Translate

13 Ocak 2015 Salı

Kızıl Tıp kitabının Türkçe çevirisine önsöz

Ekim Devrimi’ni izleyen yıllarda Rusya emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarında gerçekleştirilen olağanüstü iyileştirmeler, bu ülkenin “Batı” tarafından izole edilmesiyle dünya emekçilerinden gizlenmeye çalışılmış, fakat özellikle sağlık alanında elde edilen olağanüstü başarılar birkaç yıl içinde saklanamaz hale gelmiştir.

1922 yılında Amerikan Yardım İdaresi görevlisi olarak Leningrad’a gelen Amerikalı hekim William Andrew Horsley Gantt, 1924 yılından itibaren Sovyetler Birliği’nde sağlık alanında yaşanan gelişmeleri düzenli olarak British Medical Journal’da yayımlamaya başlamıştır. Gannt’ın makaleleri (daha sonra 1927 yılında Medical Review of Soviet Russia ve 1932 yılında Russian Medicine başlıklarıyla kitaplaştırılmışlardır) özellikle Amerikalı ve İngiliz hekimler arasında büyük ilgi uyandırmıştır. Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkelerinde dahi başa çıkılamayan verem gibi sağlık sorunlarında elde edilen başarılar inanılmaz görünmektedir.

Sovyet tıbbına ilişkin ilk kapsamlı çalışma 1928 yılında, Amerikan Dostluk Hizmet Komitesi adına görev yapan Amerikalı hemşire Anna Jones Haines’den gelmiştir: Health Work in Soviet Russia. Hekimlerin ve sağlık emekçilerinin günde altı saat çalıştıklarını, muayeneden tetkiklere, yataklı tedaviden ameliyatlara, kreşlerden dinlenme evlerine ve sanatoryumlara, hatta ilaçlara veya gözlüğe kadar sağlıkla ilgili her şeyin, herkese ücretsiz olarak sunulduğunu anlatan Haines, yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde bir sağlık cenneti tanımlıyor gibidir.

Tarihsel olarak sağlığın hastalıkların yokluğu olarak tanımlandığı, sağlığın toplumsal belirleyicileri göz ardı edilerek hastalıkların yalnızca biyolojiyle açıklandığı ve bireylerin kişisel sorunu olarak kabul edildiği Amerika Birleşik Devletlerinde ilerici kesimlerin devletin sağlık alanında sorumluluk almasına ilişkin taleplerine şiddetle karşı çıkılmakta ve bu talepler komünist zırvalık olarak yaftalanmaktadır. Ancak 1929 Büyük Bunalımı’nın yükünün Amerikalı emekçilerin sırtına yüklenmesi ve işsizliğin, yoksulluğun zengin Amerikan kentlerinin caddelerinde kol gezmeye başlamasıyla birlikte, Amerika Birleşik Devletlerinde devletin sağlık alanına müdahale etmesi gerektiğini savunanların sesi daha gür çıkmaya başlamıştır.

Bu dönemde İngiltere hükümetine Sağlık Başdanışmanlığı (Chief Medical Officer) görevinden emekli olduktan sonra Johns Hopkins Üniversitesi’nde yeni kurulan Halk Sağlığı Okulu’nun başına geçmesi için davet edilmiş olan Sir Arthur Newsholme, Milbank Vakfı adına Avrupa ülkelerini ziyaret ederek bu ülkelerin sağlık sistemlerini incelemektedir. Sovyetler Birliği’nin olağanüstü başarılara imza atan yeni sağlık sisteminin, sosyalizme antipatisiyle tanınan Newsholme ve Sovyetler’e sempatisi olduğu bilinen Milbank Vakfı sekreteri John Adams Kingsbury tarafından değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünülmüştür.

1932 - 1933 yıllarında kaleme alınan kitabın ilk bölümleri yazarların altı hafta boyunca yaklaşık 15 bin kilometre yol kat ederek dolaştıkları 14 Sovyet kentine ilişkin günlükleri ve gezi notlarından oluşmaktadır. Bu bölümlerde okurlara Rusya’nın Çarlık dönemindeki sağlık durumuna ilişkin bilgiler de sunulmakta, ülkenin sosyoekonomik durumu ve gündelik yaşam hakkında izlenimler aktarılmaktadır. Kitabın sonraki bölümlerinde Sovyetler Birliği’nde tıbbın ve sağlığın örgütlenmesi, tıp ve sağlık eğitimi, sağlık hizmetlerinin sunumu, işçi sağlığı ve ana-çocuk sağlığı hizmetleri, sosyal sigorta sistemi ve dönemin en büyük sağlık sorunları olan bulaşıcı hastalıkların kontrolü gibi konular ele alınmaktadır.

Sovyetler Birliği 1930’lu yıllarda dünyada tıbbın ve sağlık hizmetlerinin emeğin gereksinimlerine göre örgütlendiği tek ülkedir. Tıp ve sağlık meta (alınır/satılır bir mal) olmaktan çıkartılmış, dolayısıyla hekimlik ve sağlık hizmetleri devlet eliyle sunulan kamusal hizmetler haline gelmiştir (ya da yazarların ifadesiyle sosyalleştirilmiştir). Dahası, tıp eğitiminde yapılan reformlarla tıp fakültelerinin kapıları toplumun en yoksul kesimlerinin çocuklarına ve kadınlara açılmış, böylece sağlık hizmetleri gibi hekimlik mesleği de sosyalleştirilmiştir. Tıbbın ve sağlık hizmetlerinin sermayenin gereksinimleri doğrultusunda örgütlendiği ve emekçilerin bu hizmetlere yalnızca bedelini ödeyerek erişebildiği 1930’ların Amerika’sı için, yazarların kitaplarının önsözüne “Bir Rus hastalandığında, devlet buna ilişkin bir şeyler yapar” tümcesiyle başlaması çok baştan çıkartıcıdır (Amerikan işçisi sosyal sigorta güvencesine ancak İkinci Dünya Savaşı sonunda kavuşabilecektir).

Kızıl Tıp kitabında ana hatlarıyla tanımlanan ve canlı örneklerle resmedilen toplumcu tıp anlayışı 1960’lı yıllara kadar Sovyet tıbbına egemen olmuştur. Sovyetler Birliği Komünist Partisi 20. Kongresi sonrasında Sovyetik sağlık sisteminin temel ilkeleri büyük ölçüde korunmakla birlikte, toplumcu tıp anlayışından sapmalar gözlenmeye başlamıştır. Tıp eğitiminde ileri uzmanlaşmaya, sağlık hizmetlerinin sunumunda tedavi hizmetlerine yönelim artmış, 1970’lerde tıbbın her alanında “Batı” tıbbına öykünme kendisini hissettirmeye başlamıştır. Bu gelişmeler kendisini 1980’lerde sağlık göstergelerinde kötüye gidişin başlamasıyla göstermiş, emekçilerin sağlık hizmetlerinden memnuniyetsizliği artmış ve sosyalizmin çözülmesiyle birlikte Sovyetik sağlık sistemi tasfiye edilmiştir.

Sovyetler Birliği’nde bu gelişmeler yaşanırken, dünyanın diğer ucunda küçük bir ada devleti olan Küba, emperyalist zincirden kurtulmayı başararak 1960’larda sosyalizm yolunda ilerlemeye başlamıştır. Toplumcu tıp bayrağını Sovyetler Birliği’nden devralan Küba, bu anlayışı daha da geliştirerek günümüze taşımıştır. Newsholme ve Kingsbury’nin 1930’ların Rusya’sından aktardığı toplumcu tıp uygulamaları bugün Küba’da (ve bir ölçüde Venezuela’da) başarıyla sürdürülmektedir. Dahası günümüzde toplumcu tıp anlayışı Küba’nın sağlıkta enternasyonalist dayanışma politikasının bir ürünü olarak Kübalı gönüllü sağlık emekçileri tarafından Asya, Afrika ve Latin Amerika’da birçok ülkeye taşınmaktadır. Bu anlamda Kızıl Tıp bir tarih kitabı gibi değil, temelleri V.İ. Lenin ve Sovyetler Birliği’nin ilk Sağlık Bakanı olan Nikolay Semaşko tarafından atılmış olan Sovyetik tıp modeli için bir kılavuz olarak okunmalıdır.


Akif Akalın


Yazılama Yayınevi tarafından yayınlanan “Kızıl Tıp: Sovyet Rusya’da Toplumsallaştırılmış Sağlık” başlıklı kitabın Türkçe baskısına önsöz olarak kaleme alınmıştır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder