Latin Amerika’da
20. yüzyılın son yarısı boyunca süren Topluma
Dayalı Birinci Basamak Sağlık Hizmeti’nin en parlak günlerinden, bugün 21.
yüzyılda süren Herkese Sağlık ve Haklar
mücadelemiz için neler öğrenebiliriz? Bence,
değişim için mevcut örgütlü eylem stratejilerimizin yaşama geçmesine yardımcı
olacak çok şey... Zor zamanlardan kalma yaşlı bir eylemci olarak, sizinle o
günlerde sağlığı teşvikçilerin ve taban hareketi ağlarının sağlık ve sosyal
adalet mücadelesinde oynadıkları rol hakkında bazı öyküler ve dersleri
paylaşmak istiyorum.
1960 – 1990
dönemi, toplumun eşit haklar ve kamu yararı için cesurca eyleme geçtiği zor ve
heyecan verici bir dönemdi. Birçok ülkede taban hareketleri, egemen sınıfların
işkence, kayıplar ve insan hakları ve uluslararası yasaların diğer ihlalleri
dahil vahşi baskısıyla karşılaştı. Fakat bütün eziyetlere ve yenilgilere
rağmen, bu dönem çok olumlu bazı köklü değişikliklerin gerçekleştiği bir dönemdi.
ABD’den açık veya örtük destek alan bir dizi zalim diktatörlük yıkıldı.
60’lardan 90’lara süren mücadeleler birçok şekilde bugünlerde temsili hükümet
ve 21. yüzyılda ortaya çıkan “Halk İktidarı”na doğru dramatik değişimlere temel
oluşturdular. Gerçekten bu yeni binyıl, dışlanmış halkların kolektif olarak hem
ulusal, hem de yabancı otoritelere karşı duracakları ve “yeter!” diye
haykıracakları “yeni-sömürgecilik sonrası” dönemin gelişini müjdeliyor.
Bütün
anımsamamız ve öğrenmemiz gereken, aşağıdan-yukarıya, özgürleştirici Herkese Sağlık Mücadelesi’nde, Topluma Dayalı Sağlık Hizmeti’nin
oynadığı (ve hala oynamakta olduğu) kilit roldür. Geçen yüzyılın halk
mücadelesinin bir ürünü olan Latin Amerika’daki “Halkın Sağlık Hareketi” (People’s Health Movement), tarihiyle,
gerçekten bilgilendirici ve esinlendiricidir.
Latin Amerika’da birinci basamak sağlık
hizmetlerinin politikleşmesi
Latin
Amerika’nın birçok yerinde 1950’lerin sonlarından başlayarak, en yoksul, en
yetersiz hizmet alan kırsal alanlarda ve kent varoşlarında küçük hükumet-dışı
sağlık programları ortaya çıkmaya başladı. Bu dönem, nüfusun büyük bölümünün
çok az kamusal destek alarak ya da hiç destek almaksızın aşırı yoksulluk içinde
yaşadığı yıllardı. “Amerikalar”ın yerli halklarını sömürgeleştiren ve
tahakkümleri altına alan yabancı güçlerin yerini, hala kuzeyli sahiplerine
minnet borcu olan ve aynı derecede baskıcı yerli güç yapıları aldığından,
politik sistem geniş ölçüde “yeni sömürgeci” bir yapıdaydı.
Bu ülkelerden
bazıları açık diktatörlüklerle yönetiliyordu. Diğerleri demokrasi tuzağına
düşmüşlerdi, fakat “sahip olanlar” ile “sahip olmayanlar” arasındaki büyük prestij
ve güç uçurumu, yoksulları büyük ölçüde sessiz ve güçsüz bırakmıştı. Bu ezilen
çoğunluk, mutlak yoksulluk içinde yaşıyordu. Açlık yaygındı ve klasik beslenme
yetersizliği ve kötü sanitasyon hastalıkları muazzam zarar veriyordu. Çocuk ve
anne ölümleri acınası bir şekilde yüksekti. Yoksullar formel sağlık
hizmetlerine uzaklık ve maliyet nedeniyle erişemiyorlardı.
İronik olarak,
bedelini ödeyebilenler için profesyonel tıbbi bakım, hastalıkların ve ölümlerin
diğer bir büyük nedeniydi. Pahalı tıbbi hizmetler açlığı arttırdı ve
hastalıklara direnci azalttı. Bugün dahi birçok ülkede oldukça yüksek hekim ve
ilaç ücretleri, gelirlerin azalmasını, çalışan ailelerin mutlak yoksulluğa
düşmelerini ve tamamen bağımlı hale gelmelerini güdüleyen en büyük nedendir.
Bu dönemde sosyal
adaletsizlik, yoksullukla ilişkili hastalıklar ve asgari kamusal hizmetlerin
bileşimi, bölgenin en ücra köylerinde ve en yoksul mahallelerinde türeyen çok
sayıda küçük, hükumet-dışı toplum sağlığı programının “kendiliğinden ortaya
çıkmasına” yol açtı. Bu projelerin çoğu, kendilerini yoksullara hizmete adamış,
kaygılı yabancılar (papazlar, rahibeler, hekimler, hemşireler, sosyal
çalışmacılar) tarafından başlatıldı.
Bu küçük taban
hareketi projelerini başlatanları çoğu sosyal olarak idealist fakat politik
olarak naifti – en azından başlangıçta. Yoksul köylüleri sessiz, güçten düşmüş
ve ekonomik olarak köleleşmiş halde tutan acımasız toplumsal hiyerarşi ve
sistematik adaletsizliği çok az anlayabiliyorlardı. Bu iyi niyetli yabancılar
(ben de onlardan biriydim) yıkıcı sağlık sorunlarını, öncelikle biyomedikal
tedaviyle düzeltilmesi gereken biyomedikal sorunlar olarak görme eğilimindeydi.
Fakat insanlarla yakın çalışma sonucu, giderek sağlığın altta yatan toplumsal
belirleyicilerinin farkına vardık.
Bu dışlanmış ve
yetersiz hizmet alan, çoğunluğunu yerlilerin oluşturduğu topluluklarda birikmiş
gereksinimler çok fazlaydı. Küçük derme-çatma klinikler, kısa sürede daha uzak
yerlerden gelen insan seliyle boğuldular. Personel eksikliği çeken programlar,
yerel insanları (geleneksel iyileştiriciler ve ebeler dahil) ön-saf sağlık
emekçileri veya “sağlık teşvikçileri” olarak eğitmeye başladılar. Bu
teşvikçiler, kendi topluluklarından seçilmiş olduklarından ve kendi
topluluklarına hizmet ettiklerinden, çoğu görevine bağlıydı. Para için değil,
insanlar için çalışmak eğilimindeydiler.
Öncelikle insanlar için çalış, para için değil – insanlar daha
değerlidir...
Topluma dayalı
birinci basamak programları gelişirken ve daha katılımcı hale gelirken,
teşvikçiler ve köylüler, sağlıkla ilişkili sorunlarının altında yatan nedenleri
tartışmaya ve analiz etmeye başladılar. Yerel düzeyde ortak sorunlarının
üstesinden gelebilmek için örgütlenmeye başladılar. Bu kolektif çabalardan
enformel örgütler gelişti: anneler, topraksız köylüler, gündelik işçiler,
ortakçılar, hatta sokak çocukları ve gençleri kendi sağlıkları ve kendi
yaşamlarını etkileyen kararlarda seslerini yükseltmenin yollarını aramaya
başladılar. Bu şekilde birçok enformel topluma dayalı program tedaviye
odaklanmaktan, önleyici tedbirlere ve nihayet sosyo-politik eylemlere
evrildiler.
Bu tür toplum
inisiyatifleri insanları, hastalıkların genellikle yerel güç yapısına (toprak
sahipleri, kamu otoriteleri, tefeciler, tıp profesyonelleri ve yoksulları
sömürenler) bir tehdit olarak görülen kök nedenlerine hitap etmek üzere
hareketlendirmeye başladılar. Sonuç olarak, başlangıçta masum hayırseverler
olarak hoş karşılanan hükumet-dışı programların çoğu, yerel otoriteler ve
zamanla ulusal hükumetler tarafından (özellikle en baskıcı ve yoksullardan en
uzak olanlar) kara listeye alındı. Görmek istedikleri son şey, köylü
toplulukların kendi sağlık ve haklarını savunmak için örgütlenmeleriydi. Taban
hareketleri üzerine giderek artan katı kurallar ve engeller dayatıldı ve bazı
ülkelerde sağlık emekçileri ve ebeler tutuklandı – veya daha kötü şeyler oldu.
Sonuçta örgütlü
muhalefetin yükseldiği ülkelerde zulme uğrayan birçok sağlık emekçisi yeraltına
indi ve direniş hareketlerine katıldı. Bazıları değerli sağlık ve örgütlenme
becerileriyle zorbalığa karşı büyüyen özgürlük mücadelelerinde lider oldular.
Bu şekilde Latin
Amerika’da Topluma Dayalı Sağlık Hizmeti
hareketleri, Latin Amerika’da ortaya çıkan gerçek demokratikleşme sürecine
katkıda bulunan mücadelelerde dışlanmış insanların harekete geçirilmesinde
kilit bir rol oynadılar. Size yakından bildiğim birkaç örnek vereyim.
Guatemala
Guatemala’da ilk
ve en etkili Topluma Dayalı Sağlık Hizmeti programlarından biri, dışlanmış ve
acımasızca sömürülmüş yerli topluluklara hizmet için doktor Caroll Behrhorst tarafından Chimaltenango yaylalarında başlatıldı. Bu,
yerel sağlık teşvikçileri eğiten ilk programdı. Teşvikçiler köylülere sağlığın
altta yatan belirleyicilerini analiz etmeleri ve durumlarını iyileştirmek üzere
kolektif eyleme geçmeleri için yardımcı olmaya başlayınca, askeri hükumet
programı ve çalışanlarını asi olarak görmeye başladı. Bazı teşvikçiler
öldürüldüler veya kaybedildiler. Ve “arazileri yakarak” pasifleştirme programı
yıllarında bütün köyler yakılıp yıkıldı.
Hekimin Olmadığı
Yerde
Daha kuzeyde, Huehuetenango yaylalarında Maryknoll Sisters (Kızkardeşler) tarafından
başlatılan bir Topluma Dayalı Program da, köyleri sağlığa ilişkin kaygılar
etrafında harekete geçiren çoğu kadın yerel teşvikçileri eğitmeye başladı.
Chimaltenango’daki gibi program kısa zamanda güç yapısıyla ters düştü.
Teşvikçiler gizlenmek zorunda kaldılar. Kesinlikle benim Hekimin Olmadığı Yerde başlıklı kitabımın bir kopyasıyla
yetkililere yakalanmak istemiyorlardı.
Programın bütün
teşvikçilere verdiği bu köy sağlığı el kitabı, toplumun gereksinimleri
etrafında örgütlenmesini yüreklendirdiğinden, asi olarak kabul ediliyordu.
Kızkardeşler teşvikçilere kitabı verirken, yanında küçük bir çakı da veriyordu.
Teşvikçiler sağlık çalışmasında köyler arasında seyahat ederken askerler
yolcuları aramak için otobüsü durdururlarsa, teşvikçiler hemen oturduğu
koltuğun örtüsünü keser ve kitabını saklamak için içine sokardı. Bu önleyici
tedbir yaşam kurtarıcı olabilirdi. Sağlık emekçilerinin veya ebelerin yalnızca
kitabımla yakalandıkları için öldürüldükleri zamanlar oldu.
San Martin köyü David Werner’ın bu fotoğrafı çekmesinden kısa bir süre
sonra yakıldı.
General Rios
Mott’un “scorced earth” (arazileri yakma) politikası boyunca bütün köylüler
acil gereksinimleri etrafında örgütlenme suçuyla ölüm mangaları tarafından yok
edildiler. Bir teşvikçinin bir grup anneye ders anlatırken gösteren, Sağlık Emekçilerinin Öğrenmesine Yardım
Etmek kitabımın kapak fotoğrafını çektiğim San Martin köyü örnektir. Bir
yıl sonra San Martin askerler tarafından yakıldı. Ancak hükümetin bu acımasız
tedbirleri sonuç vermedi. Hayatta kalan köylüler ve teşvikçiler genellikle
kurtarılmış bölgelere kaçıyor ve daha adil, daha sağlıklı bir sistem için
mücadele eden gerillalara katılıyorlardı.
Şili
Şili’de 1973
yılında demokratik seçimlerle Başkan seçilen Salvador Allende’nin ABD’nin
desteklediği askeri darbeyle devrilmesinden sonra, otokratik Pinochet cuntası, “Şikago
Oğlanları” tarafından dayatılan neoliberal “serbest piyasa” politikalarını
uyguladı. Cunta devlet işletmelerini ve sağlık dahil kamusal hizmetleri
özelleştirdi. Sonuçta “Şili Mucizesi” zengini daha zenginleştirirken, yoksulu
daha yoksullaştırdı. Pinochet diktatörlüğü boyunca Hekimin Olmadığı Yerde
askerler tarafından yasaklandı. Ancak Şili baskısının editörü Cunata Vientos,
hükümeti mahkemeye verdi. Şaşırtıcı bir şekilde mahkeme yayıncıdan yana oldu ve
yasağı kaldırdı.
Bu şiddetli
baskı ve yaygın karşılanmamış gereksinimler döneminde, Santiago ve
Conception’un yoksul kesimlerinde EPES (Halkın
Sağlık Eğitimi) denen radikal bir toplum sağlığı programı doğdu. EPES,
sağlık eğitiminin bir parçası olarak “farkındalık arttırmayı” ve insanları
sağlıksızlığın kök nedenleri etrafında harekete geçirmeyi teşvik etti. Bu
“toplum güçlendirme”, nihayet 1988 yılında baskıcı diktatörün devrilmesine yol
açan direnç yükselmesinde kritik bir rol oynadı.
El Salvador
Benzer şekilde
1970’lerde ve 1980’lerde yoksul alanlarda karşılanmayan gereksinimlerden bir dizi
topluma dayalı sağlık programı ortaya çıktı. Yaygın huzursuzluk artıyordu.
Sosyal kontrol tedbirleri ölüm mangalarıyla daha baskıcı hale gelirken, toplum
sağlığı programları ve sağlık emekçileri giderek Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FMLN) çizgisine
geldiler. Başka yerlerde olduğu gibi teşvikçiler, ABD destekli askeri
diktatörlüğe direncin yükselişini harekete geçirmekte kilit bir rol oynadılar.
Meksika
Meksika’da Doğu Sierra Madre’de köylülerin
yürüttüğü bir sağlık programı olan PROJIMO, Piaxtla
Porjesi’nden ortaya çıkmış bir topluma dayalı rehabilitasyon programıdır.
PIAXTLA’nın evriminde 3 evre: 1) Tedavi hizmetleri, 2) Önleyici
tedbirler, 3) Sosyo-politik eylem.
1965 yılında
başlatılmasına yardımcı olduğum Piaxtla deneyiminden Hekimin Olmadığı Yerde ve Sağlık
Emekçilerinin Öğrenmesine Yardım Etmek kitaplarım doğdu. Bir yıl sonra da Çözümü Sorgulamak: Birinci Basamak Hizmetler
ve Çocukların Hayatta Kalması Politikaları kitabı çıktı.
Latin
Amerika’daki taban hareketine dayalı birçok sağlık programı gibi Piaxtla da üç
evrede evrimleşti; başlangıçta tedavi hizmetlerine, sonra önleyici tedbirlere
ve sonunda sosyo-politik eyleme odaklandı. Piaxtla deneyiminden doğan bu üç
kitap büyük ölçüde programın bu üç evresine karşılık gelir.
Meksika
kırsalında teşvikçilerin ve köylülerin hitap ettiği kilit politik eylem, tarım
arazilerinin kötü dağılımıydı. 1910 Devrimi’yle gelen Meksika Anayasası’na
rağmen, 50 yıl sonra en iyi tarım alanları yasadışı bir şekilde zengin toprak
ağalarının elindeydi. Bu toprak ağaları küçük tarlaları topraksız köylülere
onları aç bırakacak fiyatlarla kiralıyorlardı (yarıcılık). 1960’ların
ortalarında yaptığımız bir araştırma çocukların üçte birinin 5 yaşına gelmeden
çoğunlukla yetersiz beslenmeyle ilişkili hastalıklardan öldüğünü gösterdi.
Sierra Madre’de: Her üç çocuktan biri 5 yaşından önce esas olarak
yoksulluk ve yetersiz beslenmeden ölüyordu.
Program
evrildikçe, teşvikçiler kendi köylülerini sağlıksızlığın kök nedenlerini analiz
etmek ve çözümler aramak için bir araya getirdi. İnsanlar örgütlenmeye ve
anayasal toprak haklarını talep etmeye başladılar. Formel talepler ve doğrudan
çatışmalarla giden uzun bir savaş oldu. Süreçte bazı sağlık emekçileri
öldürüldü. Fakat sonunda köylüler yasadışı büyük arazilerin yarısından çoğunu
işgal ederek geri almayı ve topraksız köylülere paylaştırmayı başardılar.
Sağlık sonuçları
etkileyiciydi. On yıldan biraz fazla bir süre içinde çocuk ölüm hızı eskisinin
yüzde 20 altına indi. Ana ölüm hızı yarısının altına düştü. Toplum bir bütün
olarak daha mutlu, daha sağlıklı ve daha kararlı görünüyordu. Bir yabancı köylü
bir anneye “şimdi daha öncesinden daha az çocuğun öldüğü doğrumu?” diye
sorsaydı, kadın muhtemelen “evet” der ve toplum sağlığı programı sayesinde
olduğunu söylerdi. Köyündeki diğerleri gibi kadının nedenler zincirine ilişkin
basit bir anlayışı olurdu: Tedavi hizmetleri sayesinde daha az çocuk öldü.
Önleyici tedbirlerle daha da az çocuk öldü fakat birçokları hala çok zayıftı,
hastalandılar ve öldüler. Fakat insanlar birleşik politik eyleme girişince ve
birlikte anayasal toprak haklarını kazanmak için mücadele edince, çocuk ölüm
hızı gerçekten azaldı. Nedeni açık: İnsanlar kendi topraklarına sahip
olduklarında, daha fazla yiyeceğe sahip oldular.
Nikaragua
Somoza yönetimi altında Nikaragua
Nikaragua,
zorbalık baskısından kurtuluş mücadelesinde taban hareketi toplum sağlığı
inisiyatiflerinin rol oynadığı sıradışı bir örnektir. ABD hükümeti – tekelci
kompleksi tarafından 1936’dan 1979’a kadar desteklenen Somoza hanedanı boyunca
yoksul çoğunluk acınası koşullarda yaşıyordu. Sağlık ve eğitim dahil kamusal
hizmetler asgari düzeydeydi. İnsan hakları ihlalleri yaygındı. Sendikalaşma
bastırılıyor ve ücretler dayanılamayacak ölçüde düşük tutuluyordu. Toplumsal
örgütlenme devlet tarafından örgütlenmedikçe ve yönetilmedikçe asilik olarak
yaftalanıyordu. Sağlık hizmetleri çoğunlukla tedavi hizmetleri şeklinde olup,
hekim ve hastanelere dayanıyordu ve diğer hizmetler gibi esas olarak
azınlıktaki imtiyazlı sınıf için tasarlanmıştı. 1970’lerde ülkenin sağlık
kaynaklarının yüzde 90’ı, toplumun yüzde 10’u tarafından tüketiliyordu. On
bebekten biri bir yaşına gelmeden ölüyordu. Nikaragua’nın çocuklarının
yarısından fazlası yetersiz beslenmişti.
Nikaragua’da
Somoza yönetimi altında insan haklarının sistematik olarak ihlal edildiği diğer
ülkelerde olduğu gibi toplum sağlığı inisiyatifleri fışkırmaya başladı. Böyle
inisiyatiflerin çoğuna başlangıçta muhtaçlara hizmetten başka politik motifleri
olmayan yabancı hükumet-dışı örgütler veya hayırsever dini gruplar yardımcı
oluyordu. Fakat karşılaştıkları yayılıcı “yoksulluk hastalığı” açıkça acımasız
adaletsiz sosyal düzenin sonucuydu ve program liderleri kaçınılmaz olarak
politik bakımdan daha bilinçli hale geldiler. Bu nedenle “sağlık teşvikçileri”
giderek değişim ajanları haline geldiler ve kısa zamanda asi olarak
yaftalandılar.
En alttakilerin temel
gereksinimlerine bağlı olarak hükumet-dışı toplum sağlığı programları,
1970’lerin ortalarında kırsal alanlardan, yoksulluğun vurduğu kent mahallelerine
kadar bütün Nikaragua boyunca yayıldı. 1977’de ülkeyi ziyaret ettiğimde bu
taban hareketi sağlık inisiyatifleri insanları iyilik ve haklarını savunmak
için harekete geçirmekte rol oynamaya başlamışlardı. Gittikçe artan bir
baskıyla karşılaşıyorlardı.
Somoza’nın
Sağlık bakanlığı bu halk inisiyatiflerini asimile etmek veya işlevsizleştirmek
amacıyla ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) desteğiyle hükümet
yönetiminde sağlık emekçisi eğitimi için iddialı bir proje başlattı. Fakat
milyonlarca dolar harcanmasına rağmen yukarıdan-aşağıya nitelikli hükumet
programı toplumdan sınırlı bir destek aldı.
Bu arada
enformel topluma dayalı programlar ağı genişlemeyi sürdürdü. Yanıt olarak
Somoza’nın acımasız Ulusal Muhafızları, paramiliter birliklerle birlikte
gittikçe artan ölçüde taban hareketi sağlık emekçilerini, sendika liderlerini
ve toplum örgütleyicileri hedef almaya başladılar (taciz, gözaltı ve
kaybetmeler).
Toplum
tarafından yürütülen taban hareketleri inisiyatifleri ağı, toplumun uyandırılmasında
ve harekete geçirilmesinde yaşamsal bir rol oynadı ve sonunda Somoza
hanedanının yıkılmasına yol açtı. Halk ayaklanmasının sonraki yıllarında toplum
sağlığı emekçilerinin, toplumsal kaygılar güden hekimlerin, hemşirelerin ve tıp
öğrencilerinin gördüğü zulüm, onların yeraltına geçmelerine ve büyüyen Sandinist
direnişe katılmalarına neden oldu. Hükumet toplu ceza olarak suları ve diğer
temel mal ve hizmetleri kesti. Yanıt olarak Sandinistleri destekleyen halk
toplulukları yerel yönetimler olarak işlev gören Sivil Savunma Komiteleri’ni kurdular. Bu “özgür” topluluklarda
yalnızca gıda, su ve diğer temel malların dağıtımı için çaba gösterilmedi, aynı
zamanda temel sağlık hizmetleri de sunuldu. Sağlık tugayları denen yerel sağlık
gönüllüleri örgütlendi ve eğitildi. Bunlara Ulusal Muhafızlar tarafından taciz
veya tehdit edildiklerinden yeraltına geçen sayısız sağlık teşvikçisi katıldı.
Özetle,
Sandinistlerin yerel eylemciler liderliğinde yeni bir topluma dayalı sağlık
sistemi başlatmasını kışkırtan, Ulusal Muhafızların özgürleşmiş bölgeleri toplu
cezalandırmaları oldu. Tarihsel olarak bu yaklaşım, Somoza devrildikten ve 1979
Haziran’ında Sandinistler iktidarı aldıktan sonra önemli ölçüde etkili “Ulusal
Sağlık Kampanyaları”na güçlü toplum katılımı için temel sağlamıştır.
Özgürlük sonrası Nikaragua
Özgürlüğü takip
eden geçiş döneminde yeni Sandinist hükumet (FSLN) yeni, daha toplum merkezli
bir Sağlık Bakanlığı inşasına girişti. Sınırlı bir bütçeyle “Herkese Sağlık”
hedefine yönelik çalışmalarda hükumet, devrim sürecinde rol oynayan tabandan
örgütlenmiş topluma dayalı sağlık hareketinin önemini kabul etti. FSLN’nin
kurtarılmış bölgelerde uyguladığı çoğaltıcı yaklaşımı kullanarak, daha fazla
sağlık teşvikçisi eğitmeye başladı. Eğitimlerinden sonra bütün teşvikçilerden
öğrendiklerini yeni öğrencilerle paylaşmaları istendi. Aralarından eğitim
becerileri iyi olanlar, çoğaltıcı veya saha eğitimcisi olarak görev aldılar.
Aynı zamanda Halk Sağlık Konseyleri, Halk Sağlık Günleri’nde kendi yerel
topluluklarını örgütlediler.
Bu Günler, bütün toplumun çözümleri için
katılıma davet edildiği ana sağlık sorunlarına karşı, yoğun ve ülke çapında
harekete geçişi sağladı. 1980 yılında tahminen 30 bin gönüllü, çocuk felci ve
kızamığa karşı toplu aşılama, deng ateşine karşı sivirisinek üreme alanlarını
temizleme ve çeşitli enfeksiyon hastalıklarına karşı sanitasyon projeleri ve
atıkların yok edilmesi kampanyalarını yürüttü. Sağlık Günleri’nde kamusal
eğitim kampanyaları ve ailelerinin mahalli merkezlere aşı için götürmediği
çocukların aşılanması için ev ziyaretleri yapıldı.
David Werner
Çeviren: Akif Akalın
Kaynak
Werner, D.
(2013). People’s Struggle for Health and Liberation In Latin America: A
Historical Perspective. Cuenca, Ecuador: Arte y Diseno. Pp. 9 – 19.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder