul etmesiyle birlikte 28 Nisan, kapitalizmin tezgahlarında yaralanan ve yaşamını yitiren işçiler ve emekçilerin devlet tarafından da anıldığı bir yas günü haline gelmiştir. Yasaya göre 28 Nisan’da Kanada Meclisi bayraklarını yarıya indirmektedir. 2001 yılında ise Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) 28 Nisan’ı, Dünya İşte Güvenlik ve Sağlık Günü ilan etmiştir. 

1985 yılından bugüne 80’den fazla ülke 28 Nisan’ı İşçilerin Yas Günü olarak anmaya başlamıştır. Anmanın iki amacı vardır: işyerlerinde yaralananları ve ölenleri anmak ve işyerlerinde daha fazla yaralanma ve ölüm olmaması için mücadele etmek.

Uluslararası Çalışma Örgütü geçen yıl 28 Nisan’da yayınladığı bir raporda, dünyada yılda 2.3 milyon işçi ve emekçinin kapitalizmin tezgahlarında yaşamını yitirdiğini, bunların 2 milyona yakınının meslek hastalıklarına bağlı ölümler ve geri kalanının iş kazaları nedeniyle meydana gelen ölümler olduğunu açıkladı. Her gün dünyada ortalama 1 milyon kadar iş kazası veya meslek hastalığı gelişiyor ve bu hastalık ve kazalar nedeniyle her gün 5.500 işçi ve emekçi yaşamını yitiriyor. 

Meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin tamamının, iş kazalarına bağlı ölümlerin çok büyük bir kısmının önlenebilir ölümler olduğunu biliyoruz. Bu emekçiler, kapitalistler bu ölümleri önlemek için gerekli önlemleri almadıkları için yaşamlarını yitirdiler, yitiriyorlar. Bu nedenle bu ölümlere iş cinayetleri diyoruz, ölen işçilerin ve emekçilerin katilleri, onların sırtından kazanç sağlayan sermaye sahipleridir.

Aslında sermayedarların işyerlerinde kazalar ve meslek hastalıkları olmasın diye alması gereken önlemlere harcanacak paradan çok daha fazlası yitiriliyor. UÇÖ’ne göre iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle küresel ölçekte yılda 1.25 trilyon dolar yitiriliyor. Bu rakamın çok küçük bir bölümü işçi sağlığı ve iş güvenliği için harcanmış olsaydı, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önemli bir bölümü önlenmiş olurdu. Bu gerçekler, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirenlere iş cinayetlerine kurban gittiler dememizin diğer bir nedenidir.

Türkiye, iş kazaları sonucu ölümlerde dünyada ilk üç ülke arasındadır (kimi yıllar ikinci, kimi yıllar üçüncü sırada yer almaktadır). Fakat bu durum yalnızca buzdağının görünen kısmıdır. Yukarıdaki UÇÖ raporunda da belirtildiği gibi iş kazaları sonucu ölümler, mesleki ölümlerin yalnızca altıda birini oluşturmaktadır. O halde ülkemizde iş kazalarından yılda ortalama 1.500 işçi ve emekçi yaşamını yitirdiğine göre, yılda en az 9 bin işçi ve emekçi de meslek hastalıkları nedeniyle yaşamlarını yitiriyor olmaktadır. Devletin ve sermayenin bu ölümlerin kayıtlarını tutmuyor olması, ölümlerin meydana gelmediği anlamına gelmez.

Bugün iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanan veya yaşamlarını yitiren bütün dünya emekçilerini saygıyla anıyor, işçilerin ve emekçilerin bu önlenebilir ölümlerine bir son verebilmek için Türkiye İşçi Sınıfı’nı bilinçlenmeye, kendisi için sınıf olmaya, örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.

Akif Akalın 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder