Translate

18 Nisan 2020 Cumartesi

Latin Amerika’nın toplumsal kurtuluş mücadelesinde sağlıkçılar

Latin Amerika’da 20. yüzyılın son yarısı boyunca süren Topluma Dayalı Birinci Basamak Sağlık Hizmeti’nin en parlak günlerinden, bugün 21. yüzyılda süren Herkese Sağlık ve Haklar mücadelemiz için neler öğrenebiliriz?  Bence, değişim için mevcut örgütlü eylem stratejilerimizin yaşama geçmesine yardımcı olacak çok şey... Zor zamanlardan kalma yaşlı bir eylemci olarak, sizinle o günlerde sağlığı teşvikçilerin ve taban hareketi ağlarının sağlık ve sosyal adalet mücadelesinde oynadıkları rol hakkında bazı öyküler ve dersleri paylaşmak istiyorum.

1960 – 1990 dönemi, toplumun eşit haklar ve kamu yararı için cesurca eyleme geçtiği zor ve heyecan verici bir dönemdi. Birçok ülkede taban hareketleri, egemen sınıfların işkence, kayıplar ve insan hakları ve uluslararası yasaların diğer ihlalleri dahil vahşi baskısıyla karşılaştı. Fakat bütün eziyetlere ve yenilgilere rağmen, bu dönem çok olumlu bazı köklü değişikliklerin gerçekleştiği bir dönemdi. ABD’den açık veya örtük destek alan bir dizi zalim diktatörlük yıkıldı. 60’lardan 90’lara süren mücadeleler birçok şekilde bugünlerde temsili hükümet ve 21. yüzyılda ortaya çıkan “Halk İktidarı”na doğru dramatik değişimlere temel oluşturdular. Gerçekten bu yeni binyıl, dışlanmış halkların kolektif olarak hem ulusal, hem de yabancı otoritelere karşı duracakları ve “yeter!” diye haykıracakları “yeni-sömürgecilik sonrası” dönemin gelişini müjdeliyor.

Bütün anımsamamız ve öğrenmemiz gereken, aşağıdan-yukarıya, özgürleştirici Herkese Sağlık Mücadelesi’nde, Topluma Dayalı Sağlık Hizmeti’nin oynadığı (ve hala oynamakta olduğu) kilit roldür. Geçen yüzyılın halk mücadelesinin bir ürünü olan Latin Amerika’daki “Halkın Sağlık Hareketi” (People’s Health Movement), tarihiyle, gerçekten bilgilendirici ve esinlendiricidir.

Latin Amerika’da birinci basamak sağlık hizmetlerinin politikleşmesi

Latin Amerika’nın birçok yerinde 1950’lerin sonlarından başlayarak, en yoksul, en yetersiz hizmet alan kırsal alanlarda ve kent varoşlarında küçük hükumet-dışı sağlık programları ortaya çıkmaya başladı. Bu dönem, nüfusun büyük bölümünün çok az kamusal destek alarak ya da hiç destek almaksızın aşırı yoksulluk içinde yaşadığı yıllardı. “Amerikalar”ın yerli halklarını sömürgeleştiren ve tahakkümleri altına alan yabancı güçlerin yerini, hala kuzeyli sahiplerine minnet borcu olan ve aynı derecede baskıcı yerli güç yapıları aldığından, politik sistem geniş ölçüde “yeni sömürgeci” bir yapıdaydı.

Bu ülkelerden bazıları açık diktatörlüklerle yönetiliyordu. Diğerleri demokrasi tuzağına düşmüşlerdi, fakat “sahip olanlar” ile “sahip olmayanlar” arasındaki büyük prestij ve güç uçurumu, yoksulları büyük ölçüde sessiz ve güçsüz bırakmıştı. Bu ezilen çoğunluk, mutlak yoksulluk içinde yaşıyordu. Açlık yaygındı ve klasik beslenme yetersizliği ve kötü sanitasyon hastalıkları muazzam zarar veriyordu. Çocuk ve anne ölümleri acınası bir şekilde yüksekti. Yoksullar formel sağlık hizmetlerine uzaklık ve maliyet nedeniyle erişemiyorlardı.

İronik olarak, bedelini ödeyebilenler için profesyonel tıbbi bakım, hastalıkların ve ölümlerin diğer bir büyük nedeniydi. Pahalı tıbbi hizmetler açlığı arttırdı ve hastalıklara direnci azalttı. Bugün dahi birçok ülkede oldukça yüksek hekim ve ilaç ücretleri, gelirlerin azalmasını, çalışan ailelerin mutlak yoksulluğa düşmelerini ve tamamen bağımlı hale gelmelerini güdüleyen en büyük nedendir.

Bu dönemde sosyal adaletsizlik, yoksullukla ilişkili hastalıklar ve asgari kamusal hizmetlerin bileşimi, bölgenin en ücra köylerinde ve en yoksul mahallelerinde türeyen çok sayıda küçük, hükumet-dışı toplum sağlığı programının “kendiliğinden ortaya çıkmasına” yol açtı. Bu projelerin çoğu, kendilerini yoksullara hizmete adamış, kaygılı yabancılar (papazlar, rahibeler, hekimler, hemşireler, sosyal çalışmacılar) tarafından başlatıldı.

Bu küçük taban hareketi projelerini başlatanları çoğu sosyal olarak idealist fakat politik olarak naifti – en azından başlangıçta. Yoksul köylüleri sessiz, güçten düşmüş ve ekonomik olarak köleleşmiş halde tutan acımasız toplumsal hiyerarşi ve sistematik adaletsizliği çok az anlayabiliyorlardı. Bu iyi niyetli yabancılar (ben de onlardan biriydim) yıkıcı sağlık sorunlarını, öncelikle biyomedikal tedaviyle düzeltilmesi gereken biyomedikal sorunlar olarak görme eğilimindeydi. Fakat insanlarla yakın çalışma sonucu, giderek sağlığın altta yatan toplumsal belirleyicilerinin farkına vardık.

Bu dışlanmış ve yetersiz hizmet alan, çoğunluğunu yerlilerin oluşturduğu topluluklarda birikmiş gereksinimler çok fazlaydı. Küçük derme-çatma klinikler, kısa sürede daha uzak yerlerden gelen insan seliyle boğuldular. Personel eksikliği çeken programlar, yerel insanları (geleneksel iyileştiriciler ve ebeler dahil) ön-saf sağlık emekçileri veya “sağlık teşvikçileri” olarak eğitmeye başladılar. Bu teşvikçiler, kendi topluluklarından seçilmiş olduklarından ve kendi topluluklarına hizmet ettiklerinden, çoğu görevine bağlıydı. Para için değil, insanlar için çalışmak eğilimindeydiler.

Öncelikle insanlar için çalış, para için değil – insanlar daha değerlidir...

Topluma dayalı birinci basamak programları gelişirken ve daha katılımcı hale gelirken, teşvikçiler ve köylüler, sağlıkla ilişkili sorunlarının altında yatan nedenleri tartışmaya ve analiz etmeye başladılar. Yerel düzeyde ortak sorunlarının üstesinden gelebilmek için örgütlenmeye başladılar. Bu kolektif çabalardan enformel örgütler gelişti: anneler, topraksız köylüler, gündelik işçiler, ortakçılar, hatta sokak çocukları ve gençleri kendi sağlıkları ve kendi yaşamlarını etkileyen kararlarda seslerini yükseltmenin yollarını aramaya başladılar. Bu şekilde birçok enformel topluma dayalı program tedaviye odaklanmaktan, önleyici tedbirlere ve nihayet sosyo-politik eylemlere evrildiler.

Bu tür toplum inisiyatifleri insanları, hastalıkların genellikle yerel güç yapısına (toprak sahipleri, kamu otoriteleri, tefeciler, tıp profesyonelleri ve yoksulları sömürenler) bir tehdit olarak görülen kök nedenlerine hitap etmek üzere hareketlendirmeye başladılar. Sonuç olarak, başlangıçta masum hayırseverler olarak hoş karşılanan hükumet-dışı programların çoğu, yerel otoriteler ve zamanla ulusal hükumetler tarafından (özellikle en baskıcı ve yoksullardan en uzak olanlar) kara listeye alındı. Görmek istedikleri son şey, köylü toplulukların kendi sağlık ve haklarını savunmak için örgütlenmeleriydi. Taban hareketleri üzerine giderek artan katı kurallar ve engeller dayatıldı ve bazı ülkelerde sağlık emekçileri ve ebeler tutuklandı – veya daha kötü şeyler oldu.

Sonuçta örgütlü muhalefetin yükseldiği ülkelerde zulme uğrayan birçok sağlık emekçisi yeraltına indi ve direniş hareketlerine katıldı. Bazıları değerli sağlık ve örgütlenme becerileriyle zorbalığa karşı büyüyen özgürlük mücadelelerinde lider oldular.

Bu şekilde Latin Amerika’da Topluma Dayalı Sağlık Hizmeti hareketleri, Latin Amerika’da ortaya çıkan gerçek demokratikleşme sürecine katkıda bulunan mücadelelerde dışlanmış insanların harekete geçirilmesinde kilit bir rol oynadılar. Size yakından bildiğim birkaç örnek vereyim.

Guatemala

Guatemala’da ilk ve en etkili Topluma Dayalı Sağlık Hizmeti programlarından biri, dışlanmış ve acımasızca sömürülmüş yerli topluluklara hizmet için doktor Caroll Behrhorst tarafından Chimaltenango yaylalarında başlatıldı. Bu, yerel sağlık teşvikçileri eğiten ilk programdı. Teşvikçiler köylülere sağlığın altta yatan belirleyicilerini analiz etmeleri ve durumlarını iyileştirmek üzere kolektif eyleme geçmeleri için yardımcı olmaya başlayınca, askeri hükumet programı ve çalışanlarını asi olarak görmeye başladı. Bazı teşvikçiler öldürüldüler veya kaybedildiler. Ve “arazileri yakarak” pasifleştirme programı yıllarında bütün köyler yakılıp yıkıldı.

Hekimin Olmadığı Yerde

Daha kuzeyde, Huehuetenango yaylalarında Maryknoll Sisters (Kızkardeşler) tarafından başlatılan bir Topluma Dayalı Program da, köyleri sağlığa ilişkin kaygılar etrafında harekete geçiren çoğu kadın yerel teşvikçileri eğitmeye başladı. Chimaltenango’daki gibi program kısa zamanda güç yapısıyla ters düştü. Teşvikçiler gizlenmek zorunda kaldılar. Kesinlikle benim Hekimin Olmadığı Yerde başlıklı kitabımın bir kopyasıyla yetkililere yakalanmak istemiyorlardı.

Programın bütün teşvikçilere verdiği bu köy sağlığı el kitabı, toplumun gereksinimleri etrafında örgütlenmesini yüreklendirdiğinden, asi olarak kabul ediliyordu. Kızkardeşler teşvikçilere kitabı verirken, yanında küçük bir çakı da veriyordu. Teşvikçiler sağlık çalışmasında köyler arasında seyahat ederken askerler yolcuları aramak için otobüsü durdururlarsa, teşvikçiler hemen oturduğu koltuğun örtüsünü keser ve kitabını saklamak için içine sokardı. Bu önleyici tedbir yaşam kurtarıcı olabilirdi. Sağlık emekçilerinin veya ebelerin yalnızca kitabımla yakalandıkları için öldürüldükleri zamanlar oldu.

San Martin köyü David Werner’ın bu fotoğrafı çekmesinden kısa bir süre sonra yakıldı.

General Rios Mott’un “scorced earth” (arazileri yakma) politikası boyunca bütün köylüler acil gereksinimleri etrafında örgütlenme suçuyla ölüm mangaları tarafından yok edildiler. Bir teşvikçinin bir grup anneye ders anlatırken gösteren, Sağlık Emekçilerinin Öğrenmesine Yardım Etmek kitabımın kapak fotoğrafını çektiğim San Martin köyü örnektir. Bir yıl sonra San Martin askerler tarafından yakıldı. Ancak hükümetin bu acımasız tedbirleri sonuç vermedi. Hayatta kalan köylüler ve teşvikçiler genellikle kurtarılmış bölgelere kaçıyor ve daha adil, daha sağlıklı bir sistem için mücadele eden gerillalara katılıyorlardı.      

Şili

Şili’de 1973 yılında demokratik seçimlerle Başkan seçilen Salvador Allende’nin ABD’nin desteklediği askeri darbeyle devrilmesinden sonra, otokratik Pinochet cuntası, “Şikago Oğlanları” tarafından dayatılan neoliberal “serbest piyasa” politikalarını uyguladı. Cunta devlet işletmelerini ve sağlık dahil kamusal hizmetleri özelleştirdi. Sonuçta “Şili Mucizesi” zengini daha zenginleştirirken, yoksulu daha yoksullaştırdı. Pinochet diktatörlüğü boyunca Hekimin Olmadığı Yerde askerler tarafından yasaklandı. Ancak Şili baskısının editörü Cunata Vientos, hükümeti mahkemeye verdi. Şaşırtıcı bir şekilde mahkeme yayıncıdan yana oldu ve yasağı kaldırdı.


Bu şiddetli baskı ve yaygın karşılanmamış gereksinimler döneminde, Santiago ve Conception’un yoksul kesimlerinde EPES (Halkın Sağlık Eğitimi) denen radikal bir toplum sağlığı programı doğdu. EPES, sağlık eğitiminin bir parçası olarak “farkındalık arttırmayı” ve insanları sağlıksızlığın kök nedenleri etrafında harekete geçirmeyi teşvik etti. Bu “toplum güçlendirme”, nihayet 1988 yılında baskıcı diktatörün devrilmesine yol açan direnç yükselmesinde kritik bir rol oynadı.

El Salvador

Benzer şekilde 1970’lerde ve 1980’lerde yoksul alanlarda karşılanmayan gereksinimlerden bir dizi topluma dayalı sağlık programı ortaya çıktı. Yaygın huzursuzluk artıyordu. Sosyal kontrol tedbirleri ölüm mangalarıyla daha baskıcı hale gelirken, toplum sağlığı programları ve sağlık emekçileri giderek Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FMLN) çizgisine geldiler. Başka yerlerde olduğu gibi teşvikçiler, ABD destekli askeri diktatörlüğe direncin yükselişini harekete geçirmekte kilit bir rol oynadılar.

Meksika

Meksika’da Doğu Sierra Madre’de köylülerin yürüttüğü bir sağlık programı olan PROJIMO, Piaxtla Porjesi’nden ortaya çıkmış bir topluma dayalı rehabilitasyon programıdır.

PIAXTLA’nın evriminde 3 evre: 1) Tedavi hizmetleri, 2) Önleyici tedbirler, 3) Sosyo-politik eylem.

1965 yılında başlatılmasına yardımcı olduğum Piaxtla deneyiminden Hekimin Olmadığı Yerde ve Sağlık Emekçilerinin Öğrenmesine Yardım Etmek kitaplarım doğdu. Bir yıl sonra da Çözümü Sorgulamak: Birinci Basamak Hizmetler ve Çocukların Hayatta Kalması Politikaları kitabı çıktı.

Latin Amerika’daki taban hareketine dayalı birçok sağlık programı gibi Piaxtla da üç evrede evrimleşti; başlangıçta tedavi hizmetlerine, sonra önleyici tedbirlere ve sonunda sosyo-politik eyleme odaklandı. Piaxtla deneyiminden doğan bu üç kitap büyük ölçüde programın bu üç evresine karşılık gelir.

Meksika kırsalında teşvikçilerin ve köylülerin hitap ettiği kilit politik eylem, tarım arazilerinin kötü dağılımıydı. 1910 Devrimi’yle gelen Meksika Anayasası’na rağmen, 50 yıl sonra en iyi tarım alanları yasadışı bir şekilde zengin toprak ağalarının elindeydi. Bu toprak ağaları küçük tarlaları topraksız köylülere onları aç bırakacak fiyatlarla kiralıyorlardı (yarıcılık). 1960’ların ortalarında yaptığımız bir araştırma çocukların üçte birinin 5 yaşına gelmeden çoğunlukla yetersiz beslenmeyle ilişkili hastalıklardan öldüğünü gösterdi.

Sierra Madre’de: Her üç çocuktan biri 5 yaşından önce esas olarak yoksulluk ve yetersiz beslenmeden ölüyordu.

Program evrildikçe, teşvikçiler kendi köylülerini sağlıksızlığın kök nedenlerini analiz etmek ve çözümler aramak için bir araya getirdi. İnsanlar örgütlenmeye ve anayasal toprak haklarını talep etmeye başladılar. Formel talepler ve doğrudan çatışmalarla giden uzun bir savaş oldu. Süreçte bazı sağlık emekçileri öldürüldü. Fakat sonunda köylüler yasadışı büyük arazilerin yarısından çoğunu işgal ederek geri almayı ve topraksız köylülere paylaştırmayı başardılar.

Sağlık sonuçları etkileyiciydi. On yıldan biraz fazla bir süre içinde çocuk ölüm hızı eskisinin yüzde 20 altına indi. Ana ölüm hızı yarısının altına düştü. Toplum bir bütün olarak daha mutlu, daha sağlıklı ve daha kararlı görünüyordu. Bir yabancı köylü bir anneye “şimdi daha öncesinden daha az çocuğun öldüğü doğrumu?” diye sorsaydı, kadın muhtemelen “evet” der ve toplum sağlığı programı sayesinde olduğunu söylerdi. Köyündeki diğerleri gibi kadının nedenler zincirine ilişkin basit bir anlayışı olurdu: Tedavi hizmetleri sayesinde daha az çocuk öldü. Önleyici tedbirlerle daha da az çocuk öldü fakat birçokları hala çok zayıftı, hastalandılar ve öldüler. Fakat insanlar birleşik politik eyleme girişince ve birlikte anayasal toprak haklarını kazanmak için mücadele edince, çocuk ölüm hızı gerçekten azaldı. Nedeni açık: İnsanlar kendi topraklarına sahip olduklarında, daha fazla yiyeceğe sahip oldular.

Nikaragua

Somoza yönetimi altında Nikaragua

Nikaragua, zorbalık baskısından kurtuluş mücadelesinde taban hareketi toplum sağlığı inisiyatiflerinin rol oynadığı sıradışı bir örnektir. ABD hükümeti – tekelci kompleksi tarafından 1936’dan 1979’a kadar desteklenen Somoza hanedanı boyunca yoksul çoğunluk acınası koşullarda yaşıyordu. Sağlık ve eğitim dahil kamusal hizmetler asgari düzeydeydi. İnsan hakları ihlalleri yaygındı. Sendikalaşma bastırılıyor ve ücretler dayanılamayacak ölçüde düşük tutuluyordu. Toplumsal örgütlenme devlet tarafından örgütlenmedikçe ve yönetilmedikçe asilik olarak yaftalanıyordu. Sağlık hizmetleri çoğunlukla tedavi hizmetleri şeklinde olup, hekim ve hastanelere dayanıyordu ve diğer hizmetler gibi esas olarak azınlıktaki imtiyazlı sınıf için tasarlanmıştı. 1970’lerde ülkenin sağlık kaynaklarının yüzde 90’ı, toplumun yüzde 10’u tarafından tüketiliyordu. On bebekten biri bir yaşına gelmeden ölüyordu. Nikaragua’nın çocuklarının yarısından fazlası yetersiz beslenmişti.

Nikaragua’da Somoza yönetimi altında insan haklarının sistematik olarak ihlal edildiği diğer ülkelerde olduğu gibi toplum sağlığı inisiyatifleri fışkırmaya başladı. Böyle inisiyatiflerin çoğuna başlangıçta muhtaçlara hizmetten başka politik motifleri olmayan yabancı hükumet-dışı örgütler veya hayırsever dini gruplar yardımcı oluyordu. Fakat karşılaştıkları yayılıcı “yoksulluk hastalığı” açıkça acımasız adaletsiz sosyal düzenin sonucuydu ve program liderleri kaçınılmaz olarak politik bakımdan daha bilinçli hale geldiler. Bu nedenle “sağlık teşvikçileri” giderek değişim ajanları haline geldiler ve kısa zamanda asi olarak yaftalandılar.

En alttakilerin temel gereksinimlerine bağlı olarak hükumet-dışı toplum sağlığı programları, 1970’lerin ortalarında kırsal alanlardan, yoksulluğun vurduğu kent mahallelerine kadar bütün Nikaragua boyunca yayıldı. 1977’de ülkeyi ziyaret ettiğimde bu taban hareketi sağlık inisiyatifleri insanları iyilik ve haklarını savunmak için harekete geçirmekte rol oynamaya başlamışlardı. Gittikçe artan bir baskıyla karşılaşıyorlardı.

Somoza’nın Sağlık bakanlığı bu halk inisiyatiflerini asimile etmek veya işlevsizleştirmek amacıyla ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) desteğiyle hükümet yönetiminde sağlık emekçisi eğitimi için iddialı bir proje başlattı. Fakat milyonlarca dolar harcanmasına rağmen yukarıdan-aşağıya nitelikli hükumet programı toplumdan sınırlı bir destek aldı.

Bu arada enformel topluma dayalı programlar ağı genişlemeyi sürdürdü. Yanıt olarak Somoza’nın acımasız Ulusal Muhafızları, paramiliter birliklerle birlikte gittikçe artan ölçüde taban hareketi sağlık emekçilerini, sendika liderlerini ve toplum örgütleyicileri hedef almaya başladılar (taciz, gözaltı ve kaybetmeler).

Toplum tarafından yürütülen taban hareketleri inisiyatifleri ağı, toplumun uyandırılmasında ve harekete geçirilmesinde yaşamsal bir rol oynadı ve sonunda Somoza hanedanının yıkılmasına yol açtı. Halk ayaklanmasının sonraki yıllarında toplum sağlığı emekçilerinin, toplumsal kaygılar güden hekimlerin, hemşirelerin ve tıp öğrencilerinin gördüğü zulüm, onların yeraltına geçmelerine ve büyüyen Sandinist direnişe katılmalarına neden oldu. Hükumet toplu ceza olarak suları ve diğer temel mal ve hizmetleri kesti. Yanıt olarak Sandinistleri destekleyen halk toplulukları yerel yönetimler olarak işlev gören Sivil Savunma Komiteleri’ni kurdular. Bu “özgür” topluluklarda yalnızca gıda, su ve diğer temel malların dağıtımı için çaba gösterilmedi, aynı zamanda temel sağlık hizmetleri de sunuldu. Sağlık tugayları denen yerel sağlık gönüllüleri örgütlendi ve eğitildi. Bunlara Ulusal Muhafızlar tarafından taciz veya tehdit edildiklerinden yeraltına geçen sayısız sağlık teşvikçisi katıldı.

Özetle, Sandinistlerin yerel eylemciler liderliğinde yeni bir topluma dayalı sağlık sistemi başlatmasını kışkırtan, Ulusal Muhafızların özgürleşmiş bölgeleri toplu cezalandırmaları oldu. Tarihsel olarak bu yaklaşım, Somoza devrildikten ve 1979 Haziran’ında Sandinistler iktidarı aldıktan sonra önemli ölçüde etkili “Ulusal Sağlık Kampanyaları”na güçlü toplum katılımı için temel sağlamıştır.

Özgürlük sonrası Nikaragua

Özgürlüğü takip eden geçiş döneminde yeni Sandinist hükumet (FSLN) yeni, daha toplum merkezli bir Sağlık Bakanlığı inşasına girişti. Sınırlı bir bütçeyle “Herkese Sağlık” hedefine yönelik çalışmalarda hükumet, devrim sürecinde rol oynayan tabandan örgütlenmiş topluma dayalı sağlık hareketinin önemini kabul etti. FSLN’nin kurtarılmış bölgelerde uyguladığı çoğaltıcı yaklaşımı kullanarak, daha fazla sağlık teşvikçisi eğitmeye başladı. Eğitimlerinden sonra bütün teşvikçilerden öğrendiklerini yeni öğrencilerle paylaşmaları istendi. Aralarından eğitim becerileri iyi olanlar, çoğaltıcı veya saha eğitimcisi olarak görev aldılar. Aynı zamanda Halk Sağlık Konseyleri, Halk Sağlık Günleri’nde kendi yerel topluluklarını örgütlediler.


Bu Günler, bütün toplumun çözümleri için katılıma davet edildiği ana sağlık sorunlarına karşı, yoğun ve ülke çapında harekete geçişi sağladı. 1980 yılında tahminen 30 bin gönüllü, çocuk felci ve kızamığa karşı toplu aşılama, deng ateşine karşı sivirisinek üreme alanlarını temizleme ve çeşitli enfeksiyon hastalıklarına karşı sanitasyon projeleri ve atıkların yok edilmesi kampanyalarını yürüttü. Sağlık Günleri’nde kamusal eğitim kampanyaları ve ailelerinin mahalli merkezlere aşı için götürmediği çocukların aşılanması için ev ziyaretleri yapıldı.
    
David Werner

Çeviren: Akif Akalın


Kaynak
Werner, D. (2013). People’s Struggle for Health and Liberation In Latin America: A Historical Perspective. Cuenca, Ecuador: Arte y Diseno. Pp. 9 – 19. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder