Translate

26 Ocak 2015 Pazartesi

Sağlık yalnızca sağlıkçılara bırakılamaz

Kadıköy NHKM'de 22 Kasım'da, sağlık sorunlarına hakim bakışın sorgulanacağı ve sağlığın toplumsal belirleyicilerinin tartışılacağı söyleşilerin ilki gerçekleştirilecek. Dr. Akif Akalın'la bu söyleşileri ve sağlığı konuştuk.

İnsanların sağlığını ve sağlık sorunlarını, doğdukları, büyüdükleri, yaşadıkları ve çalıştıkları koşullar başta olmak üzere tüm toplumsal bağlamlar belirliyor. Kadıköy NHKM'de 22 Kasım'da, sağlık sorunlarına hakim bakışın sorgulanacağı ve sağlığın toplumsal belirleyicilerinin tartışılacağı  söyleşilerin ilki gerçekleştirilecek.

Dr. Akif Akalın ile sağlığın toplumsal belirleyicilerini ve sağlık sorunlarının bu eksende ele alınacağı Toplumcu Sağlık Söyleşileri üzerine konuştuk.

22 Kasım Cumartesi günü Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Toplumcu Sağlık Söyleşileri başlayacak. Bu söyleşilerin amacı nedir?

Sağlık alanında çalışan sosyal bilimcilerle, sağlığın bir sosyal bilim olduğuna inanan sağlıkçıların bir araya gelebilecekleri ve sağlık üzerine görüş alış verişinde bulunabilecekleri bir platform yaratmayı amaçlıyoruz. Sağlık sorunlarına çözümler üretebilmek ve doğru yaklaşımlar geliştirebilmek için sosyal bilimcilerin yaklaşımlarına çok gereksinimimiz var.

Açıkçası sağlık dendiğinde bizim aklımıza daha çok sağlıkçılar ve sağlık kurumları geliyor. Sosyal bilimcilerin bu alanda ne tür katkıları olabilir?

Sağlık dendiğinde akla sağlıkçıların ve hastanelerin gelmesinin nedeni, günümüzde sağlık ve tıp alanında “biyomedikal” model dediğimiz, sağlığı “biyolojiye” indirgeyen bir yaklaşımın egemen olması. Oysa sağlık, Dünya Sağlık Örgütü’nün de tanımladığı gibi yalnızca hastalık ve sakatlığın yokluğu değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve toplumsal bakımdan tam bir iyilik halidir. Yani sağlık “biyolojiden” ibaret değildir, “toplumsal” bir boyutu vardır. Bu nedenle sağlık sorunları, toplum bilimcilerin katkı ve katılımları olmadan, yalnızca tıbbi müdahalelerle çözülemez. Bu nedenle sosyal bilimcilere çok gereksinimimiz var.

“Toplumsal” boyutla neyi kast ediyorsunuz?

Sağlığa ilişkin olayların içinde oluştukları ve geliştikleri “toplumsal” bir bağlam vardır. Dünya Sağlık Örgütü bu bağlamı Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri olarak tanımlıyor. Örneğin bir enfeksiyon hastalığına yakalanmanız için bir mikroorganizmanın bedeninize girerek çoğalması şarttır. Eğer mikrop olmazsa hastalık gelişmez. Fakat tek başına mikrobun varlığı sizde hastalığın gelişmesi için “yeterli” değildir. Toplumsal bağlam, mikropların sizi hasta etmesini sağlayan koşulları oluşturuyor. Hastalıklar biyolojik süreçlerin içinde oluştukları ve geliştikleri “toplumsal” süreçlerin bir ürünüdür ve bu nedenle sağlık sorunlarının çözümünde toplum bilimcilerin katkı ve katılımına çok gereksinimimiz var.

Sağlığın “toplumsal” belirleyicilerinden ne anlamak gerektiğini biraz daha açar mısınız?

DSÖ bunlara insanların doğdukları, büyüdükleri, yaşadıkları ve çalıştıkları koşullar diyor. İnsanların sağlığını ve sağlık sorunlarını içinde yaşadıkları bu “bağlamlar” belirliyor. Örneğin bireyin erken çocukluk döneminde maruz kaldığı kimi etmenler, ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek birçok kronik hastalığı belirliyor. Yine emekçilerin çalışma ortamlarında maruz kaldığı fiziksel, kimyasal, biyolojik ve psikososyal etmenler, yalnızca emekçilerde ortaya çıkan meslek hastalıklarının nedeni olmakla kalmıyor, aynı zamanda mesleki olmayan birçok hastalığın oluşumu, gelişimi veya gidişatı üzerinde çok önemli etkilerde bulunuyor. Bu nedenle toplumcu tıbbı benimseyen sağlıkçılar, sağlık sorunlarını yalnızca tıbbi müdahalelerle çözmenin olanaklı olmadığını savunuyor. Sağlık sorunlarının içinde oluştuğu ve geliştiği toplumsal bağlamlara, örneğin işyerlerindeki çalışma koşullarına “toplumsal” müdahaleler yapılmaksızın, tek başına tıbbi müdahalelerle sağlık sorunlarının üstesinden gelinemez.

Sosyal bilimciler sağlığa nasıl katkı yapabilir?

Toplum bilimlerinin bütün alanlarının sağlık sorunlarının çözümünde çok değerli katkıları olabilir. Örneğin sosyologlar, sağlıkçıların birçok sağlık sorununun doğasını kavramasında çok değerli katkılarda bulunmuşlardır. Emile Durkheim olmasaydı, intiharların “bireysel” olgular olduğunu sanmaya devam edecektik. Yine eşcinselliğin bir “hastalık” olmadığını bize sosyologlar öğretti. Hukukçular olmasaydı sağlık hakkı kavramının altını dolduramazdık. İletişimciler tıp dilinin toplumun anlayabileceği bir dile tercüme edilmesinde kilit bir rol oynarlar. Öğretmenler olmaksızın nasıl sağlık eğitimi verebilirsiniz? Daha birçok örnek verebiliriz.

Söyleşilerde hangi konular ele alınacak?

İlk söyleşiye, söyleşilere bir giriş olması bakımından Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri konusuyla başlamanın uygun olacağını düşündük. Fakat bundan sonraki söyleşilerin konularını, söyleşilere katılan katılımcılar belirleyecekler. Bu konular sağlıkla ilgili her alanda olabilir. Örneğin işçi sağlığı ve iş güvenliğini veya kronik hastalıkları mesela diyabet ya da astımı konuşabiliriz. Kuşkusuz bu sorunların tıbbi / teknik boyutlarını değil, bu sorunların içinde oluştuğu ve geliştiği toplumsal bağlamları tartışacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder