Sistematik emek-kırımlarda her yıl
binlerce işçimizin yaşamını sözcüğün tam anlamıyla pisipisine yitirmesi, iş
cinayetlerini her şeyin ötesinde ahlaki ve vicdani bir sorun haline getirmiştir.
Cinayetler soruşturuldukça ortaya insanların yüreklerini burkan manzaralar çıkmaktadır.
“Aceleden” en basit, hatta işverene mali bir yük dahi getirmeyecek tedbirlerin
alınmaması nedeniyle insanlar her gün inşaatlarda, maden ocaklarında, tarlaya
giderken ekmek parası uğruna yaşamlarını yitirmektedir.
Özellikle Soma katliamından sonra toplum içinde emek-kırımlar konusunda duyarlılığın artması, hükumeti de artık savunulamaz ve mazeret bulunamaz hale gelen iş cinayetleri konusunda bir şeyler yapmaya zorlamıştır. Bu “çabalardan” biri de son günlerde TV ekranlarında görmeye başladığımız kamu spotları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
(ÇSGB) tarafından hazırlatılan “kamu spotları”, çeşitli işkollarında yaşanan iş
kazalarını dramatize etmektedir. Bu spotlardan birinde büro emekçisi bir
dolabın üzerindeki dosyayı almak için çıktığı sandalyeden düşerek beyin
kanaması geçirmekte, diğerinde bir tersane işçisi kaynak yaparken çıkan bir
kıvılcımla biriken gaz patlamaktadır. Senaryolar farklı fakat “tema” aynıdır:
tedbirsizlik!
Evet, iş kazalarının büyük
çoğunluğunun nedeni “tedbirsizlik” olabilir, fakat “kimin” tedbirsizliği?
Spotlar iş kazalarında suçu tedbir almayan emekçilere yani “mağdura” yıkmaya
çalışmaktadır. Öyle ki spotu izlerken dolabın tepesindeki dosyayı almak için
tekerlekli sandalyeye çıkan büro emekçisini gördüğünüzde, sabrınızın taşması ve
“bu kadarı da olmaz” diye düşünmeye başlamanız beklenmektedir. Merdiven yok mu?
Tekerlekli sandalyenin üzerine çıkılır mı? Neden tedbirini almıyorsun da düşüp,
beyin kanaması geçirip bizi üzüyorsun?
Spotlarda dikkati çeken ikinci bir
olgu işçinin “acele” ederken kaza yapmasıdır. İşin bir an önce görülmesi için
dolabın üzerinden alması gereken dosyayı acele ile bir merdiven aramadan hemen
elinin altındaki sandalyenin üzerine çıkarak almaya çalışan bir büro emekçisi
veya ortam ölçümü yaptırmadığı halde iş aksamasın diye kaynakçıyı işe koşan bir
amir... Gerçekten de iş ortamlarında “işin yetiştirilmesi” kaygısı alınması
gereken tedbirlerin ihmal edilmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Bu konuya döneceğiz.
ÇSGB’nın en azından hazırlattığı kamu
spotlarıyla iş kazaları konusunda olumlu bir çaba içine girdiği düşünülebilir.
Oysa ÇSGB bu spotlarla mağduru suçlamakta, suçluyu gizlemekte ve sorumluluktan
kurtulmaya çalışmaktadır. Öncelikte her zaman olduğu gibi “tedbir” kavramını
ağırlıkla işçilerin sorumluluğunda olan “kişisel koruyucu donanımlara” indirgemektedir.
Oysa iş kazalarının önlenmesinde kişisel koruyucu donanımlar, yani emekçilerin
sorumluluğu altındaki tedbirler zincirin son halkasını oluşturur. İşverenlerin
iş kazalarını önlemek için kişisel koruyucu donanımlara gelene kadar almaları
gereken birçok tedbir vardır.
Bir işyerinde iş kazalarının
önlenmesi için öncelikle “mühendislik” tedbirleri alınmalıdır. Yani iş - üretim
süreçleri gözden geçirilerek, olası tehlikelere karşı “kaynağında” tedbirler
alınmalıdır. Örneğin kamu spotunda büro emekçisinin tekerlekli sandalye üzerine
çıkması yerine, dosyaların neden dolabın tepesinde olduğu sorgulanmalıdır. Bir
büroda hizmet üretimi sürecinde emekçilerin işlerinin önemli bir bölümünün
dosyaların yer değiştirmesiyle geçtiğini tahmin etmek için kahin olmak
gerekmez. Dosyaları emekçilerin kolayca ve tehlikesizce erişebileceği yerlerde
muhafaza etmek, bu alandaki iş kazalarını önlemek için alınması gereken “ilk”
tedbirdir.
Mühendislik önlemlerinin ardından
“idari” tedbirler gelir. Kısaca, bir işyerinde işlerin “nasıl” yapılacağını
belirleyen kuralların oluşturulması çok önemlidir. İşlerin işçilerin sağlık ve
güvenliğini tehdit etmeyecek şekilde yapılması için prosedürler oluşturulmalı
ve uygulanmalıdır. Kamu spotunda amirin vakti olmaması nedeniyle gaz ölçümü
yaptırmadığı ve biriken gazın kaynak yapılırken çıkan kıvılcımla patladığı
canlandırılmaktadır. İşyerlerinde yapılması gereken “ortam ölçümleri” işçi
sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarının en önemli unsurlarından biridir ve
“idari” bir sorumluluktur. Ortam ölçümü yapılmadan iş emri vermek cinayettir.
Görüldüğü gibi kamu spotlarında
kameralar “işçiye” odaklanmakta ve işverenin alması gereken mühendislik
önlemleri ve idari tedbirler “kadraj dışında” bırakılmaktadır. Böylece iş
cinayetlerinde ve emek-kırımlarda mağdur suçlanarak gerçek suçlular
gizlenmekte, sorumluluktan kurtulmaya çalışılmaktadır. ÇSGB’nın bu tür kamu
spotları ile iş kazaları konusunda kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışmak
yerine, işyerlerinde mühendislik önlemlerinin ve idari tedbirlerin alınmasını
sağlaması gerekir. İşyerlerine giden ÇSGB iş müfettişleri işçilerin baretinden,
eldiveninden, maskesinden, botundan önce, işverenlerin tehlikeler karşısında
gerekli mühendislik ve idari tedbirleri alıp almadıklarını kontrol etmelidir.
Tekrar “acele” konusuna dönersek, bu
acele “kar etme” acelesidir. Vaktin “nakit” olduğu bir düzende, insanlar daha
fazla kar için “acele etmeye” zorlanmaktadır. Fakat bu sadece buz dağının
görünen kısmıdır. Asıl sorun üretimin “kar amacıyla” yapılmasıdır. İşçilerin gerçek
katili üretimin amacının “kar” olmasıdır. Üretim süreçleri bu amaçla
hızlandırılmakta, insanlar bu yüzden acele etmeye zorlanmaktadır. Bu nedenle iş
kazalarının gerçek çözümü, “kar amaçlı üretimin” ortadan kaldırılmasından
geçmektedir. İşçi sınıfı kendi sağlığı ve güvenliği için üretim araçları
üzerindeki özel mülkiyete son vermeli ve üretimin toplumun gereksinimlerine
göre örgütlenmesini sağlamalıdır.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder