Yirminci yüzyılın son çeyreğinin başlarında
sağlık ortamının gündemine sağlıkta eşitsizliklerin üstesinden gelmek konusunda
iddialı iki ülkede yayınlanan iki Rapor damgasını vurmuştur. Raporlardan biri
Kanada’dan (Lalonde Raporu), diğeri İngiltere’den (Black Raporu)
gelmiştir. Her iki Rapor, ülkelerinde sosyalleştirme yoluyla tıbbi
hizmetlere erişim önündeki engellerin kaldırılmasından sonra ortaya çıkan
tabloyu değerlendirmektedir. Dünyada sosyalleştirme uygulamasının en başarılı
örneklerini sunan bu ülkelerde, sağlıkta eşitsizlikler bakımından
umulan iyileşme elde edilememiştir. Lalonde Raporu, bu sonucun nedenlerini bireylerde
ararken, Black Raporu sistemi sorgulamaktadır.
Kanada’nın 1971 yılına ilişkin mortalite
verilerini analiz eden Lalonde, ölümleri 70 yaş üzeri ve altı olarak ikiye
ayrılarak, 70 yaş üzeri ölümleri “doğal” kabul etmekte ve diğer ölümleri mercek
altına almaktadır. İlk olarak, 70 yaş altı ölümlerin yaklaşık yüzde 10’unu
oluşturan, 5 yaş altı çocuk ölümlerini değerlendirmekte ve bunların çoğunluğunu
konjenital anomaliler ile yenidoğan ölümlerinin oluşturduğunu belirtmektedir.
Rapor, bu ölümlerin en çok ekonomik olarak yoksun ailelerde ve yerliler
arasında görüldüğünü kabul etmekte, fakat artık sağlık hizmetine
gereksinim duyan hamile kadın ile hizmet arasındaki para engelinin ortadan
kaldırılmış olması nedeniyle, bu ölüm hızlarında kısa sürede önemli azalmalar
olacağını öngörmektedir.
5 – 35 yaş grubunda görülen ölümlerin çoğunu
motorlu taşıt kazaları, diğer kazalar ve intiharların oluşturduğu ve bireylerin
dikkatsizliği, tehlikeli araç kullanması ve umutsuzluğa kapılması gibi insan
faktöründen kaynaklanan bu ölümlerin, bu faktörlerin değişmesiyle
azalacağı öngörülmektedir. 35 – 70 yaş grubundaki ölümlerin çoğunluğunun ise
kardiovasküler hastalıklara bağlı olduğunu, kardiovasküler hastalıklar için risk
faktörleri arasında obesite, sigara, stres, sedanter yaşam ve yağlardan
zengin diyetin yer aldığını vurgulayan Rapor, bunların hepsinin çevresel
koşullar ve bireylerin riskli davranışlarından kaynaklandığının altını
çizmektedir. Bu yaş grubunda ölümlerin ikinci büyük nedeni olan kanserler ve
üçüncü büyük nedeni olan solunum yolu hastalıklarında ise en önemli nedenin sigara
olduğunu belirten Rapor, bunların da bireylerin riskli
davranışlarını değiştirmesiyle azalacağını ummaktadır.
Erken ölümler konusunda bireylerin
riskli davranışlarına odaklanan rapor, bu davranışları, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, yanlış
diyet ve sedanter yaşam, dikkatsiz araç kullanmak ve emniyet kemeri bağlamamak
ile güvensiz seks yapmak olarak belirlemekte ve bunlara karşı bireyleri uyarmaktadır.
Çevresel riskler konusunda ise bireysel sorumluluk değil, kamusal sorumluluk
gerektiğini kabul eden rapor, çevresel risklerin alınmakta olan halk sağlığı
önlemleri ile azaltılabileceğini belirtmektedir.
Sonuç olarak, artık tıbbi
hizmetlerin erişilebilir hale getirildiği Kanada’da, devlet halk sağlığı
alanında (su güvenliği, hava kirliliği, atık yönetimi vb) üzerine düşeni
yaparsa ve bireyler de yaşambiçimlerini sağlığı riske atan davranışlardan
arındırabilirlerse, bütün sorunlar kısa zamanda çözülecektir.
* * *
Lalonde’un Rapor’unu kaleme aldığı yıllarda,
Kanada gibi toplumsal eşitsizliklerin kaynaklarına (kapitalist üretim
ilişkilerine) dokunmaksızın, emekçilerin çalışma ve yaşam
koşullarında göreli iyileşmeler sağlayarak ve sosyalleştirme uygulamalarıyla
tıbbi hizmetlere erişim önündeki engelleri Kanada’dan 20 yıl kadar önce
kaldırarak sağlıkta eşitsizlikleri azaltmayı deneyen İngiltere’de Richard
Wilkinson ölüm hızlarını incelemiş ve İngiltere’de en zengin ve en fakir
toplumsal kesimler arasındaki ölüm hızları bakımından görülen farkın,
1970’lerde, 1930’lara göre, fakirler aleyhine üç kat arttığını ortaya
koymuştur.
1970’lerde, 1930’lara göre, tıpta çok önemli
gelişmeler olmuş, İngiltere ekonomik olarak 1930’larla kıyaslanamayacak bir
refaha ulaşmış, kişi başına ulusal gelir artmış, tıbbi hizmetler 1948 yılında
Ulusal Sağlık Hizmeti’ne geçilmesiyle (sosyalleştirilme) hem daha yaygınlaşmış
ve herkes için erişilebilir hale gelmiş, hem de refah toplumunun diğer
unsurları ile desteklenerek İngiltere’yi bu alanda dünyada bir model haline
getirmiştir. Bütün bunlara rağmen 1970’lerde sağlıkta eşitsizlikler, 1930’lara
göre üç kat artmıştır.
Sağlıkta eşitsizliğin artmasını
etkileyebilecek, gelir, konut, eğitim ve istihdam gibi 20 değişken ile 20
farklı hastalığa bağlı ölüm hızlarını karşılaştıran Wilkinson, diğer
değişkenlerin, ölüm hızları üzerinde oldukça küçük bir etkiye sahip olduğunu,
ancak gelir ile ölüm hızları arasında çok kuvvetli bir ilişki
olduğunu görmüştür. Wilkinson 1976 yılında İngiltere Sağlık ve Sosyal Güvenlik
Bakanı David Ennals’a Yeni Toplum dergisinde bir açık mektup yazarak,
Bakanı sağlıkta eşitsizlikler ve sağlığın toplumsal belirleyicileri üzerine
düşünmeye davet etmiştir.
Wilkinson bu düşüncesinde yalnız değildir.
Sağlıkta eşitsizlik olgusuyla henüz bir tıp öğrencisi iken A. Thomson ve R.
Cotton tarafından 1962 yılında yayınlanan bir patoloji kitabında yer alan “… bu
hastalığa en düşük gelir grubunda, en zengin gelir grubuna göre daha sık
rastlanır” tümcesiyle tanışan ve hocasından bu cümlenin ne anlama geldiğini
hakkında doyurucu bir yanıt alamayan David Blane, daha sonra izlediği sınıfa
göre standartlaştırılmış ölüm hızlarının sınıf savaşımında bir silah olarak
kullanıldığı, Marx’a Şükret, Cephaneyi İlet adlı bir filmde
ikinci kez karşılaşmış ve eşitsizliklerle ilgilenmeyi meslek yaşamının amacı
haline getirmiştir. Çalışmalarında, Wilkinson’un vardığı sonuçlara ulaşan Blane
de, sağlığın toplumsal belirleyicileri üzerine makaleler yazmakta ve dersler
vermektedir.
Politik koşulların da uygun olmasının
etkisiyle bu görüşlerin başta işçi sınıfı olmak üzere İngiliz toplumunun
dezavantajlı kesimleri arasında yaygınlaşması üzerine İngiltere Sağlık Bakanı,
sağlıkta eşitsizlikleri araştırmak üzere Sir Douglas Black başkanlığında bir
çalışma grubu oluşturmuştur. Çalışma grubu, hazırladığı Raporu (Sağlıkta
Eşitsizlikler: Araştırma Çalışma Grubu Raporu) 1980 yılında tamamlayarak,
kamoyuna sunmuştur.
Raporun giriş bölümünde, sağlık alanında
sağlanan başarıların, sağlıkta eşitsizlikleri azaltmakta başarılı olamadığı
belirtilmekte, örneğin 1970’lerde fakirler arasında ölüm hızlarının,
zenginlere göre tüberküloz için 10 kat, bronşit için 5 kat, akciğer ve mide kanseri
için 3 kat fazla olduğunu, dahası bu eşitsizliklerin doğumdan
itibaren başladığını, fakir ailelere doğan bebeklerde yenidoğan ölüm
hızının, zengin ailelere doğan bebeklerinkinin 5 katı olduğu belirtilmektedir.
Bu durumun Ulusal Sağlık Sistemi’nin toplumda sağlıkta eşit fırsat yarattığına
ve sağlık durumunu iyileştirdiğine inananlar için bir hayal kırıklığı olduğu
vurgulanmaktadır.
Mortalite ve morbidite hızlarının, toplumsal
sınıflar bazında analiz edildiği ikinci bölümde, İngiltere’de toplumsal
sınıflar arasında sağlık bakımından belirgin farklılıklar (eşitsizlikler)
olduğu, hatta bu eşitsizliklerin doğumda başladığı sonucuna
varılmaktadır. Raporun halkın sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerinden
yararlanma düzeylerini incelediği dördüncü bölümde ise sonuçlar oldukça
çarpıcıdır: Sosyalleştirme uygulaması, sağlık hizmetlerine ulaşmakta fırsat
eşitliği sağlayamamıştır. Bu durum en çok koruyucu sağlık
hizmetlerinden yararlanma oranlarında gözlenmektedir. Veriler toplumsal
hiyerarşide en altta yer alan ve koruyucu hizmetlere en çok gereksinim
duyanların, bu hizmetlerden, bu hizmetlere görece daha az gereksinimi olan üst
tabakalardakilerden daha az yararlanabildiklerini göstermektedir.
Raporun beşinci bölümünde İngiltere’nin
sağlık göstergeleri, diğer gelişmiş metropol ülkelerin göstergeleri ile
kıyaslanmış ve yenidoğan ölümleri ile kişi başına gayrısafi ulusal hasıla ve ülkede
daha eşit bir gelir dağılımı olması arasında ilişki gözlenmiştir.
* * *
Raporun yayınlandığı tarihte İngiltere’de
-Türkiye’de ve dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi- 1970’lerde yükselmiş
olan ilerici toplumsal dalga kırılmış ve yerini günümüzde dahi -Latin Amerika
dışında- sürmekte olan çöküntüye bırakmıştır. Eksiklikleri olsa da (sağlıkta
eşitsizliklerin kaynağı olarak kapitalist üretim tarzının ve çalışma ortamının
rolüne yer vermemesi) en azından Kral’ın çıplak olduğunu sergileyen Black
Raporu, Yeni Dünya Düzeni’nin aktörleri (İngiltere’de Margaret Thatcher) tarafından
sahiplenilmeyerek, öksüz bırakılmıştır.
Buna rağmen İngiltere ve ABD’de
biliminsanları çalışmalarına devam ederek, sağlıkta eşitsizlikler ve bunların
nedenleri üzerine önemli bulgulara ulaşmışlardır. 1982 yılında, John Fox ve
Peter Goldblatt pek çok hastalık için sınıflar arasında ölüm hızlarının farklı
olduğunu bilimsel olarak kanıtlamışlardır. 1985 yılında, İngiltere’de,
hükümetin karmaşık ölüm verilerini büyük bir çabayla yeniden sınıflamayı
başaran Elsie Pamuk, sağlıkta eşitsizliklerin sınıf temelinde giderek daha da
arttığını istatistiksel olarak ortaya koymuştur.
Bütün bu çalışmalara karşın sermaye sistemi
sorgulayan Black Raporu’nu öksüz bırakırken, olumsuzlukların sorumluluğunu
doğrudan bu olumsuzlukların mağdurlarına yükleyen Lalonde Raporu’nu
göklere çıkartmıştır. Sağlıktaki eşitsizliklerin nedenini sınıfsal
eşitsizlikler yerine bireysel yaşam tarzlarında arayan çalışmalar özendirilmiş
ve desteklenmiştir.
1980’lerden sonra tıbbi araştırmalar,
özellikle sağlıkla ilgili davranışsal risk faktörleri üzerine
yoğunlaşmış, sağlıkta eşitsizliklere bu olumsuz davranışların (sigara, yaşam
tarzı, diyet vb) yol açtığı kanıtlanmaya çalışılmıştır. Kurbanı suçlayan bu
araştırmalar, neo-liberal hükümetler tarafından memnunlukla karşılanmış ve
desteklenmiştir. Michael Wadsworth ve Richard Wilkinson bu davranışsal
yaklaşımı temel alan bir dizi müdahale çalışmasını inceleyerek,
bunların “başarılarının” sınırlı olduğunu ortaya koymuşlardır.
Tarihin sonunun ilan edildiği
yıllarda, Michael Marmot, Richard Wilkinson ve John Fox’un Uluslararası Sağlık
ve Toplum Merkezi’ni kurmaları ve Avrupa ve Kuzey Amerika’da birçok
araştırmacının sağlıkta eşitsizlikler üzerine eğilmeye başlamaları tesadüf
değildir. 1990’ların ortalarından itibaren neo-liberal cennet üzerine
kuşkular artmaya ve politik ortam bir ölçüde biliminsanlarının sağlığın
toplumsal belirleyicileri üzerine yoğunlaşmalarına izin vermeye başlamıştır.
1997 yılında, İşçi Partisi’nin seçimleri
kazanmasıyla, araştırmalar için gerekli kaynakların da önü açılmaya başlamıştır.
2000 yılında, R. Mitchell ve arkadaşlarının, Yaşamda ve Ölümde
Eşitsizlikler: İngiltere Daha Eşit Olsaydı Ne Olurdu? (Inequalities In Life and
Death: What If Britain Were More Equal?) başlıklı çalışmaları yayınlanır.
Çalışma, işçi sınıfının en dezavantajlı kesimleri üzerinde bileşik bir etkisi
olacak üç politikanın izlenmesi durumunda, erken ölümlerin yarısının
önlenebileceğini ortaya koyar.
Bu üç politika:
· Gelir ve
zenginlikteki eşitsizliklerin, 1983 yılındaki seviyesine geriletilmesi (yılda
7.500 ölümü önler),
· Tam
istihdamın sağlanması (yılda 2.500 ölümü önler) ve
· Çocuk
yoksulluğunun ortadan kaldırılması (yılda 1.400 ölümü önler) olarak
belirtilmiştir.
Günümüzde sağlık alanındaki eşitsizlikleri
azaltmaya yönelik çabalar, toplumun sosyal ve ekonomik örgütlenmesinde
(kapitalizm) köklü değişimler önermeden, kapitalizmi yontarak veya
kapitalistleri ikna etmeye çalışarak bu eşitsizlikleri azaltmaya
yöneliktir. Wilkinson ve arkadaşları bu çabalarını Dünya Sağlık Örgütü’ne
taşımayı başarmışlardır. Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri ekseninde
yürütülen çabalar ayrı bir yazının konusudur.
Akif AKALIN
KAYNAKLAR
Berridge V. (2002). The Origin of the Black Report: A
Conversation with Richard Wilkinson. Contemporary
British History, 16(3): 120 – 122.
Black, D, Morris JN, Smith C ve Townsend P.
(1980). Inequalities
in Health: Report of a Research Working Group. London: Department of Health and Social Security.
http://www.sochealth.co.uk/history/black.htm. (Erişim: 14.11.2007).
Lalonde M. (1981). New Perspectives on The Health of Canadians:
A Working Document. Ottawa:
Minister of Supply and Services Canada.
Navarro V, Muntaner C. (Ed.) (2004). Political and Economic Determinants of
Population Health and Well-being: Controversies and Developments. New York: Baywood.
Oliver, A. (Ed.) (2005). Personal Histories in Health Research. London: The Nuffield Trust.
Raphael, D. (Ed.). (2009). Social Determinants of Health: Canadian Perspectives. 2nd Ed. Toronto: Canadian Scholars' Press.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder