Latin Amerika’dan dünyaya yeni bir
devrim dalgası yayılıyor: “tıp eğitimi devrimi”. Küba ve Venezuela 2000’li
yıllarda tıp eğitiminde “duvarsız tıp fakültesi” anlayışıyla tıp eğitiminin dörtte
üçünden fazla bir kısmının hastaneler yerine birinci basamakta verildiği yeni
bir model geliştirdiler. Küba’nın Poliklinik Üniversitesi Tıp Eğitimi Programı
(1) ve Venezuela’nın Ulusal Kapsamlı Toplum Hekimliği Eğitim Programı (2)
geçtiğimiz yıllarda ilk mezunlarını verdiler ve bugünlerde Venezuelalı hekimler
uzmanlık eğitimine hazırlanıyor (3).
Tıp fakültesi öğrencilerinin mezun
olduklarında birinci basamakta hizmet sunacak olması ile bu öğrencilerin
neredeyse bütün eğitimlerinin hastane temelli olması çelişkisi önce Aile
Hekimliği uygulamasıyla çözülmeye çalışıldı. Küba 1980’lerde Alma-ata Bildirgesi (1978) doğrultusunda ülkenin sağlık hizmetlerini temel sağlık
hizmetlerine dayalı olarak örgütlemeye başladı ve her 120 – 150 aile için bir
hekim ve bir hemşireden oluşan temel sağlık hizmetleri birimleri (aile
hekimliği) kurdu. 1990’lara gelindiğinde uygulamanın çok başarılı olmadığı, tıp
eğitiminin yeni mezunları aile hekimi olarak hizmet sunabilecek bilgi ve
becerilerle donatamadığı görüldü. Küba hükumeti bu sorunu çözebilmek amacıyla
aile hekimlerine aile hekimliği uzmanlığı eğitimi alma zorunluluğu getirdi.
1990’larda bir yandan uzmanlık
eğitimi almadan aile hekimi olarak çalışan hekimler peyderpey aile hekimliği
uzmanlığı eğitimine alınırken, diğer yandan yeni mezunlara aile hekimliği
uzmanlığı zorunlu hale getirildi. İleride aile hekimi olarak çalışmak
istemeyen, başka dallarda uzmanlık düşünenler için de aile hekimliği uzmanlık
eğitimi zorunlu kılınarak, pratikte tıp eğitimi 10 yıla çıkartılmıştı.
Bu uygulama toplumun aile
hekimlerinden memnuniyetini arttırdı, fakat tıp eğitiminin pratikte 10 yıla
çıkması aynı zamanda göreli bir hekim açığı yarattı. 2003 yılında ülkedeki 68
bin hekimden 30 bini aile hekimi olarak çalışıyordu ve bunlardan 21 bini aile
hekimliği uzmanlık eğitimini tamamlamıştı. Yalnızca kendi halkına değil, aynı
zamanda dünyanın birçok ülkesinde Kübalı hekimlerin hizmetlerine gereksinim
duyanlara hizmet sunan Küba’nın, bu hızla gitmesi halinde amaçlarına
ulaşabilmesi olanaksızdı.
Tam da bu sırada Venezuela’da
başlatılan Barrio Adentro programında görev alan Kübalı hekimlerden (aile
hekimliği uzmanları), rutin görevlerini yaparken aynı zamanda Venezuela için
hekim yetiştirmeleri talep edildi. Bu eğitim Barrio Adentro programının
uygulandığı birinci basamakta verilecekti. Fakat Kübalı aile hekimlerinin
Venezuelalı hekim adaylarını yetiştirebilmeleri için gerekli donanımları yoktu.
Bu sorunu gidermek için Küba, aile hekimliği uzmanlarına akademik nosyon kazandırmak amacıyla master ve doktora programları açtı. Bu programlarda
hekim-tutör olmak üzere eğitim alan aile hekimliği uzmanları, görev aldıkları
kurumlarda normal hekimlik görevleri yanında öğretim görevlisi olarak
çalışmaya başladılar. Ülke çapında örgütlenen Ulusal Kapsamlı Toplum Hekimliği Eğitim Programı (UKTHEP) çerçevesinde tıp eğitimine başlayan Venezuelalı
gençler, Barrio Adentro’nun birinci basamak kurumlarında (duvarsız tıp
fakülteleri) hekimliğe adım attılar.
Bir yanda Venezuela’da UKTHEP
deneyimi devam ederken, diğer yanda bu deneyimden yararlanılarak
Küba’da birinci basamakta tıp eğitimi veren Poliklinik Üniversitesi Tıp Eğitimi Programı (PÜTEP) örgütlendi. Venezuela deneyiminden çıkartılan derslerle kısa
zamanda aile hekimi ofisleri ve mahalle poliklinikleri tıp eğitimi veren
kurumlar (poliklinik üniversite) haline getirildi. 2006 – 2007 akademik yılında toplam 29 binin
üzerindeki Kübalı tıp öğrencisinden 16.975’i geleneksel hastane temelli
müfredata ve 12.122’si PÜTEP’in toplum temelli müfredatına kaydoldular.
Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş
oldu: bir yandan pratikte 10 yıla çıkan tıp eğitimi yeniden 6 yıla indirildi,
diğer yandan eğitimlerinin dörtte üçünden fazlası mezun olduklarında görev
alacakları birinci basamakta geçen öğrenciler, hekim olduktan sonra çok daha
başarılı oldular. Artık Kübalı ve Venezuelalı hekimler mevcut “beş
yıldızlarının” (bakım sunucu, karar verici, iletişimci, yönetici ve toplum
lideri) yanına bir altıncı yıldız daha eklemişlerdi, “eğitimcilik” (4).
Türkiye’nin kaçırdığı fırsat
Türkiye 1960’larda Alma-ata
Bildirgesi’nden 17 yıl önce sağlık hizmetlerini sosyalleştirme kararı almış ve
sağlık hizmetlerini temel sağlık hizmetleri temelinde örgütlemeye başlamıştı.
Ancak bu girişim kısa zamanda sağcı hükumetler tarafından baltalandı ve
1970’lerde tamamen rafa kaldırıldı. 1980’lere doğru CHP’nin hükümet olmasıyla
yeniden canlandırılmaya çalışılan sosyalleştirme uygulaması, 12 Eylül ile
birlikte tamamen yok edildi (5,6).
1980’lerin sonlarına gelindiğinde
Türkiyeli hekimler mesleki tatmin ve maddi durumlarını iyileştirebilmek için
uzmanlık eğitimine yönelmeye başladılar. Bu ortamda küçük bir grup pratisyen
hekim, kendilerine dayatılan bu yola girmeyi reddederek Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde örgütlendiler ve birinci basamakta nitelikli hizmet sunabilmek
için mücadele etmeye karar verdiler.
1990’ların başında Pratisyen Hekimler Kolu’nu örgütleyen pratisyen hekimler, mevcut tıp eğitiminin kendilerini
birinci basamakta karşılarına çıkan sağlık sorunlarını çözmelerine yardımcı
olacak bilgi ve becerilerle donatamadığını tespit etmişlerdi. Bu eğitim
açıklarını kapatabilmek için önce “sürekli eğitim” etkinlikleri örgütlemeye
karar verdiler. Bu konuda çabalar sürdürülürken 12 - 13 Mayıs 1990 tarihlerinde
Ankara’da 1. Pratisyen Hekimlik Kongresi toplandı. Kongreye İngiltere’den konuk
olarak çağrılan İngiltere Genel Pratisyen Hekimler Kraliyet Koleji Başkanı
Prof. Dr. Pereira GRAY, İngiltere’de hekimlerin birinci basamakta görev
yapabilmek için gereksindikleri bilgi ve becerilerin Genel Pratisyenlik
Uzmanlık Eğitimi ile verildiğini anlattı.
1990’lı yıllarda pratisyen hekimler
arasında Türkiye’de de birinci basamak uzmanlık eğitimi örgütlenmesi düşüncesi
olgunlaştı ve bu alanda çabalar yoğunlaştırıldı. 19 - 20 Ocak 1991 tarihinde
TTB tarafından gerçekleştirilen “Sürekli Tıp Eğitimi” konulu bir atölye
çalışmasında mevcut sürekli eğitim etkinliklerinin “uzmanlık eğitimi”
perspektifiyle değerlendirilmesinin mümkün olduğuna karar verildi. Sürekli
eğitim etkinlikleri kurumsal bir kimlik altında zamanla uzmanlık eğitimine
evriltilecekti.
5 - 8 Kasım 1992 tarihinde
gerçekleştirilen TTB 2. Pratisyen Hekimlik Kongresi’ne davet edilen İngiltere
Genel Pratisyen Hekimler Kraliyet Koleji öğretim üyeleri Prof. Dr. Philip Ewans
ve Prof. Dr. A. Peter Lewis, pratisyen hekimliğin rolü ve mesleki disiplin
haline getirilmesi, uzmanlık eğitimi programı oluşturulması konularında
konferanslar verdiler. Artık yol haritası belirginleşmişti: pratisyen
hekimlerin mesleki örgütü olarak bir dernek kurulacak, mesleki bir yayın organı
çıkartılacak ve uzmanlık eğitimi kurumsallaştırılacaktı.
15 - 16 Mayıs 1993 tarihlerinde
gerçekleştirilen “Balıkesir Toplantısı”nda çeşitli üniversitelerden öğretim
üyeleri ile Genel Pratisyenlik tartışıldı. Tıp Eğitiminin “Genel Pratisyen”
yetiştirmeye yönelik olmadığı, Genel Pratisyen olmak isteyenlerin, Tıp Eğitimi
sonrası bu alana özgü bir eğitim almaları gerektiği kabul edildi.
TTB’nin 26 - 27 Haziran 1993
tarihinde yapılan 41. Genel Kurulu, pratisyen hekimler arasından “Eğitici
Hekimler” yetiştirilmesi amacıyla kurslar düzenlenmesi kararı aldı. Bu konuda
ilk adım Ankara’da atılarak 3 - 14 Ocak 1994 tarihleri arasında TTB ve
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi işbirliği ile 60 saatlik “Hekim
Eğiticilerinin Eğitimi Kursu” düzenlendi. Bu kursa İstanbul, Ankara, İzmir,
Bolu, Eskişehir, Tekirdağ Tabip Odalarından 24 pratisyen hekim katılarak
sertifika aldılar.
Genel Pratisyenlik yolunda sonuç
alıcı en önemli adım 24 - 25 Haziran 1995 tarihinde TTB’nin 43. Genel
Kurulu’nda atıldı. Genel Kurul’da, TTB Pratisyen Hekimler Kolu tarafından 2 - 4
Haziran 1995 tarihinde Bolu’da hazırlanan “Ayrı Bir Tıp Disiplini Olarak Genel
Pratisyenlik” adlı rapor tartışıldı ve Kurulda “43. Kongre, Genel
Pratisyenliğin bir tıp disiplini olarak kabul edilmesini, bunun mesleki
eğitiminin bir zorunluluk olarak görülmesini kabul eder ve Merkez Konseyini
önümüzdeki yıllarda örgütsel önceliklerden biri olarak, Genel Pratisyenlik
Mesleki eğitimi ve bunun bilimsel organizasyonunun kurulması yönünde görevli
kılar” ifadesi 10 numaralı karar ile hükme bağlandı. Bir Genel Pratisyenlik Enstitüsü kurulması ve TTB’nin bu enstitünün kurulmasına öncülük
etmesi fikri yaygınlaşmaya başladı.
TTB Genel Pratisyenlik Enstitüsü, 5
Kasım 1998 tarihinde kurulmuş ve uzmanlık eğitimini örgütlemeye başlamıştır. Genel
Pratisyen Eğiticilerin eğitiminde kullanılmak üzere hazırlanacak olan beş
eğitim modülünün eğitim amaçları ile eğitim hedefleri belirlenmiştir. Bu
modüller, Genel Pratisyenliğin Felsefesi, Genel Pratisyenlikte Epidemiyoloji,
Eğitim Becerileri, Genel Pratisyenlikte Sağlık Hizmetlerinin Yönetimi, Toplumu
Tanıma ve İletişim başlıklarını taşımaktadır.
Diğer yandan mesleki örgütlenmenin
diğer ayağını oluşturacak Pratisyen Hekimlik Derneği 20 Ağustos 1998 tarihinde
kurularak çalışmalarına başladı. TTB Pratisyen Hekimler Kolu, TTB Genel
Pratisyenlik Enstitüsü ve Pratisyen Hekimlik Derneği’nin eşgüdümlü
çalışmalarıyla 2000’li yıllarda Genel Pratisyenlik Uzmanlık Eğitimi, tamamen
gönüllülük temelinde Türkiye’nin çeşitli illerinde Tabip Odaları bünyesinde
verilmeye başlandı. Saha temelli olan bu eğitim, eğitime katılan hekimlerin
görev aldıkları Sağlık Ocakları’nda veriliyordu. Başta İstanbul, Ankara ve
İzmir olmak üzere birçok büyük ilde pratisyen hekimler bu eğitimlere katılarak
sertifikalarını aldılar (7).
Karşı-devrim
Pratisyen hekimler bu mücadeleyi
yürütürken, Türkiye 12 Eylül ile başlayan karşı-devrim süreciyle 1920’lerden
beri elde edilen bütün kazanımlarını yitirmeye başlamıştı. Özal hükumetlerinin
tamamlayamadığı bu süreç, uluslararası bir projeyle 2000’li yıllarda
tamamlandı. Cumhuriyetin hemen bütün kazanımlarının yitirildiği bir dönemde,
zaten içi tamamen boşaltılmış, amacından saptırılmış ve yozlaştırılmış olan
Sağlık Ocakları’nın ayakta kalabilmesi olanaklı değildi.
Yine uluslararası bir yıkım
projesinin ürünü olarak 2000’li yıllarda örgütlenen ve doğrudan Dünya Bankası
denetiminde sürdürülen Aile Hekimliği programıyla Sağlık Ocakları kapatıldı ve
Genel Pratisyenlik Uzmanlık Eğitimi’nin zemini yok edildi. Birinci basamağı
temel sağlık hizmetlerinden çıkartarak aile hekimi ofisine indirgeyen yeni
model, pratisyen hekimlere çok yüksek maaşlar verilerek örgütlenebildi. Böylece Türkiye nasıl 1960’larda
Dünya Sağlık Örgütü’nden 17 yıl önce yakaladığı “temel sağlık hizmetleri
devrimini” yitirdiyse, Küba ve Venezuela’dan 10 yıl önce yakaladığı “tıp
eğitimi devrimini” de elinden kaçırdı.
Akif Akalın
Dipnotlar
4. Suárez, M., Sacasas, F. ve
Duran, F. (2008). Cuban Medical Education: Aiming for the Six-Star Doctor.
MEDICC Review, 10(4): 5 – 9.
5. Akalın, MA. (2012).
Sosyalleştirmenin İdeolojisi. TTB.
(2012). Türkiye'de
Sosyalleştirmenin 50 Yılı - Füsun Sayek TTB Raporları /
Kitapları - 2011. Ankara.
6.
Akalın, MA. (2013). Toplumcu Tıbba Giriş. İstanbul: Yazılama.
7.
Akalın, MA. (1998). Türkiye'de Genel Pratisyenlik Eğitimi. Hekim ve Yaşam.
Kasım/Aralık 1998.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder