Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü (NEE) tarafından
gerçekleştirilen “2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması” (TNSA 2013)
geçtiğimiz ay yayınlandı ve bu ayın başında Rixos Grand Ankara Oteli’nde tanıtımı
yapıldı (HÜNEE, 2014). Araştırma yayınlanır yayınlanmaz medyada ve bilim
dünyasında bu araştırmanın “verileri” üzerinden değerlendirmeler yapılmaya
başladı. TNSA’nın güvenilirliğini hiç sorgulamayan bu yayınlar, “kendi yalanına
kendi inanmak” deyişine bir kez daha can veriyorlar.
NEE aslında oldukça köklü bir kuruluştur. 1960’lı yıllardan beri Türkiye’de nüfus araştırmaları, 1993’den beri nüfus ve sağlık araştırmaları yapmakta ve yayınlamaktadır. Kalkınma Bakanlığı’nın kullanımına sunulmak üzere yapılan TNSA 2013 araştırmasına Kalkınma ve Sağlık Bakanlıkları katkıda bulunmuş, araştırmanın mali kaynağını TÜBİTAK sağlamıştır. Araştırma 641 kümede, 11.794 hanehalkı ve 15 – 49 yaş grubundan 9.746 kadınla yapılan görüşmeleri yansıtmaktadır. Örneklem seçiminde ülkemizde enflasyon ve işsizlik konularında yaptığı hesaplamalarla meşhur olan Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) destek alınmıştır.
BİRKAÇ SONUÇ
Annelerin yüzde 97’si doğum öncesi
bakım almıştır ve yüzde 95’i bakımı doktorlardan almıştır (s. XVIII). Doğumların
yüzde 97’si bir sağlık kuruluşunda gerçekleştirilmiştir (s. XIX).
Bebek ölüm hızı binde 13, çocuk ölüm
hızı binde 2, beş-yaş altı ölüm hızı binde 15 ve neonatal ölüm hızı binde 7’dir
(s. 132). 2003-2008 (TNSA-2008) ve 2008-2013 (TNSA-2013) yılları arasındaki beş
yıllık dönemde bebek ölüm hızı yüzde 24, beş yaş altı ölüm hızı yüzde 38
azalmıştır (s.133).
Hanelerin yüzde 99’u iyileştirilmiş
içme suyu kaynağına ulaşabilmektedir (s.33). Hanehalklarının yüzde 96’sı
yalnızca hanede yaşayanlar tarafından kullanılan iyileştirilmiş tuvalet imkanına
sahiptir (s.36).
BİTMEYEN BEBEK ÖLÜM HIZI TARTIŞMASI
Bebek ölüm hızı (BÖH) en önemli
sağlık göstergelerinden biridir. BÖH yalnızca ülkenin sağlık hizmetlerinin
durumunu değil, aynı zamanda ülkenin genel sosyoekonomik durumunu da yansıtır.
Bu nedenle bir ülkede BÖH’nın düşük olması ve yıllar içinde düşüyor olması o
ülke ve ülkenin yöneticileri için olumlu bir puandır. Kuşkusuz “gerçekse”!
Geçtiğimiz yıllarda Bursa’dan Kayıhan
Pala ve arkadaşları, Bursa ilindeki BÖH rakamlarının “güvenilirliğine” ilişkin
bir araştırma yapmışlardır (Pala ve ark, 2010). 2008 yılında Bursa İl Sağlık
Müdürlüğü (İSM) verilerine göre Bursa’da 206 bebek ölmüş görünürken, İl Nüfus
ve Vatandaşlık Müdürlüğü (İNVM) verilerine göre 235 bebek ölmüştür. Aynı yıl
için Bursa ilindeki belediyelerin verdiği toplam bebek ölümü sayısı ise
795’dir.
Diğer yandan canlı doğum sayısı
verilerinde de büyük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bursa İSM 2008 yılında
34.362 canlı doğum olduğunu iddia ederken, İNVM’ne göre bu sayı 42.052’dir. Yaptığı
enflasyon ve işsizlik hesaplarıyla meşhur TÜİK’e göre ise Bursa’da 2008 yılında
0 – 12 aylık bebek nüfusu 37.423’dür.
BÖH, yıl içinde ölen bebeklerin canlı
doğumlara oranlanmasıyla hesaplandığından, Bursa’da BÖH bir hesaba göre binde
5,6 ve başka bir hesaba göre binde 20,8 çıkabilmektedir. Bu durumla ilk kez
karşılaşılmamaktadır. Bursa İSM 2000 yılında BÖH’nı binde 16,6 olarak açıklamış
fakat aynı yıl Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) bu rakamı binde 39 olarak
vermiştir.
Şimdi Türkiye’de doğumların yüzde
97’sinin bir sağlık kuruluşunda gerçekleştiğini, BÖH’nın binde 13 olduğunu
söyleyen NEE’ne inanıp inanmamak size kalmış. Ben kendi adıma 1990 yılından
beri şahsen tanıdığım ve bilimsel dürüstlüğünden emin olduğum dostum Kayıhan
Pala’ya inanıyorum.
TNSA 2013 TÜRKİYE’SİNE ESKİŞEHİR DAHİL Mİ?
Araştırmada Eskişehir’in tabakalı
örneklem içinde yer aldığı görülüyor (HÜNEE, 2014: 199), fakat araştırma
sonuçları Eskişehir’in gerçekleriyle pek uyuşmuyor. Geçtiğimiz yıl Osman Elbek
editörlüğünde yayınlanan bir kitap içinde yer alan makalesinde Temmuz Gönç
Şavran, Eskişehir’de yaptığı bir saha çalışmasını paylaşmıştı (Elbek, 2013: 57
– 70).
NEE’nin Türkiye’sinde hanelerin yüzde
99’unun iyileştirilmiş içme suyu kaynağına ulaşabildiğini (HÜNEE, 2014: 33) ve
hanehalklarının yüzde 96’sının yalnızca hanede yaşayanlar tarafından kullanılan
iyileştirilmiş tuvalet imkanına sahip olduğunu (s.36) anımsayacaksınız.
Şavran’ın Eskişehir’inde ise farklı bir Türkiye var:
“... köy örneklemindeki evlerin üçte
ikisinden fazlasında (% 68) tuvalet evin dışındadır ... % 21’inin tuvaletinde,
% 17’sinin banyosunda ve % 10’unun mutfağında su tesisatı... yoktur” (Elbek,
2013: 58).
Sanki araştırmalardan biri doğruyu
söylemiyor. Sizce hangisi?
GÜVEN SORUNU
Geçtiğimiz yıl Lancet dergisinde
aralarında eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve üst düzey sağlık bürokratlarının
yer aldığı bir ekibin “Türkiye’de
herkesi kapsayan sağlık güvencesi: Eşitliğin yaygınlaştırılması” başlıklı
makalesi yayınlandı (Atun ve ark, 2013). Yazarlar makalelerinde Sağlıkta
Dönüşüm Programı’nın yasalaştığı 2003 yılından beri 5 yaş altı çocuk ve anne
ölümlerinde önemli iyileşmeler sağlandığını ve hasta memnuniyetinin arttığını
iddia ediyorlardı.
Türkiye tıbbının duayenlerinden ve
meslekdaşları arasında “dürüstlüğü” ile tanınan Prof. Dr. Hasan Yazıcı, bu
makalenin “bilimsel” bir makale olmaktan çok bir “ikna belgesi” olduğunu yazdı
(Yazıcı, 2014a). “Atun ve arkadaşlarının sunduğu verilere göre yeni doğan
ölümlerindeki düşüş hızı 2003’ten sonra kesinlikle artmıştır sonucuna kolay”
varılamayacağını belirten Yazıcı (2014a: 10), “makale” için şu sonuca ulaştı: “gerek
şekil gerekse de içerik açısından Atun ve ark. yazısı sorunlu bir yazıdır”
(2014a: 13).
Yazıcı’nın yukarıdaki yazısını
yayınlayan Sağlık Düşüncesi dergisi, aynı sayıda yine Bakanlığın eski kıdemli
bürokratlarından olan Sabahattin Aydın’ın, Atun ve arkadaşlarını savunan bir
yazısına yer verdi (Aydın, 2104). Daha sonra tartışmaya Osman Hayran da katıldı
(Hayran, 2014). Yazarlar Bakanlığı savunuyor ve Yazıcı’yı “istatistikten
anlamamakla” suçluyorlardı. Yazıcı bunun üzerine yeni bir makale kaleme almak
zorunda kaldı ve bu kez Bakanlık savunucularına hitap etti (Yazıcı, 2014b). Yazıcı
yazarlara, “Atun ve ark. yazısının ana çatısını oluşturan veriler T.C. Sağlık
Bakanlığından bağımsız bir istatistikçiye analiz ettirilseydi fena mı olurdu?”
diye sordu (2014b: 37) ve yaptığı hesaplamalarla istatistikten yeterince
anladığını kanıtladı.
BİLEŞİK KAPLAR YASASI
Fizik derslerinizden anımsarsınız,
“bileşik kaplar yasası” vardır. Yasaya göre iki ayrı kap alınsa, bunların
içlerine değişik yüksekliklerde aynı sıvıdan konsa, bu iki kap dip tarafından
bir boruyla birleştirilince, iki kaptaki sıvının yüzeyinin aynı hizayı bulduğu
görülür. Ben bu yasanın bir şekilde sosyal yaşamda da geçerli olduğuna
inanıyorum. Toplumsal yaşamın birbirinden çok farklı gibi görünen alanları
(ekonomi, eğitim, sağlık, spor vb) “dip taraflarından bir boruyla
birleştirilse”, bu alanlarda ülkenin ulaştığı seviyelerin üç aşağı beş yukarı
aynı hizaya geldiği görülür. Yani örneğin işsizlik konusunda çok kötü
performans gösteren bir ülkenin, sağlık veya sporda olağanüstü “kalıcı” başarılar
göstermesi de beklenmez.
Wilkinson ve Picket bu durumu çeşitli
ülkelerin, içinde yaşam beklentisi, okur-yazarlık, BÖH, cinayetler, mahkumiyet,
erken yaşta doğum, güven, obezite, akıl hastalıkları (bağımlılık durumları dahil)
ve sosyal hareketlilik verilerinden oluşan bir endeks ile bu ülkelerdeki gelir
eşitsizliği arasındaki ilişkiyi ölçtükleri bir grafikte açıkça göstermişlerdir
(2009: 49 – 157). Buna göre gelir dağılımı göreli eşit ülkeler, sayılan bütün alanlardan
oluşan endekste oldukça iyi bir performans gösterirken, gelir dağlımı kötü
ülkeler, hemen her alanda kötü performans sergilemektedir (Grafik 1).
Türkiye’nin de ABD gibi dünyada gelir dağılımının “adaletsizliği” konusunda ilk
sıralarda yer aldığını biliyoruz. Toplum içinde güven duygusunun kalmadığı,
çocuk gelinlerin dizilere konu olduğu, tutuklu ve hükümlü sayısının her yıl
katlanarak arttığı bir ülkede, kimse bizden BÖH’nın düzenli olarak düştüğüne
inanmamızı beklemesin.
Grafik.1: Sağlık ve sosyal sorunlar
ve eşitsizlik.
PEKİ, YA GERÇEKLER?
Recep Akdağ ve arkadaşlarının “propaganda
bildirisi” mahiyetindeki yazılarının Lancet dergisinde yayınlanmasının
ardından, dergiye Türkiye’den çok sayıda bilim insanı mektup yazarak, “makalede”
yazılanların gerçeği yansıtmadığını bildirdiler. Bu mektuplar daha sonra Toplum
ve Hekim dergisinde de yayınlandı (Civaner, 2013: 403 – 412).
Akif Akalın mektubunda, Sosyal
Güvenlik Kurumu’na göre meslek hastalıklarının en iyi olasılıkla yüzde 1’ini,
en kötü olasılıkla ise binde birini kayda alabildiğini “itiraf” eden bir
ülkenin, diğer kayıtlarının ne kadar “güvenilir” olabileceğini sorgularken;
Gazanfer Aksakoğlu, “ülkede artık sağlık verisi toplanmıyor ve kaydedilmiyor”
ve “... sağlık düzeyinin gerçekte olduğundan iyi görünmesi için kurgulandığı
anlaşılıyor” diyordu (s. 412). Onur Hamzaoğlu “sağlık hizmeti kullanımı ve
toplumsal sağlık göstergeleri açısından bölgeler arasındaki eşitsizliklerin”
arttığına dikkat çekerken, Cavit Yavuz aşılama verileri bu kadar iyiyken,
Türkiye’deki Kızamık salgınlarının nereden çıktığını soruyordu (s. 415).
Yani gerçekleri “bilmiyoruz”. Kimse
bilmiyor. Evinizde NEE’nin araştırmasında Türkiye’nin sağlık göstergelerinin ne
kadar “muhteşem” olduğunu okurken, ekranlarda çağırdığı ambulans gelmediği için
engelli çocuğunu Muğla’dan İzmir’e, hastaneye yürüyerek götürmeye çabalayan bir
babayı görüyorsunuz. NEE’nin araştırmasının bebek beslenmesi bölümünden durumun
ne kadar iyi olduğunu okurken, daha birkaç yıl önce otopsi raporunda açlıktan
öldüğü belirtilen Kübra bebek aklınıza geliyor.
NEE’nin TNSA 2013’üne inanıp
inanmamak, güvenip güvenmemek size kalmış. Plato’nun mağarasındaki insanlar
gibi kendinizi gölgelerle avutabilirsiniz. Haklısınız, mağaradan dışarı çıkıp,
gerçeklerle yüzleşmek insan acı verir. Dışarıda parlayan güneşin gözlerinizi
kör etmesini istemezsiniz. Fakat bunlar dışarıda bir güneşin pırıl pırıl
parladığı gerçeğini değiştirmez. Yalnızca sizi değiştirir.
Akif Akalın
KAYNAKLAR
Atun, R. ve ark. (2013). Universal
health coverage in Turkey: enhancement of equity. Lancet, 382: 65 – 99.
Aydın, S. (2014). “Talihsiz bir
savunmanın” talihsiz bir eleştirisi üzerine notlar. Sağlık Düşüncesi, 30: 7 – 17.
Civaner, M. ve ark. (2013). ‘The
Lancet' Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ‘Başarılarını’ Dünyaya Pazarlıyor. Toplum
ve Hekim, 28(6): 403 – 421.
Elbek, O. (Ed.). (2013). Kapitalizm
Sağlığa Zararlıdır. İstanbul: Hayykitap.
Hayran, EO. (2014). Sağlıkta Dönüşüm
Programı ile ilgili olarak Lancet’te yayımlanan makaleye yönelik haksız
eleştiriler. Sağlık Düşüncesi, 31: 6 – 11.
HÜNEE. (2014). 2013 Türkiye Nüfus ve
Sağlık Araştırması. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, T.C.
Kalkınma Bakanlığı ve TÜBİTAK. Ankara.
Pala, K., Türkkan, A. ve Gerçek, H.
(2010). Türkiye’de illerde bebek ölüm hızı ne kadar doğru hesaplanabiliyor?
Bursa’dan bir çalışma. Türk Ped Arş, 45: 264 – 267.
Wilkinson, R. ve Pickett, K. (2009).
The Spirit level: Why More Equal Societies Almost Always Do Better. London:
Allen Lane.
Yazıcı Hasan (2014a). Sağlıkta
Dönüşümün talihsiz bir savunması: R. Atun ve arkadaşları Lancet, 2013 yazısı ve
onu izleyen tartışma. Sağlık Düşüncesi, 30: 10 – 13.
Yazıcı Hasan (2014b). “Sağlıkta
dönüşümün talihsiz bir savunması” başlıklı yazıma gelen eleştirilere cevap.
Sağlık Düşüncesi, 32: 36 – 37.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder