Michael Moore’un Sicko belgeselindeki
efsanevi Kanada sağlık sistemi giderek tarih oluyor. Aslında yalnızca Kanada
sağlık sistemi değil, ileri kapitalist ülkelerin refah uygulamalarının bütün
yaldızları dökülüyor. Yıllardır “insan” gibi yaşamak için mutlaka sosyalist
olmak gerekmediğini, özlem duyulan insanca bir yaşamın gelişmiş kapitalist
ülkelerde mümkün olduğunu savunanların eli her gün daha da zayıflıyor.
İkinci Paylaşım Savaşı’nı izleyen
yıllarda ileri kapitalist ülkelerde izlenen “refah” politikaları, bu
ülkelerdeki yaşamı emekçiler ve toplumun geniş kesimleri için daha insani, daha
yaşanılır kılmıştı. Birçokları bu durumu gelişmiş sanayi ülkelerinin “zenginliğine”
bağladılar. Hatta ulusal gelir ile “demokrasi” ve “insan hakları” arasında
ilişki kuranlar dahi oldu. Oysa bu ülkelerde izlenen refah politikalarının
ardında da “sosyalizm korkusu” vardı.
İkinci Paylaşım Savaşı sonrası
sosyalizmin bir dünya sistemi haline gelmesi ve yerkürenin üçte birinin
kapitalist – emperyalist sistem için sömürü olanı olmaktan çıkması, ileri
kapitalist ülkeleri yurttaşlarına daha iyi bir yaşam sunmaya zorluyordu.
Kuşkusuz refah uygulamaları içinde sağlık hizmetleri özel bir yere sahipti. Dokuz
Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı öğretim üyesi Profesör Dr. Gazanfer
Aksakoğlu bu durumu İngiltere için şöyle ifade etmiştir:
“Savaşın bitimiyle birlikte yönetime gelen İşçi Partisi, BK [Birleşik Krallık] işçilerinin SSCB emekçilerini örnek alarak ayaklanmasını önlemeye dayalı genel stratejisi çerçevesinde temel ilke olarak herkese eşit ve parasız sağlık hizmetini, yerinde sunmayı kararlaştırdı”.
İngiltere’den sonra batı Avrupa
ülkeleri ve Kanada’da sağlık hizmetleri sosyalleştirildi ve insanlar tarihte
ilk kez üretimin amacının kar olduğu ülkelerde hastalanmaktan korkmadan
yaşamaya başladılar. Türkiye’den bu ülkeleri ziyaret edenler, herkese eşit ve
ücretsiz sağlanan sağlık hizmetlerine hayran kalıyor, döndüklerinde anlata
anlata bitiremiyorlardı.
Yirminci yüzyılın sonuna doğru
sosyalizmin çözülmesiyle birlikte çanlar “refah” toplumları için çalmaya
başladı. Neoliberal politikalarla sağlık ileri kapitalist ülkelerde de
özelleştirilmeye ve piyasalaştırılmaya başladı. Geçtiğimiz yıllarda herkesin
imrendiği Kanada’da bugün herkes geleceğinden kaygı duyuyor.
Kanada’nın önde gelen “ana akım”
gazetelerinden Globe and Mail’da 22
Nisan’da yayınlanan André Picard
imzalı bir makalenin başlığı gelinen durumu özetlemeye yetiyor: “Banyo ne zaman
ihtiyaç haline gelir?”
Makale bakımevinde yaşayan bir
hastanın “haftada kaç kez banyo alması gerektiğini” soruyor. Eğer standart “haftada
bir” ise hastaların daha fazlası için ayrıca ödeme yapması gerekecek. Bu
standartları sağlık sigortası belirliyor. Elbette sağlık sigortası artık
yalnızca “temel” gereksinimleri karşılıyor ve bunun üstü ancak cepten ödeme
veya ek sigortalarla mümkün.
Sicko belgeselinde gördüğümüz bütün
sağlık hizmetleri ücretsizdi. Bugün Kanada’da sağlık hizmetlerinin yalnızca
yüzde 70’i vergilerden karşılanıyor, kalan yüzde 30’u için özel ödeme yapmak gerekiyor.
Kuşkusuz bunlar daha Kanada’nın iyi günleri. Bu oranlar giderek daha da
bozulacak. Çünkü sağlık sigortası yalnızca “tıbbi” olarak gerekli olanları
karşılayacağını söylüyor. Aslında bu ilk bakışta oldukça makul ve mantıklı
fakat “tıbbi” olarak neyin gerekli olup neyin olmadığını kim ve nasıl
belirliyor? Quebec Sağlık Bakanı Gaétan
Barrette hastaların sağlığı için haftada bir banyo almalarının yeterli
olduğunu öne sürerken hangi bilimsel kanıtlara dayanıyor?
Kanada yaşlı bir toplum. Türkiye de
giderek yaşlanıyor. Yaşlı insanlar kapitalistler için bir yük. Özellikle artık
ne üretebilen, ne de sistem için “iyi” tüketiciler olan 80 yaş üzeri nüfus,
üstüne üstlük “bakım” istiyor. Bu bakımın giderinin de karşılanması gerek
elbette. Kanada’da bugün bakımevlerinde 400 bin kadar yaşlı hizmet alıyor.
Bunların bir kısmı kamusal. Maddi durumu iyi olanlar ise özel bakımevlerinde kalıyor.
Şüphesiz kamusal bakımevlerinden hizmet alabilmenin şartları var: yaş, gelir,
tıbbi durum, ikamet edilen eyalet.
Kanada’nın en zengin ve dolayısıyla
sağlık hizmetlerinin en kapsamlı sunulduğu eyaleti Ontario’dur. Sicko
belgeselinde de Ontario’daki hizmetler gösteriliyordu. Ontario’da 77.101 uzun
süreli bakım yatağı var. Eyalette 23.436 yaşlı bu yataklardan yararlanabilmek
için sıra bekliyor ve ortalama bekleme süresi 108 gün. Artık sayılı günleri
kalan insanlar için oldukça uzun bir süre.
Kanada eski “altın günlere” geri
dönebilir mi? Bu sorunun yanıtı çok açık: sosyalizmin gücüne bağlı... Eğer
Kanada’nın egemen sınıfları yeniden sosyalizmi iktidarları için bir tehdit
olarak görmeye başlar ve kendilerini emekçileri sosyalizmden uzaklaştırabilmek
için tavizler vermek zorunda hissederlerse, refah politikalarına geri dönebilirler. Ancak bunun için sosyalizmin gerçekten bir “tehdit” haline
gelmesi lazım. Aksi halde dünya emekçilerini sosyalizmin alternatifi olan
“barbarlık” bekliyor.
Tarihin derinliklerinden bize yol
göstermeye devam eden Rosa Luxemburg’u saygıyla anıyor, Türkiye işçi sınıfının
uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününü, 1 Mayıs’ı
kutluyoruz.
Akif Akalın
Kaynaklar
Akalın, A. (2005). The Battle of
Medicare is not Over. People’s Voice, 13 (8): 6 – 7. 1 – 15 May 2005.
Vancouver.
Akalın, A. (2007). Dr. Bethune: Örnek
Bir Yaşam Öyküsü. Toplum ve Hekim, 22(4): 291 – 3005.
Akalın, A. (2012). Sosyalleştirmenin
İdeolojisi. Füsun Sayek TTB Raporları – 2011. Ankara.
Aksakoğlu, G. (1994). İngiltere
sağlık sistemi. Toplum ve Hekim, 9(64-65): 96 – 100.
Pickard, A. (2015). When does a bath
become a necessity? Globe and Mail. 22 April 2005. http://www.theglobeandmail.com/globe-debate/when-does-a-bath-become-a-necessity/article24058562/?utm_source=twitter.com&utm_medium=Referrer:+Social+Network+/+Media&utm_campaign=Shared+Web+Article+Links
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder