Translate

27 Nisan 2015 Pazartesi

Mülteciler ve sağlık

Şüphesiz mülteci sorunu yeni bir sorun değil fakat geçtiğimiz ay içinde Akdeniz’de batan gemilerde yaşamını yitirenlerin sayısının “binlerle” ifade edilmeye başlamasıyla daha da görünür hale geldi. Önceleri yürek burkan ölümler karşısında insan kaçakçılarını, hatta bizzat mültecileri suçlayan “batı” medyasında, son zamanlarda “bu insanlar neden ölümü göze alıyorlar?” ve “bunda batının parmağı var mı?” soruları öne çıkmaya başladı.


2013 yılında yalnızca İtalya’ya deniz yoluyla 43 bine yakın mülteci geldi. Bu rakam 2014 yılında 170 bini aştı. Oldukça tehlikeli olan bu yolculuklarda binlerce mülteci yaşamlarını yitirirken, binlercesi de kurtarma ekipleri tarafından denizden toplandı. Kayıpların ne kadar olduğu tahmin dahi edilemiyor. Halen Libya’da yarım milyon kadar mültecinin Akdeniz’e çıkmak için beklediği sanılıyor. 2011 yılında emperyalist batının ortak müdahalesiyle kaosa itilen Libya, Ortadoğu’da yerlerinden edilmiş milyonlarca insana canlarını kurtarabilmek için bir “çıkış” kapısı haline geldi. Durumu daha iyi olanlar Avrupa’ya Türkiye ve diğer ülkeler üzerinden geçmeye çalışırken, Afrika’nın en yoksulları, kendilerine bırakılan tek çıkış kapısı olan Libya’yı denemek zorunda kalıyor.

21. YÜZYILIN EN BÜYÜK HALK SAĞLIĞI SORUNU ADAYI

Mülteciliğin 21. yüzyılın en büyük halk sağlığı sorunu olmaya aday olacağı uzun süredir biliniyordu. 1970’li yıllarda başlayan neoliberal saldırının insanlığa büyük bir yıkım getireceği, sosyalizmin çözülmesinden sonra dizginsiz kalan emperyalizmin dünyayı bir kan gölüne çevireceği birçok yazar tarafından öngörülüyordu.

Ne yazık ki bu öngörüler haklı çıktı. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı Nüfus Bölümü web sitesinde yer alan bilgiler göre bugün dünyada 250 milyona yakın uluslararası göçmen yaşıyor (diğer bir ifadeyle her 30 kişiden biri). Ancak sayıları 750 milyona varan iç göçmenler buna eklendiğinde durum daha da vahim bir hal alıyor. Bu, dünya üzerinde yaşayan her 7 kişiden birinin “yerinden edildiği” anlamına geliyor.

KALKINMA MAFYASI

17 Nisan 2015’de Guardian’da Anders Lustgarten imzasıyla yayınlanan “Mültecilerin gözyaşlarımıza gereksinimi yok. Onları mültecileştirmeyi kesmemize gereksinimleri var” başlıklı makalede Avrupa Birliği’nin de facto mülteci politikasının, başka mültecilerin gelişini durdurmak için göçmenlerin boğulmalarına izin vermek olduğu belirtiliyordu. Yazara göre mülteci akını “kalkınma mafyasını oluşturan” Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası tarafından kışkırtılıyor.

Dünya Bankası geçen beş yıl içinde özelleştirmeleri, toprak gasplarını, barajları fonlayarak, yolsuz hükumetleri destekleyerek, sosyal etkileri bakımından “geri döndürülemez ve şimdiye dek görülmedik ölçüde” yüksek riskli projelere 50 milyar dolar akıtarak dünya ölçeğinde güçsüzleştirilmiş insanların akışına muazzam bir katkıda bulundu. Geçen on yılda banka, topraklarını ellerinden alarak ve geçim olanaklarını yok ederek 3.4 milyon insanı yerlerinden etti.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Artık geri dönülmez bir noktaya ulaşan iklim değişikliğinin özellikle Afrika’da 250 milyon insanı aç ve susuz bırakacağını ve kıyıların sular altında kalacağını biliyoruz. 2050 yılına kadar ilkim değişikliği nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalacak insan sayısının 1 milyara ulaşacağını tahmin eden yazarlar var. 

Dünya Sağlık Örgütü ve bazı uluslararası sağlık örgütleri son birkaç yıl içinde göçmenlik konusunu ele alan bir dizi yayın yaptı. Bunlar arasında öne çıkanlar “Uluslararası Göç, Sağlık ve İnsan Hakları” (2013) ve “Avrupa Birliği’nde Göç ve Sağlık” (2011) adlı yayınlar. Her iki yayında da göçlerin devasa sağlık sorunlarını beraberinde getireceği ve insanlığın gerçekten başa çıkılması çok güç sorunlarla karşılaşacağı belirtiliyor. Neoliberal politikalarla çökertilen ulusal sağlık sistemlerinin, göçmenlerin sağlık taleplerinin altından kalkamayacağı, tarihe karışan kimi bulaşıcı ve salgın hastalıkların yeniden ülkeleri tehdit eder hale gelebileceği ifade ediliyor.

TÜRKİYE

Küresel bir sorun olan göçmenlik Türkiye için de büyük önem taşıyor. Türkiye’de mültecilik üç boyutlu bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye bir yandan “göç alan”, bir yandan “göç veren” ve bir yandan da “göçe köprü” bir ülkedir. Bugün Türkiye’de yaşayan göçmenlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Bir kısmı çadır kentlerde yaşayan, büyük bir bölümü başta büyük şehirler olmak üzere Türkiye’nin neredeyse bütün kentlerine dağılmış göçmenlerin insani dramı gözlerimizin önünde sürüyor.

Geçtiğimiz ay Türkiye’de yaşayan göçmenlerin yaşadığı sağlık sorunlarına dikkat çekmek amacıyla Galatasaray Lisesi önünde bir eylem yapan İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı (İNSEV), bu sorunların çözümüne katkı sağlamak için bir kitap yayınladı: "Mülteciler veya Yerinden Edilmiş Topluluklar İçin Hızlı Sağlık Değerlendirmesi".

22 Mayıs 2015 Cuma günü saat 17.30’da Beyoğlu, Aynalı Geçit’te kitap için bir “Tanıtım Toplantısı” yapılacak. İNSEV’in düzenlediği toplantıda Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever, Dr. Apostolos Veizis ve Aral Sürmeli konuşmacı olacak. 

Akif Akalın  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder