Translate

23 Eylül 2013 Pazartesi

Sağlıkta eşitlik için sağlıkçılar ne yapabilir?

2013 Mart’ında Londra Sağlıkta Eşitlik Enstitüsü sağlıkta eşitliğin sağlanmasında sağlıkçıların rolünü tartışan bir çalışma yayınladı: Working for Health Equity: The Role of Health Professionals. İki bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde sağlık emekçilerinin sağlıkta eşitsizliklere müdahale yöntemleri ve ikinci bölümünde ise meslek bazında yapılabilecekler ele alınıyor.




Kuşkusuz sağlık emekçilerinin sağlıkta eşitsizliklerle mücadele ve sağlığın toplumsal belirleyicilerine (STB) müdahale edebilmek için uygun bir eğitim almaları şarttır. Sağlık emekçilerine STB’nin doğası (toplumsal ve ekonomik koşulların bireylerin sağlığı üzerine nasıl etkide bulunduğu) ve bunlara sağlık sektörü içinde ve dışında nasıl müdahale edilebileceği öğretilmelidir.

Sağlıkçılar sağlıkta eşitsizliklerin azaltılmasına bilgi toplayarak ve bilgi sunarak katkıda bulunabilirler. Sağlığın toplumsal belirleyicilerine genel müdahale becerileri arasında iletişim, işbirliği ve savunmanlık becerileri yer alırken, özel beceriler arasında toplumsal anamnez almak ve hastaları sağlık-dışı sektörlere yönlendirebilmek gibi beceriler vardır. Hastalar hakkında bilgi edinmek, sosyal ve ekonomik faktörlerin hastanın sağlığını nasıl etkilediğini anlamakta önemlidir.

Eğitimlerin didaktik olmaktan çok, öğrencilerin sağlığın toplumsal belirleyicilerinin sağlık üzerine etki mekanizmalarını yaşayarak öğrenebilecekleri yerlerde (sosyal hizmet kurumları, icra daireleri, iş kurumu, yoksul mahalleler, semt pazarları vb) çalışarak veya ziyaret ederek verilmesi gerekir. Bu kurumlar hakkında yeterli bilgilerle donanan sağlıkçılar, hastalarına bu olanaklardan en iyi şekilde nasıl yararlanabileceklerini öğretebilirler.

Kitabın ilk bölümü özellikle tıp eğitimcileri için oldukça ufuk açıcı. Sağlığın toplumsal belirleyicilerine ilişkin bilgi ve becerilerin klinik derslerle bütünleştirilmesi ve bu derslerde işlenmesinin önemi vurgulanıyor. Örneğin koroner arter hastalığı veya astım konusu işlenirken, bu hastalıkların sosyal belirleyicilerinin de tartışılması ve bu faktörlerin olumsuz etkilerinin giderilebilmesi için neler yapılabileceğinin klinikte tartışılması gerekiyor.

Eşitsizliklerle mücadelede işbirliği ve dayanışma büyük rol oynar. Sağlıkçılar öncelikle sağlık sektörü içinde işbirliği sağlamalıdır. Birinci, ikinci ve üçüncü basamak kurumlar arasında sevk mekanizmasını insancıllaştırmak, bürokrasiyi azaltmak önemlidir. Ancak daha önemlisi sağlıkçıların başta sosyal hizmet kurumları olmak üzere sağlık dışı sektörlerle işbirliğidir. Birçok meslek bu işbirliği içinde sağlıkçılarla beraber sağlıkta eşitsizliklerle mücadelede görev alabilir; örneğin gönüllü baro avukatları zor durumdaki hastaya yasal danışmanlık sunabilir veya pratisyen hekimlerin ve pediatristlerin çocuk hastalarının öğretmenleriyle görüşmesi, aileden sağlanamayan birçok bilgiye ulaştırabilir.

Virchow hekimleri yoksulların doğal avukatları olarak tanımlamıştı. Gerçekten de yoksullara sağlık haklarını arama mücadelesinde yardımcı olmak sağlıkçılar için en onurlu görevlerden biridir. Ancak sağlıkçılar bireysel düzeyde yapacakları bu yardımla yetinmemeli, aynı zamanda meslek örgütleri aracılığıyla yoksulların sağlık hizmetlerinden daha etkin yararlanabilmeleri için neler yapılması gerektiğini tartışmalı, öneriler sunmalıdır.

Kuşkusuz savunmanlık içinde en önemli yeri hastalıklara neden olan sosyal ve ekonomik koşulların iyileştirilmesi için öneriler alır. Bireylerin maddi yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için neler yapılması gerektiğine ilişkin öneriler getirilebilir, bu alanda aktivizm gösterilebilir.

Kitap bütün bu konularda çok detaylı örnekler ve vaka çalışmalarıyla sağlıkçılara yol göstermeye çalışıyor. Şüphesiz örneklerin çoğu İngiltere’den ve ne yazık ki sosyal yardım noktasında Türkiye’de hayal bile edilemeyen uygulamalar (yaşlılara bireysel hijyen hizmetleri sunulması) sıralanıyor ve sağlıkçılara “bu hizmetleri öğrenin ve insanların yararlanmasını sağlayın” diyor. Türkiye’de sağlıkçıların belki önce bu hizmetlerin “talep edilmesi” noktasında topluma önderlik etmesi gerekli olacak...

Kitabın ikinci bölümünde, ilk bölümdeki genel yaklaşımlar yanında tek tek her bir sağlık meslek grubunun sağlıkta eşitsizliklerle mücadele noktasında kendi alanlarında neler yapabilecekleri tartışılıyor. Yine bu sağlık mesleklerinin bir kısmının Türkiye’de toplum içinde adının dahi bilinmediğini biliyoruz: müzik terapisti,  chiropodistler ve podiatristler, konuşma ve dil terapistleri, drama terapisti, sanat terapisti...

Sağlık bir ekip hizmetidir. Bu nedenle sağlık meslek grupları tek tek kendi alanlarında sağlıkta eşitsizliklerle mücadele ederken, ayrıca bir ekip olarak da çok şey yapabilirler. Bu basitçe güçlerin birleştirilmesinden çok daha fazlasıdır. Sağlık meslek gruplarının (Dünya Sağlık Örgütü 40’ın üzerinde sağlık mesleği tanımlamıştır ve yukarıda belirtildiği gibi bunların önemli bir kısmı Türkiye’de toplum içinde isim olarak dahi bilinmemektedir) birbirlerinin beceri ve yeterliliklerini, kısıtlılıklarını bilmeleri hastalarının bu hizmetlerden daha etkin yararlanabilmelerini sağlamak için önemlidir. 

Çalışmanın sağlık hizmetlerine toplum katılımı ve aktivizm noktalarında eksik kaldığı dikkati çekmektedir. Bu konularda da sağlık emekçilerine düşen birçok görev vardır. Özellikle Kanada’da yerel düzeyde örgütlü Sağlık Kurulları (Board of Health) içinde sağlıkçıların bu kurullardaki danışmanlık rolü önemlidir. Venezuela’nın mahalle bazında örgütlenen Sağlık Komiteleri deneyimi de çok önemlidir. Sağlıkçıların bu komitelerle işbirliği ve uyum içinde çalışmaları, bölgede sunulan sağlık hizmeti için kritik önemdedir.

Bütün sağlık meslek gruplarından profesyonellere hitap eden bu çalışmanın ülkemizde de yankı bulması umuduyla...

Akif Akalın

KAYNAKLAR

Allen M., Allen, J., Hogarth, S., ve Marmot, M. (2013). Working for health equity: The role of health professionals. London: UCL.



Marmot, MG. ve Wilkinson, RG. (2009). Sağlığın Sosyal Belirleyicileri. İstanbul: İnsev.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder