Kadıköy NHKM'de 22 Kasım'da, sağlık
sorunlarına hakim bakışın sorgulanacağı ve sağlığın toplumsal
belirleyicilerinin tartışılacağı söyleşilerin ilki gerçekleştirilecek. Dr. Akif
Akalın'la bu söyleşileri ve sağlığı konuştuk.
İnsanların sağlığını ve sağlık
sorunlarını, doğdukları, büyüdükleri, yaşadıkları ve çalıştıkları koşullar
başta olmak üzere tüm toplumsal bağlamlar belirliyor. Kadıköy NHKM'de 22
Kasım'da, sağlık sorunlarına hakim bakışın sorgulanacağı ve sağlığın toplumsal
belirleyicilerinin tartışılacağı
söyleşilerin ilki gerçekleştirilecek.
Dr. Akif Akalın ile sağlığın
toplumsal belirleyicilerini ve sağlık sorunlarının bu eksende ele alınacağı
Toplumcu Sağlık Söyleşileri üzerine konuştuk.
22 Kasım Cumartesi günü Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Toplumcu
Sağlık Söyleşileri başlayacak. Bu söyleşilerin amacı nedir?
Sağlık alanında çalışan sosyal
bilimcilerle, sağlığın bir sosyal bilim olduğuna inanan sağlıkçıların bir araya
gelebilecekleri ve sağlık üzerine görüş alış verişinde bulunabilecekleri bir
platform yaratmayı amaçlıyoruz. Sağlık sorunlarına çözümler üretebilmek ve
doğru yaklaşımlar geliştirebilmek için sosyal bilimcilerin yaklaşımlarına çok
gereksinimimiz var.
Açıkçası sağlık dendiğinde bizim aklımıza daha çok sağlıkçılar ve sağlık
kurumları geliyor. Sosyal bilimcilerin bu alanda ne tür katkıları olabilir?
Sağlık dendiğinde akla sağlıkçıların
ve hastanelerin gelmesinin nedeni, günümüzde sağlık ve tıp alanında
“biyomedikal” model dediğimiz, sağlığı “biyolojiye” indirgeyen bir yaklaşımın
egemen olması. Oysa sağlık, Dünya Sağlık Örgütü’nün de tanımladığı gibi
yalnızca hastalık ve sakatlığın yokluğu değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve
toplumsal bakımdan tam bir iyilik halidir. Yani sağlık “biyolojiden” ibaret
değildir, “toplumsal” bir boyutu vardır. Bu nedenle sağlık sorunları, toplum
bilimcilerin katkı ve katılımları olmadan, yalnızca tıbbi müdahalelerle
çözülemez. Bu nedenle sosyal bilimcilere çok gereksinimimiz var.
“Toplumsal” boyutla neyi kast ediyorsunuz?
Sağlığa ilişkin olayların içinde
oluştukları ve geliştikleri “toplumsal” bir bağlam vardır. Dünya Sağlık Örgütü
bu bağlamı Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri olarak tanımlıyor. Örneğin bir
enfeksiyon hastalığına yakalanmanız için bir mikroorganizmanın bedeninize
girerek çoğalması şarttır. Eğer mikrop olmazsa hastalık gelişmez. Fakat tek
başına mikrobun varlığı sizde hastalığın gelişmesi için “yeterli” değildir.
Toplumsal bağlam, mikropların sizi hasta etmesini sağlayan koşulları
oluşturuyor. Hastalıklar biyolojik süreçlerin içinde oluştukları ve
geliştikleri “toplumsal” süreçlerin bir ürünüdür ve bu nedenle sağlık
sorunlarının çözümünde toplum bilimcilerin katkı ve katılımına çok
gereksinimimiz var.
Sağlığın “toplumsal” belirleyicilerinden ne anlamak gerektiğini biraz
daha açar mısınız?
DSÖ bunlara insanların doğdukları,
büyüdükleri, yaşadıkları ve çalıştıkları koşullar diyor. İnsanların sağlığını
ve sağlık sorunlarını içinde yaşadıkları bu “bağlamlar” belirliyor. Örneğin
bireyin erken çocukluk döneminde maruz kaldığı kimi etmenler, ileri yaşlarda
ortaya çıkabilecek birçok kronik hastalığı belirliyor. Yine emekçilerin çalışma
ortamlarında maruz kaldığı fiziksel, kimyasal, biyolojik ve psikososyal
etmenler, yalnızca emekçilerde ortaya çıkan meslek hastalıklarının nedeni olmakla
kalmıyor, aynı zamanda mesleki olmayan birçok hastalığın oluşumu, gelişimi veya
gidişatı üzerinde çok önemli etkilerde bulunuyor. Bu nedenle toplumcu tıbbı
benimseyen sağlıkçılar, sağlık sorunlarını yalnızca tıbbi müdahalelerle
çözmenin olanaklı olmadığını savunuyor. Sağlık sorunlarının içinde oluştuğu ve
geliştiği toplumsal bağlamlara, örneğin işyerlerindeki çalışma koşullarına
“toplumsal” müdahaleler yapılmaksızın, tek başına tıbbi müdahalelerle sağlık
sorunlarının üstesinden gelinemez.
Sosyal bilimciler sağlığa nasıl katkı yapabilir?
Toplum bilimlerinin bütün alanlarının
sağlık sorunlarının çözümünde çok değerli katkıları olabilir. Örneğin
sosyologlar, sağlıkçıların birçok sağlık sorununun doğasını kavramasında çok
değerli katkılarda bulunmuşlardır. Emile Durkheim olmasaydı, intiharların
“bireysel” olgular olduğunu sanmaya devam edecektik. Yine eşcinselliğin bir
“hastalık” olmadığını bize sosyologlar öğretti. Hukukçular olmasaydı sağlık
hakkı kavramının altını dolduramazdık. İletişimciler tıp dilinin toplumun
anlayabileceği bir dile tercüme edilmesinde kilit bir rol oynarlar. Öğretmenler
olmaksızın nasıl sağlık eğitimi verebilirsiniz? Daha birçok örnek verebiliriz.
Söyleşilerde hangi konular ele alınacak?
İlk söyleşiye, söyleşilere bir giriş
olması bakımından Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri konusuyla başlamanın uygun
olacağını düşündük. Fakat bundan sonraki söyleşilerin konularını, söyleşilere
katılan katılımcılar belirleyecekler. Bu konular sağlıkla ilgili her alanda
olabilir. Örneğin işçi sağlığı ve iş güvenliğini veya kronik hastalıkları
mesela diyabet ya da astımı konuşabiliriz. Kuşkusuz bu sorunların tıbbi /
teknik boyutlarını değil, bu sorunların içinde oluştuğu ve geliştiği toplumsal
bağlamları tartışacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder